Cevaplar.Org

KADİM EDEBİYATIMIZDA MEŞHUR ÇAĞRIŞIMLAR-3

Gark-Fir‘avn: Fir‘avn (Firavun), Mısır’ın eski krallarına verilen isimdir. Burada kastedilen Firavun ise Hz. Mûsâ ile mücadele sonunda denizde boğulan Firavun’dur. Hz. Mûsâ’ya peygamberlik gelince, Firavun’a hak dini tebliğ etti.


Adem Köpür

ademkopur@hotmail.com

2012-01-21 06:54:48

Gark-Fir'avn:

Fir'avn (Firavun), Mısır'ın eski krallarına verilen isimdir. Burada kastedilen Firavun ise Hz. Mûsâ ile mücadele sonunda denizde boğulan Firavun'dur. Hz. Mûsâ'ya peygamberlik gelince, Firavun'a hak dini tebliğ etti. Firavun ile Hz. Mûsâ arasında çekişmeler oldu. Nihayetinde Hz. Mûsâ Allah'ın emriyle kendisine tabi olanlarla beraber Mısır'ı terk etti. Firavun ordusuyla bunları takibe başladı. Yolları denize çıktı ve kaçacak yolları kalmadı. Allah denizin ortasından yol açtı, Hz. Mûsâ ve kavmi geçti. Bunu gören Firavun ve askerleri de o yoldan gitmeye çalıştılar. Fakat deniz birleşti ve hepsi boğuldu.

Bu olaydan dolayı yazar "gark (boğulma)" kelimesinin çağrışımı olarak "Firavun"'u yazmıştır.

Sanâyi'-Cemşîd:

Yukarıda Cem maddesinde, Cem hakkında gereken bilgileri verdik. Burada sanâyi ile olan ilişkisini belirtelim. Sanâyi, zanaatler, sanatlar demek. İran mitolojisine göre insanlar ilk defa Cem döneminde askerler, sanatkârlar ve çiftçiler olmak üzere üç gruba ayrılmışlardır. Yani mesleklerin çoğu ve savaş aletlerinin üretimi gibi gelişmeler onun dönemine aittir. Bundan dolayı yazar "sanâyi" kelimesinin karşısına "Cem"'i yazmıştır.

Menâfi'-Tiryâk:

Tiryâk, Yunan hekimlerinden Mitridat'ın bulduğu macuna denir. Daha çok yılan ve akrep gibi zehirli hayvanların sokmasında kullanılan panzehirdir. Ayrıca sancı ve öksürüğü kesen afyona da denir.

Menâfi', menfaatler, yararlar, faydalar manasına gelir. Bu yüzden "menâfi'nin (fayda) karşısına "tiryâk" yazılmıştır.

İnâd-Yehûd, Frenk:

Yehûd, Yahudi, Hz. Yakûb'un oğlu Yahûda'nın soyundan gelen, İsrailoğullarına denir. Frenk (Fireng) ise Avrupalı milletlere denir.

Yahudiler oldukça inatçı bir millettir. Öyle ki, bir işte inat ettikleri vakit, ucunda ölüm olsa da göze alıp o işi yapmaya çalışırlar. Bu yüzden yazar "inâdın" karşısına "Yehûd" ve "Frenk"i yazmıştır.

Zahm-Top ü Tüfenk:

Zahm, sıkıştırma, yara, eziyet gibi manalara gelir. Kanaatimizce eskiden top ve tüfekle büyük yıkımlar, zararlar ve yaralanmalar olduğundan, yazar "zahm"ın karşısına "top ü tüfek "kelimelerini yazmıştır.

Dendân-Bebr ü Şîr:

Bebr (bebir), Hindistan ve Afrika bölgelerinde bulunan, kediye benzer, büyük, tüylü, arslanın bile korktuğu canavara benzeyen hayvanın ismidir. Derisi sağlam olduğu için, ok, kılıç gibi delici silahlar işlemezmiş.(Pala 2004, s. 61) Şîr ise arslan demektir.

Dendân, burada diş manasında kullanılmış. Bebr ve şîr, hem yırtıcı olmaları hem de güçlü kuvvetli olmaları yönüyle dendâna benzetilir. Bundan dolayı şair dendanın karşısına bebr ve şîri yazmıştır.

Mehâbet-Şimşîr:

Şimşîr (şemşîr), kılıç demek. Ayrıca şimşîr ağacına denir ve serviye de teşbih olunur. Bazı kaynaklara göre şem ve şîrden meydana gelmiş, arslan kuyruğu demektir. O da kılıca benzetilir.

Mehâbet, heybet, azamet, ululuk, büyük görünme gibi manalara gelir. Kanaatimizce yazar burada ya kılıcın güç, kuvvet, azamet göstermesinden dolayı kılıca karşılık yazmış, ya da servi olarak sevgilinin boyuna benzetilerek, boy, yükseklik, büyüklük gibi manaları bakımından serviye karşılık kullanmıştır. Bize göre kılıca karşılık kullanılmıştır.

Rîh-'Akîm:

'Akîm, kısır, neticesiz demek. Rîh ise, rüzgâr demek. Yazar burada rüzgârı verimsiz, kuraklık, neticesiz bırakma olarak ele almıştır.

Bünyâd-Şeddâd:

Şeddâd, Yemen'de yaşamış, Ad kavminin hükümdarıdır. Şeddâd birçok binalar, köşkler, su bendleri ve daha başka yapılar inşa etti. En meşhuru ise Aden'de cennet gibi yapmaya çalıştığı İrem bahçesidir. Edebiyatta "Bağ-ı İrem" olarak da geçer. Hz. Hud'un peygamberliğini tasdik etmediği için İrem Bağı'nı seyretmeye giderken, Cebraîl'in haykırmasıyla kavmi ile beraber helak olmuştur. (Pala 2004, s. 5)

Yazar bundan dolayı "bünyâd (bina, yapı)" ile "Şeddâd" kelimelerini birlikte yazmıştır.

Zarar-Cerâd:

Cerâd, çekirge demek. Çekirgeler özellikle ekinlere büyük zararlar verirler. Kur'ân-ı Kerîm'de geçtiğine göre bazı kavimler itaat etmediğinden dolayı Allah tarafından onlara çekirgeler musallat edilmiştir. Özellikle eski dönemlerde tarımın çok fazla olması, zarar ile çekirge arasında doğrudan bir bağ kurmuştur. Bu yüzden yazar, zararın çağrışımı olarak ceradı(çekirge) yazmıştır.

Husûmet-Ekrâd:

Ekrâd Kürtler demek. Husûmet, düşmanlık, kıskançlık, çekememezlik gibi manalara gelmektedir.

Âvâz-Dâvud a.s:

Hz. Dâvud, kendisine Zebur adlı kitap indirilen, Benî İsrail peygamberidir. Ayrıca büyük bir hükümdardır. En önemli özelliği güzel sesinin olması ve demiri elinde mum gibi yumuşatmasıdır. Zebur'dan ayetler okuduğu zaman herkes mestane bir şekilde dinlermiş. Bu yüzden sesi çok güzel olanlara "Dâvudî Ses" denir.

Yazar bundan dolayı "âvâz (ses)" ve "Dâvud"u eşleştirmiştir.

Helâk-'Âd ve Semûd:

Kur'ân'da 'Âd kavmine, Hud peygamberin gönderildiği, fakat 'Âd kavminin onu dinlemediği ve toz bulutuyla helak edildiği belirtilmektedir. Semûd kavmi için de aynı durum söz konusudur. Onlara da Salih peygamber gönderilmiş fakat dinlemediklerinden bir ses ile helâk olmuşlardır. Helak (yok olma, ölme, azaba uğrama) denilince bu kavimler akla gelir.

'İlm-Eflâtun:

Eflâtun, Aristo'nun hocası, Sokrat'ın talebesi olan Yunan filozofudur. Döneminin ilim şehirleri olan Mısır ve Yunanistan'da okumuştur. Yunanistan'da ilk yüksek öğretim kurumu olan "Akademiya"yı kurmuştur. Aynı zamanda matematikçi ve felsefecidir. Batı felsefesinin temellerini atmıştır. Aristo gibi bir filozofu yetiştirerek metodunu devam ettirmiştir. Hikmet ve ilim Eflâtun ile özdeşleşmiştir. Onun için yazar "ilm" kelimesinin çağrışımına "Eflâtun"u yazmıştır.

Mâl-Kârûn:

Kârûn (Krezüs), İsrailoğulları'ndan ve zenginliğiyle meşhur olan kişidir. Hz. Mûsâ döneminde yaşamıştır. Önceleri çok fakirmiş. Daha sonra çok zengin olmuş ve malıyla övünüp, ondan kimseye vermezmiş. Sonra bundan dolayı helak olmuş. Edebiyatta zenginlik ve cimriliğin sembolü olmuş. Bundan dolayı yazar "mâl" (zenginlik) kelimesinin çağrışımı olarak "Kârûn"u yazmıştır.

Ucûbet-Timsâh:

Timsahlar sıcak bölgelerde, akarsularda yaşayan, iri yapılı, kalın ve kabuklu çirkin bir hayvandır. Güçlü dişleri ve kuvvetli çenesi vardır. Ucûbet, kötürüm, çirkin vb. demek. Timsah şekli itibariyle çirkin ve korkutucu bir hayvandır.

Cevâhir-Zulumât:

Zulumât, karanlıklar demek. Edebiyatta âb-ı hayâtın (ölümsüzlük suyu) bulunduğu

Karanlıklar ülkesinin adıdır. Cevâhir, cevherler, elmaslar, özler gibi manalara gelir. Ayrıca karanlığın karşıtı olan ışık yerine de kullanılır. Cevher, öz, maya olarak Tasavvuf ve felsefede kendi kendine var olan, gerçekleşmesi için başka bir şeye ihtiyaç duymayan şeye denir. Kanaatimizce yazar ölümsüzlükle bu mana arasında ilişki kurmuştur.

Âb-Âb-ı Hayât:

Âb (mâ), su demek. Âb-ı hayât (hayat suyu), içene ölümsüzlük bağışlayan suya denir. Hızır, İlyas ve İskender zulumât ülkesinde bu suyu aramaya çıkmışlar. Hızır ve İlyas bundan içip ölümsüzlüğe kavuşmuşlar. İskender ise onları kaybetmiş ve ölümsüzlük suyunu içememiştir.

Seyr-İskender:

Tarihte iki İskender bilinir ve çoğu zaman birbirine karıştırılır. Biri Makedonya kralı olan İskender, diğeri ise ismi Hızır, İlyas ve âb-ı hayâtla anılan İskender-i Zülkarneyn'dir. İkisinin bazı yönleri benzese de yaşayış ve fikri yönleri farklıdır. Makedonyalı İskender zalim, cebbar, adaletsiz vb. birisi iken, Zülkarneyn ise peygamber veya veli olduğu düşünülen birisidir. Burada kastedilen kişi de İskender-i Zülkarneyn'dir.

İskender-i Zülkarneyn, zulumât ülkesine âb-ı hayâtı bulmaya gitmiş ve uzun zaman seyr ü sefer etmiştir. Bunun için yazar "seyr (yolculuk)" kelimesinin çağrışımı olarak "İskender"i yazmıştır.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

SORULARLA DAVET YOLU-3

SORULARLA DAVET YOLU-3

Soru 18: Peki nasıl yeniden dirilişe geçip güçlenebiliriz? Cevap: Yeniden dirilişe geçmenin

SORULARLA DAVET YOLU-2

SORULARLA DAVET YOLU-2

Soru 11: Günümüzde Allah’a davet metodu nasıl olmalıdır? Cevap: 1. Davet metodlarında Hz

SORULARLA DAVET YOLU-1

SORULARLA DAVET YOLU-1

Kurtuluşun Reçetesi, Bizden Öncekilerin İzinden Gitmektir. Soru 1: Buradaki “öncekiler”den

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-7

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-7

Valilerin Cevri Müellif bu unvan altında Emeviyye valilerinden sadır olmuş türlü türlü cevr

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-6

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-6

Emevîlerin Mezalimi Buhtu’n-Nasr’ın zulümlerini işittik, Cengiz Han’ın şenaatlerine yak

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-5

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-5

Emevilerin Seyyiatı Müellifin gözettiği yegâne maksat, zihinlere şunu yerleştirmektir ki: Ü

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-4

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-4

Emeviler zamanında en büyük, en mühim memleketler, Mekke, Medine, Basra, Kûfe, Yemen, Mısır,

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-3

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-3

Müellif diyor ki: “Muaviye, mevalinin çoğalması yüzünden Devlet-i Arabiyye’ye gelecek tehl

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-2

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-2

Şeyh Şiblî en-Numanî makale-i intikadiyesinin başına on beş satırlık bir dibace geçirdikte

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-1

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-1

Kıymetli okuyucularımız, Hind alt kıtasında 19. asırda yetişen büyük muhakkik ve tarihçi,

EHL-İ SÜNNET AKÎDESİ

EHL-İ SÜNNET AKÎDESİ

1. Allah Teâlâ vardır, birdir, yani şeriki (ortağı) yoktur. 2. Hiç bir şey (ne zatında ne

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.

Bakara, 185

GÜNÜN HADİSİ

İnsanların en fenası, birine ayrı, diğerine de ayrı görünen iki yüzlü insanlardır.

Seçme Hadisler, 101

TARİHTE BU HAFTA

*Çanakkale'de Kirte Zaferi(28.04.1915) *Gazneli Mahmud'un vefatı(30.04.1090) *Cezzar Ahmet Paşa Akka'da Napolyon'u püskürttü.(2.05.1799) *Fatih Sultan Mehmed'in vefatı(3.05.1481) *Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb Ensari'nin vefatı (4.05.677)(İ.hatip takvimi)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI