Ders: Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s: 31

İzah: Prof. Dr. Şener Dilek

*Tebliğ Cemaati var ya, o merkezi Hind diyarındaki Tebliğ cemaati. Onlar çok hâlis, hasbi, samimi bir cemaat, enteresan. O cemaatin Piri, Üstadı,(Şeyh Muhammed İlyas Kandehlevi) yedi veya dokuz sene( beş ay olması lazım..Salih Okur) Medine-i Münevverede, Peygamberimizin huzurunda dua ediyor; "Ya Rasulullah! Din-i mübin-i İslam'a hizmet etmek istiyorum. Bana bir yol."

Sonra mana âleminde Peygamber efendimiz(aleyhissalatu veselam) o zata buyuruyor ki; "sahabe tazında hizmet edin."

Not: Bu mesele ile alakalı Şeyh Muhammed İlyas Kandehlevi hazretlerinin hayatı hakkında acizane kaleme aldığım yazıdan ilgili husus paylaşmak istiyorum(Salih Okur); "1926 senesinde Muhammed İlyas ikinci hac seferine koyuldu. Sinesi Mevat halkının perişan hali ile yanıyordu. Hazretin şakaklarını zonklatan bu ızdırabını Muhammed Emin Er Hocaefendi şöyle anlatmaktadır; "Mevlana İlyas üzüntülü bir şekilde hacca gidiyor. Kâbe'nin astarına el atıp ağlıyor. "Yarabbi bunlar irtidada gidiyorlar! Biz bir şey yapamıyoruz!" diyor.

Daha sonra Medine'ye gidiyor. Peygamber Aleyhissalatü vesselamı ziyaret edip, orada da ağlayıp sızlıyor. Şikâyetçi oluyor. Rüyada Peygamber Aleyhisalatu vesselamı görüyor. "Ya İlyas! Benim yaptığım gibi yap" diyor. O zaman uykudan uyanıyor. Bu sözün manası nedir, ne demektir? diye tefekkür ediyor. Düşünürken İmam-ı Malik'in "Bu ümmetin evvelkilerin salahı ne ile olduysa sonrakilerin de salahı, onunla olur" sözü hatırına geliyor."

Mevlana İlyas hizmetinin ilk çekirdeği olarak Rasulullah'ın(aleyhissalatu vesselam) Rüyada teşrifini şöyle anlatmıştır; "Medine-i Tayyibe'de kaldığım esnada bu davet işini yapmakla emrolundum. Bana "biz sana iş yaptıracağız" denildi. Bu söz üzerine "Ben bu zayıf halimle ne yapabilirim ki?" diye birkaç günü sıkıntı içinde geçirdim. Bir Allah dostuna bu durumu sorduğumda bana "sıkılacak ne var ki, sana 'iş yapacaksın' denilmedi ki. Aksine 'sana iş yaptıracağız' denildi. O halde iş yaptıracak olan yaptıracaktır" dedi.

O Allah dostunun sözleri ile sükunete kavuşan Mevlana İlyas Efendi, beş ay kaldığı kutsal topraklardan 25 Ekim 1926 tarihinde büyük bir moral ile Kandehle'ye döndü."

...Bundan onbeş, yirmi sene önce o Tebliğ cemaati tebliğ seyahatları esnasında camilerde kalıyorlardı. Çok hâlis, sâfi insanlar. Mesela birisi konuşuyor, öbürleri de kemâl-i edeble, huzurda oturur gibi halka şeklinde oturuyorlar. Ben sordum "niye böyle oturuyorsunuz, yapıyorsunuz" filan dedim. Dediler ki, "hatip konuşurken biz de içimizden dua ediyoruz ki; "ya Rab! Sen bu hatibin ağzından çıkan sözlere tesir ver." Böyle hâlis bir şey, Allah razı olsun.

*Hadisatın seyri, tebeddülatı, tagayyüratı nasıl olursa olsun, Allah'ın izniyle şu İstikbal inkilabatı içinde en yüksek gür sada İslam'ın sadası olacak, Osmanlıdan daha haşmetli olarak âlem-i İslam'ın pişdarı, rehberi olarak bu millet ayağa kalktı ve kalkıyor. Hadisat da onu gösteriyor, Allah'ın inayetiyle.

 Cenab-ı Hak dinini zâyi etmeyecek, İslam kemâl-i şâşâ ile kendi rüchaniyetini, hakkaniyetini kalb ve gönüllerde tasdik ettirecek.

*Bakın Karl Marks, Berlin'de doktora çalışması yapmış. Doktora konusu; Zerreler. Zerrelerin yani kainatın yapı taşlarının tesadüfi olduğunu ileri sürmüş. Tevhide ihanet..Üstad ise Ene ve Zerre Risalesini yazmış.

*Üstad, cemiyetin bütün tabakalarını kuşatacak bir şekilde bir Külliyat te'lif etmiş. Mesela küçük bir bakkala elinde alacaklarının listesiyle gidiyorsun alacaklarından üç tanesini buluyorsun, belki bulamıyorsun. Ama büyük bir alışveriş merkezine gidiyorsun, her şey var. Risale-i Nur Külliyatı da öyle. Bütün tabakalara Risale-i Nur'da hitap var. Kim bu? Bir ihtiyar; 'al sana İhtiyarlar risalesi..' Cemiyetin beşte biri ihtiyar..

Cemiyetin altıda biri; hasta..Hastalar Risalesi..Cemiyetin üçte biri, Gençler; Gençlik Rehberi..Diğer tarafta Hanımlar Rehberi..