

Dünyada tek bir evlâdım, ciğer-pârem, istinâdgâh-ı refâh u maîşetim var: Mehmed Bey!.. Bunu hayâtım kadar, hattâ daha ziyâde severim. Onun ufak bir tebessümü bana dünyaları bağışlar! Evlâdımı gāyet azîz ve müreffeh büyütmüştüm;
nâz u naîm içinde beslemiştim. Çünkü tek bir evlâdım!..
Çünkü merhûm zevcimin, merhûm yüzbaşının yegâne mîrâs-ı hayâtı!..
Bu, bir gün bana gelmiş. Gözlerine baktım ki, "intikām" şerâreleri sıçrıyor! Dedi:
– Vâlidem, beni pek seversin; değil mi? Sana gāyet ağır ve belki sence mâlâ-yutâk bir teklîfde bulunacağım. Biliyorsun "Rumeli"… Âh!.. (Ağlamaya başladı.)!...
Maksadını derhâl anlamıştım! Vaktiyle sallarla Rumeli taraflarına geçerek oralarını feth u teshîr eden ecdâdının hûn-ı hamâsetinden bir katre kan damarlarında dolaşıyor!...
– Anladım, dedim, evlâdım maksadını! Ecdâdının vefâkâr evlâdı olduğunu isbât etmek istiyorsun!
– Allah râzî olsun vâlidem; müsâade buyurursanız, o kanımın bir damlası ile düşmanın katarât-ı hûnunu dökmek, nâmûs-ı İslâm yoluna ölmek istiyorum. Hem de "fedâî" olarak gideceğim! İleride öten bando: Ey gāzîler…… neşîdesi terennüm ediyor. Tedârik ettiğim yüz sekiz arkadaşımla beraber iki güne kadar da hareket edilecek. Bana şimdiden hakkını helâl et!...
– Rûhum! Nâfia Başkitâbeti'ni, oradan aldığın sekiz yüz guruş maâşı ne yapacaksın?
– Vâlideciğim! Değil kitâbet ve maâş, dünyâyı "nâmûs-ı dîn" nâmına ayaklar altına aldım. Benim maâşım topraklar altında, beyâbân u sahrâlarda yatan dindaşlarıma haklarını helâl ettirmektir!..
– Evlâdım; tek bir evlâdını, bu körpe kuzunu nasıl terk edebileceksin?
– Bunu terk etmeyeceğim. Bunu ve bu gibi ma'sûmîni düşmanın köpekleri ağzından kurtaracağım! Benim dimâğımda yalnız bir his var: İntikām-ı İslâm!... Eğer ben ölürsem, evlâdımı arslan olarak yetiştir, müslüman olarak terbiye et!...
* * *
Bu mâcerâdan sonra vardım, gözlerini öptüm ve dedim:
–Evlâdım! Rûhunu tedkīk ettim. Merhûm babanın aynı!... Bana sen mürâcaat etmezden evvel ben söyleyecektim. Fakat o rûh-ı hamâsetin senden galeyânını görmek isterdim. Çok şükür ki, bugün onu görebildim. Sana yerden göğe kadar
hakkım helâl olsun! Din yoluna gāzî değil, şehîd olmak şerefini kazanmanı arzu ederim. Sana pek büyük muhabbet ve şefkatim var. Yüzüne bakmaya kıyamıyorum. Fakat, âh evlâdım; din muhabbeti, vatan sevgisi –gücenme– her şeye galebe ediyor! Bütün vesâyânı îfâyı taahhüd ederim. Buna mukābil benim de bir teklîfim vardır: Allahını, dinini zinhar unutma!...
Balıkesir Yüzbaşı Haremi
Hadîce(rahmetullahi aleyh)
Sebilürreşad mecmuası
Cilt: 10, sayı, 235, sayfa: 15
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar