ENGELSİZSİNİZ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla... Hiç bir engel, Allah’a (Celle Celaluhu) kul olmaya engel değildir. Sevgisizliğin ve saygısızlığın hâkim olduğu toplumun her bir ferdi, aslında birer engelli adayıdır.


Ali Haydar Çetintürk

cetinturkalihaydar@gmail.com

2021-03-08 09:45:46

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

Hiç bir engel, Allah'a (Celle Celaluhu) kul olmaya engel değildir. Sevgisizliğin ve saygısızlığın hâkim olduğu toplumun her bir ferdi, aslında birer engelli adayıdır.

Engelli olmak bir seçim değildir. Toplumların aynası durumunda olan engelliler, tohumun toprağa emanet edildiği gibi, ait oldukları toplumlara emanettirler.

Özürlülerin özgürlüğüne yol vermeyenlerin engelleri, bedenlerinde değil, bilakis akıllarındadır. Engeli aklında olanın ise iflahı mümkün değildir.

Renkleri göremeyen engellidir, fakat cehaletinden dolayı göremeyenler kördür!

Bedenlerdeki engel, insanların birbiriyle iletişimine engel olmamalıdır. Bundan sebep, engelli bireylerin hassasiyetlerine kulak vermek ve desteklemek zorunluluğu vardır.

Ortaçağda engellilerin "içlerinde şeytan var" denilerek damgalanıp, vahşice toplumdan uzaklaştırıldığına tanık olan tarihin şanlı sayfalarını araladığımızda İslam'ın güzelliklerinin bizleri selamladığına şahit oluyoruz.

İslam'ın Engellilere Bakışı

Gelin o şanlı sayfalardan birkaçını beraberce aralayalım.

Abdullah ibn-i Ümmü Mektum, iki gözü de görmeyen, engelli bir sahabe idi. Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) müşriklerin ileri gelenlerine yaptığı İslam tebliğini göremediği için, "Allah'ın (Celle Celaluhu) sana öğrettiklerinden bana öğret"(1) diyerek, Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tebliğini bilmeden engelleyince, müşriklerin müslüman olmalarını arzulayan Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) İslami gayretinden dolayı bundan hoşnut olmadı ve müşrikler oradan dağılınca Efendimiz de (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) oradan dönüp ayrıldı. Ve bu olayın akabinde Abese suresinin ilgili ayetleri nazil oldu.

"Âmâ kendisine geldiği için, vech-i sâdetlerinde tebessümün zıddı ârız oldu"(2)

Ayetlerden sonra, sitemvâri devam eden ayetler, Rasûlüllah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ruh dünyasında o kadar müessir oldu ki, Abdullah ibn-i Ümmü Mektum (Radıyallahu Anh) Efendimiz'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanına geldiğinde: "Rabbimin kendisinden sebep beni itâb edip, uyardığı kişiye merhaba." diyerek yere serdiği ridâsının üzerine oturtarak ona ikram ederdi.(3)

Aslında iki gözü de âmâ olan Abdullah ibn-i Ümmü Mektum'un, (Radıyallahu Anh) Allah-u Teâlâ'ya göre kendisiyle ilgilenilmesi gereken birisi olduğu aşikârdır. Ve haddizatında hakiki engelli olan kişi âmâ olan Abdullah ibn-i Ümmü Mektum (Radıyallahu Anh) değil, bilakis hakikate karşı kör olan müşriklerdir.

Bu olaydan ve inen ayetlerden sonra Peygamberimiz'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine'den ayrıldığında imâmet için onu iki kere(4) veya üç kere(5) kendi yerine bırakması, engelli bireylerin yaşadıkları toplum içerisinde aktif olabileceklerini de göstermesi bakımından önemli bir mesaj olarak tarih sahnesinde yerini almıştır.

Ayrıca özürlü oluşunu ve evinin mescidden uzak olmasını mazeret olarak sunup, namazını evinde kılmak için izin istediğinde Rasûlüllah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona bir refakatçi tayin etmiş olması, ayrıca: "Sen namaz için ezan okunduğunu işitiyor musun?" diye sorup 'evet' cevabını alınca: "O halde davete icabet et, cemaat'a gel."(6) buyurarak, Peygamberimiz'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) görme özürlü bir insanı dışlamayarak onu, topluma ve cemaate kazandırmak açısından sergilediği tavır dikkate câlib bir teşvik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Topluma kazandırma şöyle dursun, Hazreti Ebu Bekr (Radıyallahu Anh) ve Hazreti Ömer gibi sahabelere rağmen, Rasûlüllah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayağından sakat olan Muaz ibn-i Cebel'i (Radıyallahu Anh) Yemen valisi olarak tayin etmesi, bedensel engelin hizmete engel olmayacağının yaşanmış misallerinden sadece birisidir.

Bazı bedeni kusurlarından dolayı insanların arasında bulunmaktan tedirgin olduğu için çölde yalnız yaşamayı tercih eden Zahir (Radıyallahu Anh) isimli sahabeyi de unutmamak gerekir.

Zira, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çölden topladığı bitkileri Medine pazarında satmasını teşvik edip, ona yardımcı olması ve "Zahir bizim köyümüz, biz onun şehriyiz" diyerek iltifat etmesi ve onunla şakalaştığı bir anda, Zahir'in kendi şahsı için 'beş para etmez bir sakat' dediğinde Rasûlüllah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ciddileşerek "Ey Zahir! Andolsunki Allah (Celle Celaluhu) ve Allah Rasûlü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) katında senin değerin paha biçilmez, bunun için biz de seni seviyoruz." demesi islam'ın engellilere bakış açısının açık bir şekilde şekillenmiş halinin Hazreti Zahir'deki yansımasıdır.

Uhud'da aldığı yaralardan dolayı özürlenip, Hazreti Ebu Bekr'in (Radıyallahu Anh) halifeliği zamanında Yemame'de bir kolunu kaybedip engelli hale gelen ve beytülmâl'den (devletin kasasından) kendisine maaş bağlanan Nesibe hanımın hali ise günümüze ışık tutması gereken vesikalardandır.

Özürlü olan insanlara veya bedeninde herhangi bir kusur bulunan kimselere uzun uzun bakarak onları rahatsız etmek; islamî ve insanî bir davranış değildir.

Zira; "Cüzzamlılara uzun süre bakmayın."(7) diyen Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) böyle bir davranışın uygun olmayacağını bizlere haber vermiştir.

Görme özürlüleri yolundan kasden saptıran kimseleri kınayan(8) Rasûlüllah, (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yardıma muhtaç olan engellilere yardımı teşvik etmek için şöyle buyurmuştur; "Âmâ'ya (görme engelliye) rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, muhtaç bir kimseyi ihtiyacını tedarik etmesi için gerekli yere götürmen, derman arayan dertlinin imdadına koşman, koluna girip güçsüze yardım etmen, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen, bütün bunlar sadaka çeşitlerindendir."(9) "Yükünü yüklemeye veya bineğine (aracına) binmeye çelışan bir özürlüye yardımcı olmak da bir sadakadır."(10)

Allah-u Teâlâ insanları farklı farklı yaratmıştır. Bazılarını çok zeki yaratmışken, bazı insanlar da zeka olarak düşük seviyede yaratılmış olabilirler. Binaenaleyh böyle insanlardan hafîful-meşreb davranışlar sudur edebilir. Böyle bir durumda da zeki olduğunu savunan insanların bu kimseleri olduğu gibi kabul etmeleri icab eder. Çünkü bu insanların yaratılışlarını değiştirmek mümkün değildir.

Ayrıca Rasûlüllah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) görme engelli olan sahabi 'İtban ibni Malik (Radıyallahu Anh) ile yakından ilgilenmesi ve bir savaşta beyninden aldığı yara ile zihnî ve konuşma engelli durumuna gelen, fakat ticaretle uğraşmaya devam eden Munkız ibni Amr isimli sahabeye kandırılmaması için gösterdiği ilgiyi de göz ardı etmemek lazımdır.

Genç fakat yoksul olup, boyu çok kısa (cüce) ve yüzü de pek güzel olmayan Hazreti Cüleybib (Radıyallahu Anh) evlenemediği için Rasûlüllah'dan (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zina etmek için izin istediğinde, Efendimiz'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine nasihat ettikden sonra o sahabeyi evlendirmesi, Peygamberimiz'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) muhtaca yardım hususunda ne kadar duyarlı olduğunun delilidir.

Hatime

Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) engelli insanlara baktığı pencereden bakabilenlerin karşısına çıkan manzara şudur;

a- Özürlüleri rahatsız edecek davranışlar bizzat Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından yasaklanmıştır.

b- Zihinsel özürlüler cezâ-i müeyyide'den muaf tutulmuşlardır.

c- Engellilere yardım ve iyilikde bulunulması teşvik edilmiştir.

d- Evlendirilmelerinde kendilerine yardımcı olunmuştur.

e- Engellilere alternatif iş imkanı sunulup, istismardan muhafaza edilmişlerdir.

f- Görme özürlülere dini ve idari görevler verilmiştir.

g- Bedensel özürlülerin vali olarak tayin edildiğini görüyoruz.

h- Engellilerin topluma katılmaları teşvik edilmiştir.

Abdullah ibn-i Mesud (Radıyallahu Anh) diğer sahabelere göre çelimsiz, kısa boylu ve ince bacaklı bir sahabi idi. O kadar kısa boyluydu ki ayakta durduğu halde, ancak oturanların boyunda görünüyordu. Birgün Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) medine bahçelerinde bazı sahabelerle otururken İbn-i Mesud'dan (Radıyallahu Anh) meyva isteyince, İbn-i Mesud (Radıyallahu Anh) hemen koşup, hurma ağacına tırmanırken açılan çelimsiz bacaklarına diğer sahabeler gülmeye başlayınca, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu gülüşmelerden rahatsız olduğu için; "Yarın mizanda onun ince bacağı, uhud dağından ağır gelir. Mahşerde sevabı uhud dağından daha ağır gelecek biri için neden böyle gülüyorsunuz?" diyerek İbn-i Mesud'un fiziğine takılan arkadaşlarını bu şekilde ikaz etmiştir.

Bu makalemizde engelli insanlara karşı görevlerimizi ve sorumluluklarımızı hatırlamaya çalıştık.

Fakat dün ile bugünümüzü mukayese ettiğimizde, özellikle dini müesseselerde ve hayatın içinde engelliler için yapılan çalışmaların olduğu, fakat bu çalışmaların yeterli düzeye gelebilmesi için toplumun bilinçlenmesi gerektiği kanısındayız.

Yani; hayatı paylaşmak için engel değil destek olan toplum, bilinçli bir toplumdur.

Unutmayın, ön yargının en büyük engel olduğu bir toplumda engelSİZSİNİZ!

Ne oldum deme ne olacağım de. Vesselam

Kaynaklar:

1- Celaleyn Tefsiri sh: 241, Alusi, Ruhul Meani c:30 sh:39

2- Abese suresi ayet 1-2

3- Ruhul Meani c:30 sh: 39

4- Nesefi Tefsiri c:3 sh: 601

5- İbnül Esir, Üsdülğabe IV-264

6- Müslim, Mesacid 255; Ebu Davud, Salat 46

7- Heysemi 1988, 100

8- Ahmed ibn-i Hanbel 1982, 217, 309, 317

9- " " , 168, 169

10- " " , 350

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ÖLENLER EŞİT DEĞİLDİRLER

ÖLENLER EŞİT DEĞİLDİRLER

İnsanların ölüme negatif düşüncelerle bakmalarındaki sıkıntılardan biri de şudur ki, onu

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

ACBU’Z ZENEB HADİSİ

ACBU’Z ZENEB HADİSİ

Bir sorunun cevabı; “Müzedeki bir insanın iskeleti 2.000 senedir var olduğu söyleniyor. Halbu

NAMAZDA 17 SIRRI

NAMAZDA 17 SIRRI

İslam Literatüründe “el-Mabud” kelimesi hakiki mabud olan Allah’ın bir vasfıdır. Ebced d

İNSANLARIN AYIBINI GİZLEMEK

İNSANLARIN AYIBINI GİZLEMEK

Kişi kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına da öyle davranmalıdır. Bu minva

CEHENNEM NEREDEDİR?

CEHENNEM NEREDEDİR?

Soru: Cehennem Nerededir? Cevap: Cennet ise Kur’an-ı Kerim'de zikredildiği gibi yüksektedir ve

RUM SURESİ ÖZELİNDE FITRAT DİNİ’NE BAKIŞ

RUM SURESİ ÖZELİNDE FITRAT DİNİ’NE BAKIŞ

Rum suresi, Mekki mukattaat sureler sisteminde yer alan, Kur’an’daki tertip numarası 30 olan bi

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-2

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-2

Ebû Hüreyre (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.s) buyurdular ki: “Komşusu, zararlarından emin

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-1

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-1

Kıyâmetin pek yakın olduğu ve vaktin bereketinin azaldığı günümüzde, insanlar dünya tela

SAYGI GÖSTERGELERİ

SAYGI GÖSTERGELERİ

Toplum içerisinde âdâb-ı muâşeret dediğimiz; nezâket, saygı ve görgü kuralları, dünya v

SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-2

SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-2

İbn Hacer el-Heytemî diyor ki: "Sahabe arasında cereyan eden hâdiseler konusunda dilimizi tutmam

Âl-i imran:190

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır.

GÜNÜN HADİSİ

Gerçek Müslüman

Müslüman, dilinden, elinden müslümanlar selâmette kalan kimsedir. (Buhari, Kitabü'l İman -Abdullâh b. Amr b. Âs)

TARİHTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI