Cevaplar.Org

KIZIL İCAZ NOTLARI-1

Ders: Kızıl İcaz(1. Ders) İzah: Ali Haydar Çetintürk Takdim Kıymetli Ziyaretçilerimiz, yeni bir hizmeti sizlere arz etmekle mesruruz. Üstad Bediüzzaman’ın sathi zihinleri dikkate alıştırmak için kaleme aldığı Kızıl İcaz’ın Antalya’da devam eden derslerini not tutarak inşallah hizmetinize sunacağız.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2020-11-02 09:30:12

Ders: Kızıl İcaz(1. Ders)

İzah: Ali Haydar Çetintürk

Takdim

Kıymetli Ziyaretçilerimiz, yeni bir hizmeti sizlere arz etmekle mesruruz. Üstad Bediüzzaman'ın sathi zihinleri dikkate alıştırmak için kaleme aldığı Kızıl İcaz'ın Antalya'da devam eden derslerini not tutarak inşallah hizmetinize sunacağız.

Üstad, Eski Said Döneminde kaleme aldığı ve 1901'de neşredilen bu eseri için; "Hem Eski Said'in ilm-i mantık noktasında bir şaheser hükmünde bulunan gayr-ı matbu' Ta'likat'tan süzülen i'cazlı bir îcaz-ı hârikada, müdakkik ulemaları hayret ve tahsinle dikkate sevkeden, matbu' "Kızıl Îcaz" namındaki risale-i mantıkiye, Risale-i Nur'la bağlanmasına ve şakirdlerinin âlimler kısmının nazarına göstermek lâyık gördüm. Fakat çok derindir. Bugünlerde Feyzi'ye bir parça ders verdim. Belki bir zaman Feyzi kendisi, başkasının da anlaması için dersini Türkçe kaleme alacak.(Kastamonu Lahikası, s.140) demektedir.

Şu an Kızıl İcaz'ın Türkçe iki şerhi(Niyazi Beki ve A. Akgündüz şerhleri) neşredildi. Merhum Sadreddin Yüksel Hocanın oğlu Müfid Yüksel Bey ile telefonla görüştüğümüzde, kısa bir zaman içinde Sadreddin Hocanın şerhinin de basılacağı müjdesini aldık. Yine Doğubayazıtlı Molla Musa Celali(Geçit) hocamızın şerhi tekrar basım aşamasında.

Antalya'da ise, değerli âlim Ali Haydar Çetintürk Hocaefendi, bir grup ilim erbabı ile bu eseri ders olarak her Çarşamba günü okumaya başlamışlar. Bendeniz de you tube üzerinde bu dersleri görünce, çok memnun kaldım. Hocamıza telefonla ulaşarak, hem tanıştık hem de Kızıl İcaz'ın bu derslerini not tutarak sitemizde yayınlamak arzumu dile getirdim. Hocamız memnuniyetle kabul ettiler, "yeter ki hizmete vesile olsun" dediler.

Bir başka telefon görüşmemizde, bir grup arkadaşıyla Üstadın İşaratü'l İ'caz adlı tefsir kitabından derse başladıklarını(ki bu dersler de you tube'de mevcuttur) İşaratü'l İcaz'ı kendilerini zorladığını ama Kızıl İcaz derslerine başladıklarında, gözlerine İşaratü'l İ'caz'ın kolay gelmeye başladığını, anlama gayretinde olduklarını dile getirdiler. Kendilerine Niyazi Beki Hocamızın Kızıl İcaz şerhini hediye gönderdim. Hocaefendi bu kitap elime geçtiğinde, "keşke bu kitabı gördükten sonra bu derslere başlasaymışız" diye kendi kendime söylendim" dedi ve Niyazi Hocanın çok başarılı olduğunu dile getirdiler. Biz de tüm ziyaretçilerimize Niyazi Hocamızın şerhini ısrarla tavsiye ederiz.

İnşallah değişik eserlerden ve risalelerden notlarla zenginleştirerek, peyderpey bu notları sitemizde neşredeceğiz. İstifadeye medar olması dileğiyle. Tevfik Allah'tandır. Salih Okur/cevaplar.org

*Ali Haydar Hocamız derse şöyle giriyor; "benim bir usulüm var; normalde hangi dersi okuyorsak, usul-i fıkıhsa usul-i fıkıhla alakalı, usul-u tefsir ise usul-u tefsirle alakalı, usul-u hadis ise usul-u hadisle alakalı, fıkıh ise fıkıh kitaplarıyla alakalı bir mukaddime yapmak âdetimdir.

Okuyacağımız kitap mantık kitabı olduğu için bununla alakalı da bir hazırlık yapmıştım. Kızıl İcaz'a dalana kadar bu mukaddimeyi yapmayı düşünürdüm. Kızıl İcaz'a daldıktan sonra, bu mukaddimeyi yapmaktan vazgeçtim. Yani şimdi burada bir takım mantık kitaplarını zikretmek vakit kaybı olacak. Neticede Mantık kitapları bellidir. Burada Hazret-i Üstadın daha farklı bir üslubu var, bunu göreceğiz inşallah.

Mevzumuzla alakalı olduğu için ben Mantık kitaplarını getirecektim, buraya, yığacaktım. Sadece Gelenbevi'nin Burhan'ı ve ona yazılmış kıymetli bir şerh olan Namus-u İkan'ı getirdim. Niçin bunu getirdim? Çünkü Hazret-i Üstad buna talikat yazmış.

* "Anladın, avladın. Yazdın, bağladın" demiş âlimlerimiz.

* Mantık kelimesi Arapçada ikinci sülasi bab olan nataka- yentıku'dan geliyor. Bunun ikinci babtan geldiğinin delili Necm Suresindeki

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى

"Ve hevadan söylemiyor"(Necm: 53/3) ayet-i kerimesidir.

Bunun dört tane masdarı var;

1-natkan

2-nutkan

3-nutk

4-mantıkan

*Mevarid adlı lügat kitabında(s. 1529) yazdığına göre nataka: "Söz söyledi"(fiil-i mazi), yentıku; söz söylüyor(fiil-i muzari) manasına geliyor. Bir de Mantıkun veya el mantıkun şeklinde(söz söylemek) zikrettiğimizde ki, buna ism-i müfred, munsarif deniliyor. Zaten her masdar isimdir, müfreddir, munsariftir. El Mantık "Mantık ilmi" manasına ilm-i Mantık'ın alemi olduğu gibi, "söz ve kelam" manasına da geliyor. Yani söz ve kelam ile söz söylemek arasında fark var, hani duyu ile duygu arasında fark olduğu gibi.

Mantık kelimesi söz ve kelam manasında Kur'an-ı Azimüşşan'da Neml Suresinin 16. Ayet-i kerimesinde şu şekilde geçiyor;

وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُودَ وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنطِقَ الطَّيْرِ

"Ve Süleyman Davûd'a varis olup ey insanlar, dedi: bize mantıkuttayr (kuşdili) ta'lim buyuruldu"(Neml: 27/16)

*Bir ilme başlarken, o ilmin tarifini yapmak lazım, o ilmin mevzuunu bilmek lazım, o ilmin gayesini bilmek lazım ki, bize Kızıl İcaz'da da bu lazım olacak.

Mantık ilminin tarifine baktığımızda, mantık lügatte; düşünmek, konuşmak, idare etmek manalarına geliyor. Ki, Mantık ehlinin bir insan tarifi var; "El insanu hayavan-ı natikun" "İnsan konuşan bir canlıdır" Papağan da konuşuyor ama bu tarifte anlatılan, konuşmakla birlikte düşünen canlıdır.

Istılahta ise Mantık ilmi şöyle tarif ediliyor; "Bilinmeyen bilgilere ulaşmak için, bilinen bilgileri inceleyen bir ilimdir."

Üstadın şerh ettiği kitap Süllem. Süllem ise, aslında Ebheri'nin İsaguci'sinin manzum şekilde yazılmış hali.

*Üstadın Süllem'i tercih etmesinin sebebi-Allahu âlem- şu olabilir; Manzum şekilde yazıldığı için. Manzum kitaplar, çetindir, zordur. Üstad ise-bu benim zann-ı galibim-zora talip olduğu için Ebheri'nin İsagucisi yerine bunu tercih etmiş.

*Mantık ilminin mevzusu-bütün kitaplarda belirtildiği üzere- tasavvurat ve tasdikattır. Bir şeyi tasavvur ediyoruz, sonra belirli kaideler içerisinde tasavvur ettiğimiz şeyi netice olarak tasdik ediyoruz. Mesela; "El âlemu mutegayyerun" yani "âlem değişkendir" Dolayısıyla "külli mütegayyirun hâdisun" "Her değişken şey ise sonradan meydana gelendir yani yaratılmıştır" O zaman "Fel Alemu hâdisun" "âlem de yaratılmıştır."

*Mantık ilmi Kur'an'da, Kur'an'ı anlamada bize nerede, nasıl lazım olur, bu husus İsaguci'de izah edilmiştir, oraya bakılabilir.

Not: Kur'an'da yer alan 700'den fazla ayetin akletme, inceleme, ibret alma, bakma, tefekkür etme, tezekkür etme, bilince varma, fıkhetme gibi emirleri içermesi, Müslümanları mantık konusunda çalışmaya teşvik etmiştir.(Doç. Dr. Abdullah Demir, Klasik Mantık, s.15, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İst. 2013, 1. Baskı)

*Mantık ilminin gayesine gelince, işte burada, gaye kısmında Hazret-i Üstaddan bahsetmek lazım. "Fikri hatalardan korunmaktır."

Not: İmam Gazali de mantığı, bütün ilimlerin mukaddimesi olarak görmüştür; mantık bilmeyenin ilmine güven olamayacağını ve de onsuz bir ilim düşünülemeyeceğini söyleyerek, mantığa özel bir değer vermiştir. (Ali Taşkın, Gazzali ve D. Hume'da Şüpheciliğin Karşılaştırılması, Ankara, 2002, s. 47.)

İmam Gazali hazretleri Mantıkla ilgili eserler kaleme almıştır. Mekasıd'ul Felasife'sinin ilk bölümü, Miyar'ul İlm, Mihakku'n Nazar, Kıstas'ül Müstakim bunlardandır. Ayrıca el Mustasfa adlı eserinin mukaddimesini de Mantık ilmine ayrılmıştır.

Ona göre Mantık, Kur'an'da yer alan Kıstas'ül Müstakim'(sağlam ölçü)'den(İsra: 17/35, Şuara: 26/182) başka bir şey değildir. Sanıldığının aksine mantık Yunan kaynaklı değil, bütün insanlığın ortak malıdır. (Doç. Dr. Abdullah Demir, Klasik Mantık, s.18, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İst. 2013, 1. Baskı)

Hindli merhum allame Mevlana Şibli Numani, "El Gazzali" adlı dev eserinde İmam Gazali hazretlerinin bu konu hakkında görüşleri için şöyle yazmaktadır; "Mustasfâ adlı kitabının girişinde "Mantık meseleleri bütün ilmi konular için lüzumludur" diye yazmış, "mantık meselelerine vakıf olmayanlar, onu bilmeyenler, diğer bütün bilgilerinden hiçbir faydalı netice elde edemezler" demiştir.

Bu söze ilk defa İbn-i Salah ve diğer hadis âlimleri son derece sert ve çok şiddetli muhalefet göstermişlerdir. Ama Gazali'nin doğru sözleri ve isabetli görüşleri tesirsiz kalamazdı. Kısa zaman içerisinde bütün mantık deyimleri umumi olarak kullanılmaya ve yaygın bir hal almaya başladı."

Merhum Şibli, eserinin bir başka yerinde İmam Gazali'yi bu yönde eleştiren âlimler hakkında da şöyle yazmaktadır; "Muhaddis İbn-i Salah, Kadı İyad, Mâziri, İbn-i Cevzi şüphesiz çok büyük âlimler ve üstün rütbede kişilerdir. Ama Mantık ve Felsefe bilmediklerinden ne kadar hataya düştüler ve yanlış fikirler beyan edip, Gazali hakkında ne kadar yersiz isnadlarda bulundular."(bkz. Şibli Numani El Gazzali, terc: Yusuf Karaca, Kayıhan Yayınları, İst. 2012) 

*Bundan sonra Üstadın girişine başlayalım. Hazret-i Üstad bu giriş kısmında Kızıl İcaz'ı yazma sebebini haddizatında açıklıyor. Ne buyuruyor? "Sathi zihinleri dikkate alıştırmak." Demek ki Hazret-i Üstad fikri hatalardan korunmaktan ziyade, satıhta olan, yani yüzeysel olan zihinler-benim zihnim gibi-yüzeysel zihinler var, bunların dikkate alışması lazım. İnceliğe alışması lazım. Yani meselelere vâkıf olabilmek için biraz ince düşünmek lazım. Kelimeler üzerinde kafa yormak lazım.

*Peki, Üstad'ın şerh ettiği Süllem nasıl bir kitaptır, müellifi kimdir? Bende Süllem'in farklı nüshaları var. Süllem'in başında şu ibareleri görüyoruz; "Es Süllemu Münevraku Fi İlmi Mantık, Abdurrahman İbn-i Muhammed es Sagir el Ahdari el Mağribi el Maliki ilaahir..

Süllem ism-i müfred, munsarif olan bir kelimedir. Bunu cem'isi Selalim, ve Selalîm şeklinde cemilenir. Mesabih, mesacid gibi. Süllem; merdiven demektir.

Münevrak ism-i mef'uldür, süslü olan manasında, ama mücevher manasına da geliyor. Es Süllemu Münevrak; süslü olan merdiven manasındadır. Mantık ilminin semasına kendisiyle çıkılan merdiven, mücevher gibi merdiven manasında kitabın müellifi kitaba bu adı vermiş. Kitap hicri 841'de telif edilmiş. Yani Miladi 16. yüzyılın ortalarında.

Not: Kızıl Îcaz; Abdurrahman Ahdari (Ö. 980)nin Arapça manzum olarak kaleme alınan es-Süllemü'l Munevrak fi ilmi Mantık adını taşıyan kitabına Nursi'nin yine Arapça olarak yazdığı haşiyelerden oluşan bu eser, 1899 yılında telif edilmiş, 1901'de basılmıştır.(Küçük Ali Kahveci, Said Nursi'de Ameli Ahlak Meselesi adlı Doktora Tezi, Necmeddin Erbakan Üniversitesi, Konya, 2015)

*Peki, bu esere neden Kızıl İcaz denmiş? Ben bu hususta sadece fikir yürütebilirim. Bir eserde o zamanlar Ziya Gökalp'in "Kızıl Elma" adlı bir eser yazdığını, Üstadın da bu esere mukabil kendi eserine Kızıl İcaz dediği yazılmış.(bkz. Prof. Dr. Ahmed Akgündüz, Kızıl İcaz Şerhi, s. 20, merhum Abdülkadir Badıllı'dan naklen)

Bu böyle söylense de-affınıza sığınarak konuşuyorum-ben böyle olduğunu zannetmiyorum. Kızıl kelimesinin mübalağa için kullanıldığını zannediyorum. Neden böyle zannediyorum. Çünkü Kızıl İcaz olduğu gibi Kızıl İtnap da söz konusu. İtnap malum, sözü uzatmak demek.

Üstad buna Kızıl İcaz'da bir yerde şöyle değiniyor; "Ey okuyucu! "Makama münasip düşmeyen bu kadar uzatmanın ne anlamı var?" deme. O halde bu meselenin de Kızıl İtnap'tan Kızıl İcaz'a misafir olarak geldiğini düşünelim."(Prof. Dr. Niyazi Beki, Kızıl İcaz Şerhi, s. 22, Tenvir Neşriyat, İst. 2020, 1. Baskı)

Not: Buradan bir ağabeyimiz izahta bulunuyor; "biz bir şeyin derecesini çok göstermek istediğimizde onu kızıllıkla ifade ederiz. Mesela "kızıl kâfir" denir. Bir şeyde çok ileri giden olursa, kızıllıkla ifade ederiz. Burada da bu eserin Mantıkta çok derin olduğuna işaret edilmiş. Sevgili Üstadımız da Kastamonu Lahikasında bu eser için "çok derindir" diyor. İcazdaki derinliğini, ileriliğini "Kızıl" kelimesiyle ifade ediyor. Yani "bu haddinden fazla veciz" denilmiş oluyor.

Not:2: Prof. Dr. Niyazi Beki hocamız da eserin takdiminde; "Nitekim eserin ismi olan Kızıl İcaz' da "aşırı veciz, kıpkızıl/çok zor anlaşılır bir icaz ile yazılmış eser manasına gelir." demektedir.(Prof. Dr. Niyazi Beki, Kızıl İcaz Şerhi, s. 8, Tenvir Neşriyat, İst. 2020, 1. Baskı)

Not:3: Merhum Profesör M. Orhan Okyay hocamızın belirttiğine göre, Ziya Gökalp'in Kızıl Elma adlı şiir kitabı 1330(1912 M.)'da İstanbul'da basılmış.(T.D.V İslam Ansiklopedisi, Cilt, 14, s. 126) Üstadın Kızıl İcaz adlı eseri ise 1901'de neşredildiğine göre, ondan etkilenerek eserine böyle bir adı koyması pek mümkün görünmemektedir.(Salih Okur)

*Bunun üzerine Ali Haydar hocamız da eserin sonuna üstadın koyduğu i'lemi okuyor, biz de Niyazi Beki ve Ahmed Akgündüz Hocalarımızın tercümesinden müşterek bir meali naklediyoruz; "İlim bir gıdadır, mutlaka hazmedilmesi gerektir. Rahvan bir at gibi acele koşan zihin, hakikatların üzerinden kayarak geçer ve hakikatler o zihnin elinde parçalanır. Orada sabit durmaz ve zihinden çıkar gider. Daha sonra zihin, gelişme kabiliyetini kaybeden o hakikatlerin parçalarını kendi hafızasında toplamaya çalışır. Fakat onlar ne hazmedilir ne de yeşerir ve zihin o hakikatleri sadece kusar ve bazen de kokuşur. Zihin sathiliği bize bulaşan en şiddetli bir hastalıktır. Bu sebepledir ki, ben zihinleri teşvik etmek için sizi -ey bu eserime nazar edenler!- bu risalede icazı tercih etmekle yordum."(Prof. Dr. Niyazi Beki, Kızıl İcaz Şerhi, s. 224, Tenvir Neşriyat, İst. 2020, 1. Baskı, Prof. Dr. Ahmed Akgündüz, Kızıl İcaz Şerhi, s. 353-354, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İst. 2o2o, 2. Baskı) 

Ali Haydar hocamız devamla; "Hazret-i Üstad da burada itiraf ediyor, "sizi yordum" diyor. O zaman "yoruldum" dememiz normaldir yani. Çünkü bakıyorsunuz, koca koca âlimler bu kitabı okurken, okuturken aciz kalmışlar. Neticede Abdülmecid Efendi bile haşiyesinde bakıyorum bazı yerlerde "burayı anlayamadım" diyor. "Ben şu an 80 yaşındayım. Otuz yaşımdayken anlayamadığım yerler vardı, bu yaşa geldim hâlâ anlayamadığım yerler var" diyor. Ben şimdi düşünüyorum, o zatlar bile "ben anlayamadım" diyorsa, ben anladım dersem, hainlik yapmış olurum. Biz anladık diyemeyiz. Böyle bir şey söylememiz mümkün değil.

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Erdem Akça, 2020-11-02 10:21:23

Bu yazıda bir kaç hata var: Not: Kızıl Îcaz; Abdurrahman Ahdari (Ö. 980)nin Arapça manzum olarak kaleme alınan es-Süllemü'l Munevrak fi ilmi Mantık adını taşıyan kitabına Nursi'nin yine Arapça olarak yazdığı haşiyelerden oluşan bu eser, 1899 yılında telif edilmiş, 1901'de basılmıştır.(Küçük Ali Kahveci, Said Nursi'de Ameli Ahlak Meselesi adlı Doktora Tezi, Necmeddin Erbakan Üniversitesi, Konya, 2015) Burada Kızıl İcaz'ın 1899'da yazıldığı ve 1901'de basıldığı ifade ediliyor. Oysa sehiv var. Üstad Kastamonu Lahikası'nda "Eski Said'in ilm-i mantık noktasında bir şaheser hükmünde bulunan gayr-ı matbu Ta'likat'tan süzülen i'câzlı bir îcâz-ı harikada müdakkik ulemaları hayret ve tahsinle dikkate sevk eden matbu Kızıl İcaz namındaki risale-i mantıkiye..." diyor. Ta'likat 1913 yılında Eski Said'in talebesi Molla Habib'e verdiği derstir. Metninden de anlaşılıyor ayrıca Ta'likat'a Abdülmecid Ağabeyin yazdığı mukaddimeden anlaşılıyor. Ayrıca eldeki ilk matbu Kızıl İcaz'ın 1337 yılına, miladi 1921 yılına ait olduğu görünüyor. Ki Lemeat ile aynı zamandır. Metin içerikleri gösteriyor ki Üstad Kızıl İcaz'ı Darü'l-Hikmeti'l-İslamiyede, İstanbulda Lemeat'tan önce yazmış ve bastırmış. İstanbul İlim ve Kültür Vakfı kütüphanesinde ilk nüshası bulunuyor. Lemeat'ın da ilk baskısının bir nüshası bende bulunuyor. 1337 tarihli... Kızıl İcaz'ın basıl tarihi ile ilgili genel bir hata var. Kaynağı ise Necmeddin Şahiner'in bir sehvi... Bu bilgi ışığında şuradaki sehvi de düzeltebilirsiniz: Not:3: Merhum Profesör M. Orhan Okyay hocamızın belirttiğine göre, Ziya Gökalp'in Kızıl Elma adlı şiir kitabı 1330(1912 M.)'da İstanbul'da basılmış.(T.D.V İslam Ansiklopedisi, Cilt, 14, s. 126) Üstadın Kızıl İcaz adlı eseri ise 1901'de neşredildiğine göre, ondan etkilenerek eserine böyle bir adı koyması pek mümkün görünmemektedir.(Salih Okur) Çok güzel bir çalışmaya adım atmışsınız. Allah razı olsun. Ta'likat için de böyle bir çalışma bekleriz. Ali Haydar Hocamıza hürmetler ve muhabbetler...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

Biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.

Duhân, 3

GÜNÜN HADİSİ

"Allah katında, duadan daha kıymetli bir ibadet yoktur."

Tirmizî

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI