Nurun Mütevazi Çehreleri
ABDULBAKİ SÜNNETÇİ HOCAEFENDİ
Abdulbaki Sünnetçi Hoca, ikisi de rahmete kavuşan, eniştemiz Hakkı Sünnetçi'yle halam Gülhanım Sünnetçi'nin üç oğlunun en büyüğüydü. Baki Hoca, küçük yaşta hafızlığını tamamlamış ve Erzurum medreselerinde, şimdi hepsi de rahmete gitmiş, şöhretli hocalardan yıllarca ders okumuştu. Erzurum'daki medrese usulüyle eğitim gören hocalar zincirinin örnek bir şahsiyetiydi. Genç yaşlarda Risale-i Nurlarla tanışmış ve Kırkıncı Hoca'nın yol arkadaşı olmuştu. Onun vefatından sonra Karanlık Kümbet'in lâmbalarını o açık tutmuş ve her gün Karanlık Kümbette arkadaşlarıyla ders yapmaya devam etmişlerdi.
Bakı Hoca, evet, klasik bir molla olduğu kadar bir Risale-i Nur talebesiydi. Lakin o, ömrünü sadece risaleleri okuyarak geçirmedi, aynı zamanda dinî ilimlerin hemen bütün kitaplarına âşina idi. Her şeyden önce o, bir müfessirdi. Başak Camii imam-hatibi görevinden emekli olmuş ve Topçuoğlu Mahallesi'nde satın aldığı eve yerleşmişti. Evinin salonundaki nadide kitapları bu dünyada kıymet verdiği en değerli maddi varlığıydı. (Kıt kanaat imkânlarıyla, o kitapları hangi fedakârlıklarla edindiğinin öykülerini anlatırken, girdiği o esrarlı ruh hâli ve kitaplarına bakarak huzur bulduğu o melek siması, canlı bir tablo gibi, daima gözümün önündedir.)
İleri düzeydeki Arapçası ve Osmanlıcasıyla kütüphanesindeki bütün eserle vakıftı. Ziyaretlerimde, açılan bir mevzuyla ilgili, dinî kaynakları, aşina hareketlerle hemen raftan indirir, bir iki dakikada Arapça ibareleri bulur, okur ve izah ederdi.
Hısım akrabasına onun kadar bağlı ve vefalı bir insan daha tanımadım. Diğerkâm, gözütok, sabırlı, güleç yüzlü, misafirperver… Velhasıl yüksek kıratta bir şahsiyetti Abdulbaki Hoca.
Nurculuğu değerlendirirken bir gün şöyle demişti:
"Üç türlü Nurcu vardır: Birinci gruptaki Nurcular, Risale-i Nurları okur, istifade eder; iyi insan olmaya gayret ederler. İkinci gruptakiler Nurcu görünürler; üçüncü gruptakiler ise Nurculuktan geçinirler! Birinci guruptakiler azdır, diğer iki guruptakiler ise çoktur!"
Ağır bir kalp ameliyatı geçirdi; ameliyata girerken ve çıkarken masasında yine kitapları vardı Baki Hoca'nın. Ameliyatı yapan doktorlar, 'Hocam bugün nasılsın?' diye sorduklarında o, iyi olduğunu söyledikten sonra, kitaplarını işaret ederek, asıl derdini dile getiriyordu:
'Okuyamıyorum!..'
Âlimin ölümü âlemin ölümü gibiymiş!..(2017) İnsan, çevresindeki ışık kaynağı şahsiyetler azaldıkça, neden etrafının daha da karanlıklaştığını bu yitimlerle daha iyi anlıyor. Allahü Teâlâ, Ruh dünyamızı aydınlık simalardan mahrum bırakmasın; ahrete intikal eden geçmişlerimize ve Abdulbaki Sünnetçi Hoca Efendi'ye rahmetiyle muamele buyursun. Âmin.
Ekteki şiir Baki Hoca'nın yeğeni Muhammet Emin Uzunyaylalı tarafından vefatı üzerine yazılmıştır.
BAKİ HOCA'NIN ARDINDAN
Esip rüzigârı ecel sarsıldı cümle dal
Naçar kalub iyal sukût etti kal
Âdeti dehr firkat ile kılar dili lal
Hace nur Baki eyledi bekaya irtihal
Biçare dir etraf erişince saati
Ram olur ervah çün icbari taati
Kani ol, cevheredir anın ricati
Uyan! Daimi devlettir, kat iden gafleti
İsterim ağlıyam, enin ile edem vah
Fikreder derim var mı ki gayrı bir rah
Vaveyla etsem bin figanla yüz bin ah
Boşdur, çün haliki ekvan olan Allah
Nola mahv ede zenbi rahimin rahmeti
Niyazım o ki erişe ona cennet Ferhati
Kerimsin kıl müyesser makam-ı şefâati,
Olur inşallah bağı cinan kabr-i saâdeti
Emin ister izhar ola derunun meramı
Çün söyledi galat u bin taksir kelamı
Gaflet ile deveran eder onun eyyamı
Rahm ide kablel mevt ki, keşf ola evhamı.
Muhammet Emin
Uzunyaylalı
Yorum yapın
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar