Cevaplar.Org

GÜLÜMSEYİN

Karşılaştığınız kişiye tebessüm etmeniz sadaka hükmündedir ve karşılığında ecir kazanırsınız. Müslümanlar karşılaştıkları zaman yüzlerinden gülümsemeyi eksik etmezlerse, elbette bu aralarında sevginin oluşmasına katkıda bulunur. Evet, gülümseme kısa sürer, ancak; etkisi belki bir ömür devam eder.


Mehmet Akıncı

mehmed.akinci@gmail.com

2012-09-30 19:55:13

Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) şöyle buyurur: "Kardeşine tebessüm etmen sadaka mesabesindedir"(1)

Karşılaştığınız kişiye tebessüm etmeniz sadaka hükmündedir ve karşılığında ecir kazanırsınız. Müslümanlar karşılaştıkları zaman yüzlerinden gülümsemeyi eksik etmezlerse, elbette bu aralarında sevginin oluşmasına katkıda bulunur. Evet, gülümseme kısa sürer, ancak; etkisi belki bir ömür devam eder.

Güleryüz ve iltifat sevdiğiniz kişiyi mutlu eder. Cerir bin Abdullah (radiyallahu anh) ın rivayetinde belirtildiği gibi Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) ın ahlakı da bu şekilde idi: "Müslüman oluşumdan bu yana Allah Resûlü isteğimi geri çevirmedi ve her gördüğünde bana tebessüm etti."(2)

Gülümseme kişinin ruhundaki kıpırdanışların açığa vurulmuş halidir. Yüze tatlılık verir, gönüllere doğrudan hitap eder. Yüz ifadeleri dil ifadelerinden daha etkilidir. Gülümseyen kimse tebessümüyle adeta şöyle der: "Seni seviyorum, seninle görüşmek bana mutluluk veriyor. Görüşmemizden çok memnunum."

Abdullah bin Amr bin Âs, Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) onu her gördüğünde kendisine tebessüm ettiğinden Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) ın onu diğer sahabelerden daha çok sevdiği zannına kapılır. Abdullah bin Amr bin Âs, Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) ın meclisinde iken zaman zaman göz göze gelirler ve bundan mutluluk duyar. Bir gün bu büyük sahabe bu durumu Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) a sorarak bunu kesin bir şekilde öğrenmek ister ve aralarında şöyle bir konuşma geçer: 

- Ey Allah'ın Resûlü! En çok kimi seversin?

- Ebu Bekir.

- Sonra kimi seversin?

- Âişe.

- Erkeklerden?

- Ömer.

Amr şöyle der: "Bir sonraki söyleyeceği kişinin sürekli ben olacağımı umut ettim. Sonra kimi sevdiğini sordum. Bazı sahâbelerin isimlerini saydı. Keşke hiç sormasaydım."

Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) ın bakışları ve kelamı bu sahabenin kalbini esir almıştı; öyle ki Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) ın en çok kendisini sevdiği zannına kapıldı.

Bazı kimseler insanlara surat asmanın, sert bir şekilde bakmanın kendilerini asil ve vakarlı göstereceğini düşünür. Hakikatte ise bu, vakarlı olup Allah (sübhanehû ve teâlâ) nın yasakları çiğnendiğinde O'nun için kızmak ile, insanlarla olan muamelelerinde onlara surat asmanın arasındaki farkı görememekten kaynaklanır. 

Gülümsemenin gücü düşündüğünüzden çok daha fazladır. Adeta bir sihir gibi kalplerin kapılarını aralar. Sevdiklerinizi size bağlar.

Bazen sokakta yürürken ateşli bir tartışmaya dönüşeceğine kesin gözüyle baktığımız konuşmalara şahit oluruz. Ancak bir süre sonra taraflardan birinin gülümsemesiyle henüz başlamadan büyük bir tartışmanın önüne geçilmiş olduğunu anlarız.

Bu bağlamda Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) şöyle buyurur: "Mallarınızı tüm insanlara dağıtmak isteseniz, buna gücünüz yetmez. Ancak onlara güler yüz gösterip, hüsnü muamelede bulunabilirsiniz."(3)

Hâtem et-Tâî misafirleriyle olan ilişkisini şöyle dile getirir:

Daha ayağını basmadan misafirime gülümserim,

Ayağımın altındaki çorak toprak yeşeriverir.

Misafirlere yedirip içirmek ikram sayılmaz,

Yüzün gülümsüyorsa işte ikram odur.

Elbette gülümsemeden maksat, yalnızca yüzdeki şu bilinen ifade şekli değildir. Gülümsemek denince gönlün derinliklerinde duyulan sevincin yüzdeki yansıması akla gelmelidir.

Ebu Zerr (radiyallahu anh) Allah Resûlü (aleyhisselâtü vesselâm) ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Bu yalnızca kardeşine güler yüz göstermek olsa bile hiçbir iyiliği küçük görme."(4)

İslam şairi Muhammed İkbal müslümanı vasıflarken şöyle der:

Müslüman yıldız gibi

Her durumda tebessümüyle etrafına ışık saçar.

Peki, içinizden gülümsemek gelmiyorsa ne yapmalısınız? Öncelikle her şeye rağmen kendinizi gülümsemeye zorlayın. Sonra neşeliymiş gibi davranın. Bir süre sonra gerçekten gülümsediğinize şahit olacaksınız.

Psikolog William James bu hususa şu sözleriyle açıklık getirir: "Fiziksel tepkimelerin, duyguların akabinde oluştuğu düşünülür. Gerçekte ise tepkimeler ve duygular at başı gider ve aynı sebepten kaynaklanır. Kendi isteğimizle gerçekleştirdiğimiz fiziksel tepkimelere hâkim olduğumuz gibi, dolaylı olarak duygularımıza da hâkim olmamız mümkündür."

Bu durumda yapılması gereken, gülümsemeyi sağlayacak neşeyi içimizde hissetmesek de gerçekten neşeliymiş gibi davranmak olacaktır.

Aynı şekilde sizi rahatsız eden bir durumla karşılaştığınızda yahut içinizde bir sıkıntı hissettiğinizde, evinizden çıkmadan bir süre durup Allah (sübhanehû ve teâlâ) nın size bahşetmiş olduğu neşe ve sevinç kaynağı olan nimetleri düşünün. İçinizin yüzünüze yansıyan bir neşe ile dolduğunu hissedeceksiniz.

Evinizden ayrılırken, başınızı yukarı kaldırıp ciğerlerinizi temiz havayla doldurun; karşılaştığınız arkadaşlarınıza tebessüm ederek selam verin.

Şair Ebû Mâzî şöyle der:

"Semanın keyifsiz, suratı asık" dedi.

"Gülümse, neşesi yerine gelir" dedim.

"Sabâ rüzgarı çekti gitti" dedi.

"Gülümse! Kederlenmek çare değil" dedim.

"Susuzluktan ölümün eşiğine gelen yolcu,

Yahut kana susamış keskin bir kılıç gibi,

Halk alışverişte birbirini yiyor" dedi.

"Gülümse! Her defasında sen kazanan taraf olamazsın.

Gülümsersen belki…Günah işleyen başkası olur da,

Günahkar senmişsin gibi korku içinde gecelemek olur mu?" dedim.

"Etrafımı düşmanlar sarmış, seslerini duyuyorum.

Yine de yürümeye devam edeyim mi?" dedi.

"Gülümse! Onlardan daha değerli olmasan,

Canlarını ortaya koyup peşine düşmezlerdi" dedim.

"Kış kendini göstermeye başladı,

Giysilerim eski ve yamalı.

Dostlarıma borçluyum.

Ancak meteliğim yok" dedi.

"Gülümse! Daha ölmedin ya! Hiç dostsuz da değilsin" dedim.

"Geceler kan kusturuyor" dedi.

"Kan kussan da gülümse!

Olur ki biri seni mırıldanırken görür de,

Tasalanmayı bir kenara bırakır, o da bir şeyler mırıldanmaya başlar.

Bir liranın yokluğu mu, Yoksa yaşam sevincini kaybetmen mi daha ağırdır?

Dostum! Gülümsemekle yüzüne zarar gelmez.

Gülümse! Yıldızlar zifiri karanlık olsa bile gülümser;

Bunun için onları severiz ya." dedim.

Tebessümün bir bedeli yoktur. Ancak hayrı da çoktur. Alanı zengin eder. Vereni de fakirleştirmez. Saniyelik iştir. Ancak etkisi bir ömür sürer.

Güler yüz evde huzur yayar, işte hoş bir izlenim bırakır. Gülümsemek, dostluk sözleşmesine atılan imzadır. Bitkinlere istirahat, ümitsizlere, bir ışıktır. Ve dertliler için en güzel sabır göstergesidir. Buna rağmen o ne çarşı pazarda satılır, ne değişilir ne de kiralanır. Işık huzmeleri gibi etrafa saçılmadıkça ondan bir netice alınamaz. O halde başkalarının sizi sevmesini istiyorsanız, daima gülümseyin.

Dipnotlar:

1-Sünen-i Tirmizi: 7/2083

2-Sahih-i Buhârî: 11/3035

3-Mecmau-z Zevâid ve Menbau-l Fevîad: 7/20

4-Sahih-i Müslim: 4/144

Müellif: D. Macit Ramazan

Mütercim: Mehmed Akıncı/cevaplar.org

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

BAŞKA GÖRÜNDÜ

BAŞKA GÖRÜNDÜ

Bir gün bir göletin arkasında bir vadinin yamacında oturmuş karşı yamaçtaki ağaçları seyr

DİZ ÜSTÜ OTURMAK

DİZ ÜSTÜ OTURMAK

Bundan elli yıl önce köyde otururduk. Ekmeğimizi annem tandırda pişirirdi. Önce diz üstü

EDEPSİZLİĞİN ADI ERGENLİK

EDEPSİZLİĞİN ADI ERGENLİK

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla... Hacı hacıyla Mekke’de, derviş dervişle tekkede, e

ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİN RABBİYLE DİYALOĞU

ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİN RABBİYLE DİYALOĞU

Anne karnındaki bir bebeğin ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı

SİGARALI GENÇ VE BEN

SİGARALI GENÇ VE BEN

Yolcu minibüsünün içindeyim. Çarşıdan Fakülteye gidiyorum. Bir durakta kahvehaneden çıkan

EY HER YERDEN GÖRÜNEN VE HER YERDEN GÖREN! SENİ İSTİYORUM!

EY HER YERDEN GÖRÜNEN VE HER YERDEN GÖREN! SENİ İSTİYORUM!

Namaz için kalkmıştım. Kıyamda durdum, kâinatı kıyamda gördüm. Rükûa vardım, kâinatı

YOLA ÇIKMAK

YOLA ÇIKMAK

Biraz sonra yola çıkacağız. On bin metre yükseklikten, üç bin kilometre yol kat edeceğiz. Bu

KAPTANLIK KOLAY BİR ŞEY DEĞİLDİR

KAPTANLIK KOLAY BİR ŞEY DEĞİLDİR

Stuttgart Hava Limanı’nın alt katında bütün dinler için ayrılan ibadethanede namaz kılarke

ARABAYI UNUTTUM

ARABAYI UNUTTUM

Unutmak çok kötü bir şeydir. Bu gün çarşıdan gelirken bir yerde arabayı park edip bir iki

İŞTE KOLAY KÂRDA ÇOK

İŞTE KOLAY KÂRDA ÇOK

İşte cemaatle namaz kılma hareketi, kaptanı imam olan mescit botuna binerek en emin arkadaşlarl

GÖKÇEADA DEPREMİ

GÖKÇEADA DEPREMİ

Belirtilen tarihte bütün Ege’de ve dolayısıyla Tavşanlı’da çok şiddetli bir deprem oldu.

Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

Ankebut, 57

GÜNÜN HADİSİ

Yanında ana babası, ya da onlardan biri yaşlanıp da, gerekeni yaparak cennete giremeyen kimsenin burnu sürtülsün!"

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI