“BİÇARE GENÇLER”

Üstad Bediüzzaman Said Nursi, bir yazısının başında, aslında güçlü kuvvetli olan gençleri “biçare gençler” diye nitelendiriyor. Gerçekten de gençler meyveli bir ağacın gövdesi gibidir


İbrahim Köse

ibrahimkose60@gmail.com

2014-01-07 16:35:07

Üstad Bediüzzaman Said Nursi, bir yazısının başında, aslında güçlü kuvvetli olan gençleri "biçare gençler" diye nitelendiriyor.

Gerçekten de gençler meyveli bir ağacın gövdesi gibidir. Görünüşte, hele hele bir kış günü ağaca baktığımızda; kaba, iri, uzun bir ağaç gövdesinden başka bir şey göremeyiz. İşte gençler de böyledir. Bu ahirzaman kışı ve maneviyatsızlık taunu zamanında bazı gençler sırf bir odun gövdesi gibi görünüyorlar.

Gerçekten de böyle bir ağaca bakınca elbette ki ağacın en güçlü yeri olan gövdesi göze çarpar. Fakat gel gör ki ağacın en değerli yeri gövdesi değildir. Eğer gövdesi ise elbette ki o ağaç yakılacak odun kütüğünden başka bir şey değildir.

Ağacın en değerli kısmı meyvesidir. Gençlerin de en değerli yönü meyveleri olmalıdır. Yani gençler gençliklerinde çalışarak gelecekte kendi çiçeklerini açmalı, kendi meyvelerini vermeli ve kendi çekirdeklerini oluşturmalıdır. Yoksa iri yarı yakışıklı fiziki bedenleri bir odun tomruğundan başka neye yarar ki!

Ne yapmalı gençler?

Önce görmekte oldukları eğitim ve öğretimin hakkını vererek, değerini bilerek ders çalışıp başarılı olmalı.

Sonra mutlaka bir iki hatta üç yabancı dile merak salarak kendi çabalarıyla onları öğrenme çalışmalı.

Her zaman kitap okumalı.

Bulundukları, yaşadıkları eve, kuruma yardımcı olmalı.

Arda kalan zamanlarında müspet bir sanatla, (müzik aleti çalma, spor yapma) ilgilenmeli veya gezilere katılmalı.

İşte bu çalışmaları yapmayan gençler, sadece kuru odundan bir gövde gibi hep kışta yaşayan; yaprağı, çiçeği, meyvesi olmayan ağaca benzer.

Bir de işin kök yönü vardır. Ağaç sırf gövdeden ibaret değildir. Ağacı asıl besleyen kökleridir. İşte gençleri de asıl yetiştiren ve canlı tutan atası ve ecdadıdır, tarihidir. Kendi soyundan ve kimliğinden, babasının işinden ve mesleğinden habersiz yaşayan ve yaşamak isteyen gençlerin köksüz ağaçtan farkı nedir ki? Babasının dükkânına gitmeği zül sayan, eve bir ekmek almayı ve evdeki bir çöpü dökmeyi kendi işi gibi görmeyen çocuklar ve gençler işte böyle gençlerdir. Sorumsuz gençlerdir.

Bu gençler evlenmek isteyince kimse bunlara kız vermez. Kızları kimse oğluna almaz. Fakat oğlanlar kendi gibi bir kız; kızlar kendi gibi bir oğlan bulup evlenirler. Ancak bu defa bu kişiler iş arar, ama iş bulamazlar. Bir iki de çocukları olur. İş bulamayınca kendisini tanımayan bir muhite, gurbete giderler. Bu defa kendileri de çocukları da kimsesiz kalır. Sıkıntılar baş gösterir, zorluklar olur. Sonra ayrılırlar. Çocuk anne ile beraberse anne, çocuk baba ile beraberse baba perişan olur. Diğeri de mutlu olamaz tabii. Eğer çocuk yetiştirme yurduna verilirse hepsi perişan olur. Ancak bu durumların hepsinde asıl perişan olan çocuklardır elbette.

Bu zamanımızda böyle o kadar çok sorumsuz genç vardır ki yüzlerine baksan seni dövecek sanırsın.. Belki de döverler. Vücutlarına baksan dümdüz, iri yarı, yakışıklı ağaç gövdesi gibi; fakat kökten, çiçek, meyveden yoksun ağaç gövdesi gibi. Zavallı gençler! Çaresiz, "Biçare gençler!"

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

BAŞKA GÖRÜNDÜ

BAŞKA GÖRÜNDÜ

Bir gün bir göletin arkasında bir vadinin yamacında oturmuş karşı yamaçtaki ağaçları seyr

DİZ ÜSTÜ OTURMAK

DİZ ÜSTÜ OTURMAK

Bundan elli yıl önce köyde otururduk. Ekmeğimizi annem tandırda pişirirdi. Önce diz üstü

EDEPSİZLİĞİN ADI ERGENLİK

EDEPSİZLİĞİN ADI ERGENLİK

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla... Hacı hacıyla Mekke’de, derviş dervişle tekkede, e

ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİN RABBİYLE DİYALOĞU

ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİN RABBİYLE DİYALOĞU

Anne karnındaki bir bebeğin ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı

SİGARALI GENÇ VE BEN

SİGARALI GENÇ VE BEN

Yolcu minibüsünün içindeyim. Çarşıdan Fakülteye gidiyorum. Bir durakta kahvehaneden çıkan

EY HER YERDEN GÖRÜNEN VE HER YERDEN GÖREN! SENİ İSTİYORUM!

EY HER YERDEN GÖRÜNEN VE HER YERDEN GÖREN! SENİ İSTİYORUM!

Namaz için kalkmıştım. Kıyamda durdum, kâinatı kıyamda gördüm. Rükûa vardım, kâinatı

YOLA ÇIKMAK

YOLA ÇIKMAK

Biraz sonra yola çıkacağız. On bin metre yükseklikten, üç bin kilometre yol kat edeceğiz. Bu

KAPTANLIK KOLAY BİR ŞEY DEĞİLDİR

KAPTANLIK KOLAY BİR ŞEY DEĞİLDİR

Stuttgart Hava Limanı’nın alt katında bütün dinler için ayrılan ibadethanede namaz kılarke

ARABAYI UNUTTUM

ARABAYI UNUTTUM

Unutmak çok kötü bir şeydir. Bu gün çarşıdan gelirken bir yerde arabayı park edip bir iki

İŞTE KOLAY KÂRDA ÇOK

İŞTE KOLAY KÂRDA ÇOK

İşte cemaatle namaz kılma hareketi, kaptanı imam olan mescit botuna binerek en emin arkadaşlarl

GÖKÇEADA DEPREMİ

GÖKÇEADA DEPREMİ

Belirtilen tarihte bütün Ege’de ve dolayısıyla Tavşanlı’da çok şiddetli bir deprem oldu.

Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.

Necm,28

GÜNÜN HADİSİ

Îmân altmış kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir.

BUHARİ,KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, EBU HUREYRE(r.a.)'dan

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Baki Vefat Etti(7 Kasım 1600) *Molla Câmi Hz.nin Vefatı(9 Kasım 1496) *Atatürk'ün Ölümü(10 Kasım 1938)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI