

Mâverdî'nin tevâzuuna, diyanetine, nefsi ile olan mücâhedesine delîl olmak üzere, kendisinden şöyle bir vak'a naklolunmaktadır:
Mâverdî, diyor ki: "Ben bey' (alım satım)mes'elelerine dâir bir kitap tasnif etmiş, fukahânın bu husustaki sözlerini kudretim dâhilinde toplamağa çalışmıştım. Kitabım, mühezzep, mükemmel bir hâle gelince, ben bununla az kalsın böbürlenecek idim. Kendimin bu mes'elelere herkesten ziyâde muttali' olduğumu tasavvura başlamıştım ki, iki köylü Arap yanıma gelip bana bey'a âit bir sual sormasınlar mı! Dört şartı mutazammın olmak üzere bâdiye'de yapmış oldukları bir alım satım muamelesi. Ben bunlardan hiçbirinin cevâbını bilemedim, yere bakarak fikre daldım, kendi hâlimle bunların hallerini ibretle düşünmeğe başladım. "Sen şu cemâatin reisi olduğun halde bizim bu suâlimize verecek cevâbın yok mu?" dediler. "Hayır yok dedim", "Yazık sana!" diyerek yanımdan ayrıldılar, sonra benim şakirtlerimden birçoklarının kendisine ilimce faik bulunduğu bir zâta gidip sordular, derhal lâzım olan cevâbı aldılar, memnun ve müteşekkir kaldılar, ilmini sena ederek çıkıp gittiler. Bu hal bana nefsimin tezellülünü, ucbümün tevâzua tahavvülünü îcâb edecek bir nasihat, bir ders-i ibret oldu."
Kaynak
Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, Cilt:1, Bilmen Yayınevi, İst. 1973
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar