Cevaplar.Org

ESTETİK AMELİYAT, DÖVME VE ORGAN NAKLİ

Estetik ameliyat yaptırmak caiz midir? “Bugün estetik veya güzelleştirme ameliyatı” olarak bilinen operasyonlarla vücut üzerinde yapılan değiştirmeler daha çok burun, çene, göğüs ve yüzü hedef alır. Bu, ruh ve ahlâk güzelliğinden


2009-11-08 01:11:15

Estetik ameliyat yaptırmak caiz midir?

“Bugün estetik veya güzelleştirme ameliyatı” olarak bilinen operasyonlarla vücut üzerinde yapılan değiştirmeler daha çok burun, çene, göğüs ve yüzü hedef alır. Bu, ruh ve ahlâk güzelliğinden ziyade, şekil ve görünüşe önem veren maddeci anlayışın teşvik ettiği bir musibettir. İnsan kendisinde mevcut olan güzellik ve özelliklerle yetinmeli, yaratılışı değiştirecek şekilde daha da “cazipleştirme” düşüncesiyle vücudunu sun’î bir biçime sokmaya yeltenmemelidir.

Meseleye dinî açıdan bakıldığında üç husus karşımıza çıkar:

Birincisi: Bu işlem şeytânî bir vesveseden kaynaklanır. Nitekim Şeytan Hz. Âdem’e secde etmeyip Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılınca şöyle demeye başladı:

“Onlara muhakkak emredeceğim de Allah’ın yarattıklarını değiştirecekler... Kim Allah’ı bırakarak Şeytanı dost edinirse, şüphesiz, açıktan açığa büyük bir ziyana düşmüş demektir.”

İslâm’dan önceki Araplar şeytanın bu vesvesesine kulak vererek, ciltlerini maviye boyarlar, putları adına çocuklarının başında bir miktar saç bırakırlardı.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) de birtakım işlemlerde vücutta değişikliklere yönelik hareketleri tasvip etmemiştir. Buharî ve Müslim’de rivayet edilen hadislerde, güzellik için vücuda dövme yapanın, yaptıranın, dişlerini yontarak inceltip seyrekleştirenlerin, kaşlarının kıllarını yolarak inceltenlerin, peruk takanların, Allah’ın yarattığını değiştirenlerin İlâhî rahmetten uzak oldukları haber verir.

Gerek bu işlemleri yapan ve yaptıranlar, gerekse bugünkü şekliyle yüz ve diğer organlarda estetik ameliyata başvuranlar, Allah tarafından kendilerine verilen şekil ve güzelliği kabul etmiyor, kadere itiraz ediyor ve İlâhî sanatı beğenmiyorlar.

İşte hiçbir mazeret ve ciddi, sıhhî bir sebep yokken, sırf güzellik düşüncesiyle estetik ameliyatı yaptırmak meşru görülmüyor.

Meşru görülmemesine sebep olan ikinci husus: Bedene eziyet verip, azap ve ıstıraba sokmasıdır. Eskiden olduğu gibi dövme yaptıranlar, dişlerini inceltip seyrekleştirenler; şimdilerde de estetik ameliyat yaptıranlar vücutlarını eziyet ve tehlikeye sokmakta, Allah tarafından kendilerine emanet olarak verilen bedene eziyet etmektedir.

Ameliyatta bıçağın altına yatan, narkoz verilerek uyuşturulan insan büyük ölçüde tehlikeyle yüz yüze gelmektedir. Hâlbuki Cenâb-ı Hak “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” buyurarak bu çeşit işleri yasaklıyor.

Üçüncü husus: Bu ameliyatın çok pahalıya yapılmış olmasından dolayı büyük bir israfa yol açmasıdır. Üstelik bu israf, bir hakikat ve öz için değil, görünüş ve şekil için yapılıyor. Bugün birçok insan kronik hastalıklardan kurtulmak için para temin edip ameliyat olamazken, sırf vücudu güzelleştirmek için estetik ameliyat olanlar çok büyük rakamlarla para harcıyorlar. İsraf ise bilindiği gibi, haramdır.

Ancak meşru ve mâkul bir mazeret varsa mesele farklılık arz eder. Meselâ doğuma dayalı olarak “tavşan dudak” denilen yarık dudaklı doğanlar veya benzeri bedenî bir kusuru olanlar istisna grubuna giriyor.

Yangın, trafik kazası veya benzeri bir kaza sonunda bedeninde bir kusur olanlar da aynı şekilde değerlendiriliyor. Yani böyle bir kusuru olan kimse, toplum içinde psikolojik bir sıkıntı çekiyor, aşağılık duygusuna kapılıyor, şahsiyeti rencide oluyor; bu hali kendisini hakir ve çirkin gösteriyorsa; böyle bir ârızanın giderilmesi bir çeşit tedavi mahiyetini taşır. Dolayısıyla bu ameliyatta bir sakınca yoktur. Çünkü Allah dinde bizim için bir zorluk kılmamıştır.

Yukarıda mealini verdiğimiz hadisteki “güzellik için” kaydı meseleye açıklık getiriyor. Yani estetik ameliyat ve vücuttaki değişiklikler önemli bir kusur ve arızayı gidermek niyeti ile değil de, güzelleşme kastıyla yapılırsa haram olur; bir zararı ve çirkinliği gidermek niyetiyle normal hale getirmek için yapılırsa caiz olur.

Vücuda dövme yaptırmak doğru mudur?

İslâm dövme yaptırmayı yasaklamış, haram saymıştır. Çünkü bunda Cenâb-ı Hakkın yarattığı vücut üzerinde bir değişiklik yapılmış olmaktadır. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) de bunları yaptıranın İlâhî rahmete liyakatini kaybettiklerini bildirmiştir.

Cahiliye devrinden beri Araplar vücutlarının çeşitli yerlerine dövme yapa gelmişlerdir. Bugün bu âdet özellikle Doğu vilayetlerimizde yer yer sürdürülüyor. Avrupa ve Amerika’da bazı gençler bunu bir “süs” şeklinde yaparken, yurdumuzda da birtakım havâî gençler onları taklit ediyorlar.

Cahiliye Arapları dövmeyi süslenmek için yaparlarken; dövme ile bedenlerine çeşitli şekil ve sûretler yaparak bununla mafsallarının güç kazandığına inanırlardı. Bugün ise bu tamamen bir özentiden öteye geçmiyor.

Dövme, bilinen şekliyle şöyle yapılıyor: Vücut, iğne ve benzeri âletlerle kan akacak şekilde yaralanıyor. Sonra aynı yere iç yağı ve bazı maddeler konarak yara iyileşmeye terk ediliyor. Sonunda deri altında koyu yeşil bir şekil meydana geliyor.

Âlûsî, Kitabü’l-İrb isimli eserinde dövmeyi bâtıl ve çirkin bir âdet olarak vasıflandırıyor. Zaten İslâm da bunun için yasaklamış, haram saymıştır. Çünkü bunda Cenâb-ı Hakkın yarattığı vücut üzerinde bir değişiklik yapılmış olmaktadır.

Buharî ve Müslim’de rivayet edilen hadislerde de Peygamber Efendimiz (a.s.m.) dövme yapmayı ve yaptırmayı yasaklamış, bunları yaptıranın İlâhî rahmete liyakatini kaybettiklerini bil-dirmiştir.

Bilmeden dövmeyi yaptıran insan nasıl hareket edecektir? Bundaki hüküm dövmeyi yaparken kullanılan maddeye göre değişir. Şayet bu maddeler dinen necis sayılanların arasında bulunuyorsa, dövme de o hükme girer. Şayet temizse, o da temizdir.

Bunda yapılacak şey, şayet ufak bir müdahale veya ameliyatla hallediliyorsa giderilmeye çalışılır. Şayet giderilemiyor, buna da imkân yoksa hali üzerine bırakılır. Çünkü Cenâb-ı Hak kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemez, onun üstesinden gelemeyeceği, yapamayacağı şeyleri istemez.

Abdeste ve gusle mâni olup olmadığına gelince; bir defa dövme derinin altındadır. Yani dış derinin altında yer alıyor. Abdest ve gusülde ise derinin altını değil, üstünü yıkamak farzdır. Dövme de derinin altında kaldığına göre, onun bedenin herhangi bir yerinde bulunması abdeste ve gusle mâni olmaz. Üzerinin yıkanmasıyla abdest ve gusül sahih olur. Bilmeden böyle bir günahı işlemiş olan kimse de Allah’tan mağfiret diler, tevbe istiğfar eder.

Mehmed PAKSU

Kadın İlmihali

Nesil Basım Yayın

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

Hekim gözü ile Ramazan perhiz ayıdır. Bir çok hastalıklara karşı tıbbın tavsiye ettiği im

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

“Paris'in büyük hayat sıtmasına tutulduktan sonra(1) yapmaya hiç vakit bulamayacağım bir zi

YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

Fransız yazar Claude Farrare, Çanakkale’de bir köyde, 1900’şerin başında yaşadığı çok

BİZ DE RAHATSIZIZ

BİZ DE RAHATSIZIZ

Elinize bir kalem alsanız ve siyasette, ticarete, sanatta, eğitimde en fazla isim yapmış insanla

"BANA KUR’AN YETER!”

Bana Kur'an yeter!" cilerden beni sevdiğini söyleyen biri, kendisi Hadisleri kabul etmeyerek doğr

MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ

MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ

Kur’an-ı Kerim, Arapça olarak indiğinden Kur’an’da geçen her kelimenin o günkü manaları

O gün ne mal fayda verir, ne de evlat. Ancak Allah'a selim bir kalb ile gelenler (fayda görürler.)

Şuara, 88-89

GÜNÜN HADİSİ

"Kelimetan hafifetan alellisan. Sakiyleten filmizan. Habiybetan ilerrahman: Subhanellahi ve bi hamdihi, subhanellahi'l-azim."

"İki kelime vardır ki, dile hafif, mizanda ağırdırlar: Sübhanellahi ve bi hamdihi, sübhanellahi'l-azim." (Buhari, Deavat: 11/175)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI