





ALİ UÇAR'IN İBADET HASSASİYETİ
1997'de elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz kıymetli Ali Uçar Ağabeyin yakın dostu Abdülvahit Mutkan ağabey, onun ibadet hasiyetine dair şu hatırasını anlattı: 'Vefatından kısa bir zaman evvel Osmaniye'de Ali Uçar'ı ziyaret ettim. Sabahleyin kuşluk namazından sonra daha da namaza devam ettiğini görünce dedim ki: "Sen kaç rekat kılıyorsun şu duha namazını?' Gülümsedi. Dedi ki: 'Ben gençliğimde Almanya'da ve başka yerlerde konferanslar veriyordum. Bir zaman sonra o konferans bantlarından biri elime geçti. Baktım ki ben ayetleri tecvitsiz okuyorum. Bunun üzerine, namaz üzerime farz olduğu günden bu güne kadar olan namazlarımı tekrar kılıyorum, kaza ettim. Ama şimdi bitti Elhamdülillah.'
ALİ UÇAR'IN NURLARLA TANIŞMASI
Merhum Ali Uçar'ın nurlarla tanışmasına ilk olarak emekli Prof. Çetin Özek olmuş. Tabii bilmeden. Nasıl mı? A. Mutkan anlatıyor: 'Ali Uçar üniversiteyi bitirip, öğretmen olduğunda eline, o zaman asistan olan Çetin Özek'in Risale-i Nurlarla alakalı menfi görüşlerini serdettiği bir kitabı gelmiş. Kitap şimdi mebzul olarak bulunan örnekleri gibi, yüzeysel, taraflı, garezli, cımbızlı bir kitapmış. Ali Uçar bunu okumuş ve eserler hakkında menfi bir kanaate sahip olmuş. Daha sonra bir gün Batmanlı Mirza Demir abi ile konuşurlarken konu Risale-i Nurlara gelmiş. Mirza abi ona 'Eğer bu kitapta (Çetin Özek'in kitabı) yazılanların doğru olmadığını, sadece bir tarafını alıp tahrif ettiğini ispat edersem sen Risale-i Nurları okur musun?' diyor. Ali Uçar evet dedikten sonra 'peki aksi halde sen bu kitapları okumayı bırakır mısın?' Mirza Demir 'evet' deyince risaleler getiriliyor. Ve Çetin Özek'in kitabında üstadın ifadelerini başını sonunu nakletmeden, ibareleri kuşa çevirerek naklettiği ortaya çıkınca Ali Uçar eserleri alıyor ve sonuç malum..
SAVCININ İFTİRASI
Aşağı da nakledeceğimiz hatıra, garazkâr bir bakışın hakikatleri nasıl çarpıtabileceğine çok güzel bir misal..Abdülvahit Mutkan bey anlatıyor:
' 1971'de İzmir'de Bekir Berk abi de içlerinde bulunduğu 54 sanıklı İzmir sıkıyönetim mahkemesindeki nur davasında savcı Nureddin Soyer iddianamesine Bediüzzaman'ın Şualar adlı eserinden bir alıntı yapmıştı.
Alıntı aslında bir hadisti ve şöyle diyordu hadis:
اَفْضَلُ مَا قُلْتُ اَنَا وَالنَّبِيُّونَ مِنْ قَبْلِى لاَ اِلهَ اِلاَّ اللّٰهُ
(Ben ve benden evvel ki peygamberlerin en kıymetli sözü la ilahe illallahtır-) Savcı bu ibarenin bir hadis olduğunu söylememiş ve şöyle bir iddiada bulunmuştu: 'İşte Said-i Nursi şöyle diyor: 'Ben ve benden evvelki peygamberlerin en efdal kelamı.' Böylece peygamberliğini dava ediyor.' Hatta mahkeme reisi albay, bu saçma sapan iddia karşısında dayanamamış ve Nureddin Soyer'e kızmıştı.'
İSKİLİPLİ ATIF EFENDİ VE BEDİÜZZAMAN
Bediüzzaman hazretlerinin talebelerinden Mustafa Sungur ağabey, 1.06. 2003'te kendisini ziyaretimizde şu hatırayı anlatmıştı: 'Büyük Doğu' da neşredilen, İskilipli Atıf hoca' nın başına gelenleri anlatan yazıyı Üstad'a okuyordum. Bir ara baktım, Üstad gözlerini siliyordu.'
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar