Cevaplar.Org

SEVMEYİ BECEREMİYORUZ


2004-04-11 21:14:03

Sevginin kevser misâli öz suyuyla besleyemediğimiz talan edilmiş gönül kovanımızı örümcekler bağladı. Bundandır ki en zirve makam olan “ne dostun attığı gülden, ne de düşmanın savurduğu hançerden üzülmemek” ufkuna erişemedik. Güzel’de fâni olabilme yolunda güzel göremedik ve güzel düşünüp hayatımızdan da lezzet alamadık. İnsan olabilmenin; insanca kalabilmenin ilk adımı olan ‘güzele ermeye ve sevmeye’ muvaffak olamadık. Can dostlarımızın yokluğunda ızdırap soluduğumuz gecelerin en karanlık ve en mahrem anlarında bile sevgi perilerinin gelip elimizden tutacağından ümitliydik. Ama en parlak yıldızların dahi, bilinmezlere kilitlenmiş yolumuzu ışıtacağından zerre kadar ümidimiz yoktu. Hiçbir güneş yırtıp atamazdı nerden devşirip ruhumuzda yer edindirdiğimizi bilemediğimiz şu münasebetsiz terkedilmişlik karanlıklarımızı. Âşıklığın o zor ulaşılan zirvelerinde bir şafak kızıllığıyla beraber tulű edeceğimizi zannetmişken, kendimizi sevgisizliğin ve vefasızlığın en rezil girdaplarında batıyor bulduk. Kendine güven ve kendinle övünmenin arasındaki o ince perdenin arkasında olup bitenden bîhaber olmanın bedelidir bu belki... Kim bilir? Platonik ya da karşılıksız varsayılan aşklara kanaat getirmeyip de hakikî aşklara acemice soyunmanın acı bir meyvesidir belki de... En çetrefil görünen çaresizliklerin yegâne ilacı sevgi değil miydi? Yoksa “sevme”nin kendisi de mi çetrefil bir çaresizliğe terk edildi? Önümüz karanlık... Ömrümüzün her dakikası zülumat kuşanmış. Bütün deniz fenerleri yerlerinden bir bir sökülmüş. Yoksa yalnız yaşamaktan ve terkedilmişlikten bıkıp onlar da mı terk ettiler, bu diyarları karanlıklar içinde bırakıp? Bir diyar veya bir mekân sevdiklerimizle değer kazanırmış; anladım. Sevdiğini bulamayan sarayda da olsa, zindandaymış, bedbahtmış; iliklerime kadar anlıyorum! Sevmeyi, sevilmeyi hak etmemişliğin o çıldırtan vicdan azabıyla yüreğimizdeki ateşi bir daha mı körükleyelim? Olmadı, yüreğimizi söküp atalım mı? Kâinatın mayasında bile sevgi varken yaratılmışların en şereflisi olan bizler nasıl söküp çıkaralım; sevginin asıl mekânı olan ve Sevgili’nin nüzul ettiği yüreklerimizi?! Sevmeyi hak etmediğimiz gibi sevmeyi de beceremiyoruz ve bundandır sevmeye de lâyık olamıyoruz. Akıp giden hayatın bize neler anlatmaya çalıştığına bir türlü kulak kabartamıyoruz. Bakıyoruz ama göremiyoruz. Gördüklerimize bir anlam yükleyemiyoruz. Son tahlilde (şayet başarıp) bir mana yükleyebildiysek de isabet etmediğimizin acı neticesiyle yüz yüze geliyoruz. En candan dostlarımızı sevdiğimizi iddia ediyoruz. “Candan dost” olmaz. Eğer olacaksa canından da kıymetli olmalı “dost”. Kırılıp gücenmemelisin, her hâline tahammülle mükellef olmalısın. Arkadaşın, ahbabın çoktur fakat dostun azdır, bil! Acı olan şudur ki, dost olarak gördüğümüz insanları görmemişiz ve yıllarca onlara bakıp durmuşuz. Bakıp bakıp gördüğümüzü iddia etmişiz. Onu görüp, tanıdığımıza iman ettiğimiz anda da yüklediğimiz hiçbir anlamın isabeti olmamış! Sevgisiz ve samimiyetsiz zamanlarda ömür törpülüyoruz. Sevgisiz yaşanılan hiçbir yerde hayat olmadığı bir yana, üstelik hayattan da zevk aldığımızın gafleti içerisinde suda yüzüp giden bir kütük gibi akıp gidiyoruz. Sevmek için çareler bulmaya gayret edeceğimize, sevmeyi en katran kuyuların dibine savuruyoruz; belki sevgi kovalarıyla gizemli kuyulardan “aşk âb-ı hayatlarını” çekeriz diye(!) Nafile!... Çaresiz ve sevgisiz kaldık ey Çaresizler Çaresi! Sevmenin çaresini sevmeyi yaratan, Sen’den dileniyoruz. Bitmez tükenmez sevgi hazinenden kovayla değil, kazanlarla, tankerlerle, sevgisizlikten, nefretten tıkanmış damarlarımıza âb-ı hayat olacak “aşkları, sevgileri” taşımak istiyoruz. Bütün can dostlar, candan yaranlar hep yalanmış; hepsi fâniymiş, anladık. Bize hakikî, vefalı ve candan bir dost gerekliymiş, anlıyoruz. Sen’in bizi ne kadar sevdiğini bilmiyoruz ama biz Sen’i çok seviyoruz. Sana olan sevgimizin çokluğu nispetinde değil; Sen’in bize olan alakan ve sevgin çerçevesinde bize muamelede bulun, ey sevmeyi yüreklerimize yerleştiren Gerçek Sevgili!

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

ACBU’Z ZENEB HADİSİ

ACBU’Z ZENEB HADİSİ

Bir sorunun cevabı; “Müzedeki bir insanın iskeleti 2.000 senedir var olduğu söyleniyor. Halbu

NAMAZDA 17 SIRRI

NAMAZDA 17 SIRRI

İslam Literatüründe “el-Mabud” kelimesi hakiki mabud olan Allah’ın bir vasfıdır. Ebced d

İNSANLARIN AYIBINI GİZLEMEK

İNSANLARIN AYIBINI GİZLEMEK

Kişi kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına da öyle davranmalıdır. Bu minva

CEHENNEM NEREDEDİR?

CEHENNEM NEREDEDİR?

Soru: Cehennem Nerededir? Cevap: Cennet ise Kur’an-ı Kerim'de zikredildiği gibi yüksektedir ve

RUM SURESİ ÖZELİNDE FITRAT DİNİ’NE BAKIŞ

RUM SURESİ ÖZELİNDE FITRAT DİNİ’NE BAKIŞ

Rum suresi, Mekki mukattaat sureler sisteminde yer alan, Kur’an’daki tertip numarası 30 olan bi

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-2

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-2

Ebû Hüreyre (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.s) buyurdular ki: “Komşusu, zararlarından emin

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-1

HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-1

Kıyâmetin pek yakın olduğu ve vaktin bereketinin azaldığı günümüzde, insanlar dünya tela

SAYGI GÖSTERGELERİ

SAYGI GÖSTERGELERİ

Toplum içerisinde âdâb-ı muâşeret dediğimiz; nezâket, saygı ve görgü kuralları, dünya v

SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-2

SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-2

İbn Hacer el-Heytemî diyor ki: "Sahabe arasında cereyan eden hâdiseler konusunda dilimizi tutmam

SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-1

SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-1

1.Hâfız ibn Hacer el-Askalânî el-İsâbe adlı eserinde diyorki: "Ehli-sünnet, sahâbenin âdil

Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.

İnsan, 27

GÜNÜN HADİSİ

İki ni'met (iki güzel hal) vardır ki, insanlardan çoğu bu ni'metleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat, boş vakit.

Abdullâh b. Abbâs (r.a)'dan

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI