
Seyh Fethullah Ayte efendi

Seyh Fethullah Ayte efendi

Seyh Fethullah Ayte efendi

Seyh Alaaddin Ohini

Ustad Bediuzzaman

Seyh Masuk Mutlu






Doğunun ilim ve irfan merkezlerinden bir amud-u nurani olan Nurşin medreselerinin Üstad Bediüzzaman'ın hayatında çok önemli bir yeri vardır. Biz bu irfan ocağının günümüz temsilcilerinden değerli âlim Şeyh Fethullah Ayte Efendi ile 17.02.2015 tarihinde görüştük. Fethullah Efendi, meşhur Şeyh Fethullah Verkanisi hazretlerinin torunu Şeyh Halid Efendi'nin oğludur. Dedesi Şeyh Alaaddin Ohini(v. 1949) de şarkın meşhur ilmi simalarındandır.
Muhterem hocamız Fehmi Türkmen Bey ile Seyda Fethullah Efendi'nin kahvaltı davetine icab ettik. Ardından kısa süreli bir görüşme gerçekleştirdik. Süre kısıtlıydı zira Seyda'nın uçağa yetişmesi gerekiyordu.
Sevecenliği, sıcaklığı, tevazu ve içtenliğiyle üzerimde tesir bırakan bu zata bir kere daha teşekkür eder, bu mülakatı daha başkalarının da takip etmesini Cenab-ı Hak'tan dilerim. Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org
-Dedeniz Şeyh Alaaddin Efendi'nin üstadla alakalı hatıralarından bizimle paylaşabilecekleriniz var mı efendim?
- Babamdan işittiğim bir hatıra var. Gerçi amcam Şeyh Asım da bundan bahsediyordu. Dedem şöyle anlatırmış, "Rus muharebesinde(Birinci Dünya Savaşı) 'Bu Rus Bitlis'e girer mi giremez mi' diye öğrenmek istedim. En yetkili kişi valiydi. Valiye gidip durumu sormak ve ona göre tedbir almak arzu ettim. Bu niyetle valiye gittim.
Vali dedi ki; "Yok, sıkıntı olmaz. Güç ve tedbirlerimiz yerinde, askerlerimiz fazladır. Ruslar mümkün değil Bitlis'e giremez. Rahat olun, endişeye gerek yok."
Valilikten çıktığımda baktım Molla Said yoldan geliyor. Ben çok sevindim. Çünkü 'Molla Said validen daha haberdardır. Hem araştırması çoktur, hem de maneviyattan haberi vardır. Onunla müzakere ederek Rus'un girip giremeyeceğini öğrenirim inşallah" dedim.
O da beni görünce çok sevindi ve hemen yanıma geldi, merhabalaştık. Meğer o da beni arıyormuş. Dedi ki;
-Ben de seni arıyordum. Sen nereden geliyorsun?
Dedim;
-Vali beyin yanından geliyorum.
-Hayırdır?
-Ben bu Ruslarla ilgili bir haber almak istedim. Acaba geliyor mu gelmiyor mu? Tedbirimiz ne olacak öğrenmek istedim.
-Vali ne dedi?
-Tedbirimiz iyidir, askerimiz fazladır, onlar buraya giremez' dedi.
Bunun üzerine Molla Said dedi ki;
-Valla hiç onları dinleme. Onlar bir şey bilmiyorlar. Üç- dört gün içinde Ruslar Bitlis'e girecek. Ben de seni arıyordum. Benim üstadımın(Şeyh Fethullah) çocukları, hanımları Rus askerlerinin çizmesi altında pişman olmasınlar. Ben bir başımayım, yanımda iki talebem var. Savaşırız; ya esir düşeriz, ya şehid oluruz, ya kurtuluruz. Bizim için hiç önemli değil. Acele Nurşin'e de haber sal. Nurşin'deki aileleri de alın, dağlık bir yere çekilin. Kesinlikle burada kalmayın."
Bunun üzerine ikinci gün Nurşin'den dağlık bir yere çekildik. Hakikaten 4. gün de Ruslar Bitlis'e girdi."
Bir de izninizle Nurşinli Şeyh Masum Efendinin oğlu Şeyh Maşuk'un bir hatırasını anlatayım.
-Estağfurullah, buyurun efendim..
-Amcam Şeyh Asım, Şeyh Maşuk'tan rivayet ediyordu. Şeyh Maşuk, Üstadı ziyaret için Isparta'ya gitmiş. Amcama bu ziyareti şöyle anlatmış; "Ben Isparta'daki evini buldum. Talebeleri kapıyı açtılar. Dedim ki; "Ben Üstadı ziyaret etmek istiyorum." Dediler ki; "çok hastadır, Kesinlikle ziyaretçi kabul etmiyor."
"Bakın ben Bitlis'ten buraya kadar geldim. İlla görmem gerekiyor."
"Valla mümkün değil" dediler.
"O zaman ben bir yazı yazayım, kendisine verin" dedim. Yazıyı yazdım, ismimi de altına kaydettim. "Selam ve hürmetlerimi söylersiniz" dedim.
Fakat oradan ayrılmadım. Biliyordum ki, haberi olsa beni hemen alacak. Biraz sonra talebeleri beni hemen içeri aldılar. Onlara kızmış; "Nurşin'den buraya gelen birisi var, siz nasıl almazsınız?"
İçeri girdim. O kadar sevindi ki..İki aileden de sağ olan, vefat etmiş olan herkesi teker sordu. Sonra dedi ki;
- Gel, talebelerimle aramda hakem ol.
-Hayırdır dedim.
Buyurdu ki; "Ben diyorum ki benim mezarım belli olmasın, bilinmesin. Talebelerim "belli olsun, bilinsin" diyorlar.
Ben de cevaben dedim ki;
-Estağfurullah, üstad ne diyorsa öyledir. Ama ben de talebeler gibi, belli olmasını isterim. Ta ki ziyaret edebilelim. Ama Üstadın emri neyse öyle olsun." O konuda öyle geçti.
Hatta Şeyh Asım diyordu ki; "Üstad vefat ettiği zaman, Urfa'ya gömüldü, mezarı belli idi. Şeyh Maşuk şaştı, kaldı. "Üstad 'belli olmayacak' diyordu, bu nasıl olur?' diyordu. Sonra İhtilalcilerce üstadın kabri kırılıp naaşı bir meçhule götürüldüğü zaman Şeyh Maşuk; "Tamam, Üstadın kerameti şimdi yerini buldu" dedi. Bu Şeyh Maşuk, Şeyh Masum Mutlu'nun oğlu..
-Şeyh Masum Efendi de merhum Molla Sadreddin Yüksel efendinin kayınpederi idi değil mi?
-Evet.. Şeyh Maşuk da onun büyük oğlu ve Şeyh Ahmed-i Haznevi'nin halifelerindendi. Mekke-i Mükerreme'de vefat etti, orada medfundur. Cenab-ı Hak onların himmet ve bereketlerini üzerimizden eksik etmesin. Onların hatırına bize lütfetsin. Onlar Allah'ın sevgili kullarıdır. Biz de az da olsa onları seviyoruz. İnşallah onlarla beraber oluruz. اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ (kişi ahirette sevdiğiyle beraber olur,hadis) Allah seni de muvaffak etsin inşallah..
Yorum yapmak için giriş yapın.
1 Yorumlar
selamün aleyküm Yazı için çok teşekkür ederiz.Bu gibi üstadımızın belki daha nice bilinmeyen ulema ve meşayıh arasında vuku bulmuş hatıratı nuraniyesi vardır cenabı haktan niyazımız odur ki bu gibi nurani ve gönle bir nesimi bahar nevinden hatıratı bize bulup yazan salih okur beye daha nicelerinide bulmayı ve bizlerin kalb ve ruhlarını tatlandırmayı zatına nasib etsin gayretleinin devamı ve sıhhatinin kemal ve devamını cenabı hakta n niyaz ederim binler selam ve dua ile