BAYRAMDA NİÇİN AĞLADIM?

Bi’t tab hassas gönüllü olan adama her şey tesir eder; o hassasiyet onu daima ağlatır yahut güldürür. Daha beşikte iken ebeveynim Müslümanlık hissiyatını kalbime telkin etmeye başladı.


2015-07-15 07:49:46

Bi't tab hassas gönüllü olan adama her şey tesir eder; o hassasiyet onu daima ağlatır yahut güldürür.

Daha beşikte iken ebeveynim Müslümanlık hissiyatını kalbime telkin etmeye başladı. Sonra mektebe, medreseye gidince, oradaki üstadlarım, okuduğum kitaplar, mütalaa ettiğim kitaplar, yaşadığım muhit.. Hâsılı her şey bu hissiyatı takviye etti, İslam muhabbetini kalbime yerleştirdi.

Bu terbiyenin tesir, bu hissin saikasıyladır ki, ömrümün beşte bir kısmını İslam'a düşman bir memleket ordusunda(Rus Çarlığı) geçirdiğim halde, papazlar Hıristiyan askerleriyle birlikte muzafferiyet duaları yaptıkları bir zamanda, ben ve benim din ve ırktaşlarım "Allahümme mensurü'l İslam" dualarını tekrar eder dururduk.

Tarih, vukuatın tekerrüründen ibaret olduğu gibi, tâlih de mukadderatın tebeddülünden ibarettir. İşte talih beni bugün İstanbul'da bulunduruyor.

Bugün bayram. Müslümanların mukaddes bir günü Dâr'ül hilâfede bulunuyorum. Çocukluğumdan beri beslediğim emel bugün tahakkuk ediyor. Kaç yıldır ben bugünün iştiyakıyla mütehassis idim. Üç yüz milyon müslümanın merkez-i hilafeti olan İstanbul'da bir bayram namazı kılmak, benim için en büyük bir emel, en mütehassiri bulunduğum bir saadet idi.

Çocukluk zamanlarımda babamla beraber bayram namazlarına gidiyorduk. Şimalin karanlık ormanları içinde bulunan köyümüzün camiine girdiğimiz zaman, evimizin duvarında asılı bulunan Ayasofya Cami-i Şerifinin resmi gözümün önüne gelir, onun hayaliyle kendimden geçerdim. Bayram namazı nasıl kılınır diye tahassürümü babama söylerdim. O da;

-Ömrün olursa yavrum, belki bir zaman gelir de, İstanbul'a gider, görürsün" derdi.

Bugün hep o hatıralar canlanıyor, cananına kavuşan bir hasretzede süruruyla sermest bulunuyorum. Hava da ne kadar güzel. Ne latif bir cenub rüzgârı esiyor. Her taraf bayraklarla donatılmış. Nâbi'nin dediği gibi;

Ne kadar âlem-i devretse sipihr

Bulmaz İstanbul'a benzer bir şehr

Arkadaşlarımın birisiyle onun arzu ettiği bir camiye gidiyoruz. Kalbim pek heyecanlı. Hazret-i Halife'nin diyarında bulunuyorum. Merkez-i İslam olan İstanbul Câmilerine gidiyorum. Kim bilir ne yüksek sözler işiteceğim, ne heyecanlı mevizeler dinleyeceğim, ne münevver İslam simaları göreceğim.

Bu hislerle camiye girdim. Bir de ne göreyim, bütün cami askerlerle dolu. Askerden başka kimse yok. Bilâihtiyar sordum;

-Bu ne hal? Bu cami askerlere mi mahsus?

-Hayır efendim!

-Yoksa hep adamlarınız asker mi?

- Hayır efendim!

-Ne garip hal. Asker olmayanlarınız camiye gitmiyor mu?

-…..

Her ne ise tekbirler tekrar edildi. Nihayet yavaş yavaş hatvelerle minbere gelen sarıklı bir efendi, Müslümanların kim bilir kaçıncı defa olarak kılmakta oldukları bayram namazının niyetini ve ne surette kılınacağını tarif etti. Uyumuş olan ahali derhal kalktı.

Namaz kılındı birkaç söz hutbe okundu. Âmin dendi, oldu, bitti.

Sordum;

-Vaazu nasihatler, Müslümanları faaliyet ve saadete dâvetler, müessesât-ı hayriye ve evlâd-ı şühedaya iane toplamalar… Biz gelinceye kadar bunlar hep olmuş, bitmiş mi?

-Hayır efendim.

Câmiden çıktık. Odama avdet ediyorum. Zihnim şu suale cevap vermekle meşgul; acaba hangileri şeriat hâdimi? Her Cuma ve bayram namazında minber üzerinden saatlerce Kur'an'ın esrârını tebliğ ve telkin eden, dini nutuklar irâdıyla millete rehberlik eden, milyonlarca iâneler toplayarak etfâl-i müslimin için mektepler, medreseler te'sis eden Şimal millet-i mahkûmesi imamları mı? Yoksa şimdi metbuum olan şu imam efendi hazretleri mi?

Bu hal beni çok müteessir etti. Odama geldim. Kapıyı kapadım. Ağlamaya başladım. O gün akşama kadar İslam'ın garipliğine, Müslümanların inhitatına ağladım, ağladım, ağladım.

Şimal Müslümanlarından

Ataullah Bahaeddin

Not: Bu yazı Eşref Edip beyin çıkarıp, Merhum Mehmed Akif Ersoy'un başmuharrirliğini yaptığı Sebilürreşad mecmuasının 3 Ekim 1918 tarihli 372. Nüshasında neşredilmiş. Aynı derginin 375. Nüshasında da Mehmed Akif bey, yazının son cümlelerini serlevha yaptığı meşhur Umar mıydın şiirini neşretmiştir.

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

Hekim gözü ile Ramazan perhiz ayıdır. Bir çok hastalıklara karşı tıbbın tavsiye ettiği im

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

“Paris'in büyük hayat sıtmasına tutulduktan sonra(1) yapmaya hiç vakit bulamayacağım bir zi

YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

Fransız yazar Claude Farrare, Çanakkale’de bir köyde, 1900’şerin başında yaşadığı çok

BİZ DE RAHATSIZIZ

BİZ DE RAHATSIZIZ

Elinize bir kalem alsanız ve siyasette, ticarete, sanatta, eğitimde en fazla isim yapmış insanla

"BANA KUR’AN YETER!”

Bana Kur'an yeter!" cilerden beni sevdiğini söyleyen biri, kendisi Hadisleri kabul etmeyerek doğr

"Allah gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir."

Mü'min, 19

GÜNÜN HADİSİ

İSİM VE KÜNYE

"Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel yapın"

TARİHTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât E

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI