PROF. DR. CEVAT AKŞİT HOCAEFENDİ İLE ÖRTÜNME, EVLİLİK VE AİLE ÜZERİNE-2

-Üniversite talebelerinden bize çok soru geliyor. Mesela birinci sınıfta okuyor arkadaş, aynı sınıfta bulunan bir dindar kız ile telefonla görüşüyorlarmış. Yazışıyorlarmış. “Sınırları da biliyoruz. İleride iyi bir şeyler düşünüyoruz”


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2009-10-23 00:45:36

-Üniversite talebelerinden bize çok soru geliyor. Mesela birinci sınıfta okuyor arkadaş, aynı sınıfta bulunan bir dindar kız ile telefonla görüşüyorlarmış. Yazışıyorlarmış. “Sınırları da biliyoruz. İleride iyi bir şeyler düşünüyoruz” demiş. Bunların böyle buluşmaları, görüşmelerinin hükmü nedir?

 

-“Mutlu Evlilik” kitabımızda da buna değindik. İslam’da evliliğe giderken söz kesme, söz kesmeden evvel de görme vardır. Görmede ise evlenme maksadıyla görme vardır. Görmek sünnettir. Mugiyre hazretleri: “Beni Ensar’dan birisiyle evlendir Ya Resulallah” demiş. Peygamberimiz “Kim ile” diye sormuş. “Önemli değil Ya Resulallah, sen kimi dersen” deyince, Peygamberimiz: “Git, bul, bak, gör sonra bana söyle. Sizin yıldızlarınızın barışması için en güzel yol budur” demiş.

 

Onun için, kişinin evleneceği insanı görmesi sünnettir. Ama evlenme maksadıyla bakacak. Kız güzel mi, çirkin mi diye not vermek için değil. Evlenme maksadıyla yüz güzelliğini görecek. Saçını göremez, çünkü nikâh yok. Görüşüp konuşmaya hakkı var, ama el sıkışmak yok, öpüşmek yok, yalnız başına görüşmek yok, kapalı odada kalmak yok. Çünkü bunlar başka hadislerle zina sayılıyor. Tanışmak için görüşebilir, bunlara cevaz var. Çünkü İslam’da nikâh, dönüşü olmayan yoldur.

 

-Konuşmak ama nasıl konuşmak?

 

-Umumî konuşacak. Kapalı oda olmaz demiştik.

 

-Dışarıda pastane gibi bir yere gitseler olur mu?

 

-Hayır, olmaz, bütün kuralları yan yana koyacaksınız. Bugün hukukta da böyledir, bir tane kanunu çekip alamazsınız. O kanun ile ilgili ne kadar madde varsa onları da koyarsınız.

 

Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam: اتقوا مواضعَ التُّهَمِ “Töhmet yerlerinden sakının”(İ.Suyuti, Camiü’l-Kebir, 1/817) diyor. Nasıl olacak bu iş? Bir düğünde, bayramda bir yere giderken, duyarsınız burada bir kız varmış, çaktırmadan görürsün. Niyetin ciddi ise evine gidersin. Niyetini söylersin, kapı açık bir şekilde orada fikirlerini konuşabilirsin. Pastanelerde konuşmak bu açıdan, yani töhmet yeri olduğu için, “bu kız herkesle konuşuyor” dedirtmemek için doğru olmaz. Yoksa halvet sayılmaz. Ama töhmet yeridir. İslam’da flört yoktur.

 

-Hocam, aynı yerde çalışırken nasıl yapacaklar?

 

-Konya’da “Kadının İş Hayatında İstihdamı” konulu uluslar arası bir sempozyum düzenlendi. Herkes geldi, Kardavi filan hep oradaydı. Bu konuyu enine-boyuna inceledik. İlim adamlarına arz ettik. Kadının çalışma hakkı vardır.. Ona göre konuşursunuz. Kadının çalışma hakkı vardır, ama evli ise kocasının haklarını ihlal etmeme kaydıyla çalışma hakkı vardır. Kocasını ihmal etti mi o farzı ihlal etmiş olur, o haramdır. Kocasının görevlerini aksatmayacak. Başta bu.

 

İkincisi, çalıştığı yerde halvet hususlarına dikkat edilecek. Halvet mi değil mi? Teberrüc mü değil mi? Herkese açık bir yerde kadın-erkek yan yana çalışabilir. Zaten kadın örtünecek, ama bu mahzurludur. Haramdır demiyorum. Neden mahzurludur? Çünkü sadece bir gün değil ki bu. Günlerce, aylarca orada çalışacak. İnsan yan yana oturduğu kimseyi artık zamanla kendi ailesinden birisi gibi görmeye başlar. Öyle olunca da arada nikâh olmadığı için laubalileşir, resmi duramaz. Çalışırken resmi durması lazım. Gülerek sohbet edemez. İhtiyaç anında ihtiyaçları kadar konuşabilir. Konuştuğunda da ciddi, resmi konuşur. Fıkralar anlatarak, gülüşerek sohbetler teberrüc olur. Sınırlar vardır. O şartlarda, kocasına karşı görevini ihlal etmemek kaydıyla, örtünmek şartıyla kadının çalışma hakkı vardır.

 

İslam’da mal ayrılığı prensibi vardır. Erkek, kadının malına, mülküne dokunamaz. Aileyi geçindirme vazifesi erkeğindir. Erkek zor durumdaysa, aileyi geçindiremiyorsa, kadının malından mahkeme kararıyla ancak borç olarak alabilir. Tabi bunlar kaidedir. Kadın gönül rızasıyla verirse hiç problem yok tabi ama kuralları da söylüyorum.

 

Kadının mal ayrılığı istemi vardır, ona bakmak ise kocanın görevidir. Evinin işini aksatmadan ticaretini de yürütebilir. Aişe anamız, Hafsa anamız ve diğer analarımız deri tabaklıyorlarmış, odasını bölmüş yarısını atölye yapmış –bugünkü tabirle- ve Peygamberimiz “kazancınızı nereye harcıyorsunuz” diye sormamış. İstedikleri gibi alıp-satıp hayır yolunda harcamışlar.

 

-Gençler şunu da soruyorlar; “Üniversitede okuyoruz ve ailemiz izin vermeyecek. Günaha girmekten de korkuyoruz. Konuşabilmemiz için gizli olarak dini nikâh yaptıralım. Böylece konuşmanın mesuliyetinden kurtulalım” diyorlar.

 

- Ya her konuda Hanefi olacaksın, ya her konuda Şafii olacaksın. Mezhepler arasında koalisyon olmaz. Bunu ancak içtihat seviyesinde olan kişiler yapabilir. Bunun dışında bizim gibi mukallit insanlar Şafii ise İmam-ı Şafii’ye, Hanefi ise İmam-ı Hanefi’ye tabi olarak yürüyecekler.

 

Nikâh alenidir. Bu aleninin asgari şartı da, iki erkek Müslüman veya bir erkek Müslüman ile iki Müslüman kadının huzurunda, belli mehir karşılığında, tarafların kesin olarak –kesin olarak tabirinin altını çiziyorum- evlendiklerini beyan etmeleridir. “Sana vardım, seni aldım” şeklinde mazi sigasıyla.

 

Evet, sigasıyla Hanefi fukahasının fikrine göre olmaz, çünkü geniş zamandır. Nikâhta deneme yoktur. Fransız medeni kanununda deneme süresi vardır. Ondan söylüyorum. Bunlar o kadar güzel esaslar koymuşlar ki. Sanki ileriyi görmüşler. Fransız medeni kanununda deneme vardır. İslam’da böyle bir deneme süresi yoktur. Onun için kesin olur, “evet vardım”, “evet aldım” kesin olacak. Böyle bir akitle olabilir.

 

İmam-ı Azam’a göre reşit olmuş oğlan ile kıza babasının zorla everme veya evermeme hakkı yoktur. “Tarafların müstakil kişiliğini bozamayız” diyor. İmam Şafii öyle demiyor ama. Veliye çok hak tanıyor o. “İsterse evlendirir, istemezse evlendirmez” diyor. İmam-ı Azam böyle bir hak tanımıyor. Taraflarındır bu hak. Ama Anadolu’da bir söz vardır; “Kızı bırakırsan ya davulcuya, ya zurnacıya varır” derler. Bu bir tabir, tabi davulcu kötüdür demiyorum. Anadolu’nun geneline uyarak söyleyelim. Kız bir davulcuya âşık olmuş, buna babası tokat vurup önleyemez, ama gider kadıya –hâkime yani- “benim kızımın dengi değil” der. Çünkü küfüv meselesi var. Hâkim kararıyla engel olabilir. Böyle dinlemedi mi keraheten nikâh geçerlidir.

 

Ana-babaya saygı duymak lazım. Hakları var, keraheten geçerlidir. Ama şurası çok önemli, nikâh akdi kıyıldıktan sonra sadece el sıkışmak, öpüşmek, beraber konuşmak için diye nikâh kategorisi yok. Nikâh tekdir, nikâh akdini kıydınız mı her şey serbesttir. Kızın bakım ve masrafını da oğlan görecektir. Ev tutacaklar ve beraber yaşayacaklardır. Bunların hepsi nikâh akdinden sonra gelir. Üniversitede okuyan öğrencilerin nikâh kıyıp el ele dolaşmasına cevaz yoktur.

 

Şimdi herkes kafasına göre bir şeyler uyduruyor. Melekler şahit olsun, Allah şahit olsun… Bu da olmaz. En az iki kişi bulunacak. İmam-ı Malik hazretleri şahidin yerine ilanı, duyurmayı geçerli kılıyor. Hanefi mezhebinde ise iki şahit ilan-duyurma anlamını taşıyor. Bunlar olmadan gizli olmaz.

 

-Ama hocam mesela iki tane şahit dedik, o iki şahit dine, imana küfrediyor.

 

-Müslüman şahit olacak. Ama adil olması şart değil. Yani fasık da nikâh şahidi olabilir. Ceza hukukunda bu olamaz, orada adalet aranıyor. Ama alışverişlerde ve nikâh akdinde fasık, günahkâr olabilir. Kâfir şahit olamaz, çünkü şahitlik tahakküm demektir, velayet demektir. Kâfirin Müslüman’a velayeti haramdır, zillettir, zillet te Müslüman’a haramdır, kesinlikle olmaz. İnkârcı olmayan bir mü’min Müslüman’ın fasık da olsa şahitliği geçerlidir.

 

Allah büyük diyor, her şeyi kabul ediyor, ama tembelliğinden yapmıyor. İnkâr ettiğinden değil. Bu günahkâr mü’mindir. Dinen inanılması, saygı duyulması hususların hiçbirine hakaret etmeyecek, inkâr etmeyecek. Günahkâr dediğim bu. Dine sövmüş mesela, bu adam mü’min sayılamaz.

 

-O zaman nikâh geçerli olmaz değil mi?

 

-Olmaz, zina yapmış sayılırlar. Şahit mü’min olacak, o şart var.

 

-Muta Nikahının hükmü nedir?

 

 Muta nikâhı kesinlikle, ebediyen kaldırılmış. Müttefekun aleyh hadistir. Evvelce vardı. Eskiden içki de yasak değildi. Yavaş yavaş yasaklandı. Ayyaş bir insan grubunu hizaya getirebilmek için tedrici eğitim vardır. Bugünkü eğitim sistemi de budur. Tedricen eğitmiş. O zamanki dünyanın en zalim, en hayâsız insanlarını Ömer yapmış. Ömer çok zalim, çok hayâsız bir insan. Ama Müslüman olmuş, bugün dünyanın parmak ısırdığı bir insan olmuş. Tedricen olmuş bu iş. Yavaş yavaş olmuş.

 

Araplarda poligami vardı, bir kadının çok adamla evlenebilmesine deniyor. Bir kadının odasına şapkasını ya da bayrağını kim asıyorsa o kadın o gece onun oluyor. Bu örf. Amerika’da da böyle şimdi. Evliler bile gidip bir kadınla gidip birlikte oluyor. Kocasından veya karısından izin istiyor. Evlilerde bile var bu. Ben bizzat şahidim. Cahiliye dönemi insanları da böyle. Orada cinsel hayat çok serbestti. Böyle insanları yavaş yavaş hizaya getireceksiniz.

 

Bunlar alışık tabi. Sıcak ülkelerde insanların cinsel yönü soğuk ülkelere göre daha ağır basar. Mesela Helsinki’de 25 yaşında reşit olunuyor. Bizde 18 yaşında. Suudi Arabistan’da daha aşağıda. Sıcaklığın insan bünyesine, cinselliğine etkisi var. Bu Araplar da sıcak ülkenin insanı olduğundan böyle bir ortamdan geliyorlar. Her gün cihat ediyorlar. Arabayla, uçakla gidilmiyor, yola çıktıklarında iki-üç ay sürüyor. Onun için Peygamberimiz muta nikâhına müsaade etmiş. Çünkü alışmışlar. Bir şeyi meşru hudutlar içinde düzene göre yapmak var, bir de zulmen yapmak var. Bu da bir aşamadır. Ama sonra ebediyen haram kılmış. “Artık İslam ile müşerref oldunuz, İslam kökleri yerleşti” buyurmuş.

 

Mesela kabir ziyaretini yasaklamış, çünkü müşrikler atasına tapıyor. Kökten gelen alışkanlıkları var. Sonra iman yerleşince; “Gidin yapın kabir ziyaretini mutlaka yapın, ahireti hatırlatıyor” buyuruyor. Ahkâm değişiyor. Bu zina konusunda da, muta nikâhına alışık insanları bir ölçüde düzene sokmuş. Harplerde muta nikâhına müsaade etmiş. Ama sonra “asla caiz değil” demiş. İranlılar bunu kabul etmiyorlar, “Ömer’in iftirasıdır, Peygamber böyle bir hadis söylemedi” diyorlar. Hâlbuki müttefekun aleyh hadisidir. Hz. Ömer onun ravisidir. Peygamberimiz ebediyen haram kılmış. Doğrusu budur.

 

Humeyni iktidara geldikten sonra muta nikâhını yasaklamış, ama dinlememişler. Onlarda da kayıt var, çocuk olursa kayıt yapılıyor. Ama yine de vazgeçmiyorlar, alışmışlar. Örfleri kaldırmak çok zor bir iş. Bizim “Mutlu Evlilik” kitabımızda var, ona işaret ettik.

 

-Evlilikte mutlu olmak için kadın ve erkeğe düşen en önemli şeyler neler?

 

-Her şeyden evvel İslam insan dinidir. İnsanın yaratılışına en uygun dindir. Bugünkü tecrübelerimizle biliyoruz ki İslam’ın yolu en güzel yoldur. İslam’ın emirleri çok güzeldir, uyulursa mutluluk var.

 

Evlilik İslam neslinin devamı için olur. Zevki arkadan gelecek, ama ana hedef budur. Peygamberimizin bir hadisi var: “Tohumlarınızı atacağınız tarlayı seçin” buyuruyor. Güzellik bir iki ilişkiden sonra kaybolur. Onun için ne diyor Peygamberimiz: “Ya güzelliğinden, ya zenginliğinden, ya soyu-sopundan, ama siz ahlakı, karakteri güzel olanı alın” diyor. O hiç eskimez, pörsümez.

 

Biz bunun çok örneklerini gördük. Küfüv, yani denklik çok önemli. Tohumu atacağınız tarlayı seçeceksiniz. Kültür, kafa, aile yapısı, maddi yapı bunları tespit edeceksin. Ondan sonra dönüşü olmayan yol. Hiç mi dönüşü yok? Hiç dönüşü yok dersek o da insanlığa aykırı olur, çekilmez hale gelir, nikâh yıkılır. Katoliklerdeki gibi değil, onlarda boşanma yok. İslam insan dini. Onun için bunları diyoruz, iyi seç, iyi bak, gör. “Ben bu yuvayı hiç geri dönmemek üzere kuruyorum” inancıyla başlayacaksın bu işe, bu çok önemli. “Gerektiğinde fedakârlık yapacağım, yuvayı asla yıkmayacağım” inancıyla işe başlayacaksın. Bu en önemli faktördür, çünkü biz ne kadar seçsek de insanlar aynı fabrikanın malı değil, standart değil..

 

Âşıklık bir-iki ay sonra geçer. Gerçeklerle karşılaşırsınız. Onu güzel seçtikten sonra fedakârlık yapacaksınız. Karşılıklı fedakârlık. Çok ters giderse, sen anlayışlı olacaksın. Bu çok önemli bir madde. Özür dilemesini bileceksin.

 

-Bir insanın “daha sonra kapatırım” diyerekten açık bir bayanla evlenmesi doğru mu?

 

-Mü’min olmak kaydıyla nikâh ta geçerlidir. Ondan sonra işi zordur. Hiç olmaz demiyorum. Çok güzel kapananlar da var. Acaba hizaya gelir mi diye düşünüyor, iki-üç çocuğu oluyor, ama kesinlikle yumuşama olmuyor. O zaman adam huzursuz oluyor. Bir kere girdin mi o işin içinde fedakârlık duygularıyla hareket edeceksin. Yuvayı yıkmak çok kötü bir şey. Onun için tâ başından işi sağlama bağlamak daha güzel.

 

-Bir İlahiyatçı tanıdığım şöyle bir şey dedi; “Eğer çocuk olmasaydı kaç defa boşanmanın eşiğine geldim”

 

-Bunlar ne hocalık tanır, ne sofuluk tanır bu işler. Onun için objektif ölçüler çok önemlidir burada. Hiç yıkmamak üzere fedakârlık yapacağım diye işe başlayacaksın. Daha evvel bu noktaya gelmeden, seç, bak dedik, her şeyi söyledik. Yaptıktan sonra kararı verdin mi dönmek yok. Öyle işe başlayacaksın. Fedakârlık ettiğiniz zaman, bir sene sonra, “ben bu insana o kadar terslik yapıyorum ama o bana çok anlayışlı” diyerekten özür diler. Aynı çizgiye gelirsiniz. Ama dikleşirseniz birbirinizden koparsınız. Boyun eğeceksiniz, fedakârlık yapacaksınız dediğim odur.

 

-Yaş mevzusu peki. Aralarında 15 yaş olsa?

 

-Biz avukatlık da yaptık, tecrübelerimle sabit. Halen de sarsılan, yıkılan birçok aile var. Kadınlar çocuk yaptıkları için, nazik yaratılışta olduklarından, çabuk pörsürler, ihtiyarlarlar genelde, ama hiç ihtiyarlamayan kadınlar da var. 80 yaşına geliyor, hala dimdik. Ama genel kural budur. Nazik yaratılıştadırlar. Erkekler daha dayanıklı olur. O yönden kadının yüksek olması tavsiye edilmez. Adam âşık olur, kadın ihtiyarlayınca adamın cinsel gücü duruyor, tatmin olamaz. İkinci-üçüncü kadın da yasak. Bu defa yanlış yollara gidilir. İşte İslam’da ikinci, üçüncü, dördüncü kadın hikâyeleri buradan. Kadın ihtiyarlamış, çökmüş, adam ise sapasağlam. Şimdi zina mı etsin. İkinci bir genç hanım alıyor. Yuva devam ediyor, zina önleniyor. Şimdi ikinci hanım almak yasak. Biz onun için diyoruz ki, “kadın biraz küçük olsun, mesela en az beş yaş. Kadının eşit yaşta olması ya da büyük olması nikâhı geçersiz kılmaz. Geçim açısından tavsiye edilmez” diyoruz.

 

-Sınır var mı peki, yirmi yaş mesela?

 

-Hayır, sınır diye bir şey yok. Peygamberimizin aldığı yaşlı hanımlar var.

 

-Adam mesela belli bir yaşta, kadın genç onun bir sınırı var mı?

 

-Hayır, yok. Peygamberimiz ,Aişe anamızı altı yaşında iken nikâhlamış. Daha buluğa bile ermemiş, dokuz yaşını beklemiş. Buluğa erince gerdeğe girmiş. Yaşta öyle bir sınır yok. Nikâh tutar. Beşikteki çocuğu bile babası evlendirebilir. Neden evleniyor? Neslin devamı için dedik. Bir çocuktan nesil olur mu? En azından buluğa ermesi lazım. Arada çok yaş farkı olursa bu defa erkek pörsür. Kadın sağa-sola bakar. Onlar da yanlış olur. 75 yaşındaki bir zengin adam, 18 yaşında bir kız almış, babası zorla vermiş para karşılığında. Namuslu kız babasına karşı gelmemiş. Kızcağız hüngür hüngür ağlıyor. Babasına beddua ediyor. Herkes beddua ile yetinmez, gider pislik yapar. Bunları da düşüneceksin. Her iki tarafı da. Nikâh geçerli ama bunları da düşünmek lazım.

 

-Eskiden büyüklerimiz çocukların abdestsiz emzirilmemesi gerektiğini söylerlerdi. Bunun çocuğa tesiri olur mu?

 

-Olmaz olur mu? Hiç haram lokma yemeyen annenin çocuğu başka olur, hep abdestli dolaşan annenin çocuğu başka olur. Bütün evliyaya bakıyorsunuz, annesinin karnında iken “benim yavrum hamile iken şüpheli lokma yedim mi, karnımı teperdi” diyor.

 

Loğusa kadın da, cünüp kadın da çocuğunu emzirebilir, haram değil. Ama tabi sütünü besmelesiz vermemesi lazım. Haram olmaz da, besmelesiz verdiği zaman şeytan ortak olur diyor Allah, ayet var. Nasıl ortak olur? O çocuğun terbiyesi zor olur. Anasına, babasına, hocasına asi olur. O besmelesiz olunca şeytanın payı var demek ki. “Malına da ortak ol, çocuklarına da ortak ol” diye izin vermiş Allah. Ama bana sığınanların kılına dokundurmam. O sığınma nedir? “Bismillahirrahmanirrahim Allahümme cennibnâ’ş-şeytân ve cennibi’ş-şeytân ve mâ razaktenâ” duası da budur. İlişkiye başlamadan evvel bunu söyleyeceksin, şeytanı def edip kovacaksın.

 

Peygamberimiz abdeste çok önem veriyor. Tuvaletten sonra çıkar çıkmaz birisi selam vermiş, selamını almamış. Biliyorsunuz selam vermek sünnet, almak farzdır. Hemen abdest almış, abdestsiz selamı almak istememiş. Burada ne kadar önem verdiğini düşünebiliyorsun. Ama farzdır diyemeyiz..

 

Onun için Anadolu’da hoca kızı alırlar. İşte bunları bildiği için, dinini bilen insan haram lokma yedirmez, besmelesiz süt vermez, besmelesiz yatağa girmez, zürriyeti güzel olur diye Anadolu’da hep hoca kızına, hoca oğluna tamah eder herkes.

 

- Çok teşekkür ederim, Allah razı olsun hocam.

 

-Senden de inşallah..

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Salih Okur, 2012-01-24 08:00:48

Sayın Kaya, cevaplar.org'dan alındığını haberde belirtmeniz şartıyla yayınlamakta serbestsiniz. Kaynak linki göstermeniz gerekmektedir. Saygılarımla. Salih Okur

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

-Hocam, dilimize sadece Arapçadan ve Farsçadan değil diğer dillerden mesela Yunancadan veya baş

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

Hocam dilde tasfiyeler ile 300-500 kelimeyle konuşabilen bir nesil nasıl büyük düşünebilecek?

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyef

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohi

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

-Demin biraz değindik ama şöyle sorayım, Mezhebinin görüşünü savunan bir mümin “mezhebin

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçtiğimiz ay değerli araştırmacı-yazar Mustafa Özcan be

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmese

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

-Eş’ariler ile Maturidiler arasındaki fikri çatışmaların dini yorumlamada zarar verdiğini s

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

-Usul-i fıkıhta bir şeyin vacip veya mendup olmasında yeni bir usul olarak şu söylenmektedir;

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

-Seyda izninizle başka bir soruya geçiyorum. Vehhabiler ehl-i sünneti müşrik olarak mı görmek

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.

TAHRÎM,6

GÜNÜN HADİSİ

Hastayı ziyaret edin, açı doyurun, esiri kurtarın.

Riyazü's-Salihin

TARİHTE BU HAFTA

*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI