

HZ. PEYGAMBERİN ŞİDDETLİ RÜZGARLAR ÇIKTIĞINDAKİ TAVRI
Hz. Aişe(r.a) diyor ki; "Kasırga vs. çıktığı zaman Peygamberin nurlu yüzünde onun tesiri görülür ve mübarek yüzünün rengi değişirdi ve şu duayı okurdu; "Allah'ım! bu rüzgarın ve içindekilerin hayrını ve hangi maksatla gönderilmiş ise onun da hayrını isterim. O bulutun ve içindekilerinin şerrinden ve hangi maksatla gönderilmiş ise onun da şerrinden sana sığınırım."
Yağmur yağmaya başladığında yüzünde bir ferahlık belirirdi. Ben; "Ya Rasulullah! Halk bulut görünce 'yağmur alameti belirdi' diye seviniyor. Fakat sizde bir sıkıntı hissediyorum" dedim.
Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem; "Ey Aişe, ben ondan nasıl emin olabilirim?Ad kavmine azap rüzgar ile gönderildi. Onlar bulutu görünce "bu bulut bize yağmur yağdıracak" diye sevinmişlerdi. Halbuki onda azap vardı" dedi.
"KIYAMET KOPACAK SANIRDIK"
Üstad Bediüzzaman diyor ki; "Sahabeler, feyz-i sohbet-i nübüvvetten herkesten ziyade dâr-ı âhireti düşünerek, dünyanın fenasını bilerek, kıyametin ibham-ı vaktindeki hikmet-i İlahiyeyi anlayarak ecel-i şahsî gibi dünyanın eceline karşı dahi daima muntazır bir vaziyet alarak, âhiretlerine ciddî çalışmışlar. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm "Kıyameti bekleyiniz, intizar ediniz" tekrar etmesi, şu hikmetten ileri gelmiş bir irşad-ı Nebevîdir."(Sözler, s.343)
İşte bir misali; Nadir bin Abdullah diyor ki; "Hz. Enes(r.a) hayatta iken bir gündüz vakti ortalığı karanlık bastı. Ben Hz. Enes'in yanına gittim. "Peygamber(aleyhissalatu vesselam) zamanında böyle şeyler olur muydu?" dedim.
O, "Allah korusun, Peygamberin zamanında rüzgar biraz hızlı esince, kıyamet kopacak korkusuyla mescitlere koşardık" buyurdu.
Diğer bir sahabi olan Ebu Derda(r.a) diyor ki; "şiddetli bir rüzgar çıkınca, dehşete kapılıp mescide gitmek Peygamberin adeti idi."
GÜNEŞ TUTULMASI SIRASINDA HZ. PEYGAMBERİN TAVRI
" Nasılki güneşin gurubu, akşam namazının vaktidir. Hem Güneş'in ve Ay'ın tutulmaları, küsuf ve husuf namazları denilen iki ibadet-i mahsusanın vakitleridir. Yani gece ve gündüzün nurani âyetlerinin nikablanmasıyla bir azamet-i İlahiyeyi ilâna medar olduğundan, Cenab-ı Hak ibadını o vakitte bir nevi ibadete davet eder."(Sözler , S. 317)
Peygamber efendimiz(sallalahu aleyhi ve sellem) zamanında bir kere güneş tutuldu. Sahabeler "Peygamberimizin bu durumda ne yapacağını araştıralım" dediler. Ok atma talimi yapan gençler de Allah Rasulünün o anda ne yapacağını görmek için yaptıkları çalışmayı bırakıp koşarak geldiler.
Peygamberimiz iki rekat küsuf namazı kıldı. Namazı o kadar uzattı ki, insanlar bayılıp düşmeye başladılar. Peygamberimiz namazda ağlıyor ve şöyle yalvarıyordu; "Ey Rabbim, ben onların içinde bulunduğum müddetçe onlara azap etmeyeceğini vaad etmiştin."(bkz. Enfal:33)
Namazdan sonra Peygamber Efendimiz(alehissalatu vesselam) şöyle dua etti; "Böyle bir durum meydana geldiğinde, güneş ve ay tutulduğunda, telaşlanıp korkarak namaza yönelin. Benim gördüğüm ahiret ahvalini siz bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız. Böyle bir durumla karşılaştığınız zaman namaz kılın, dua edin, sadaka verin."
Kaynaklar
1-Muhammed Zekeriyya Kandehlevi, Hikayatü's Sahabe, Türkçe tercüme; Sahabe-i Kiram'ın Örnek Hayatı, mütercim: Hayri Demirci, Gülistan Neşriyat, İst. 2012
2-Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Envar Neşriyat, İst. 1993
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar