EN-NÛR
Nûr kelimesinin sözlük anlamı: Aydınlık, ışık, aydınlatan.
Nûr isminin terim anlamı: Nur kaynağı, âlemleri nurlandıran, her şeyi aydınlatan.
Nûr kelimesinin sözlük anlamı: Aydınlık, ışık, aydınlatan.
Nûr isminin terim anlamı: Nur kaynağı, âlemleri nurlandıran, her şeyi aydınlatan.
Allah, yarattığı ışık ile varlıklara yol gösterir.
Allah, simaları ve kalpleri nurlandırır.
Allah, ay ile güneşe göz ile algılanacak aydınlatma özelliği vermiştir.
Allah, inanlara bazı olayları akıllarıyla aydınlatma özelliği vermiştir.
Allah, Kur'an'a doğru yolu gösterme niteliği vermiştir.
Allah, göklerin ve yerin nurunu yaratandır.
Allah, mü'minlere, dünyadaki iman ve amellerinden dolayı, mahşerde önlerini aydınlatacak bir nur verecektir.
Kur'an'da Nur ismi hakkında bilgi veren bazı ayetler ve açıklamaları şöyledir:
"Allah, göklerin ve yerin nurudur. …"(1)
Müfessir Sabuni, bu bölümü şöyle açıklar: 'Yüce Allah, gökleri ve yeri nurlandırandır. Gökleri parlak yıldızlarla; yeri de ÅŸeriatlar, hükümler ve deÄŸerli peygamÂberler göndererek aydınlattı. Tâberî şöyle der: "Allah, göklerde ve yerde bulunanları doÄŸru yola iletendir. Onlar, Allah'ın nuru ile hakkı bulurlar. SaÂpıklık ÅŸaÅŸkınlığından da, onun hidâyetine sarılarak kurtulurlar." Kurtubî şöyle der: "Araplar, nûr diye, gözle idrak edilen aydınlığa derler. Mecaz olarak bir çok mânâda kullanılmıştır." İyi ve güzel söz için, "nurÂlu söz" denir. Åžair şöyle der: O, öyle bir soydur ki, sanki üzerinde, kuÅŸluk güneÅŸinden bir nur; sabah aydınlığından da bir direk vardır. Cerir şöyle der: "Sen bizim için bir nur, bir yaÄŸmur ve bir koruyucusun..."
Halk şöyle der: "Falan kimse bu yörenin nuru bu asrın güneÅŸi ve ayıdır". Medih yoluyla, "Allah bir nurdur" denilmeÂsi caizdir. Çünkü bütün eÅŸyanın baÅŸlangıcı O'dur. Her ÅŸey O'ndan meydana gelir ve bütün her ÅŸeyin hareketi O'nun kudretiyle dosdoÄŸru olur." İbn Atâullâh şöyle der: "Bütün kâinat bir karanlıktır. Onu, hakkın orada meydaÂna geliÅŸi aydınlatır. Çünkü Allah'ın varlığı olmasaydı, âlemde hiçbir ÅŸey vücuda gelmezdi." Hadiste şöyle buyrulmuÅŸtur: "Allah'ım! Sana hamd olÂsun. Sen göklerin, yerin ve onlarda bulunanların nurusun."(2)
İbn Mes'ûd şöyle der: "Rabbinizin katında ne gece, ne de gündüz vardır. Göklerin ve yerin nuru, onun zatının nurudur. İbnu'l-Kayyim der ki: "Yüce Allah, kenÂdine "nur" ismini verdi. Kitabını ve Rasulûnü nur kıldı. Yarattıkları ile kenÂdi arasına bu nur ile perde çekti. Bu âyet, "Allah, göklerin ve yerin aydınlatıcısı ve buralarda bulunanları doÄŸru yola İletendir" diye tefsir edilÂmiÅŸtir. İbn Mes'ûd'un görüşü, bu âyetin mânâsına "Allah, göklerde ve yerÂlerde bulunanları doÄŸru yola iletendir" ÅŸeklinde tefsir edenlerin görüşünden daha yakındır. "Allah, göklerin ve yerin aydınlatıcısıdır." görüşü ile İbn Mes'ûd'un görüşü arasında bir zıtlık yoktur."'(3)
"Yeryüzü, Rabbinin nuruyla aydınlanır. Kitap (amel defterleri) ortaya konur. Peygamberler ve şahitler getirilir ve haksızlığa uğratılmaksızın aralarında adaletle hüküm verilir."(4)
Ömer Nasuhi Bilmen, bu ayeti şöyle açıklar: 'İşte Allah'ın kudreti ile öyle bir ikinci sûra üfürülmüş (ve yer) mahşer sahası (Rab'binin nuru ile) Cenab-ı Hak'kın adalet ve hakkaniyet ışığıyla (Parlamağa başlamıştır.) tam artık muhasebe ve muhakeme neticesinde bir nice hakikatler tecelli edip meydana çıkmış bulunacaktır. Allah'ın yüceliği ve ilâhi adaleti her tarafı nurlar içinde bırakacaktır, (ve kitap) Hesap için olan amel defterleri, herkesin kendisine mahsus olan amel defteri, meydana (konulmuştur) herkes kendi amellerinin neden ibaret olduğunu o kendisine mahsus kitapta görüp itirafa mecbur olacaktır, (ve Peygamberler ve şahitler) de o mahşer alanına (getirilmiştir) Peygamberler, kendi ümmetleri hakkında şahitlikte bulunacaklardır. Şahitlerden maksat da insanların amellerine şahitlikte bulunacak olan hafaza melekleridir. Veyahut Allah'ın dinî uğrunda şehit düşmüş olan zâtlardır, (ve onların) o mahşerde toplanmış olan kulların (aralarında hak ile hüküm olunmuştur.) tam bir adalet ve doğruluk dairesinde Allah'ın hükmü tecelli etmiş bulunacaktır, (ve onlar hiç zulme uğramazlar) onların sevapları azaltılmaz, azapları da arttırılmış olmayacaktır.'(5)
"Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz."(6)
Burada Allah'ın nurundan maksat, İslam Dini ve Kur'an-ı Kerim'dir. Allah, Kur'an'ın tamamen insanlara bildirilmesinden ve İslam dininin insanlara tebliğ edilmesinden başka bir sonuca razı olmaz.
Kâinattaki aydınlık, aydınlığın yaratıcısı olan Allah'ın varlığının delilidir.
Allah, nurun kaynağıdır.
En-Nûr isminden çıkarmamız gereken ders:
Allah'ın nuru ile hidayet yolunu bulup, her türlü sapıklıktan uzak durmaya gayret etmeliyiz.
Dipnotlar
1-Nur-35
2-Buhari, Teheccüd-1; Müslim, Müsafirin-199
3-Sabuni, Safvetü't-Tefasir, C: 4, S: 235-236
4-Zümer-69
5-Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'an-ı Kerim'im Meali Alisi ve Tefsiri, C: 6, S: 3105
6-Tövbe-32
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
ES-SABÛR

Sabûr kelimesinin sözlük anlamı: Çok sabırlı. Sabûr isminin terim anlamı: Günah işleyenl
EL-VÂRİS

Vâris kelimesinin sözlük anlamı: Ölenin malına sahip olmaya hak kazanan kimse. Vâris isminin
ER-REŞÎD

Reşîd kelimesinin sözlük anlamı: Doğru yolda bulunan, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt
EN-NÛR

Nûr kelimesinin sözlük anlamı: Aydınlık, ışık, aydınlatan. Nûr isminin terim anlamı: Nu
EN-NÂFİ

Nâfi’ kelimesinin sözlük anlamı: Fayda veren. Nâfi’ isminin terim anlamı: Hayırlı ve fa
EL-BÂKÎ

Bâkî kelimesinin sözlük anlamı: Sonu olmayan, kesintiye uğramadan devam eden. Bâkî isminin
EL-BEDİ

Bedi’ kelimesinin sözlük anlamı: Örneği ve benzeri olmayan, hayret verici eşsiz güzellikte
EL-HÂDÎ

El-Hâdî kelimesinin sözlük anlamı: Yol gösteren, mutluluk veren. El-Hâdî isminin terim anla
ED-DÂR

Dâr kelimesinin sözlük anlamı: Zarar ve elem veren. Dâr isminin terim anlamı: Zarar ve elem v
EL-MÂNİ’

Mâni’ kelimesinin sözlük anlamı: Mahrum eden, vermeyen, engel olan. Mâni’ isminin terim an
EL-MUÄžNÃŽ

Muğnî kelimesinin sözlük anlamı: Zenginlik veren, cömert olan. Muğnî isminin terim anlamı
- EL-GANÃŽ
- EL-CÂMİ’
- ZÜ’L-CELÂL-İ VE’L-İKRÂM
- MÂLİKÜ’L-MÜLK
- ER-RAÛF
- EL-MUKSİT
- EL-AFÜVV
- ET-TEVVÂB
- EL-MÜNTEKİM
- EL-BERR
- EL-MÜTEÂLÎ
- EL-VÂLİ
- EZ-ZÂHİR
- EL-BÂTIN
- EL-ÂHİR
- EL-EVVEL
- EL-MUAHHİR
- ES-SAMED
- EL-MUKADDİM
- EL-MUKTEDİR
- EL-KÂDİR
- EL-VÂHİD
- EL-MÂCİD
- EL-VÂCİD
- EL-KAYYÛM
- EL-MÜMÎT
- EL-MUHYÃŽ
- EL-MUÃŽD
- EL-MÜBDÎ

Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz.
Hac:37
GÜNÜN HADİSİ
Her ölenin amel defteri kapanır. Yalnız Allah rızası için yurt sınırında nöbet bekleyenler müstesnadır
Riyazü's Salihin, 2/1297
SON YORUMLAR
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
- Selamünaleyküm bu değerli yazınızdan dolayı Ahmets kardeşimizi tebrik edi...
- Vesîkalara göre, doÄŸum târîhi 13.01.1889 (1 Kânûnisânî 1304), vefât tÃ...
- Açıklayıcı ve net ifadelerle bilgi verdiğiniz ićin siteye teşekkür eder...
- Hocam açıklamalarınız için gerçekten yürekten teşekkürler Hep oyunlar...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...