HİCRET VE HAREKET
Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ cennetten Dünya’ya, Dünya’dan cennetlere kadar hicret. Ne muhteşem tablo! Kimin hayali bunu tesbit edebilir? Haritası levh-i mahfuz olan bu hicret âlemleri nasıl tahayyül edilebilir?
Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ cennetten Dünya'ya, Dünya'dan cennetlere kadar hicret. Ne muhteşem tablo! Kimin hayali bunu tesbit edebilir? Haritası levh-i mahfuz olan bu hicret âlemleri nasıl tahayyül edilebilir?
Bir an mükevvenatta meydana gelen hareket ve bereketleri düşündüm. Kâinatın tedbir, tavzif ve teshir ile bir gayeye müteveccihen azim bir neticeyi tahakkuk namına nizam ve hikmetle yürüyüşü, muhteşem bir insicam, mükemmel bir âhenk, bin bir renkler içerisinde sonsuzluğa uzanan bir âlem. Muazzam cirimlerin, sema denizinde kemâl-i inkiyad ve teslimiyetle mevleviler gibi cuş u huruşları… Birbiri içerisinde, birbirini tamamlayan hadsiz hareket ve bereketler…
Ziya veren güneşin, nur saçan kamerin, esen rüzgârların, tebessüm eden baharın, yağan yağmurların, akan suların, çözülen bulutların hareketleri…
Hüveynatın, zerratın, latif mahlûkatın, ışığın ve esir maddesinin hareketleri…
Ervah-ı âliyenin, meleklerin, cünudullah'ın hareketleri ve bunlardan tezahür eden bereketler…
Her hareketin kıymet ve bahası, içinde taşıdığı ve arkasına taktığı bereketle anlaşılır. Bu hakikatin ışığında hicretteki hareket ve saadetleri tefek kür ettim; Aman Ya-rabbi! Hicret ne kadar saadetli ve bereketli bir şeydir, dedim.
Yolları ızdıraplı da olsa hicret güzeldir. Denizin altından veya üstünden, kuyunun dibinden de olsa, hicret kârlıdır, harlıdır.
Sonra, Hz. Âdem'in (A.S.) Kudüs'e hicretine, Hacer validemizin Mekke-i Mükerreme'ye hicretine, Hz. Musa'nın (A.S.) Mısır'dan hicretine, Hz. Yusuf'un (A.S.) Mısır'a hicretine, Ahir zaman Peygamberi Hz. Muhammed'in (A.S.V.) Medine'ye hicretine, Hz. Mevlâna ve pederi Sultan-ül Ülema'nın Orta Anadolu'ya hicretine, Osmanoğullarının Anadolu yaylalarına hicretine ve nihayet Bediüzzaman'ın Van'dan Isparta'ya hicretine bina edilen ulvî gayeler bir derece hayalimin önüne serildi.
Fakat bir hicret, bir hareket var… O başka. Hiç bir hareket o hareketin damen-i muallâsına yetişemez. Hiç bir hareket O'nun bereketiyle kabil-i kıyas olamaz.
Alemdeki bütün nurlar, O Sahib-i hicretin nurundan muktebes ve O'nun etrafında dönüyor. Bütün mükevvenat, bütün eflâk O'nun hatırı için arz-ı endamda, O Sidret-ül Münteha'yı aşan, Kab-ı Kavseyn'e yetişen tek yolcu ve elçi, yetmiş bin perdeyi geride bırakan O Seyyid-ül-Enbiya ve Evliya, Cilve-i Ehadiyet ve Tecelli-i Samedaniyet'e tam bir ayine, elbette O'nun hareketi ve bereketi başka olacak…
"El bereketü fil hareke" sırrına âşinâ olmak isteyenler; O'nun (Aleyhissalatu vesselam) hareketine baksınlar.
Evet, O'nun hicreti meşakkat ve ızdıraplar içerisinde Allah'a giden yol.
O'nun hicreti, kıraç arazilerden, dikenli gül bitkilerinden, humuslu ve bereketli topraklara intikal, gülistanlara geçiş…
O'nun hicreti, istikbalde intişar edecek İslâm'ın kemâlat ve füyuzatmın çekirdeği ve esası…
O hicretin esası muhabbet-i İlâhiye için kavruluş, Allah uğrunda candan canandan geçiş…
O hicretin gayesi Rabbın rızasına iltica… Azim bir gaye için yürüyüş…
Evet. O hicret, küfrün bel kemiğini kıran teşebbüs… Cerağ-ı hakikati yakan, âleme feyz ve nur saçan bir meş'ale…
Hicri XV. asra girerken, hayalimde canlanan bu muhteşem tabloyu fikren tesbit etmek ve bu tahayyülatımı kaleme dökmek için teşebbüs ettimse de o hissiyata yakışır bir libas giydiremedim. O âli hakikat ve hissiyatın yanında ifadem gayet sönük kaldı. İfade-i meramımın perişaniyetiyle beraber yine de yazdım.
İlk Hicret, Hz. Âdem'in (A.S.):
Cennet'ten tek hane olarak çıkış… Azim bir teksir ve muazzam bir bereketle Enbiyalar, Evliyalar, Asfiyalar pederi olarak dönüş…
O, Rabbani göçün hane reisinin Cennet'ten çıkmış olduğu zaman duyduğu elem esef nerede, Cennet'e bu azim kervana peder olarak göç etmekten aldığı zevk ve sürûr nerede?
Kuyu dibi ile başlayan, Mısır azizliği ile neticelenen bir hicret de Hz. Yusuf''un (A.S)… İçinde şefkat ve firak, zindan ve zulüm, aşk ve iftira, tevekkül ve teslimiyet, izzet ve ihtişam mânâlarını taşıyan, çok yönlü ve çok ibretli bir hicret…
Hz. Musa'nın (A.S.) hicreti…
Mısır'dan kopuş… Âsa sahibi Musa'nın (A.S.) ibretamiz vak'a ve hadiselerle dolu olan hicretinin her mahsulünü, her safhasını, her hâlini beyandan kat-ı nazar, sadece O'nun ilticasıyla âdetini değiştiren deniz manzarası ki; birbiri içinde, birbirinden güzel sürûr ve lezzetlerle memludur.
Hz. Musa (A.S.) ve ashabının deryadan geçişte, hayali bile Cennetlere değen bir manzarayı fevkalbeşerin temaşasından duydukları heyecanlı şevk ve lezzetler tarif ve tavsife sığmaz. Zaten, hakiki lezzet ve neşeler; elem ve ızdırapların, meşakkat ve musibetlerin arkasındadır.
Bir deryayı letafetin, gümüş renkli dalgaları üzerinde ziyanın aksinin letafet ve zerafeti misüllü, zafer neşesinden, Hz. Musa'nın (A.S.) yüzünde hâsıl olan beşuşiyet ve tebessümler…
Firavun'un mağlubiyetinden gelen zevk ve şevklerin denize muvazi olarak O'nun gönül dalgalarını cuş-u huruşa getirmesi…
Beşer tarihinde pek çok hadisatın plânını hazırlayan büyük ve yaşlı Feriştah'ın tavsifine gücümüzün yetmeyeceği sürûr ve zevkleri…
O muti ve itaatkâr denizin ise, her tarafı serapa celâdet kesilerek celâldârâne duran dağlar gibi dalgalarıyla Firavun ordularının yüzüne tokatlar aşketmekten almış olduğu zevk ve lezzetler…
Hem, Hz. Musa (A.S.) ve kafilesini sahile kavuşturmaktan duymuş olduğu neşe ile birlikte, vazifesini yapmanın sevinç ve sürûru içerisinde dalgaların şakırtı ve çırpınışlarıyla, Ey bahtlı kervan, Ey Şanlı Resul ve Heybetli Nebi, haydi uğur ola, mânâsını terennüm ederek, tebessümkârane bir tavır içerisinde onlara yol vermesindeki zevk ve lezzeti…
Hicretlerin en büyüğü ve müstesnası ve en ulvisi Hz. Muhammed'in (A.S.V.) hicreti… O'nun hicreti ile âlem yeni yeni feyizlere, tarif ve tasvire sığmayan kemâlat ve seciyelere mazhar oldu. Kâinattaki bu harikulâdelik, nasıl ki O'nun gelişiyle hasıl oldu. O'nun nuru, âlemi ihata edip, küfür ve dalâleti ihrak etti. Bu doğuş, Kisra sarayının sütunlarını yıktı. Mecusilerin bin seneden beri taptığı ateşlerini söndürdü. Sava nehrini yere batırdı. Kâbe'deki putları yüzüstü düşürdü. Âlem O'nun ile nefes aldı, beşer O'nun ile evc-i kemâlata yükseldi.
Seyyid-ül Enbiya'nın (A.S.V.) doğuşu ile kâinatın nasıl şekli değişti ise, O'nun hicreti ile alemde kudsî bir hareket ve bereket başladı. Bu müstesna hareket ve feyz ile bütün kapılar O'na açıldı. O'nun ümmeti öylesine maddi ve manevi kemâlata mazhar oldu ki, temaşası akılları kamaştırır. Hicretin bereketi ile, İran'ın saltanat ve ihtişamı, Bizans'ın satvet ve devleti çöktü, dünyadaki küfür ve ilhad ateşi söndü. Putperestliğin tahakkümü, Zerdüştlüğün kuvveti, Hıristiyanlık dininin barid taassubu yerle bir oldu. Bu feyz ve bereketle, tevhid sancağı âlemi sayesi altına aldı. Ukûl-ü beşere saadet saraylarının kapılarını açtı. Hidayet güneşi âlemi nura ve sürûra kavuşturdu, benî âdemi insanlık arşına yükseltti.
Dünya da O'nun himmet-i kudsiyesi altına girdi. O'nun o mübarek ve mukaddes ayaklarını öpen topraklar nasıl şeref kazandılarsa, O'na teveccüh eden kalpler, O'nu gören gözler dahi sema-yı insaniyette hidayet yıldızları seviyesine yükseldiler.
Âleme feyz ve şeref bahşeden O zâtın Medine'ye teşrif edişi üzerine, semavat ve arzın feriştahları, O'na muntazır ruh ve kalpler, lutf-u Bari'ye şükredip, senahan oldular. Sada-yı saadeti terennüm eden O zât-ı muallâ, Medine minberinden aktar-ı âleme hakikatları tebliğ ve tamim etti. O nur, huffaş kafaları ihrak etti, küfür baykuşlarını susturdu. Hamdolsun, o devr-i cahiliyet çöktü, gitti.
Bugün artık öyle bir gündür ki, sürûr ve saadet hazineleri herkese açıktır. Alem şaşaapaş feyzlerle doludur. Ceyb-i kalbine feyz ve bereket doldurmak isteyenler, O hakikata koşmaktadırlar. Sükûn ve sürûr arayan kalpler, ızdırap ve musibetlerden bîzar olanlar, O'nun reçetesine başvurmaktadırlar.
Şevk ve gayretlerini tezyid etmek isteyenler, fikir ve gayelerine istikamet arayanlar O'nun getirdiği hakikatlara teslim olmaktadırlar.
Evet, bütün kapılar O'na intisapla açılır. Bütün müşküller O'na teslimiyetle çözülür. Bütün kalpler O'nun getirdiği hakikatların zikri ile mutmain olur. Bütün gönüller O'na itaat ile huzur bulur. Bütün ruhlar O'nun getirdiği esaslar üzerine tâsaffi eder. Bütün nefisler O'nun getirdiği ahkâma riayet ile tezkiye olur. Bütün hayat-ı şahsiye ve içtimaiye O'nun getirdiği düsturlar ile sükûn bulur, sürûra kavuşur.
Mehmed Kırkıncı
Fikir Damlaları
Erzurum Eğitim Kültür Vakfı Yayınları
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
AZİZ ÜSTADIMA

Aziz üstadım; seni tanıdığıma, eserlerini okuduğuma şükür ediyorum. Sana talebe olma şe
CİVANMERTLER ARANIYOR

Dinde reform yapmak isterken dini zafiyete uğratmak bir cinayettir, çünkü dinde reform olmaz, be
NİYAZİ BEKİ HOCAMIZIN EL MÜNEBBİHAT ADLI ŞİİR KİTABI ÜZERİNE

“Şiir ise çendan kıymetdar, şirin bir vasıta-yı ifadedir.” Bediüzzaman Malum olduğu
VAHDET YILMAZ AĞABEY

50 yıllık bir hukukum vardı Vahdet ağabey ile. Beni ilk defa terziye götürüp elbise ve palt
MEHMET KIRKINCI HOCAMIZIN VEFATININ SENE-İ DEVRİYESİ MÜNASEBETİYLE

Bugün rahmetli Mehmed Kırkıncı hocamın sene-i devriyesi. Kendisini minnet ve şükran ile anar
KIZIL İCAZ DÖRDÜNCÜ BEYİT(DEVAM)

Ders: Kızıl İcaz, 4. Beyt devam İzah: Ali Haydar Çetintürk Hocaefendi Ahdari merhum diyor ki
İNSANLIK BAŞKA BİR ŞEY

“Talebeliğim esnasında bir sene Ramazan'da Deliorman'dan sayılmayan ova köylerinden birinde Ra
HZ. MUAVİYE'NİN, OĞLU YEZİD'İ VELİAHD TAYİN ETMESİ

Meseleyi iki açıdan ele almak durumundayız: A. İslâm şeriatına göre veliahtlığın hükm
EVLİYANIN KERAMETİNİN SUBUTU

Muhterem Kardeşlerim. İnsanoğlunun olağan hayatında bazen olağanüstü durumlar ortaya çıkm
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-5
- MEHMET GÜLEŞÇİ
- BEDİÜZZAMAN KASİDESİ-3. KISIM
- SÜHEYL B. AMR (R.A.)
- BİR ÇOCUĞU GÖZÜNDEN TÜRKİYEDE İLK SİNEMA GÖSTERİSİ
- KIZIL İCAZ DÖRDÜNCÜ BEYİT
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-7
- HZ. MUÂVİYE RÂŞİD HALÎFELERDENDİR
- MEALİSTLERİN İNKAR ETTİKLERİ 2. İDDİA: MU'CİZELERİ İNKAR ETMELERİ
- YANLIŞ VE HAKSIZ İNTERNET PAYLAŞIMLARI
- MEHMED FIRINCI (GÜLEÇ) (1928 - 2020 )
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-4
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-6
- RİSALE-İ NUR BAKIŞIYLA SAHABE
- MEALCİLERİN İNKAR ETTİKLERİ BAZI HAKİKATLAR VE BUNLARIN CEVAPLARI
- İBRAHİM GÜL (1892 – 1956)
- ABDULLAH BİN SEBE DİYE BİRİ YOK MUDUR?
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-3
- GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER
- BEDİÜZZAMAN KASİDESİ-2. KISIM
- KIZIL İCAZ BİRİNCİ VE İKİNCİ BEYİT
- ÖNSÖZ YERİNE
- SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-5
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-2
- SORU SORMA AHLAKI
- MEALCİLERİN SÜNNET HAKKINDAKİ ŞÜPHELERİ VE BUNLARA VERİLEN CEVAPLAR
- HÜSEYİN BİÇER (1923 -2018)
- HİCRET VE HAREKET
- BEDİÜZZAMAN KASİDESİ-1. KISIM

O halde sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah'tan korkup sakınanlardır.
Hûd, 49
GÜNÜN HADİSİ
"Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (haluf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur."
Ebu Hüreyre
SON YORUMLAR
- Rabbimiz gani gani rahmet eylesin…...
- Yahudi propagandası için uydurulmuş yalan bir hikâyeyi bu güzel siteye yak...
- Selamun aleykum hocam seyda molla nadirın yanında ıcazesını alanlardan...
- Receb bey o rüyayı kaydetmedik, o rüyanın risalelerle alakası yoktu, ama o...
- Güzel paylaşım, kaynak belirttiğiniz için ayrıca teşekkür ederim. :)))...
- 18 Nisan 2021,tarihinde rahmetli oldu.....
- Allah razı olsun. "kısmetse diğeri de gelecek haftaya." kısmında yer alan ...
- Cenab-ı Allah ( cc) Salih rüya sahiplerinin sayısını artırsın....
- Makalede kullanılan " Kıskançlık " sıfatı, Ehli sünnet akidemize göre," ...
- İstifade etmek istiyorum....
TARİHTE BU HAFTA
*Mimar Sinan Vefat Etti(8 Nisan 1588)
*Devletin dini İslam'dır Hükmü Kaldırıldı.(10 Nisan 1928)
*Mareşal Fevzi Çakmak Vefat Etti. (10 Nisan 1928)
*İlk Uzay Mekiği Fırlatıldı. (12 Nisan 1981)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...