SAİD NURSİ’NİN AİLE MODELİNİN FİRMA AİLESİNE (STAKEHOLDER) UYGULANMASI

A. Said Nursi’nin Şefkat Odaklı Aile Modeli Bekleneceği gibi Said Nursi sadece Müslümanlar için değil aynı zamanda tüm insanlar için aile kurumuna çok önem verir. Ailenin insanlar için bir ‘cennet’ fonksiyonu gördüğünü söyler: ‘İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır’(Nursi, 2007: 464).


Bünyamin Duran, (Prof. Dr.)

2017-12-15 19:26:14

Prof. Dr. Bünyamin DURAN

Manisa Celal Bayar Ãœniversitesi

A. Said Nursi'nin Şefkat Odaklı Aile Modeli

Bekleneceği gibi Said Nursi sadece Müslümanlar için değil aynı zamanda tüm insanlar için aile kurumuna çok önem verir. Ailenin insanlar için bir 'cennet' fonksiyonu gördüğünü söyler: 'İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır'(Nursi, 2007: 464).

Said Nursi'nin aile modelinin biri objektif ve evrensel diğeri normatif ve dinsel olmak üzere iki boyutu olduğu söylenebilir. Biz burada ikinci boyutu başka bir çalışmaya bırakarak birinci boyut üzerinde duracağız.

Objektif-evrensel boyut ailenin özünü oluşturan temel unsurlardan oluşur. Bu unsurlar sadece belli bir kesime (mesela sadece Müslümanlara) ait değil tüm akıllı insan soyuna aittir. Ona göre bu öz, aile saadetinin de esas iksiridir. Bu özün kaybolması demek aile mutluluğunun da kaybolması demektir.

Nursi'ye göre aile kurumunun objektif özünü:

a-eşler arasında karşılıklı sadakat,saygı ve sevgi,

b- anne ÅŸefkati,

c- öğretici, eğitici ve sosyalleştirici anne fonksiyonu ve

d- çocukları ve diğer aile varlıklarını koruyucu anne himayesi,

oluşturur. Bunlar üzerinde kısaca duralım.

B. Aile Kurumunun Objektif-Evrensel Boyutu

B.1. Karşılıklı Sadakat

İki kişi arasında ticari bir ortaklık kurulurken tarafların mallarını ve finans kaynaklarını endişe etmeden ortağının tasarrufuna sunabilmesi nasıl güven

üzerine dayanıyor, güven olmadan ortaklığın olması söz konusu olmuyorsa, evrensel olarak da aile kurmak isteyen iki kişinin evliliği de karşılıklı sadakat ve

bağımlılık üzerine dayanır ve sadakatın olmadığı durumda da o evlilik olmaz.

Nursi, eşlerin birbirine sadakati konusunda kadına özel bir fonksiyon yükler, neredeyse ailenin kurulması, istikrar ve devamının kadının akıl, sabır ve sadakatına bağlı olduğunu söyler. "…Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki, kadın, kocasında (bir) fenalık ve sadakatsizlik görse, o da kocasının inadına, kadının vazife-i ailevîsi (ailevî görevi) olan sadakat ve emniyeti bozsa, aynen askeriyedeki itaatin bozulması gibi, o aile hayatının fabrikası zîrüzeber olur. Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. Yoksa, o da kendini açıklık ve saçıklıkla başkalar(ın)a göstermeye ve sevdirmeye çalışsa, her cihetle zarar eder. Çünkü hakikî sadakati bırakan, dünyada da cezasını görür. Çünkü nâmahremlerin nazarından fıtratı korkar, sıkılır, çekilir.

Nâmahrem yirmi erkeğin on sekizinin nazarından istiskal eder. Erkek ise, nâmahrem yüz kadından, ancak birisinden istiskal eder, bakmasından sıkılır. Kadın o cihette azap çektiği gibi, sadakatsizlik ittihamı altına girer, zaafiyetiyle beraber; hukukunu muhafaza edemez." (Nursi, 2007a: 466)

Nursi'nin verdiği oranlar zaman, ortam ve kültüre göre değişmeyen sabit oranlar mıdır, yoksa değişebilen oranlar mıdır, bunun anket ve test çalışmalarıyla ortaya konulması gerekir. Büyük filozof ve teologlar a priori (sezgisel tespit) olarak sosyal, siyasal ve psikolojik çıkarımlarda bulunabilir, genelleme yapabilirler.

Genellikle felsefe sezgisel çıkarımlara dayanır. Burada vurgulanmak istenen aile kurumunun kurulması ve devamı için karşılıklı sadakatin esas olduğudur. Aile son derece hayati bir kurum olduğuna göre sadakatin tek taraflı (erkek tarafından) ihlal edilmesi durumunda da aile kurumunun devamının kadının sadakatine bağlı olmasıdır. Buradan çıkan gerçekçi sonuç, kadının sadakatinin aile kurumunun istikrarının güvencesi olduğudur. Kadının da erkek gibi sadakatsizlik yapması durumunda artık aile kurumunun varlığını koruyamayacağıdır.

Doğal olarak buradan, bazı feministlerin ileri sürdüğü gibi, erkek milletine her şey serbest, kadına yasak, şeklinde bir sonuç çıkartılmamalıdır. Birine yasak olan diğerine de yasaktır. Başta Kur'an ve Sünnet, aynı şekilde bir İslam âlimi olarak

Nursî'nin külliyatı erkekleri sadakate çağıran pasajlarla doludur. Bununla birlikte yakıcı başka bir gerçek bazı erkeklerin bu konuda iradesiz olmalarıdır. Nursi'ye göre kadınlar hem kendi fıtratları hem çoluk çocuğunun geleceği için sadakati bırakmayıp eşinin de ıslahına çalışmalıdır.

B.2. Karşılıksız Anne Şefkati

Nursi'ye göre anne şefkati ailenin özünü oluşturan ikinci yapısal unsurdur. Ona göre bu şefkat karşılıksız ve bedelsizdir. Şefkat, sadece annenin çocuklarına

gösterdiği bir şey değil, aynı zamanda İslam'ın temel ilkelerinden birisidir de. Burada konumuz bağlamında kısaca İslam'da şefkat ve merhamet konusuna kısaca değinmekte yarar vardır.

B.2.1. Kur'an ve Sünnette Şefkat ve Merhamet

Şefkat, insanları her yönüyle kabul etme, her canlıya sevecenlik gösterme, onlara koruma ve merhamet duygusuyla yaklaşma olarak ifade edilebilir. Ay altı

dünyada şefkatin en yoğun olduğu alan anne ve babanın evlatlarına gösterdiği şefkattir. Bu, empati yoluyla geniş aile bireylerine, topluma ve tüm insanlara, hatta tüm canlı cansız varlıklara kadar yayılarak evrenselleşir.

Kur'an'da çok sayıda ayetiyle Cenab-ı Hak kendisini Rahîm ve Rahman (şefkatli ve merhametli) sıfatıyla tanıtır. Hatta bir ayetinde '(Allah) kendi nefsine merhamet ve şefkati farz kıldı' (Enam/12) buyurarak kendisinin ne kadar merhamet ve şefkatli olduğunu ifade eder. Başka bir ayette İlahî rahmetin her şeyi kuşattığını (El-A'raf, 7/156) hatırlatır. Cenab-ı Hak, Hz. Peygambere de şefkatli olmasını tavsiye eder: 'O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven.' (Âl-i İmran/159)

Hz. Peygamberin şefkatini bizzat Kur'an ifade eder: "Size kendi aranızdan öyle bir peygamber geldi ki sıkıntıya düşmeniz O'na çok ağır gelir. Kalbi sizin için titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir" (Tevbe, 9/128-129)

Aynı şekilde Hz Peygamber de müminlerin birbirine karşı çok merhametli ve şefkatli olmalarını ister: "Müminler birbirlerini sevmede, acımada, korumada bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir organı rahatsız olursa, diğerleri de bu yüzden rahatsız olur; ateşlenir ve uykusuz kalır" (Al-Buhari, 1422, Edeb, Hadis no: 6011).

 

Bir defasında Hz. Peygamber torunu Hasan'ı öper, yanında bulunan kişi hayret ederek, 'Ey Allah'ın resulü benim on çocuğum var şimdiye kadar hiç birini öpmedim' deyince Hz peygamber, 'merhamet etmeyene merhamet olunmaz buyurur (Al-Buhari, 1422, Edep, hadis no: 5997) Başka bir hadiste Hz Peygamber, bir kişinin çölde çok susadığını, karşısına bir kuyunun çıktığını, inip su içtiğini, çıktığında susuzluktan bunalan bir köpeğin kuyunun başında beklediğini gördüğünde yeniden inip ayakkabısına su doldurup köpeğe eliyle içirdiğini, bu davranışı üzerine Allah'ın ona teşekkür ettiği ve onu affettiğini anlatır. (Al-Buharî, 1422, Edep, Hadis no: 6009) Hz. Peygamberin şefkati sadece insanlara mahsus değildi, o aynı zamanda diğer varlıklara da engin bir şefkat beslerdi. Mekke'yi fethetmek üzere yola çıktığında askerin geçtiği yol üzerinde bir köpeğin yavru yaptığı bilgisini alınca, bir sahabeyi çağırarak ona asker geçinceye kadar köpeğin başında beklemesini ve köpek ve yavrularının askerden korkup kaçmamasını sağlamasını emreder. (Al-Vaqıdî, 1989: 804)

 

Gerçekten sayısız ayet ve hadis insanları merhametli ve şefkatli olmaya çağırır. Bu konudaki vurgulara bakıp İslam'ın bir merhamet ve şefkat dini olduğu rahatlıkla söylenebilir.

-Devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-3

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-3

İkinci başlığıma geçiyorum. Bu taife yine diyorlar ki; “ Efendim, Said Nursî’ye vahiy gel

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-2

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-2

Bakın bu gün Regaib kandili. Benim kanaatim –ki siz de destekleyeceksiniz- şu an Türkiye’de

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE

-Bediüzzaman Ne Demek?- -Yazdı mı? Yazdırıldı mı?-

AZÄ°Z ÃœSTADIMA

AZÄ°Z ÃœSTADIMA

Aziz üstadım; seni tanıdığıma, eserlerini okuduğuma şükür ediyorum. Sana talebe olma şe

MEĞER İŞ BİZİM ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİLMİŞ

MEĞER İŞ BİZİM ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİLMİŞ

Biz münevverler, ekseriyet itibariyle herhangi bir içtimai meselede gazete haberleriyle iktifa ede

BÂZI MÛTEBER KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHİ

BÂZI MÛTEBER KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHİ

1- Bedîüzzamân Saîd Nursî: Târihçe-i Hayâtı, Eserleri, Meslek ve Meşrebi, Doğuş Ltd. Şi

BEDİÜZZAMAN’IN KİM VE NE OLDUĞU

BEDİÜZZAMAN’IN KİM VE NE OLDUĞU

Rahmetli Said-i Nursi veya Kürdi'nin nasıl yaşadığını ve nasıl öldüğünü öğrenmek içi

SAÄ°D-Ä° NURSÄ°

SAÄ°D-Ä° NURSÄ°

Abdürrahim ZAPSU Yetmiş yıl evvel Van vilâyetinin Nurs köyünde doğdu. Babasının ismi Mirza

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-5

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-5

Bu anlattıklarımız, mücahid alim Said Nursi’nin hayatının bazı safhaları ve lem’alarıdÄ

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4

Esaretten kurtulup Van’a döndüğünde Müslüman safları ve cemaatleri arasındaki İslami gayr

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-3

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-3

Bu kısa fetret dönemi sonrasında tüm himmetini bütün iÅŸlerde dinin tahkimine ve zayıflık gÃ

"Ey inananlar! Rabbinizden korkun.Çünkü kıyametin saatinin depremi cidden korkunç bir şeydir.”

Hac:1

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İki kelime vardır ki, Rahman'a sevimli, dilde hafif ve mizanda ağır gelir. Bunlar; "Sûbhanellahi ve bihamdihi, Sûbhanellahil-azim=Yüce Allah'ı hamd ile tesbih ederim, Yüce Allah'ı tenzih ederim." kelimeleridir.

Buhari Tecrid-i Sarih, 2189

TARÄ°HTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI