

Ders: Tarihçe-i Hayat(s: 462)
İzah: Prof. Dr. Şener Dilek
Not: 2014 Ekim ayında yapılan bu ders, Tarihçe-i Hayat'ta "Üstad gelenlerle ne konuşurdu?" başlıklı yazının tahlilidir.(Salih Okur)
*Çok ehemmiyetli İslami bir ölçü; Kur'an'ın nazarında kemiyet değil keyfiyet, sayı çokluğu değil manevi ağırlık, kıvam önemli. Şurada bir mimarlık fakültesi var. Buradan her yüz sene de bir Mimar Sinan çıksa, Allah bereket versin. O fakülte, maliyetini kurtarmıştır. Şurada bir Fen fakültesinden elli sene de bir Einstein çıksa, Allah bereket versin.
*Bizim hizmetimizde neticeyi düşünmek bize ait değil, bizim vazifemiz de değil. Bize düşen tebliğ. Tesir bize ait değil.
*Tebliğin bazı alt yapıları var. Peygamber Efendimiz; "Bilgi hazinemdir, ilim silahımdır" buyuruyor. Tebliğ noktasından, tenvir edenin nurani olması gerek. Boş teneke çok ses çıkartır. Bakın sünnetullah açısından şu çok önemli bir kanun; "insan kendisinde olmayanı veremez." Bir insandan 100 milyon dolar istiyorsun. Varsa verir, yoksa ne verecek? Maneviyat da öyledir. Sen hasbi, sen halis ve sen samimi değilsen, sen hulusiyete, saffet ve samimiyete medar bir şey veremezsin. Ağzın kuru olur. Söz, içinden çıkmaz. O söz kalbe düşmez. Havada kalır, uçar ve gider.
Onun için, Müslüman konuştuğunu yaşasa ve yaşadığını konuşsa, o Müslüman, yaşayan bir hakikat olur.
*İslam âleminin bugün, yarın ve kıyamete kadar üç önemli görevi var. Formüle edersek buna "Üç T" diyebiliriz.
1-Tebliğ
2-Temsil, İslamiyetin güzelliklerini fiilen hayatında göstermek
3-Talim; Eğitimdir.
Not: Bu konuda Şener beyin Risale-i Nur'da Derinleşme adlı eserinden(s: 170) "Tebliğ Donanımına Metodolojik Bakış" adlı yazısına bakılabilir.
*Tebliğde yapıp ettiklerini unutmak da çok önemli. Yoksa yapıp ettiklerini nefsine nispet edersen(şöyle konuştum, şuralara gittik gibi) belli bir merhaleden sonra hissiyat ve enaniyet sana erişebilir. Sonra bir noktaya gidebilirsin ki "ben olmasaydım, bu işler olmazdı" "burada ben varsam hizmet var, yoksam hizmet yok" gibi vartalara, tehlikelere düşebilirsin. Onun için, hasbi hizmet nedir? Yapacaksın, sonra da unutacaksın.
*Bazı Peygamberler gelmiş, onca sene tebliğ etmiş, ancak bir kişi kendisine iman etmiş. O bir kişi için Cenab-ı Hak bir peygamber göndermiş. Demek Cenab-ı Hak indinde hidayetten büyük devlet yok, hidayetten büyük nimet yok, hidayetten büyük servet yok.
*Hidayet ihsan-ı ekberdir. Yani Cenab-ı Hak bir kulunu ziyade severse, ona hidayet bahşeder. Hidayet ruhun cennetidir, firdevsi bir keyfiyettir, ebedi bir devlettir, sonsuz bir cennettir.
Not: Üstad, İşaratü'l İ'caz(s: 60)'da; "hidayet haddizâtında büyük bir nimettir ve vicdanî bir lezzettir, belki ruhun cennetidir" buyuruyor.(Salih Okur)
*Daha önceki devirlerde farz-ı kifaye olan tebliğ, bu asırda muzaaf(kat kat) farzdır.
*Tebliğ, cemiyetin kayyum değeridir, motorudur. Cemiyette tebliğ kesilirse, hepimiz belamızı buluruz. Onun için herkesin tebliğle vazifeli bulunduğu bir dairesi vardır. Mesela babadır, çoluk çocuğunu eğitecek. Amcadır, dayıdır, amirdir, memurdur, işadamıdır. Her muhitte, her mekânda, her zamanda tebliğ câridir.
*Polis, üstadın eline kelepçe vuruyor, karakola götürecek. Üstad bir daha o polisi belki hiç görmeyecek. Karakola veya zindana gidene kadar yolda o polise imanı anlatıyor. Bu fırsatı değerlendiriyor.
*Kadın bozulursa, aile gider. Aile giderse, nesiller çürür. Nesiller çürürse, cemiyet biter, nefesi kesilir.
*Üstad diyor; "Sedd-i Zülkarneyn'in tahribiyle, Ye'cüc ve Me'cüclerin dünyayı fesada vermesi gibi; şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) olan sedd-i Kur'anînin tezelzülüyle Ye'cüc ve Me'cüc'den daha müdhiş olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor. (Kastamonu Lahikası s. 149) bu anarşi, cemiyeti tehdit ediyor. Onun için bir anne babanın büyük sorumluluğu var. Bir anne baba çocuğunu parka, sinemaya götürdüğü kadar o çocuğunu takip etse, camiye götürse, durum düzelir.
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar