CİNLERDEN PEYGAMBER GELMİŞ MİDİR?
Varlık âlemi içerisinde imtihana tâbi tutulanlar sadece insan ve cin olduğuna göre, onların da ilâhî vahiyle irşat edilmeleri gerekir. "Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üstlenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz."(1) ayeti, mes'uliyetin ancak peygamberlerin gönderilmesiyle tahakkuk edeceğini ve suçta da şahsiliğin esas olduğunu ifade etmektedir.
Varlık âlemi içerisinde imtihana tâbi tutulanlar sadece insan ve cin olduğuna göre, onların da ilâhî vahiyle irşat edilmeleri gerekir. "Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üstlenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz."(1) ayeti, mes'uliyetin ancak peygamberlerin gönderilmesiyle tahakkuk edeceğini ve suçta da şahsiliğin esas olduğunu ifade etmektedir.
Her şeyden önce altının çizilmesi gereken husus şudur:
Bu mesele aklî değil, naklîdir. Ayet veya hadisten elimizde çok açık bir nas da yoktur. Bunun için meseleyi, İslâm âlimlerinin ileri sürdükleri görüşlerle tekrar edecek ve mevcut ipuçlarını kullanarak aklî yorumlara yer vereceğiz.
Konuyu, üç görüşü yansıtan üç madde hâlinde inceleyeceğiz:
a. Cinlerden de Peygamberin Geldiğini Kabul Eden Görüş
Bu görüşün delilleri şunlardır:
1. "Ey cin ve insan topluluğu!.. İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Derler ki: 'Kendi aleyhimize şahitlik ederiz.'"(2) ayetinin zahirî manası, peygamberlerin hem insan hem de cinlerden geldiğini göstermektedir.(3)
Bu ayeti, cinlerden de peygamberler geldiğine delil olarak kullananların başında Dahhak gelir.(4)
2. "Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her ümmet için mutlaka bir uyarıcı [peygamber] bulunmuştur."(5) ayetine göre, cinlerden de peygamber gelmiştir. Çünkü onlar da bir ümmettir.(6)
3. "Eğer Peygamber'i bir melek kılsaydık, muhakkak ki onu insan suretine sokar, onları yine düşmekte oldukları kuşkuya düşürürdük."(7) ayeti, peygamberler ile ümmetleri arasında karşılıklı anlaşma zemininin olması gereğine işaret etmektedir. Bu zeminin ilk şartı, gönderilen peygamberin, gönderildiği ümmetin cinsinden bir varlık olmasıdır. Buna göre, cinlerin peygamberlerinin de kendi cinslerinden olması gerekir.(8)
b. Cinlerden Peygamberin Gelmediğini Savunan Görüş
Bu görüş sahiplerinin öne sürdüğü deliller şunlardır:
1. "Nebi"nin tanımı şöyledir:
Tiksinti uyandırmaktan uzak, güzel bir fizikî bünyeye sahip, tebliğiyle memur olmasa bile kendisine hükümleriyle amel edilen bir vahiy gelen, hür ve erkek bir insandır.
Kur'an ve hadislerin ifadelerinden çıkarılan, İslâm âlimlerinin ezici çoğunluğu tarafından da kabul edilen bu tanıma göre, peygamberin hem erkek hem de insan olması gerekir. O hâlde, cinlerden peygamber gelmemiştir.(9)
2. "Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkek(kişi)lerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız bilenlere sorun."(10) mealindeki ayetin zahirine göre, peygamber, sadece erkeklerden gelmiştir. Çünkü "rical" kelimesi, insan için kullanılır. O hâlde, kadınlar gibi, cinlerden de peygamber gelmemiştir.
3. En'âm Suresinde geçen "Ey cin ve insan topluluğu!.. İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" şeklindeki ayet, cinlerden de peygamberin geldiğini çok net ifade etmemektedir. Bu ifadenin birkaç manaya gelme ihtimali göz ardı edilemez:
a. Ayette, insanlarla birlikte cinler de söylenenlere muhataptır. İkisinin toplamından ibaret olan bir topluluğa hitap edilirken onlardan yalnız bir grubu ilgilendiren bir meselenin, hepsine hitap ediyormuş gibi anlatılmasında bir sakınca yoktur. O hâlde, Rahman Suresinde geçen "İki denizden inci ve mercan çıkar." ayeti ile Fatır Suresinde geçen "İki deniz birbirine eşit olmaz. Bu tatlıdır, susuzluğu keser, içilmesi kolaydır; şu da tuzludur, acıdır (boğazı yakar). Hepsinden de taze et (balık) yersiniz, süs eşyası çıkarırsınız."(11) ayetinde, sadece denizlerden biri olan tuzlu deniz söz konusu olduğu gibi, bu ayette de iki taifeden sadece insanların söz konusu olması, edebî üslûp açısından uygundur. Nitekim, tek başına olursa süt için "içmek" tabiri kullanıldığı hâlde, ekmekle birlikte kullanıldığı zaman, "Ekmek ile süt yedim." denilebilir.(12)
b. Buradaki "rusül [elçiler]" tabiri, sadece "Allah'tan vahiy alan peygamber" anlamında olmayıp, daha geniş ve sözlük anlamını da ihtiva eden "elçiler" anlamındadır. Rivayete göre, İbn Abbas, söz konusu ayet hakkında şunları söylemiştir:
"Ayette geçen 'rusül [elçi]' tabiri, hem insanlar hem de cinler için geçerlidir. Ancak insanların elçileri, Allah'tan vahiy alan peygamberlerdir; cinlerin elçileri ise insanlardan olan peygamberlerin elçileridir.
Bu ifadeyle İbn Abbas, "Hani cinlerden bir grubu, Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur'an'ı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine) 'Susun!' demişler, Kur'an'ın okunması bitinci uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.(13) şeklindeki ayete işaret etmiştir.(14)
c. Ayette geçen "sizden olanlar" tabiri, "sizin cinsinizden olanlar" demek değildir. Çünkü peygamberlik için önemli olan, önderlik özelliğidir. Bu da fizikî yapının yanında, sorumluluk ve Allah'a muhatap olma keyfiyetidir. Buna göre, cinler fizikî yapı bakımından farklı olmalarına rağmen akıl, iştiha ve öfke kuvveti gibi özellikleri itibarıyla insanlar gibi sorumlu ve muhatap kabul edilmişlerdir. Bu sebepledir ki burada insanlarla beraber zikredilmişlerdir. Yoksa bu ifade, onlardan da peygamberlerin geldiğini göstermez. Bununla beraber, birçok yönden aynı özelliği taşıyan cinlerin, insanlara hitap eden "sizden olanlar" ifadesinde yer almaları, "tağlip" sanatı içerisinde düşünülmeli ve öyle değerlendirilmelidir.(15)
d. Ayette geçen elçilerden maksat, insanlardan olan peygamberler ile Hz. Muhammed'i (a.s.m.) dinleyen (yedi veya dokuz tane olduğu söylenen) ve daha sonra kavimlerine birer uyarıcı olarak giden cinlerden olan elçilerdir.(16)
c. Hz. Âdem'den Önce Cinlerden Peygamber Gelip Gelmemesi
Bu başlığı da birkaç maddede özetleyebiliriz:
a. Hz. Muhammed'den (a.s.m.) sonra, insanlardan olduğu gibi, cinlerden de hiçbir peygamberin gelmediği ve gelmeyeceği, tartışmasız bir gerçektir.
b. Cinlerin insanlardan önce yaratıldığını gösteren ayet ve haberler vardır: "And olsun ki Biz insanı, pişmiş kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık. Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık."(17) şeklindeki ayet, konuyu çok açık olarak ortaya koymaktadır.
"Hani Biz meleklere 'Âdem'e secde edin.' demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. İblis, cinlerdendi; rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, Beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar, sizin düşmanlarınızdır. Zalimler için bu, ne fena bir değişmedir!"(18) ayeti, Şeytan'ın cinlerden olduğunu ve Âdem'den önce var olduğunu göstermektedir. Ayette aynı zamanda, cinlerde olduğu gibi, şeytanlarda da tenasülün var olduğuna işaret edilmiştir. Hâlbuki "Ahirete inanmayanlar, melekleri dişi olarak adlandırırlar."(19) ayetinin gösterdiği gibi, meleklerde tenasül yoktur. Bu da İblis'in melek değil, cin olduğunu kanıtlamaktadır.
Hasan-ı Basri, Şehr b. Havşeb ve Sa'd b. Mes'ud gibi âlimler de Şeytan'ın meleklerden değil, cinlerden olduğunu söylemişlerdir.(20)
Bütün bunlar, Şeytan'ın kabilesi olan cinlerin insanlardan daha önce yaratıldığını göstermektedir.
"And olsun, Biz, cinler ve insanlardan birçoğunu Cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvan gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır!"(21) ayetinde sorumluluk, hem insana hem de cinlere yüklenmiş olmakla beraber, cinler insanlardan önce zikredilerek daha önce var olduklarına da işaret edilmiştir.
Bütün Kur'an'da yalnız iki yerde cinlere ve insanlara birlikte hitap edilmiştir. En'âm Suresinin 130. ayeti ile Rahman Suresinin 32. ayetinde geçen bu hitap, "Ey cin ve insan topluluğu!.." şeklinde olup önce cinlere hitap edilmiştir. Bu da cinlerin daha önceden var olduğunu ve sorumluluklarının da insanlardan daha önce geldiğini göstermektedir.
İbn Abbas'tan gelen bir rivayette de cinlerin Âdem'den önce yaratıldığı ifade edilmiştir. Rebi' b. Enes ise bu yaratılışın sıralamasını yapmış ve meleklerin Çarşamba, cinlerin Perşembe, insanların da Cuma gününde yaratıldığını söylemiştir.(22)
İnsanlardan önce yaratılan cinler, sorumlu tutulduklarına göre, kendilerine bir peygamberin gelmesini zorunlu kılmaktadır. "Biz, bir peygamber göndermedikçe kimseye azap edecek değiliz."(23) ayetinin ifade ettiği gibi, sorumluluk ancak bir peygamberin gönderilmesiyle mümkündür.
c. "Her ümmet için mutlaka bir uyarıcı [peygamber] bulunmuştur."(24) ayetine göre, cinlerden de peygamber gelmiştir. Çünkü onlar da bir ümmettir.(25) Faraza, ayette ifade edilen "uyarıcı" tabirini cinler için, insanlardan olan peygamberlerin elçisi manasına alsak bile, insanlar yaratılmadan önceki dönemlerde var olan cinler için de peygamberlerin gönderildiğini kabul etmek gerekir, diye düşünüyorum.
d. "İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem'in soyundan; Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in (Yakub'un) soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdir."(26) ayetinde, daha önce adı geçen bazı peygamberler için kullanılan "peygamberlerden, Âdem'in soyundan" ifadesi, Âdem'in soyundan olmayan peygamberlerin de var olduğunu çağrıştırmaktadır.
Şunu da belirtmeliyim ki "Hz. Âdem'den önce cinlere peygamberin gelip gelmediği" hususuna değinen,-görebildiğim kadarıyla-herhangi bir kaynağa rastlayamadım.
Dipnotlar
1-el-İsra, 17/15.
2-el-En'âm, 6/130.
3-bk. et-Taberî, V/36 (cüz. 8); ez-Zemahşerî, el-Beydavî, II/485, II/39-40; er-Razî, XIII/160-161; Ebu Hayyan, el-Bahru'l-muhit, IV/232-233; el-Bursevî, Ruhu'l-beyan, III/105-106.
4-bk. et-Taberî, a.g.y.; el-Hazin, II/485.
5-el-Fatır, 35/24.
6-bk. er-Razî, XIII/a.g.y.
7-el-En'âm, 6/9.
8-krş. ez-Zemahşerî, a.g.y.; er-Razî, a.g.y.; el-Bursevî, a.g.y.
9-krş. el-Bacurî, İbrahim, Cevheretü't-tevhid, 17-18.
10-en-Nahl, 16/43.
11-el-Fatır, 35/12.
12-krş. et-Taberî, a.g.y.; ez-Zemahşerî, a.g.y.; el-Beydavî, II/485; en-Nesefî, II/485.
13-el-Ahkaf, 46/29.
14-krş. et-Taberî, a.g.y.; el-Kurtubî, VII/85-86; el-Alûsî, VIII/28.
15-krş. el-Kurtubî, a.g.y.
16-bk. el-Firuzabadî, II/485-86.
17-el-Hicr, 15/26-27.
18-el-Kehf, 50.
19-en-Necm, 53/27.
20-bk. et-Taberî, I/226.
21-el-A'raf, 7/179.
22-bk. et-Taberî, I/206, 209.
23-el-İsra, 17/15.
24-el-Fatır, 35/24.
25-bk. er-Razî, XIII/160-161.
26-Meryem, 19/58.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
ECDADA KÖPRÜ OLMAK

Bakara sûresinin 134 ve 141. ayetlerinde mükerrer olarak, geçmişlerimizin hatalarından sorumlu
TEVESSÜL VE İSTİĞASE HAKKINDA ON NOKTA RİSALESİ-4

SEKİZİNCİ NOKTA Eğer söylenirse: İstiğase edenin işi, müşriklerin işi gibi değil midir?
TEVESSÜL VE İSTİĞASE HAKKINDA ON NOKTA RİSALESİ-3

BEŞİNCİ NOKTA Eğer biri derse; “Kabir ehline hitap eden ancak onların sebep ve yapan oldukla
EMANETİN ZAYİ EDİLMESİ

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla... Ebû Hureyre’den (Radıyallahu Anh) rivayet edilen Buh
TEVESSÜL VE İSTİĞASE HAKKINDA ON NOKTA RİSALESİ-2

Eğer denirse; “Allah'tan başkası, diriltir ve öldürür dememiz caiz midir?” Biz deriz: Evet
TEVESSÜL VE İSTİĞASE HAKKINDA ON NOKTA RİSALESİ-1

Bu on noktayı yazan: Seyfi Asrî (hafizahullahu teala) Çarşamba günü Öğlen ile ikindi arası
KISA KISA NOTLAR-3

Çocuk ölü doğduğunda isim vermeye gerek yok. *Avukat suçluyu savunursa günahkâr olur. *Bir
TESADÜFÜN TESADÜFÜ (RASTLANTININ RASTLANTISI)

Not: Bu yazı alegorik ve fantastik anlatımla yazılmıştır. Bütün oluşçulara, şüphecilere
KISA KISA NOTLAR-2

Ortalama iki öğün yemek iyidir. Bazıları “bir kez yiyin” diyorlar. Ne 3 yap ne de 1 yap. Sa
KISA KISA NOTLAR-1

*Şevval ayında tutulan 6 gün orucu ara vererek tutmak efdaldir. *Abdest sıkışıkken cemaatl
BİR GARİP HEYKEL

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla... Yakın tarihimizde dinler arası diyalog adına icrâ e
- İSLAM’A KARŞI İSLAM
- HAYAT-MEMAT(ÖLÜM) MESELESİ
- NAMAZIN RUHU HUŞU
- TESETTÜRÜN YOZLAŞTIRILMASI
- ZAYIF ATIN KIBLESİ OLMAZ
- MEHDİYİ BEKLEMEK DİNDE BİR BİD’AT DEĞİLDİR
- KAİNAT DENEN MESCİD
- HAYVAN KESİMİNDEKİ SIKÇA YAPILAN YANLIŞLAR
- ÂLİMİN HAYATI, ÂLEMİN HAYATIDIR
- CENNET VE CEHENNEMİN VARLIĞI KULLUK ŞUURUYLA ÇELİŞMEZ
- KÂİNATLA BİRLİKTE NAMAZ NASIL KILINIR?
- ŞİRK SAYILAN AKIMLAR (1)
- GİZLİ ŞİRK VE SEBEPLERİ
- TORUNUM GÜLCE BENİ ŞAŞIRTTI VE SEVİNDİRDİ
- ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ
- TUHFE-İ RAMAZAN (RAMAZAN HEDİYESİ)-5
- HZ. MUSA’NIN (A.S) KUR’AN’DAKİ MEŞHUR DUASI
- KUR’AN’DA İRTİDAT EDENLER HAKKINDAKİ AÇIKLAMALAR
- TUHFE-İ RAMAZAN (RAMAZAN HEDİYESİ)-4
- İRTİDAT VE RİDDE HAREKETLERİ
- TUHFE-İ RAMAZAN (RAMAZAN HEDİYESİ)-3
- TUHFE-İ RAMAZAN (RAMAZAN HEDİYESİ)-2
- TUHFE-İ RAMAZAN (RAMAZAN HEDİYESİ)-1
- TUĞYAN VE TAĞUT
- FITIR SADAKASI
- 92 MADDE İLE EHL-İ SÜNNET AKÎDESİ
- ZEKÂT HAKKINDA ON ÜÇ SORUYA CEVAP
- ŞEYHÜLİSLAM M.SABRİ EFENDİ’NİN BİR TENKİDİNE BİR TAVZİH
- EN DOĞRU YOL

İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey midir?
Rahman, 60
GÜNÜN HADİSİ
Her ölenin amel defteri kapanır. Yalnız Allah rızası için yurt sınırında nöbet bekleyenler müstesnadır
Riyazü's Salihin, 2/1297
SON YORUMLAR
- Allah rahmet eylesin. Mekanı Cennet, makamı saadet olsun. âmin....
- Salih Ekinci hocaefendiye şükran borçluyuz. Yazılarının devamını bekliyo...
- İlahiyatçı hocaların bir kısmı medrese eğitimine merdiven altı eğitim d...
- Allah razı olsun. Güzel bir yazı. Tebrike der, devamını dileriz....
- Maşâallah Hocama. Mutedil, hastalıkalrın farkında, basiret ve ferasetli bir...
- Ahmed bey teşekkür ederim yorumunuz için. Ben kütüphanemdeki kitapları tan...
- selamün aleyküm mustafa hocamıza bu tahkikli ve tasnifli yazısından dolay...
- Ahmed Muhammed Şâkir, Umdetu't-Tefsîr ani'l-Hafız İbn Kesîr de eklenmeli...
- Çok güzel Allah razı olsun...
- Hocam, Allah razı olsun. Bir âyetin bir nüktesini anlamış oldum. Ki âyet A...
TARİHTE BU HAFTA
*Akşemseddin Hz.lerinin Vefatı(15 Ocak 1459)
*İstanbul Erkek Lisesi'nin Açılışı(15 Ocak 1884)
*Körfez Savaşı'nın Başlaması(17 Ocak 1991)
*Galiçya Zaferi(19 Ocak 1917)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...