Fetvalar
Kadınların camiye vakit namazlarını kılmak için gelmeleri doğru mudur?
Fukaha arasında çok tartışılan konulardan biridir bu. Sebebi ise, değişen zaman ve buna paralel olarak değişen hayat şartları, giyim şekilleri vs. Aslında devri saadette kadınlar belki beş vakit namaz için, mescidi Nebiye geliyordu. Hatta kadınlarını camiye gelmekten men etmek isteyen erkeklere karşı Allah Rasulü (s.a.s.), Allahın yaratıkları olan şu kadınları, mescide gelmekten alıkoymayın (Buhari, Cuma 11; Müslim, Salat 36; Drimi, Salat, 57) emrini vermişti. Fakat burada önemli olan husus, şartların bu çizgide ayarlanmış olmasıdır. Yani öncelikle kadının giyimi ve peşi sıra mescide gelişgidişteki tavrı, onun fitne unsuru olmasını önleyecek istikametteydi. Ayrıca, mescidi Nebide bugün bizim camilerimizde olduğu gibi kadınlar için özel hazırlanmış mahfil gibi yerler yoktu. Mescid bütünüyle açıktı ve sadece bazı yerleri hurma lifleri ile kaplı idi.İşte bu mescidde kadınlar en arka saflarda namaza duruyor ve onlar mescidi terk etmeden, erkekler yerlerinden kımıldamıyordu. Zaten Nebiler Serveri erkek saflarının en hayırlısı en önde, en şerlisi de en arkada olandır. Kadın saflarının en hayırlısı en arkada, en şerlisi de en önde olanıdır (Ebu Davut, Salat, 97) buyurmuştu. Yani kısaca ifade edecek olursak, ister cami dışındaki genel hava, isterse cami içindeki şartlar kadının namaza gelmesi için fevkalade müsaitti. Fakat daha sonraları, Hz. Aişe validemiz hayatta iken, bu genel havada bazı değişiklikler oldu. Ne cami dışındaki şartlar, ne kadınların davranışları ve belki de cami içindeki durum, Allah Rasulü dönemindeki gibi değildi. Kadınların mescide gelmeleri başlıbaşına fitne olmaya başladı. Bu durumu gören Hz. Aişe validemiz ise şu sözleri söyler ki, bu en sahih hadis kitaplarında yer alır: Şayet Allah Rasulü bu dönemde olsaydı, kadınların mescide gelmelerine katiyen izin vermezdi. (Buhari, Salat, 79) Bu zaviyeden günümüze bakacak olursak; elbette kadınların camiye gelip beş vakit namaz veya cuma namazı kılmalarına prensip olarak kimse birşey diyemez. Zira Asr-ı Saadette bunun bizatihi Allah Rasulünün teşvikleri hatta emirleriyle uygulanmış şekli vardır. Fakat bugün onun geçerli olabilmesi için şartların en azından Asrı Saadet seviyesinde ayarlanmış olması gerekir. Şahsen ben, şu anda Türkiyede bu şartların olduğunu zannetmiyorum. İnşaallah yüzleri hakikat gamzeden, içleri duru ve berrak nesillerimiz zuhur edecek, onlar fersude anlayışları bir kenara iterek kılıkkıyafetten, zihniyete kadar toplum çapında ciddi bir değişime öncülük yapacak ve meleknümn bir cemaatle bu meseleyi de hayata geçireceklerdir.
Yorum yapın
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar