

Hayatı-Yaptıkları-Telifleri
Muhakkik imam, asrın zekîsi, muhaddis, fakih, kelam âlimi, araştırmacı, şeyhul islam, Şebbîr Ahmed Osmânî,
Babası, Hint-Dârü’l-Ulûm Diyobend’in kurucularından ve Muhammed Kâsım Nânotovî’nin arkadaşı olan Fazlurrahman el-Osmanî’dir. Üstad Enver Eşşerkuti’ye ait olan (Hayatül Osmani)adlı kitapta zikredildiğine göre, soyu Hz.Osman bin Affan’a dayanıyor.
Hindistan’da Bijnor beldesinde, 10 Muharrem 1888 M./1305 H. senesinde doğdu. Babası tarafından “Fazlullah” ismiyle adlandırıldı; ancak "Şebbîr Ahmed" ismiyle meşhur oldu. Bu hususu, Kur’ân-ı Kerîm tefsirinin sonunda şöyle açıklamıştır:
“Fakîr kul Fazlullah (Şebbîr Ahmed) ismiyle anılan Mevlânâ Fazl Rahman Osmanî’nin oğluyum. Babam bana Fazlullah ismini verdi ve şöyle derdi:
Bu Allah’ın fazlıdır, dilediğine verir.
Her hasetçiden, düşmanlar hoşlanmasa da…”
Rahimehullah, 7 yaşındayken mektebe katıldı –mektep Hind diyarında anaokulu gibidir– ve okuma hayatına Urduca kitaplarla başladı. Bu kitapları ve diğerlerini Hâfız Muhammed Azîm’le Diyobend’de okumaya başladı (1903 M / 1321 H yılında).
Sonra üstad El-Menşî Menzûr Ahmed’in yanında, Dârü’l-Ulûm Diyobend’de 1896 M / 1314 H yılında Farsça kitaplar okumaya başladı. Ardından, Farsça’daki son kitapları Şeyh Allâme Muhammed Yâsîn –rahimehullah–, büyük müftü Allâme Muhammed Şefî Kaddesallahu Rûhuh’un babası olan zattan okudu.
Daha sonra 1901 M / 1319 H yılında Arapça ve İslâmî ilimleri okumaya başladı ve asrın önde gelen Hint ulemâsına talebe oldu. Allâme-i Hind Şeyh Mahmûd Hasan, Şeyh Mevlânâ Gulâm Resûl el-Hezârevî, Şeyh Mevlânâ Muhammed Yâsîn eş-Şerkûtî ve diğerlerinden –Allah onlara rahmet eylesin– ilim tahsil etti.
Rahimehullah, bütün dinî konuları okudu ve ilimlerde temayüz etti. İslâmî ve Arapça ilimleri iyice öğrendi: Hadis, Tefsir, Fıkıh ve Usûlleri, Kelâm, Mantık, Felsefe, Astronomi, Meânî, Beyân, Nahiv, Sarf, Edebiyat ve diğerleri...
1907 M / 1325 H yılında birinci olarak Dârü’l-Ulûm Diyobend’den mezun oldu. Allah ona nadir bir zekâ, ince anlayış ve okumaya ciddiyet nasip etti. İlim talebesi iken bile mantık kitaplarını ve diğer bazı kitapları okutuyordu.
Şeyh Habîb er-Rahman el-Osmanî –rahimehullah– (o zamanın Dârü’l-Ulûm Diyobend müdürü), 1914 M / 1333 H senesindeki yıllık sunumda Allâme Şebîr Ahmed Osmanî –kaddesallahu ruhahu– hakkında şöyle demiştir:
“İlim talebesi iken dahi talebelere ders vermekte çok zaman harcamıştı. Çeşitli ilim dallarındaki birçok kitabı onun yanında okuyorlardı.”
Rahimehullah, Dârü’l-Ulûm Diyobend’den mezun olduktan sonra aynı yıl hoca oldu. Ancak birkaç ay sonra Delhi’deki Fethbûrî Medresesi’nin sahibi, Dârü’l-Ulûm Diyobend müdüründen bir hoca istedi. Müdür de medrese arkadaşı olan Şebîr Ahmed Osmanî’yi Delhi’ye hocaların başkanı olarak gönderdi. Bu medrese, Delhi’nin en büyük medreselerinden biriydi. Orada talebelere hadis ve diğer temel ilim kitaplarını okutmaya başladı.
Fakat Dârü’l-Ulûm Diyobend idaresi onun orada kalmasını uygun bulmadı. Bu nedenle Diyobend’e geri alındı. Orada çok sayıda talebe kendisinden istifade etti. Bu talebeler, bütün âlemden Dârü’l-Ulûm’a gelen kimselerdi.
1910 M / 1328 H ya da 1918 M / 1337 H yılında kutsal Hicaz bölgesine, hac farîzasını ifa etmek üzere Allah’ın tevfikiyle gitti. Bu yolculuk için evini ve malını sattı. İkinci kez 1925 M / 1344 H yılında Hind Ulemâ Cemiyeti tarafından nâfile hac için gönderildi. 1929 M / 1348 H yılında, asrın imamı Şeyh Muhammed Enver Keşmîrî –rahimehullah– ile birlikte Dâbîl (Hind) Üniversitesine intikal etti. Orada, Câmiu’s-Sahîh yazarı İmam Müslim bin Haccâc el-Kuşeyrî en-Nîsâbûrî’nin –rahimehullah– hadis kitabını ve El-Beydâvî’nin Kur’ân-ı Kerîm tefsiri gibi kıymetli kitapları okutmayı üstlendi.
1935 M / 1354 H yılında Diyobend’in reisi olarak geri döndü ve 1943 M / 1362 H yılına kadar görevini sürdürdü. Daha sonra tekrar birkaç ay Dâbîl Üniversitesi’nde görev yaptı. Ancak hastalıklarının artması nedeniyle yeniden Diyobend’e döndü.
Bu, onun okuma ve okutma hayatının sadece bir yönüdür. Ancak Allah onu bu dini sıkı tutmak ve muhafaza etmek için yaratmıştır. İslâm’ın yayılması ve doğru bilginin ulaştırılması sahasında, ayrıca kâfir Hindularla vaaz, irşad ve mücadele alanında büyük hizmetlerde bulunmuştur –Allah ona rahmet eylesin–. Hakkı tespit etme ve bâtılı çürütme konusunda delillerle konuşmada uzmandı. Yüce Allah onu tüm Müslümanlar adına hayırla mükâfatlandırsın.
Bu alanlarda çok büyük çabaları olmuştur. Zannımca Hind beldelerinden hiçbir belde yoktur ki orada onun Allah’a davet ve hakkın yayılmasına dair sesi çınlamış olmasın.
O, kelâmcı, İslâm filozofu, ilimlerin ve güzelliklerin dağıtıcısı, İmam, Hüccetü’l-İslâm Muhammed Kâsım el-Nânotovî’nin –Allah ona rahmet eylesin– düşünce ve ilmini ifade etmede özel bir yeteneğe sahipti. Ve ona ait bir çok karmaşık ilimleri yeterlilik sahibi olmayanların da erişimine açmada ve zihinlere yaklaştırmada bir işlev gördü.
-devam edecek-
Yazarı: Nur El-Beşir Bin Muhammed Nur Elhak
Fethu’l Mülhim, Cilt.1
Darul ulum Karaçi, 2006
Tercüme: Ahmet İz
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar