Cevaplar.Org

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-13

HOCAMIN VEFASI Hocamın çok dikkat çeken bir özelliği de vefa duygusu idi. Buna dair bir misal anlatayım; Hocama çok yakın olmuş, hizmet etmiş bir esnaf ağabey vardı. Maddi bir konuda bu zat ile bir başka komşumuz haksız bir muamelesi üzerine gerginleştiler ve komşumuzu mahkemeye verdi. Fakat haksız olduğu için işinin olmayacağini anlayınca o abi, hocamla görüşmüş, hocam da bana “onun meselesini çözün” dedi. Neyse mahkemeyi durdurduk, çözdük.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2022-01-01 12:04:02

HOCAMIN VEFASI 

Hocamın çok dikkat çeken bir özelliği de vefa duygusu idi. Buna dair bir misal anlatayım; Hocama çok yakın olmuş, hizmet etmiş bir esnaf ağabey vardı. Maddi bir konuda bu zat ile bir başka komşumuz haksız bir muamelesi üzerine gerginleştiler ve komşumuzu mahkemeye verdi. Fakat haksız olduğu için işinin olmayacağini anlayınca o abi, hocamla görüşmüş, hocam da bana "onun meselesini çözün" dedi. Neyse mahkemeyi durdurduk, çözdük.

İşi onunla çözülünce bize de benzer bir sıkıntı çıkardı. Biz de biraz gerginlik yaşadık. O da bizi hocama şikayet etmiş. O zaman biz birlikte aynı apartmanda oturuyorduk. Ben ve ağabeyim bir katta, Ahmet kardeşimle hocam da karşılıklı olarak bir alt katta oturuyordu. Dolayısıyla bazen akşam yemeklerini beraber yiyorduk.

Şimdi hocam bir koltuğa hafif yan oturmuş, bizim büyüklerimiz öyle oturmayı sever, babam da öyle otururdu. Ben de tam başının olduğu taraftayım. Ağabeyim karşısında, Ahmed de ayak tarafında oturuyor.

Hocam takkesini çıkarttı. Ağabeyime; "ya Abdülhakim efendi, bu zata yardımcı olun" dedi. Ağabeyim cevap vermeden, ben dedim ki; "hocam, bak bu burasını kaçak yapıyor. Bizim binamızın değeri -0 zamanın parasıyla- 50-100 bin lira düşer. Bunun yaptığı çıkıntı bizim bir cepheyi kapatıyor. Başkası olsa mahkemeye verir. Ama hocam sizin yanınıza gidip geliyor, nasıl edelim?" "mahkemeye verin" dedi. Ama tabii bizi ölçüyor, ben farkında değilim.

Dedim; "hocam derler ki; "Hocamın yeğenleri hocamın arkadaşlarını mahkemeye vermişler. Biz bunu yapamayız" dedim. "Aferin, böyle demenizi beklerdim" dedi.

Yani ben izah etmeye çalışıyorum; bir zararımız var, yarın bizim binada bir sıkıntı olur, yaslandırıyor. Buranın arkasında bizim arsamız var, dolayısıyla yolu kapatıyor" diyerek epey bir izah ettik.

Hocam bunun üzerine; haktan adaletten, insanda imanın bir kale gibi olduğundan, cebel-i Uhud gibi İslamiyet olduğundan bahisle "onları da göz önüne alın, mümin kardeşimizdir, fedakarlıkta bulunun" filan deyince, ağabeyim tabii büyüğümüz, devreye girdi;

"Hocam" dedi, "biz hangi suçu işlemişiz ki? Bu zata ne haksızlık yapmışız?"

Hocam; "Yok, Allah için öyle bir haksızlıktan bahsetmedi. Sadece sizden yer vermenizi istiyor, izin vermenizi, oraya karışmamanızı istiyor" dedi.

Biz de zannediyoruz ki o bizi hocama şikayet etmiş, hocam da bizi hesaba çeker şekilde konuşuyor.

Ağabeyim; "Hocam siz emredin, bizim dükkandan da kesip verelim. Hatta siz "dükkanı tamamen verin" deyin. Vallahi biz onu da yaparız, arkamıza bakmayız. Kusura bakmayın, burada üç kardeş sizin karşınızda konuşuyoruz. Biz zannettik ki biz haksızlık yapmışız, biz bir yanlışlık yapmadığımızı size anlatmaya çalışıyoruz" dedi.

Bunu üzerine hocam; "Ben sizi bilmiyor muyum, biliyorum. Tabii ki Allah'ın izniyle sizin asaletinize yakışmaz, bir yanlışlık yapmazsınız, yapmadınız da. Fakat bu adamı çocukluğundan beri tanıyorum, bizim elimizde büyüdü.

Ama kardaşım bakın, 1960 inkilabında ben hapishaneye girdim. Hapishane dönüşünde Erzurum'a geldim. Erzurum'da bir kaç aile hariç kimse bana selam vermiyordu. Bunun babası halı yaptırıp dikerdi. Fakir bir adam. Kırk metrekarelik bir gözden oluşan bir evi var. Döşekleri yere serip atıyorlar. Sabah katlıyorlar, orada bir yere koyuyorlar.

Bu adam o korku günlerde nur dersleri için bize evini açtı. Döşeklerle duvar arasına hanımı bir ip çekiyor, oraya ihramı örtüyor, orada bize gaz ocağında çay demliyor, ihramın altından uzatıyor, biz orada çay içiyoruz.

O zaman cemaate gelen insanlar da her türlü insanlar. O kadıncağız bunlara katlanıyor. Bu adamın babası o zor zamanlarda evini bize açmış. Şimdi ben onu bırakıp-haklı da olsanız-sizin tarafınızı tutamam arkadaş. Verin gitsin, Allah size çok verir" dedi. Şimdi, 1960 senesinde babasının yapmış olduğu bir iyiliği unutmuyor hocam.

O zaman ağabeyim; "hocam, ben ona biraz sert konuştum. Üçümüzün de şirket yetkisi var, Hacı Muhammed yetkiyi versin" dedi.

Hocam; "hay hay, "Allah sizden razı olsun, çok rahat ettim. Bunların babasının yaptıklarını biz unutamayız. Tabii kardaşım siz anlamıyorsunuz, o günleri yaşamadınız. Allah sizden razı olsun, ben size çok dua edeceğim, verin, hiçbir şey olmaz" dedi.

 Allah'ın hikmeti ertesi gün oldu, o ağabey işlemleri kavuşturamadı. Ertesi güne kaldı. Ertesi gün de benim de iş icabı şehir dışına çıkmam gerekti. Çıkarken de o ağabeye "hacım bizim imza yetkimiz var, Ahmet de olur" dedim. O gün de Ahmed'in bir toplantısı oldu, Kayseri'ye gitmesi gerekti. O da o gün gitti. Şimdi o ağabeye "sana burayı yaptırmam" diyen ağabeyimden başka Erzurum'da imza atacak kimse kalmadı. Allah'ın hikmeti, ağabeyim "vermem" dediği yeri vermeye kendisi gitti, imzaladı. "her türlü hakkımızdan vazgeçtik" diye beyan verdi.

Burada biz de darlandık. İlk defa olarak hocamın sözüne karşı bir söz söyledik. Daha önce hocam ne derse bir hiç itiraz etmemiştik yani. Hatta orada bir hadise anlattı(aklımda kaldığınca naklediyorum). Hz. Ömer (r.a) ile Hz. Ebubekir(r.a) arasında bir hak meselesi oluyor. Hz. Ömer hukuken haklı durumda. Durum Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselama) haber verildiğinde; "ya Ömer ne olur ki hakkından vazgeçsen? Benim mağara arkadaşımla arama girmeseniz" diyor. Hz. Ömer(r.a); "Ya Rasulullah, ben bütün hakkımdan vazgeçtim" diyor. Hocam bu hadiseyi de orada anlattı. Hakikaten bize de çok dua etti.

Bana göre bu vefa duygusu çok üstün bir meziyet. 1960'da geçen bir hadiseyi 2005'te unutmayıp böyle davranmak, herkes yapamaz.

OKUMA AÇLIĞI

Hocam ömrü boyunca okumaya, ilme aç olarak yaşadı. Mesela "hocam, filan böyle demiş" dediklerinde hemen "hangi kitapta demiş" diye sorar, araştırır, soruşturur, sahaflarda bile olsa tedarik eder, o kitabı buldururdu.

Mesela bazen; "bu kitabı sahaflarda aradım, zorla buldum" derdi.

Mesela gittiniz, sosyalist bir adamın bir kitabındaki bir makalesinden bahsettiniz, o kitabı da buldurtur, o makaleyi dinler, eğer cevap vermek gerekirse cevap verirdi.

Mesela bir gün sohbet ederken Filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı'ndan bahsetti. Ve kendisiyle görüşmesini anlattı. Orada oturan arkadaşlardan birisi; "Hocam, bir yanlışlık olmasın. O çok erken tarihte vefat etti. Başka birisi olmasın" dedi.

Hocam dedi ki; "yahu ben 18 yaşında mıydım, 19 yaşında mıydım, babamdan izin aldım, onu İstanbul'da görmeye gittim. Onu buldum, onunla şunu şunu konuştuk. Bu dediğim tarih, onun ölmesinden bir sene önceydi."

İnternetten açtık baktık ki hocam 19 yaşındayken o zat hayatta imiş. Yani hocam 20 yaşındayken adam ölmüş.

Böyle değişik yazarlarla da gençliğinde gitmiş, görüşmüş. Eskilerden o tip şeylerden çok bahsederdi. Maalesef o zamanlar kaydetmedik.. 

Annem(şu an 89 yaşında) diyor ki; "Hocam eskiden yemeğe eve geldiği zaman minderi koyar, az uzun otururdu. Çuvalla kitabı talebeler getirirlerdi. Biz makat deriz, makatın başına koyarlardı. O, içlerinden birini çıkarır, okuyunca, o kitabı makatın alt başına koyar, böylece bütün o çuval dolusu kitapları bitirirdi. Onlar bitince, talebeler onları götürür, yeni bir çuval getirirlerdi."

TARİHE MERAKI

Hocam tarihe de çok meraklıydı. Bir zaman birisine "Naima Tarihi" ni okuttuğunu biliyorum.

Tarihi konuları çok iyi bilirdi. Mesela biz Ertuğrul beyi, onun babası Süleyman Şah'ı derslerde hocamdan çok dinlemişiz.

Not: Prof. Dr. Himmet Uç bey de; "kendisi ile Hoca Saadettin Efendi'nin Tâcü't-Tevârih'ini okumuştuk" diye yazmaktadır. 

Şükrü Bulut bey ise hocamızla alakalı bir yazısında; "bir medrese hocasının; içtimaî konularda, haricî siyaset mevzularında ve mukayeseli tarihteki derinliklerine, bilhassa kahvaltı sofralarında şahit olmuştuk" der.(Salih Okur)

ZİKR-İ DAİMİ ÜZERE İDİ 

Hocamın elinde bir tesbih eksik olmaz, ağzı hiç durmazdı. Daima tesbih çekerdi. Tesbih vazifesi de verirdi çok yakından tanıdıklarına. Bilhassa kadınların yaşlılarına.

Mesela; "beş yüz tane bunu oku, üç yüz tane bunu oku, üç yüz tane bunu oku" derdi. Mesela anneme tesbih dersi vermiş. Annem mutad olarak her gün tesbihini çeker. Annem der ki; "dersimi üç kere terk ettim. Üçünde de hocam parmağını rüyamda gözüme soktu. Dersimi çekmeden yatamıyorum." 

Hocam Cevşen'i çok okurdu.. Ramazanlarda mutlaka 3-4 hatim okurdu..

-Muhammed ağabey verdiğiniz bilgiler için size minnetarım. Çok teşekkürler.

-Estağfurullah, inşallah hizmete vesile olur..

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

"Her ümmet için Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O'nun adını ansınlar diye bir kurban kesme ibadeti koymuşuzdur. Hepinizin ilâhı bir tek ilâhtır. Onun için yalnız O'na teslim olan müslümanlar olun. Allah'a itaat e

Hacc:34

GÜNÜN HADİSİ

Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır.

Tirmizi, Sıfatu Cehennem 10, (2601)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI