KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİPTİR?
Kurban kesmek dinen zengin sayılan Müslümanlara vaciptir. Kurbanda zenginliğin ölçüsü ise şöyledir:
Kurban kesmek dinen zengin sayılan Müslümanlara vaciptir. Kurbanda zenginliğin ölçüsü ise şöyledir:
Zaruri ihtiyaçlarından fazla olarak elinde 85 gram altın veya 595 gram gümüş yahut bunların değerinde para ve mal bulunan kimse zengindir.
Zekâtta olduğu gibi kurban nisabı üzerinden bir sene gibi bir müddetin geçmesi şart değildir. Ayrıca koyun, keçi ve sığır gibi otlayan hayvanlar ve ticaret malları nisap miktarında hesaba dâhil edilir. Bu malların çoğalan ve artan cinsten olması da şart değildir. Mesela yirmi tane koyunu olan bir kişinin koyunlarının toplam tutarı altın ve gümüşteki nisap miktarını buluyorsa, bu insan zengin demektir. Yine elinde nisap miktarına ulaşan ticaret malı bulunan bir kimse de kurban hususunda zengin sayılır ve kurbanı keser.
Diğer taraftan oturduğu evden başka bir gayr-ı menkulü olan bir insan onun kira geliriyle aylık ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra elinde nisap miktarına ulaşan bir meblağ mevcut olursa ona da kurban kesmek vacip olur.
Bunun gibi, borçlu olan bir insan elindeki malını borcuna verdiği takdirde geriye nisap miktarı kadar bir meblağ kalabiliyorsa, buna da kurban kesmek icap eder. Hatta yazlık ve kışlık olarak iki takım elbisesinin dışında nisap miktarına ulaşabilecek başka elbiseleri olan kimse de bu hususta zengin sayılmaktadır. Bazı fıkıh kitaplarımızda şöyle bir hüküm de vardır:
Bir kimsenin kendi oturduğu evden başka bir evi olursa, onu ticaret veya kira için kullanmasa bile yine onun için kurban vacip demektir.
Kurban kesmesi vacip olan kimsenin Kurban Bayramından önce olduğu gibi, Kurban Bayramının 1., 2. ve 3. günleri içinde de nisap miktarına ulaşan bir mala sahip olması yeterlidir. Yâni, nisap miktarını tutan malın üzerinden bir yılın geçme şartı aranmaz. Meselâ Kurban Bayramının birinci günü ihtiyaçlarının dışında eline nisap miktarına ulaşan bir para geçen kimsenin kurban kesmesi vâciptir.
Zekâtta olduğu gibi, zarurî (aslî) ihtiyaçlar şunlardır:
Oturulan ev, evde kullanılan eşya, binek vasıtası, iş ve sanatta kullanılan malzeme ve âlet, kışlık ve yazlık elbise, bir aylık, başka bir görüşe göre bir senelik yiyecek ve içecek gibi erzak. İşte bunlardan fazla olarak elinde nisap miktarı kadar malı olan kimseye kurban kesmek vaciptir.
Ayrıca, "Kurbansız olur mu, kurban insanın sağlığına düşer" sözünün dinî bir dayanağı yoktur. Hatta insan zengin olsa da sağlıklı olmayıp hasta veya sakat olsa bile yine kurban kesmesi vaciptir. Diğer yönden kurbanın şartları arasında hiçbir yerde "sağlık" aranmaz. Yalnız kurban kesecek kimse, şu niyette bulunabilir:
"Ya Rabbi, aslında bize ihsan ettiğin bu kadar nimetin karşılığında kendimi sana kurban etmem gerekirdi, yalnız Sen insan kurban edilmesini haram kıldın. Benim yerime bu hayvanı kesiyorum."
Bu sözler kişinin hâlis niyetini ve ihlâsını gösterir.
Borç para alınarak kurban kesilmez. Şayet insan Kurban Bayramı günlerinde kurban kesebilecek bir zenginliğe ulaşırsa, ancak o zaman kurban kesmesi vacip olur.
"Mahalleden, komşulardan ayıp oluyor" diye borca girip kurban kesmek de doğru değildir. Çünkü Cenab-ı Hak, kula takatinin üstünde bir mükellefiyet yüklemez. Böyle bir düşünce ihlâsı da zedeler. Çünkü bu takdirde başkaları görsünler, onlara karşı ayıp olmasın diye kurban kesilmektedir ki, kulluk şuuruna aykırı düşer.
Fakat zengin olmamakla beraber kurbanlık bir hayvan alacak kadar parası olan kimse kurbanı alır, keser, etini de çoluk çocuğuyla birlikte yer. Bununla yine sevaba girer.
NASIL BİR KUSURU OLAN HAYVAN KURBAN EDİLMEZ?
Hali vakti yerinde olan her Müslüman Kurban Bayramında kurban keser. Allah için kan akıtır. Böylece Yaratıcısına olan yakınlığını arttırmış, bir fedakârlık numunesi daha vermiş olur. Kendisine verilen nimetlere bir şükran ifadesini kurbanla da yerine getirmiş sayılır.
Allah için verilen sadakaların malın en iyisinden olması gerekir. Çünkü nimetlerin gerçek Sahibi uğruna verilen hediyelerin, elde bulunanın en değerlisinden olması icap eder.
Kurban için kesilecek hayvan gösterişli, semiz ve kusurlardan uzak bulunmalıdır. Nitekim her ibadetin en mükemmelini ve en güzelini yapan Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.), Kurban Bayramında keseceği hayvanı da iyisinden seçerdi. Hz. Ebû Hüreyre bu durumu şöyle anlatır:
"Resulullah {a.s.m.) Kurban Bayramında kurban kesmek istediği zaman iri, semiz, çift boynuzlu alaca renkli, yumurtaları burkuluş iki adet koç satın alırdı. Bunlardan birisini Allah'ın birliğine ve Resulünün hak peygamber olduğuna şehadet eden ümmeti yerine, diğerini de kendisinin ve ehl-i beytinin kurbanı olarak keserdi."(1)
Kurban edilmesi caiz olmayan kusurlu hayvanlar pek çok hadis-i şerifte açıkça bildirilmiştir. Bu hadislerden çıkarılan hükümlere göre, ayıplarından dolayı kurban için kesilmesi caiz olmayan hayvanlar şunlardır:
Bir gözü veya iki gözü kör olan, kulaksız doğan veya daha sonra kulakları kesilmiş olan, dişlerinin çoğu düşmüş, sürüye yetişemeyecek, kesilecek yere yürüyemeyecek kadar hasta veya sakat olan, boynuzlarından birisi veya her ikisi kökünden kırılmış, kemiklerinin içinde iliği kalmamış derecede zayıf, kulağının veya kuyruğunun çoğu kesilmiş, meme uçları kopmuş, burnu, ayaklarından birisi kesik olan hayvanlar.
Fakat bazı kusurlar ve sakatlıklar vardır ki, bunlar kurbana mânî olmaz. Bu hayvanlar şunlardır:
Hayvanın doğuştan boynuzsuz veya boynuzunun biraz kırık olması, karnını doyurabilecek kadar topal bulunması, kulaklarının delinmiş, yarılmış veya uçlarından biraz kesilmiş ve sarkık bulunması, dişlerinin yarısından azının düşmüş olması.
Ayrıca tenasül uzvu bulunmayan, yumurtaları kırılarak veya çıkarılarak enenmiş hayvanın da kurban edilmesinde mahzur yoktur. Yukarıda meali geçen hadis-i şerife göre, Peygamberimiz buruk hayvanı kesmeyi tercih etmiştir. Âlimlerin ekserisi de böyle hayvanın kesilmesinin daha efdal olduğunu bildirmişler. Çünkü enenmiş hayvanın etinin diğerlerine göre daha lezzetli olduğu belirtilmektedir.(2)
Kurban olarak kesilmesine mâni olan ayıplardan birisi, hayvan satın alındıktan sonra meydana gelmişse; bu durumda şayet kurbanın sahibi zenginse yeniden bir hayvan daha alır, onu keser. Böyle ayıplı olan bir kurban fakir bir kimseye aitse, bu durumda hayvan ayıplı da olsa kesmesinde bir mahzur yoktur. Çünkü bu kimseye kurban kesmek zaten vacip değildir.
HİSSELİ KURBANDA TAKSİM USÛLÜ NASIL YAPILIR?
Sığır cinsinden olan hayvanları kurban için en fazla yedi kişi ortaklaşa kesebilir. Bu ortakların mutlaka yedi kişi olması şart değildir. İki kişi de kesebilir; üç dört veya beş kişi de kesebilir. Bu meselede dikkat edilmesi gereken en mühim husus, herhangi bir şekilde ortaklar arasında bir anlaşmazlığa meydan verilmemesidir. Hattâ bunun için, hayvan kesildikten sonra eti tartı yoluyla taksim edilmelidir. Tahminî olarak yapılan bir taksimatta birtakım rahatsızlıklar çıkabilir. Kesildikten sonra böyle olduğu gibi, hayvan satın alınırken de aynı şekilde ortakların kaç lirayla iştirak ettikleri de bilinmelidir. Meselâ 700 bin liraya alınan bir danaya yedi kişi ortak olmuşsa bunların 100'er bin lira vereceklerini bilmesi gerekir. Çünkü bir mal alınırken veya bir şeye ortak olunurken her ortağın kaç lirayla iştirak ettiği ve ortak olduğunu bilmesi lazımdır. Yoksa mesele askıda kalır, ortaklığın şartı yerine getirilmemiş sayılır.
Hayvan kesilip, kaç kilo eti çıktığı bilindikten sonra o günkü et fiyatına göre her ortağın he kadar para vereceğini tesbit etmek bazı mahzurlar teşkil edebilir. Bu durumu göz önüne alarak, her ortağın kaç lirayla hangi hayvana ortak olduğunu öğrenip parasını ödedikten sonra iştirak etmiş olmalı ve etini de hissesine göre almalıdır.
Dipnotlar
1-İbni Mâce, Edâha: 1.
2- Mecmaü'l- Enhür, 2:515.
Kaynak
Mehmed Paksu, İbadet Hayatımız, Nesil Basım Yayın
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MEHMED AKİF’İN AHLÂKI VE ŞAHSİYETİ
Sebîlürreşâd dergisinin sahibi ve Mehmed Âkif i en yakından tanımış bir kimse olan Eşref E
MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?
İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden
HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ
Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid
ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR
“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme
UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE
Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş
MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR
İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi
MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP
Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti
NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER
Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi
NASIL BİR MAARİF?
Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî
GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER
Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır
HİCRET VE HAREKET
Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ
- ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE
- HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN
- HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ
- YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU
- BİZ DE RAHATSIZIZ
- "BANA KUR’AN YETER!”
- MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ
- MEZHEPLERE TÂBİ OLMAYANLAR
- ‘KADİR GECESİ BİN AYDAN HAYIRLIDIR’ NE DEMEKTİR?
- İKİ PEYGAMBERİN DOĞUM GÜNLERİ
- “BİR ALLAHSIZA CEVAP”
- YEDİ YAŞIN ÖNEMİ
- DÜŞÜLEN MÜHİM BİR HATA
- YALANCININ MUMU
- BEN OLACAKTIM Kİİİİİ
- AĞIRLIĞINI DUYMAK
- SON ASIRDA TASAVVUFTA TECDİD YAPAN ÜÇ ŞAHSİYET
- KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİPTİR?
- KURBAN
- DİLİMİZE BİR ŞEY OLDU
- NERDE O ESKİ GÜNLER
- YALAN DOLAN SONRASI YAPILAN ASKERÎ DARBELER
- BAYRAMLA İLGİLİ SÜNNET VE ADABLAR
- BİR KOLERA SALGINI HATIRASI; NURİYE ABLA
- “GUSL-İ İÇTİMÂİ”
- İMANIN ÇİÇEĞİ RAMAZAN ORUCU
- EVLİYA
- BERAAT GECESİ İLE ALAKALI ÜÇ YANLIŞ MESELE
- ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANANLAR
O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir.
Mücadele,6
GÜNÜN HADİSİ
"Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler.
BUHARİ, KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...