Cevaplar.Org

İNSAN HÜRRİYETİ VE BEŞ TEMEL HAK

Sosyal bir varlık olan insanoğlunun, topluluk olarak yaşaması, fıtratının bir gereğidir. Fert veya topluluk olarak yaşayan şahısların sonsuz ve sınırsız bir hürriyet alanı düşünülemez. İhtiyaçları karşılayıcı, problemleri çözücü birtakım toplumsal kuralların olması zarurîdir. Bu itibarla bütün insanlar, cinsiyet, ırk, renk, mizac, ilmi seviye, coğrafi şartlar gözetilmeksizin, dinin ve hukukun muhataplarıdırlar.


Saffet Türkmen

turkmen.sfft@gmail.com

2023-05-08 06:51:12

(İBN-İ KESİR TEFSİRİ IŞIĞINDA)

Sosyal bir varlık olan insanoğlunun, topluluk olarak yaşaması, fıtratının bir gereğidir. Fert veya topluluk olarak yaşayan şahısların sonsuz ve sınırsız bir hürriyet alanı düşünülemez. İhtiyaçları karşılayıcı, problemleri çözücü birtakım toplumsal kuralların olması zarurîdir. Bu itibarla bütün insanlar, cinsiyet, ırk, renk, mizac, ilmi seviye, coğrafi şartlar gözetilmeksizin, dinin ve hukukun muhataplarıdırlar. Ancak dini ve hukuki açıdan statüleri farklılık arz edebilmektedir. Örneğin köle ve hür kişi arasında veya cenin ile sağ doğmuş bebek arasında hak kazanımı açısından farklılıklar bulunmaktadır.

"İslam'a göre insanlar doğuştan hürdür. Asıl olan hürriyettir."(1) Kölelik, esaret ve hacr gibi kısıtlayıcı konular arızî sebeplere bağlıdır. Hür bir kişinin öncelikle hak sahibi olduğu kurallara zarûrât-ı hamse denilmektedir. Zarûrât-ı hamse ise inanç ve ibadet hürriyeti, (dini korumak) can, nesil, mal ve aklın korunmasıdır.

1.1. İnanç Hürriyeti 

Gayri müslimler de dâhil olmak üzere İslam devletinde inanç ve ibadet hürriyeti mevcuttur. Hiç kimse inanç ve ibadetinden ötürü tahkir edilemez. İslam dini açısından …tebliğ var iken…(2) inanç hürriyeti şahsa bırakılmıştır. …dinde zorlama yoktur…(3) âyeti kerîmesi bunun delilidir. İbn Kesîr; "Bu din son derece açıktır. Burhanları ve delilleri açık olduğundan hiç kimseyi bu dine girmek için zorlamaya ihtiyaç yoktur, âyeti kerîmenin hükmü umumi olmakla beraber sebebi nüzulleri de mevcuttur."(4) dedikten sonra, âyeti kerîmenin nüzul sebeplerinden biri olarak şu olayı nakletmiştir.

Ensar'dan olup Salim İbn Avf Oğullarından Huseyin adlı bir kişi, kendisi Müslüman olduğu halde, iki hıristiyan oğlunun var olduğunu Resulullah'a söyledikten sonra, oğullarının hıristiyan kalmakta direndiklerini, onları İslama girmeleri için zorlayayım mı? diye Hz. Peygamber'e sorduğunu, bunun üzerine de Allah Teâlâ'nın bu âyeti kerîmeyi indirdiğini(5) müfessir belirtmiştir.

İslam hukuku açısından inanç hürriyeti aynı zamanda ibadet hürriyetini de teminat altına almaktadır.

1.1.2. İbadet Hürriyeti 

Kur'an-ı Kerîm'de tebliğ görevi ve ibadet hürriyeti ile alakalı şöyle buyrulmaktadır; "Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim. Ehli kitaba ve ümmîlere de: Siz de Allah'a teslim oldunuz mu? de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok, eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca tebliğdir. (Âl-i İmran, 3/20.)

Bu âyeti kerîme, tebliği Resûlullah'ın şahsında bütün Müslümanlara görev saymakla beraber, muhatabı kabul veya reddetmek noktasında serbest bırakmaktadır. İbn Kesîr bu âyeti kerîmeyi açıklarken diğer âyetlerden de deliller getirmiş ve âyeti âyet ile tefsîr etmiştir; "Deki benim yolum işte budur. Allaha basiretle davet ediyorum. Ben de, bana uyanlar da, Allah'ı tenzih ederiz.(6) Sonra Allah c.c. kulu ve Resûlu Muhammed'e Hıristiyanları, Yahudileri ve Ümmi Müşrikleri Allah'ın gönderdiği kitaba, dinine ve yoluna daveti emrederek şöyle buyuruyor; …İslam oldunuz mu? de. Eğer İslam olurlarsa doğru yola girmişlerdir. Şâyet yüz çevirirlerse sana yalnız tebliğ etmek düşer.(7) Bunlar Onun hîkmet ve rahmetinden dolayıdır."(8)

1.1.3. Canı Korumak

Yaşam hakkı, tebaâ inanç ve tercihlere bakılmaksızın, İslam hukuku açısından teminat altına alınmıştır. Korunması zaruridir. Maide suresi 32. âyeti kerîmede yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır. Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. (Maide, 5/32.)

İbn Kesîr, âyeti kerîmeyi açıklarken Allah katında canlar arasında farkın olmadığını, kısas veya bozgunculuk gibi bir sebebe bağlı olmaksızın bir cana kıymanın veya cinâyeti meşru görmenin bütün insanları öldürmek ile eşdeğer olacağını(9) belirtmiştir. Haddi zatında insan öldürebilme ruh haletine haiz bir kişi, bu cürmü, kişi farkı gözetmeksizin bütün insanlık üzerinde işleyebilir. Bunun için Allah Teâlâ …bütün insanları öldürmek gibidir… dedikten sonra, hayat kurtarmayı da bütün insanlığı kurtarmakla eşdeğer zikretmektedir.(10)

1.1.4. Malı Korumak 

İnsanın yaşamsal faaliyetlerini ikame edebilmesinin temeli çalışmaktan ve üretmekten geçtiği aşikârdır. Buradan hareketle kişinin sahip olduğu malının korunması zorunludur. Haksız yollarla malın gaspedilmesi, İslam hukuku açısından yasaklanmış olup, bazı durumlarda da cezai müeyyideleri beraberinde getirmektedir. Kur'an-ı Kerîm'de Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır. Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. (Nisa, 4/29.)  Bu âyeti kerîme ile alakalı İbn Kesîr, İbn Ebû Hâtim'in (ö. 327/938) "Muhkem olup kıyamete kadarda nesih edilmeyeceği" görüşünde olduğunu ifade ettikten sonra, …batıl sebebin…(11) faiz çeşitleri, kumar gibi gayri meşru yollarla malın yenmesi, faize götüren, hile ile elde edilen her şeyin bu hükmün kapsamına girdiğini(12) belirtmektedir. 

İbn Abbâs'tan nakille Ali b. Ebu Talha'nın bu âyet inince, "Müslümanlar; Allah c.c. mallarımızı aramızda bâtıl yollarla yemeyi, yasaklıyor. Oysa yiyecek, malların en üstünüdür. Hiç kimseye başka birinin yanında yemek yemesi helal değildir. İnsanlar nasıl davransınlar? Ne yapsınlar?" Diye sorduklarını, bunun üzerine Nûr suresi 61. âyetin(13) nazil olduğunu, malların yenmesinden muradın, "haram yollara tevessül edilmeden" olduğu, bu âyeti delil getirerek İmâm Şafiî'nin; satışın ancak kabul ile sahih olacağını, çünkü kabulun, karşılıklı rızaya delalet ettiğini, karşılıklı alıp vermenin ise, hoşnutluğa delalet etmez dediğini, Ebu Hanîfe, İmam Mâlik, İmam Ahmed ve ashablarının; "sözlerin karşılıklı rızâya delalet ettiği gibi fiillerin de bazı yerlerde kesin olarak karşılıklı rızaya delalet ettiğini söyleyerek, karşılıklı alıp verme ile meydana gelen satışın, mutlak olarak sahih olduğu" görüşünde olduklarını müfessir aktarmaktadır. Mücâhid'in âyetteki ticârete, hediye vermeyi de ilâve ettiğini müfessir belirtmektedir.(14)

1.1.5. Aklı Korumak

Rabbimizin sayısız nimetlerinden biri de şüphesiz akıldır. Aklın korunması kişinin bireysel ve toplumsal hayatını etkilemektedir. Yükümlülükler, hukuk önündeki durumlar ve dini açıdan muhataplık, akıl ile devreye girmektedir. Âyeti kerîmede …Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır. (Bakara, 2/242.) buyrulmaktadır. İbn Kesîr şu açıklamayı yapmaktadır. "Emrettiği ve yasakladığı, açıklayıp izah ettiği şeylerde, helal ve haram kılmasında, farzlarında ve sınırlamalarında, hükmünü kapalı bırakmaz. Aklınızı çalıştırırsanız anlar ve iyice düşünürsünüz." (15)

1.1.6. Nesli Korumak

Neslin korunması İslam hukuku açısından oldukça önemlidir. Zina yasağının hikmetlerinden birinin de neslin korunması olduğu aşîkârdır. Birçok zührevi hastalığa sebebiyet veren, kadın/erkek insan onur ve haysiyeti ile bağdaşmayan, yuvaların dağılmasının nedeni olan, toplumları ve milletleri felakete sürükleyen, kadın ve erkek arasındaki meşru olmayan ilişki, diğer semavi dinlerde olduğu gibi İslam dini açısından da mutlak olarak haram kılınmıştır. İslam dini bu nehiy ile aile hukukunu, nesli, kadını ve toplumu koruma altına almıştır. Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyrulmaktadır. Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. (İsra, 17/32.)

İbn Kesîr "Allah Teâlâ kullarını zinadan ve zinaya yaklaşmaktan menediyor ki, o da zinaya sebep olan, ona davetiye çıkaran bütün davranışları" kapsamakta olduğunu belirtip, neslin meşru olmayan zina yolu ile çoğalmasını Hz. Peygamber'in Allah katında şirkten sonra bir adamın menisini helal olmayan bir rahme akıtmasından daha büyük bir günah yoktur.(16) hadisi ile bitirmektedir. Bu hadis nesli meşru nikâh akdi ile koruma altına almıştır.

İslam hukuku açısından neslin nikâh akdi çerçevesinde korunmasının birtakım şartları bulunmaktadır. Pek tabidir ki kişinin evlenip aile kurması İslam'ın teşvik ettiği bir durumdur. Aile kurumunun kurulmasının birtakım kurallarının olmaması düşünülemez. Konumuz çerçevesinde aile kurumu, nikâh akdi, nikâha mâni hallerin irdelenmesi, İslam'daki aile kurumunun çalışma şeklini de ortaya koyması bakımından burada zikredilmesi uygun düşecektir.

Dipnotlar

1-Servet Armağan, İslam Hukukunda Temel Hak Ve Hürriyetler, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, s. 59.

2-Âl-i İmran, 3/20.

3-Bakara, 2/256.

4-İbn Kesîr, Hadislerle Kur'an-ı Kerîm Tefsîri Trc. Bekir Karlıağa, Bedrettin Çetiner, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1985, c. 3, s. 1023.

5-İbn Kesîr, 1985, c. 3, s. 1023.

6-Yûsuf, 12/108.

7-Âl-i İmran, 3/20.

8-İbn Kesir, Büyük Kur'an Tefsîri, Trc. Abdulvehhab Öztürk, Kahraman Yayınları, İstanbul, 2010, c. 2, s. 357.

9-İbn Kesîr, 2010, c. 3, s. 301.

10-İbn Kesîr, 2010, c. 1, s. 609.

11-Nisa, 4/29.

12-İbn Kesîr, 2010, c. 2, s. 501.

13-Gözleri görmeyen için bir sakınca yoktur, topal için bir sakınca yoktur, hasta için de bir sakınca yoktur. Sizin için de kendi evlerinizden, babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, anahtarı elinizde bulunan evlerden ve arkadaşınızdan yiyip içmenizde bir sakınca yoktur. Birlikte veya ayrı ayrı yemenizde sizin için bir günah yoktur. Evlere girdiğinizde, Allah katından mübarek ve güzel bir selâmlama ile kendinize selâm verin. Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor.

14-İbn Kesîr, 2010, c. 2, s. 502.

15-İbn Kesîr, Tefsîrü'l-Ḳurʾâni'l-ʿAẓîm, Daru İbn Hazm Yayın Evi, Beyrut, 2000, s. 310.

16-İbn Kesîr, 2010, c. 5, s. 552-553.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Hala mı Allah'a tövbe etmezler ve O'ndan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Maide, 74

GÜNÜN HADİSİ

Kur'an'ın Faziletine Dair

"Bir grup, Kitabullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekinet iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI