Alıntılar

AĞIRLIĞINI DUYMAK

İki mühendisimiz, Mimar Sinan'ın şaheseri Süleymaniye'yi Deprem Mühendisliği bakımından incelemişler. Görmüşler ki Ayasofya ve Sen Piyer dâhil dünyanın büyük mimari abideleri daha hafif zelzelelere mukavemet edememiş, kısmi haraba uğramış, kubbe çatlamalarına duçar olmuş bulunduğu halde, Süleymaniye çok daha fazla şiddet ve sayıdaki zelzelelere karşı kılını bile kıpırdatmadan bugünlere kadar gelivermiş.

Mühendisler bunun sırrını araştırmışlar. Haziran'da(1972 senesi) toplanacak olan Milletlerarası Deprem Mühendisliği Kongresine sundukları raporda tespit ettiklerine göre Mimar Sinan, Süleymaniye'de temel zemin ilişkisinden tutun da, bugün Deprem mühendisliği konusunda ne biliniyorsa hepsini, kubbelerin serpiştirilmesi, pencerelerin açılışı, revakların tanziminde modern bir anlayışla tatbik etmiştir. Yani Mimar Sinan modern manada da bir deprem mühendisidir.

Bu noktada araştırmayı yapan iki mühendis kendilerini şu sualle karşılaşmış buluyorlar; "peki Mimar Sinan 1972 senesinin bilgilerinden habersiz olduğuna göre bu işi nasıl başardı?"

Bu suale mühendislerin verdikleri çok enteresan cevabı aşağıya alıyorum;

"Mimar Sinan sadece sezgileriyle yapının ağırlığını üzerinde hissederek, yapılması gerekenleri hissetmiş ve en doğruları yapmıştır."

Şu "yapının ağırlığını üzerinde hissederek" ibaresi beni fevkalade heyecanlandırdı. Bütün bir başarılar silsilesinin anahtarlarını gördüm. Bu ibarede, memleketimdeki başarısızlar sisteminin de izahını buldum.

Eğer herkes "ağırlığını duysa" vaziyetimiz bu kadar ağırlaşmazdı.

Politikacı, ağzından çıkan lafın ağırlığını vicdanında kemâliyle duysa,

Gazeteci, kaleminden çıkan haberin ağırlığını bilse,

Memur, yaptığı işin manevi ağırlığından haberdar olsa,

Şahit, şahitliğinin bir yerde şehitlik kadar mübarek bir ağırlığı olduğunu idrak etse,

Partici, seçmeninin karşısında girdiği taahhüdün ağırlığını düşünse, seçmenin vereceği bir oyun genel yekûne denk bir ağırlığı olduğuna ihtimal verse,

Öğretmen, kendisine teslim edilen gençlerin ağırlığını psikolojikman tartabilse, tartabilecek güçte olsa,

Öğrenci, kendisine, ailesine, vatanına ve insanlığa karşı girdiği borcun azametini hesap edebilse,

Türk Dil Kurumu her uydurduğu kelimenin Türk dili ve halkının manevi örgüsünde açtığı yaranın ağırlığına aldırsa,

Kısacası herkes yaratılışın, kendisini hayvandan ayırt edici öz olarak yüklediği ağırlığı duysa, durumumuz bu kadar perişan, perişanlığımız bu kadar ağır olmaz.

"Ağırlığını duymaksızın" hafiflemek mümkün mü?

Ergun Göze

Seçmeler,

Cihan Yayınları, İst. 1984

 

 

 

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.