

Kendisine âlim süsü veren bir hatip varmış. Gâh mahfele geçip halka hafızlanır ve gâh minbere çıkıp müslümanlara vaizlenirmiş. Bir gün bir avcı grubu hânesine varıp, müsâade isteyip içeri girmişler.
-Hocam, biz bir bölük avcıyız. Yerimiz dağlık ve ormanlık. İşimiz gece-gündüz avdır. Bazı kimseler bize 'hayvancıkları boş yere incitmek ve günahsız canavarcıkları vurup incitmek olmaz' diyorlar. Bu hususta sen ne diyorsun?" demişler.
Hoca demiş ki;
-Size öyle diyenler cahildir ve Hak Teâlâ'nın kelamından gâfildir. Hak Teâlâ kelamında buyurur ki;
أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى {*} ثُمَّ أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى
"Evlâ leka fe evlâ, sümme evlâ leke fe evla"(1)
Manası şöyledir; "avlan yine avlan, avlan yine avlan" Amma bazı ulemamız-Kur'an yedi kıraat üzere olduğundan- Evlâ leka fe evlâ'yı "evlileri avlamayın, yavrularına yiyecek için avlananlara ilişmeyin" diye açıklamışlardır. Amma en doğrusu, hangisi olursa olsundur."
Avcılar;
"Allah iyiliğini versin. Hocam, bir müşkülümüz daha var. Onu da bir hallediverseniz. Şu etleri helal olanları avlarız. Haram olanları da avlayalım mı?" demişler.
Hoca yine meydanı boş bularak demiş ki;
-Tilkiyi de avlasanız olur. Zira ziyankardır. Ve Hak Teâlâ kelamında buyurur ki;
تِلْكَ إِذاً كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ
Tilke izan kerratün hasiretün.(2) Yani; tilki eziyet verici ve ziyankârdır demektir.
Avcılar sevinmişler, teşekkür edip, hocayı da av partilerine davet etmişler. Hoca kabul edip, "yeri gelmişken mushafta bazı yerler gördüm, katipler yanlış yazmışlar, onları da bir düzelteyim, gelirim" demiş.
Avcılar bu hataların ne olduğunu da izhar buyurmasını rica ettiklerinde, buyurmuş;
-Bir yerde "iznâdâ Musa"(3) demiş. Musa nâdân(cahil) değildir, dânâdır.(bilgilidir) Onu dânâ yapmak gerekir. Ve bir yerde
وَخَرَّ موسَى
"Harra Musa"(4) demiş. Har Musa'nın değil, İsa'nındır. Ve bir kaç yerde saffan saffan, dekkan dekkan tekrar yazılmış. Onların da birerlerini kaldırmak gerekir."
Cehaletten Allah'a sığınırız.
Kaynak
Lâmiizâde Abdullah Çelebi, Latifeler, haz. Yaşar Çalışkan, İst. 1978
Dipnotlar
1- Kıyamet Suresi, 34-35. Ayet-i kerimeler ki, meâl-i şerifi şöyledir; "Lâyıktır (o azap) sana, lâyık! Evet, lâyıktır sana (o azap) lâyık!"
2- "O zaman bu, ziyanlı bir dönüş olur" dediler.(Naziat: 79/12) Meal-i şerifi bu olup, yukarıdaki izah hoca bozuntusunun uydurmasıdır
3-"Musa (Rabbine) seslendiği zaman." Hoca, seslendiği zaman manasındaki iznâdâ'yı nâdân(cahil) manasına anladığından, bilgili(dânâ) kelimesiyle değiştirmek gerektiğini söyler. Filhakika şunu belirteyim, Kur'an'da böyle bir ayet yoktur. Şuara suresi 10. Ayet-i kerimesinde;
وَإِذْ نَادَى رَبُّكَ مُوسَى
Mealen; "hani Rabbin Musa'ya seslenmişti.." buyrulur. Kerameti kendinden menkul hoca herhalde رَبُّكَ yi atlamış.(Salih Okur)
4- "Musa da baygın düştü"(Araf: 7/143) Hoca, "bayıldı" manasına harra kelimesini har(eşşek) olarak anlar. İsa(a.s)'ın da bineği eşşek olduğu için, ona daha uygun olduğunu vehmeder.
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar