Cevaplar.Org

ÖMER MUHTAR(1862-1931)-5. BÖLÜM

ÖMER MUHTAR’IN SİRET VE SURETİ Merhum Ali Ulvi Kurucu beyin ifadesiyle; “Malûm ya, her şahsiyeti, muhtelif ve muayyen meziyetler çerçeveler.” Biz de çalışmamızı büyük şehidi kuşatan bazı vasıflara “deryadan bir katre” mesabesinde değinerek bitirmek istedik. Bu meselede temel kaynağımız, Muhammed Ali Sallabi’nin, Eş-Şamiru’l- Zekiyyeti lil Hareketi’s Senusiyyeti adlı eseri oldu


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2019-01-01 08:54:07

ÖMER MUHTAR'IN SİRET VE SURETİ

Merhum Ali Ulvi Kurucu beyin ifadesiyle; "Malûm ya, her şahsiyeti, muhtelif ve muayyen meziyetler çerçeveler." Biz de çalışmamızı büyük şehidi kuşatan bazı vasıflara "deryadan bir katre" mesabesinde değinerek bitirmek istedik. Bu meselede temel kaynağımız, Muhammed Ali Sallabi'nin, Eş-Şamiru'l- Zekiyyeti lil Hareketi's Senusiyyeti adlı çalışması oldu. Arapça bilen kardeşlerimize, Ravza Yayınları Arapça eserler serisinde çıkan bu kitabı, hararetle tavsiye ediyoruz. Senusi hareketi hakkında çok kapsamlı bilgiler veren eserin içinde Ömer Muhtar'ın hayatı da çok geniş olarak yer almakta.. 

Siret ve Sureti

Ömer Muhtar uzuna yakın orta boylu idi. Bedeni ne zayıf ne de şişmandı. Sesi gürdü. Lehçesi bedevi lehçesi idi. Mantığı kuvvetliydi. İbaresi açıktı. Konuşması muhatabını bıktırmazdı. Sözü ölçülü idi. Kahkahadan uzak ve yerine göre gülmesinde ön dişleri görünürdü. 

Küçüklüğünden itibaren bıraktığı sakalı sıktı. Amelinde ciddiyet ve vakar, konuşmasında akıllılık ve başladığı her hangi bir işte sebat ettiği görülürdü. Bu güzel sıfatlar küçüklüğünden beri onda bulunuyordu ve yaşı ilerledikçe de artan bir vaziyet gösterdi.

İngiliz yazar E. Evans Pritchbard, The Sanusi of Cyranicia adlı eserinde onu şöyle vasfeder; "Kendisi muttaki(takva sahibi), cesur, kahraman, zahidane hayat yaşayan, nam ve şöhrete önem vermeyen, tahammül gücü bakımından fevkalade kararlılık gücüne sahib bir kişiydi."

İbadete düşkünlüğü

Sidi Ömer ibadetleri vaktinde yerine getirmeye çok ehemmiyet verirdi. Muhammed Ali Sallabi şöyle diyor; "Muhakkak bu salih kul günlük ruhi gıdalarını almaya çok önem verirdi; Kur'an okumak ve gece namazını kılmak. Hatta bu hal şehid edilinceye kadar devam etti."

Onun cihad arkadaşlarından Mahmud El Cehmi anlatıyor: "Uzun yıllar onunla bir arada yemek yedik, bir çadırda uyuduk, onun tam olarak sabaha kadar uyuduğunu bütün geceyi uykuyla geçirdiğini görmedim. İki-üç saat uyur, sonra kalkar, abdest alır, namaz kılar ve uzun müddet Kur'an-ı Kerim okurdu. Mükemmel bir ahlak ve huya sahip olup gerçekten bir takva timsali idi. O eşine az rastlanan bir mücahid idi."

Yine silah arkadaşlarından Muhammed Tayyib el Eşheb de şunları yazmakta: "Ömer Muhtar'ı gayet iyi tanıyorum. Onu çok yakından tanıma imkânını buldum. Onun yanı başında aynı çadırda çokça uyudum. Allah rahmet eylesin, ondan çok şeyler öğrendim. Ben o zaman gençtim. O geceleyin erkenden kalkar, abdest alır, namaz kılar ve Kur'an okurdu. Sonra, o savaş günlerinin yorgunluğuna ve çok şiddetli kış günlerinin soğuklarına rağmen bizi uyandırır, abdest almamızı ve namaz kılmamızı sağlardı."

Muhammed Ali Sallabi ne güzel der; "Sanki ben onu senelerin arkasından, vadilerde, dağlarda, Cebel-i Ahdar'ın mağaralarında ayağa kalkmış, âlemlerin Rabbine namaz kılarken görüyorum. Gecenin zulmani karanlığında beyaz bürdüne(elbisesine) sarılmış. Hazin bir sesle Kur'an tilavet ediyor. Ve Aziz ve Rahim olan Zata haşyetinden dolayı gözlerinden yanaklarına doğru yaşlar dökülüyor."

"Senin Virdin Kur'andır"

Kaynaklar onun çokça Kur'an okuduğunu, hatta her hafta bir defa hatim yaptığını naklederler. Muhammed Tayyib el Eşheb bize bu konuda şu hatırayı nakleder; Bir'ü Sare mevkiinde ki, bu yer Sahra yolunda, Kufra ile Sudan arasında bir mevkide yer alıyordu. Ömer Muhtar burada şeyhi Seyyid Mehdi Senusi'nin yanına girdiğinde Seyyid Mehdi'nin yanında küçük bir mushaf vardı. Bu mushafı Ömer Muhtar'a hediye etmek için hazırlamıştı. Ömer Muhtar'a dedi ki; "Bizden son bir şey istiyor musun, bir dileğin var mı?"

O da dedi ki; Efendim, birçok kardeşlerimiz muayyen evrad-u ezkarları okuyorlar ve onlardan sevaplar, mertebeler elde ediyorlar. Ben ise sadece namazların akabindeki bazı dualarla yetiniyorum. Sizden bana okuyacağım evradları tayin etmenizi istirham ediyorum."

Bunun üzerine Seyyid Mehdi hazretleri yanında bulunan küçük mushafı Ömer Muhtar'a uzatarak; "Ey Ömer! Senin virdin Kur'an'dır" buyurdu. Ömer Muhtar şeyhinin elini öperek bu büyük hediye ile birlikte huzurundan ayrıldı."

Evet, o bir Kur'an insanıydı. Kur'an'ı tedebbür ve dikkatle okur ve hayatın her anında onun gölgesinde yaşardı.

Cesareti

Ömer Muhtar da bu güzel sıfat daha küçük yaşlarından itibaren tezahür etmişti. Bu meseleyle alakalı çok mühim bir hadise 1894 senesinde cereyan etmişti. Ömer Muhtar bir elçi heyetinin başında bu sene Sudan'a yolculuğa çıkmıştı. Kufra'ya vardıklarında Sudan'a seyahat edecek bir tüccar kafilesiyle karşılaştılar. Kafiledekiler Kufra'ya mücavir kabilelerdendi. Bir kısmı da Bingazi ve Trablus'tan gelen tacirlerdi. Heyet de onlara iltihak etti ve Sudan yolunu tuttular. 

Ne zaman ki sahranın kalbine, Sudan yakınlarına geldiklerinde kafilede olan bazı tecrübeli tüccarlar –ki bu yolu kullanmayı uzun zamandır adet edinmişlerdi- dediler ki; "Az bir zaman sonra bir yoldan geçeceğiz ki bizim için başka bir yol da yoktur. Ve yine adettendir ki-olmadığı çok nadirdir- yolun üzerinde bir arslan bulunuyor. Hayvan ferasetiyle kafilelerin bu yoldan geçeceği zamanı bekliyor. Kafilelerin de âdeti olmuştur ki, yolu geçerken ona bir deveyi terk ederler. İnsanların kedi ve köpeklere et attıkları gibi. Böylece selametle yolu geçerler."

Ve kervandakiler zayıf cılız bir devenin parasını aralarında bölüşerek ödemek üzere anlaştılar. Ama Ömer Muhtar buna şiddetle karşı çıktı; "Bu haraç bizden daha kuvvetli olan birisinin haksız yere koyduğu bir şey midir? Bizim için bir hayvana bu haracı vermek nasıl doğru olabilir? Bu muhakkak alçaklık ve zillet alameti olur. Eğer arslan yolumuza hücum etmeye kalkarsa, muhakkak ki onu silahlarımızla vururuz."

Tüccarlardan bazıları onu bu fikrinden caydırmaya, kendilerinin bir deveyi rahatlıkla verebilecek durumda olduklarını, boş yere kendilerini tehlikeye atmamasını söylemeye çalıştılarsa da, Ömer Muhtar bunları kabul etmedi. Ve onlara dedi ki; "Ben yolculuktan döndükten sonra şöyle demekten hayâ ederim; "Ben bir deveyi yolumun üzerine hücum eden bir hayvana bıraktım." Ben maiyetimi koruma istidadına sahibim. Herkes çobandır ve herkes raİyetine karşı sorumludur. Bu kötü bir adettir ki, onu ortadan kaldırmaya mecburuz."

Yolun daraldığı mevkiiye yanaştıklarında arslan yerinden çıktı ki, o, yola bakan yüksek mevkilerden biriydi. Bu sırada tüccarlardan birisi korkudan dizleri titreyerek dedi ki; "ben develerimden birinden vazgeçmeye razıyım, yeter ki siz onunla çarpışmayın."

Ömer Muhtar ise hayvana doğru tüfeğini doğrultmuştu, bu Avrupai tüfeklerden biri idi. İlk atışı isabet etti ve hayvanı yaraladı. Bunun üzerine yaralı hayvan kafileye hücum etmeye kalktığında, Ömer Muhtar'ın ikinci isabetli atışı onu yere serdi.

Ömer Muhtar onun cildinin soyulmasında ve diğer kafilelerin göreceği tarzda bir yere asılmasında ısrarcı oldu ve dediğini de yaptı. Böylece bu batıl adet ortadan kalktı ve tüccar kafileleri de rahata kavuştu.

O günden itibaren bu hadise, sohbet meclislerinin en çok konuşulan hadiselerinden biri haline geldi. Sonraki yıllarda bir gün Magaribe kabilesinin askeri kampında Seyyid Muhammed Faidi'nin çadırında bu hadiseyi Muhammed Tayyib el Eşheb, Sidi Ömer Muhtar'dan bizzat sordu. Büyük mücahid ona dedi ki; "ey oğlum, benim bir avdan dolayı iftihar etmemi mi istiyorsun?"

Eşheb diyor ki; "Bana, eski Araplardan birinin, rakibinin kendisine bir arslan öldürdüğünü söylediğinde dediği sözü söyledi; "sen bir haşereyi öldürmekle mi bana karşı övünüyorsun?' Ömer Muhtar, Cenab-ı Hakkın şu sözünü söyleyerek bundan geri durdu;

وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَـكِنَّ اللّهَ رَمَى

"attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu)."(Enfal: 17)

Muhammed Ali Sallabi diyor ki; "Ömer Muhtar'ın bu ayet-i kerime ile verdiği cevap, onun üzerinde Kur'an'ın derin tesirine delalet eder. Çünkü o küçüklüğünden beri öğrenmişti ki, ehl-i iman ve tevhid, varlığın hakikatine karşı derin bakışları ve ahirete muttali oluşları sebebiyle, kendilerinde görülen güzellik ve faziletleri, Aziz ve Vehhab olan Zat-ı zü'lcelal'e isnad ederler ve böylece nefislerinin payından (böbürlenmesinden) kendilerini korurlardı.. Onlar öyle kimselerdi ki çoğu zaman duaları Allah'ın Peygamberi Yusuf (a.s)'ın şu duası idi;

رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِماً وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ

"Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!"(Yusuf:101)

Ömer Muhtar'ın mümeyyiz vasfı olan cesareti ilk olarak Çad'da Fransızlara karşı olan mukavemette kendisini göstermişti. Ardından İtalyanlara karşı 20 sene süren cihad meydanında bunun tezahürleri çok yerlerde kendisini gösterdi.

Ömer Muhtar'ın İtalyanların zorlaması sonucu kendisine mektup yazan ve savaşı durdurmasını isteyen Şerif el Gariyani'ye yazdığı mektup bunun en güzel şahitlerindendir; 

Besmele ve şöyle diyen Rasulullah'a salât-u selamdan sonra;

"Muhakkak Cennet kılıçların gölgesi altındadır."

Kardeşimiz seydi Şerif bin Ahmed el Giryani'ye, Allah onu korusun ve hidayet üzerinde bulundursun. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi, mağfireti, rızası sizin üzerinize olsun.

Size bildiriyoruz ki, İtalyanlar bizimle herhangi bir konuyu görüşmek istediklerinde bizim emirimiz ve velimiz, efendim Seyyid Muhammed İdris bin Seyyid Muhammed el Mehdi bin Seyyid Muhammed Senusi(Allah hepsinden razı olsun) irtibata geçmeleri gerekir.

O ki, bu görüşmeyi kabul edecek ve red edecek kişidir. Ve siz bunu bilmiyor değilsiniz ve dilerseniz siz bundan daha fazlasını da bilebilirsiniz. Sizin de bildiğiniz üzere Seyyid İdris Mısır'dadır. Ben ve diğer mücahid ihvanımız ise kendimizi onu askeri olmaktan fazla bir şey saymıyoruz. Ve biz bir işte ona isyan etmeyiz. Allahu Teâlâ ona muhalefet etmeyi bize takdir etmesin ve bizi böyle bir işe girmekten muhafaza eylesin.

Allah bizi ve sizi kaymaktan muhafaza etsin. Bizim Allah'ın düşmanları ve vatanımıza düşmanlık edenlerle savaşmaktan başka bir dileğimiz yoktur. Eğer Seyyidimiz ve veli nimetimiz(Allah ondan razı olsun ve bizi onunla faydalandırsın) eğer bizden savaşı durdurmamızı isterse, dururuz. Eğer böyle bir şeyi emretmezse, biz daha önce emrettiği şeyde(cihada) devam ederiz.

Ve bizler düşmanın uçaklarından, toplarından, tanklarından ve İtalyan, Eritreli ve paralı Libyalı askerlerinden korkmuyoruz. Ve biz onların kuyulara attıkları zehirlerden ve onunla yerdeki ekinleri zehirlemelerinden de korkmuyoruz.

Biz Allah'ın askerleriyiz ve galip olacak olanlar da Allah'ın askerleridir. Ve biz siz için Hıristiyanların sizin için verdiklerini istemiyoruz. Biz sizin için hayrı zan ediyoruz.

Bizi muvaffak edecek olan ve bizi hidayete, doğru yola, Müslümanların hizmetine ve seyyidimizin rızasına erdirecek olan yalnız Allah'tır. İslam'ın selamı İslam'a tabi olanların üzerine olsun.

13 Rebiyyül ahir 1344 

Cebel mıntıkasının nâibi

Ömer Muhtar

Cömertliği

Muhammed Ali Sallabi diyor ki; "Cesaret sıfatı cömertliği de getirir, bu ikisi birbirinden ayrılmaz. Korkaklık ve cimriliğin birbirinden ayrılmadığı gibi. Tarih bize Ömer Muhtar'ın misafirleri arasında çokça kullandığı güzel bir cümlesini muhafaza ediyor; "Biz olanla(yanımızda olan şey ile) cimrilik yapmayız. Olmayana da üzülmeyiz." 

Ömer Muhtar'ın himmeti hiçbir zaman mal, servet biriktirmek ve zenginlik hususunda olmadı. Kendisine babasından miras olarak birkaç küçükbaş hayvan kalmıştı. Onları kabilesinden bazı akrabalarına terk etti ve 16 yaşında vatanını terk ederek okumaya gitti. Cağbub Üniversitesinde okurken kendi ihtiyaçlarını kendisi karşıladı. Daha sonra evlendi ve ailesinin geçimi hayvancılıktan elde ettiği az bir gelir oldu.

Hiçbir gün kendisini mal toplamak için boş bırakmadı. O ancak, ilim, davet ve cihad için yaşadı. Fakir bir hayat sürdü ve Cenab-ı Hakkın ona ikram ettiği rızka kanat ederek yaşadı. Gücünün yettiği kadarını askerlerine ve misafirlerine verirdi. Ve askerlerine infakı fakirlikten korkusu olmayanın verdiği infak gibi idi. Din kardeşlerini kendi nefsine tercih ederdi ve onun şiarı buydu; "Biz olanla cimrilik yapmayız. Olmayana da üzülmeyiz." 

Azmi

Onun azmi hakkında ünlü âlim Yusuf Karadavi "İman Ve Hayat" adlı eserinde şunları yazıyor; "Maddi kuvveti tükenmiş olmasına rağmen bir an dahi teslim olmaya rıza göstermedi. İtalyanlara hep şöyle derdi: "Makineli tüfek kılıcımı kırsa da, batıl, hakkımı hiçbir zaman kıramayacaktır."

Sıtma hastalığına yakalanmıştı, her tarafı titriyordu. Buna rağmen mücahidlere şöyle dedi: "Beni atımın sırtına bağlayın; sizinle savaşmaktan geri kalmayayım."

ÖMER MUHTAR'DAN EMİR ŞEKİP ARSLAN'A TARİHİ BİR MEKTUP

Ünlü edip ve gazeteci merhum Emir Şekip Arslan(v. 1946)'ın 7 Nisan 1931'de, o sırada bulunduğu Lozan şehrinde kaleme aldığı ve İtalyanların Libya'da yaptıkları misli ender görülmüş barbarlık ve vahşeti kaleme aldığı bir yazısı, o sıralar çok ses getirmiştir.

Ömer Muhtar'ın, bu yazı vesilesi ile kendisine yazdığı bir teşekkür mektubunu sizlerle paylaşmak istedim. Her ikisinden Cenab-ı Hak ilelebed razı ve hoşnud olsun. Âmin.

" Müslümanların hizmetkarı Ömer el-Muhtar'dan mücahidlerin değerli emiri, Allah için kardeşimiz ve Allah yolunda arkadaşımız Emir Şekip Arslan'a..(Allah onu korusun)

... Tam bir selamdan sonra ve genel bir rızadan(her şeyinizden razı olarak) ve (Allah'ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun dedikten) sonra.. Sizin akıcı kaleminizden çıkan ve İtalyanların işlediği vahşetten ve günahkar ellerin bu diyarlara uzattıkları zulüm ve düşmanlıktan bahseden yazınızı okuduk..

Bundan dolayı muhakkak ben ve umum mücahid kardeşlerimiz sizin yüksek huzurunuza en halis teşekkürlerimizi ve büyük memnuniyetlerimizi arz ederiz.

Sizin yazdıklarınız İtalyanların işledikleri yanında çoğun azıdır. Siz iktisatlı ve ihtiyatlı davrandınız. Eğer İtalyanların yaptıkları sömürü ve vahşeti âleme ilan imkanı olsaydı, onu işitebilecek bir kulak bulunamazdı..Hakikate gelince, buna Allah ve melekleri şahittir ki, bu gerçektir.(*) 

Biz dinimiz ve vatanımızı müdafaa hususunda dayanıyoruz. Allah'ın bize yardımına tevekkül ediyoruz. Cenab-ı Hak buyuruyor ki;

وَكَانَ حَقّاً عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ

"mü'minlere ise nusrat(yardım) uhdemizde bir hakk oldu"(Er Rum: 30/47) Ve Rahmetullahi ve berakatühü

20 Zilhicce 1349

VE..ÖMER MUHTAR'A İKİ ŞİİR

Ünlü Mısırlı şair Ahmed Şevki Bey, Çöl aslanının arkasından şu şiiri söylemiştir;

"Şerefli kahramanı verdiler cellâda, dünya karardı.

O köleleri hür yapar, yaraları sarardı.

Silahının kazancını bölüşürdü dostları ederlerdi pay,

Sofrasında düşmanları bile saf olurdu bir-bir say.

Arslan'ın boynuna ipi geçirdiler alçakça,

Etrafına toplananlar tükürdü düşüklere ahlakça.

Muhayyer idin, sıkıntı ile servet arasında

Sen aç uyumayı seçtin, yokluk mer'asında

İstemedin ne şan, şöhret, ne de servet

Suya kanarak değil, susuz ölmektir kahramanlık elbet."

Libya vatan şairi Ahmed Refik el-Mehdevi'nin yazdığı bu şiir ise Ömer Muhtar'ın mezarının üzerindeki mermere hak edilmiştir:

"Şehid Ömer Muhtar! Onun ününün doğuda-batıda ve bütün ruhlarda bir yüceliği vardır.

Cihadını kazanarak şehadete kavuştu, adını nesillerin yaşatacağı bir kahramandır o.

Arapların içinde ölümsüzleştirilecek bir kahraman, gençlerin kendisinin yaptıklarını yapacağı bir aslandır o.

Tarihte eşsiz olmaya ve adı darb-ı mesellere girmeye devam edecektir.

Erdemli insanların övülecek tek tarafları, yaptıklarının söylediklerini onaylamasıdır.

Şehid Ömer Muhtar yücelik bakımından bütün şerefleri ve umutları geride bırakacak bir inançla mücahid olarak yaşadı.

Şan, şeref ve paranın değiştirmediği savaşla ve ibadetle geçen yetmiş yıl..

Belalara ve zorbalıklara sabretti, musibetler onun cesaret gücünü zayıflatamadı.

Esir vatanının özgürlüğüne kendi canını feda etti, vücudunu zincirlere bağladı.

Vatanın yaşaması için ruhunu feda eden kahramanın eşi benzeri yoktur."

KAYNAKLAR

1-E. Santarelli, G. Rochat, R. Rainero, L. Goglia, Ömer Muhtar, Libya'nın İşgali Ve Direniş, çev. Hakan Demirhan, Ekin Yayınları, İst. 2017

2-Muhammed Ali Sallabi, Eş-Şamiru'l- Zekiyyeti lil Hareketi's Senusiyyeti, Ravza Yayınları, İst. 2017

3-Prof. Dr. Ahmed Ağırakça, Ömer Muhtar, Beyan Yayınları, İst.1994

4-Ahmed Kavas, Ömer Muhtar Maddesi, İslam Ansiklopedisi, Cilt. 34, İfav Yayınları, İst.

5-E. Evans Pritchbard, The Sanusi of Cyranicia, İngilizceden Türkçeye çev. Ömer Muhtar Destanı, çev. Doç. Dr. Kadir Özköse, Konya, 2008

6-Hayreddin Ziriklî, el-Âlâm, Cilt: 6, Dârul Âlemi'l Malayin, Beyrut. 2013

7-Muhammed Esed, Mekke'ye Giden Yol, İnsan Yayınları, İst.2000

8- Knud Holmboe, Çöle İnen Faşizm, terc. Zeynep Sevde Paksu, Etkileşim Yayınları, İst. 2007

9- Kadir Özköse, Muhammed Senûsî Hayatı, Eserleri, Hareketi, İnsan Yayınları, İstanbul, 2000

10-Dr. Nurettin Ceviz, Libya Vatan Şairi Ahmed Refik el-Mehdevi, Aktif Yayınları, Ankara, 2005

11-Yes'elünek, Prof. Dr Ahmed Şerbasi, Türkçeye terc. Sorularla İslam Fıkhı, Özgü Yayınları, İst.

12-Ebul Hasan en Nedvi, Rabbaniyye La Ruhbaniyye, Türkçeye çev. Gerçek Tasavvuf, terc. İsmet Ersöz, İslami Neşriyat Yayınevi, Konya, 1974

13-Yusuf Karadavi, İman Ve Hayat, çev. Abdülvehhab Öztürk, Nida Yayıncılık, İst. 2013

14- Mustafa L. Bilge, Berka maddesi, İslam Ansiklopedisi, Cilt; 5, İfav Yayınları, İst.

15- Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, İslam Dergisi- 1984/Aralık Sayısı, s.18-20.

16- Haydar Bammat, Visages de'l İslâm(Fransızcadan çeviri; İslam'ın Çehresi, çev. Osman Fehmi Giritli) Sancak Yayınları, İst. 1975

17-Osman Arpaçukuru, Ömer Muhtar, İlke Yayıncılık, İst. 2016

18- http://t24.com.tr/haber/omer-muhtarin-oglu-turkiyeye-mutesekkir-bingazi-aa, 165423

19- https://www.maghrebvoices.com/a/Libya-Omar-AL-mokhtar/423017.html

20- http://www.lahaonline.com/articles/view/38195.htm

21-http://howiyapress.com/عمر-المختار-شيخ-المجاهدين-والشهدا

22-http://www.alukah.net/culture/0/56428/

23-https://www.islamstory.com

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

serkan çakır, 2019-01-24 12:05:46

selamün aleyküm Bu serinin tamamlanmasını ez canu dil arzu etmekteyim.osmanlıda esami adlı islami şahsiyetleri ihtiva eden eser gibi bu yazılarında biran evvel kitaplaşmasını arzu ediyor ve gençliğe faideli olacağı kanaatini besliyorum. bu yazıda dikkati çeken ve diğerlerinde de şu olmakta ömer muhtar gibi islam mücahidlerinde ortak özellik şu; hepsinde bi ruh kalitesi var davalarının ruh boyutu adeta nerdeyse yaptıklarını çepeçevre sarmış nebevi ahlak ameli istikamet Kur'an la olan irtibat bugün islam dünyasında kitleler üzerinde tesiri olan bu muhterem eşhasın adeta ruh dna sı bugün kü zilletimiz bu izzetli kaidelerden uzak kalmamızdan başka ne olabillir

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2

Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d

NURDAN VECİZELER-8

NURDAN VECİZELER-8

“Hakikaten mümin cennete layık ve kâfir cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” İzah: B

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

YIKILMAKTA OLAN ÜÇÜNCÜ MABET

Kimi Yahudiler mecazen veya sembolik anlamda İsrail’e Süleyman Tapınağı makamında üçüncü

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

SULTAN 2. BAYEZİD (1481-1512)

1448’de Dimetoka’da doğdu. Fâtih Sultan Mehmed’in Gülbahar Hâtun’dan doğan büyük oğl

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR

Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

AKSA TUFANI’NIN İSTİKBALDEKİ AKİSLERİ

De ki: " Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oy

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1

Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı

NURDAN VECİZELER-7

NURDAN VECİZELER-7

“İnkılab-ı hakikat olmaz. Nev'-i mutavassıtın silsilesi devam etmez. Tahavvül-ü esnaf, ink

"Her ümmet için Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O'nun adını ansınlar diye bir kurban kesme ibadeti koymuşuzdur. Hepinizin ilâhı bir tek ilâhtır. Onun için yalnız O'na teslim olan müslümanlar olun. Allah'a itaat e

Hacc:34

GÜNÜN HADİSİ

Berâe (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Müminlerden (özür sahibi olanlar dışında) (evlerinde) oturanlar ile Allah yolunda malları ve canları ile savaşanlar bir olamaz."

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI