Cevaplar.Org

MEHMED KIRKINCI- BÃœTÃœN ESERLERÄ°-2-ZAFER YAYINLARI-Ä°ST-2008

Not: Alevîlik Nedir? – İslâm’da Birlik – Siyasette Ölçü – İçtihad Nedir? – Dar-ül Harb Nedir? adlı eserleri muhtevidir.


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2009-11-14 10:38:08

Not: Alevîlik Nedir? – İslâm'da Birlik – Siyasette Ölçü – İçtihad Nedir? – Dar-ül Harb Nedir? adlı eserleri muhtevidir.

Mısır'da Sebeiyye Mezhebi'nin kurulmasıyla tohumu atılan Şiîlik, İran'da yeşermeye, gelişmeye başladı. Ve bundan yirmiden fazla, fırka (kol) türedi. S:36

Alevîlik aslında bir fırka veya mezheb değildir. Âl-i Beyt'in muhabbetini esas alan bir tarikat şeklinde ortaya çıkmıştır. S:42

Timur, Osmanlı Sultanı Yıldırım Bâyezid'i yendikten sonra, Anadolu'dan aldığı otuzbin kadar esiri İran'a götürmüştü ve bunları Erdebil'e yerleştirmişti. Bunlar, zamanla Erdebil Şeyhi olarak bilinen Şeyh Ali'ye intisap ettiler ve ondan tarikat dersi aldılar. S:42

Bir süre sonra Timur, arasıra ziyarete gittiği Erdebil Şeyhi'nin kendisinden bir arzusu olup olmadığını sorduğunda, şeyh: "Hiçbir dileğim yok, sadece Anadolu'dan esir olarak getirmiş olduğun Türkleri serbest bırakmanı istiyorum" dedi. Timur, şeyhin bu arzusunu memnuniyetle kabul etti ve onları serbest bıraktı. S:42

Erdebil Şeyhi, Anadolu'ya dönen bu müritleriyle alâkasını devam ettirdi. Bu tarikatta Hz. Ali (ra) muhabbeti esas alındığı için, bu tarikata devam edenler, Hz. Ali (ra) sevgisi ile tamamen boyandılar. Bunlara bu vasıflarından dolayı Alevî denildi. S:43

Hz. Peygamber'in (sav) hısımlık ve akrabalığına dayanarak, ibadette gevşeklik bile göstermek, Âl-i Beyt'in kendine caiz olmazken, bazılarının Âl-i Beyt'e olan muhabbetlerine güvenerek ibadeti terk etmeleri hangi akıl, hangi delille izah edilebilir, düşünülsün. S:62

"Hz. Ali'nin (ra) namaz kılmasıyla, onu seven bütün mü'minlerden namazın kalkacağını iddia etmek, bir adamın yemek yemesiyle bütün evlatlarının ve torunlarının da karınlarının doyacağını veya onun ilim sahibi olmasıyla bütün neslinin de âlim olacaklarını iddia etmeye benzer." S:65

Her günah, insan ruhunu, derecesine göre, lekedar eder. En büyük günah olan şirk ise, insan ruhunu o derece kirletir ve onun ulvî mahiyetini o derece tefessüh ettirir ki, artık o ruhta temizliğin hiçbir emaresi kalamaz. S:79

Hz. Ali Efendimizin (ra) en sevmediği şey şirk olduğu halde, kendisine ulûhiyet isnat edilmesinden o pak ruhunun ne kadar müteessir olacağı düşünülsün. S:83

Hz. Ali Efendimize peygamberlik isnat edenler en başta İbn-i Sebe ve onun tâbileri, ikinci olarak ateşperestlikten yeni dönmüş, fakat İslâm'ı henüz lâyıkıyla kavrayamamış bazı Şiî fırkalarıdır. S:90

Hilâfet münakaşalarının temelinde sahabe düşmanlığı yatmaktadır. Bu da Yahudilerin tezgâhladığı bir oyundur. Bu oyunda başrolü oynayan da İbn-i Sebe'dir. Bu İslâm düşmanı sinsi gayretleri ve dehşetli planlarıyla ashaba kin beslemeyi, buğz ve hakaret etmeyi bir din, bir mezhep haline getirmek için çok gayret göstermiştir. S:109

Şunu da bir ibret levhası olarak takdim edelim ki, sahabe-i kirama hakareti ibadet telakki eden bu kimselerin Kur'an'ın, Peygamber'in, sahabelerin ve Hz. Ali'nin en büyük düşmanı olan Ebû Cehil ve emsali kâfirlere dil uzattıkları asla görülmemiştir. Bu husus cidden düşündürücüdür. S:109

Ortada, çok sinsi ve neticesi itibariyle de çok tehlikeli bir Yahudi oyunu vardır. Hilâfetin, gerçekte, Hz. Ali'nin (ra) hakkı iken Hz. Ebû Bekir (ra) tarafından gasb edildiği iddiasıyla bütün sahabelere hata isnat edilmektedir. Çünkü Hz. Ali dâhil, bütün ashab-ı kiram, Hz. Ebû Bekir Efendimize biat etmişlerdir. S:109

Bir mü'min, diğer bir mü'min kardeşinden zuhur eden herhangi bir hatayı değerlendirirken kendi hissiyatını, ferdî ve indî görüşlerini esas almak yerine, Kur'an ve Sünnet ne buyurmuşsa ona aynen uymalı, ifrat ve tefritten sakınmalıdır. S:130

Vatan ve milletimizi hedef alan en büyük tehlike, tefrikadır. Bu milleti hiçbir şey korkutamaz, yıldıramaz, ezemez; ancak tefrika öldürür. S:169

Cemiyetlerin bünyelerinde fitnenin en korkunç seyrangâhı, soy-sop iddiasıdır. Bu sebeple bu illet, vahdetimizi parçalamaya müsait unsurların başında gelir. Zira kavmiyetçiliğin mizacında ihtilaf ve inşikak yatar. S:173

İslâm tarihi tetkik edildiğinde Hz. Peygamber Efendimizin (S.A.V), kumandan, âmir, memur tâyininde ve vazife tevdiinde, liyâkat, istidat ve kabiliyeti esas aldığı görülmektedir. Efendimiz (S.A.V) renk, kan, soy-sop üstünlüğüne itibar etmemiş; bunları icraatında fiilen göstermiştir. S:196

İslâm Âlemi'ne ırkçılık fitnesi Avrupa'dan gelmiştir. Avrupa bu silahı Müslümanları birbirine düşürmekte maharetle kullanmış, menhus emellerini bizde ve Arap âleminde, değişik taktiklerle sergileyerek, bizi Araplara, Arapları da bize karşı tahrik etmeyi başarmıştır. S:201

Avrupa bir taraftan bizde müthiş ve dehşetli oyunlarını tezgâhlarken, diğer taraftan da edip, müsteşrik ve casuslarıyla aynı faaliyetleri Arap âleminde de sürdürmüştür. Araplara: "Siz asil ve necip bir milletsiniz, geri kalışınızın müsebbibi Osmanlılardır!" gibi zehirli telkinlerde bulunmuşlardır. S:201

Arapların Osmanlı'dan kopuşunda ve kendi aralarında da bir birlik te'sis edememelerinde ve nihayet Ortadoğu'da bir çıbanbaşı olarak İsrail devletinin kurulmasında, kavmiyetçiliğin payı oldukça büyüktür. S:202

Şurası bir hakikattir ki bir milletin devam ve bekası, "hikmet" ile "kuvvet"in bir noktada imtizacından hâsıl olur. Hikmet de, kuvvet de vicdan-ı umumînindir. Bunların bir noktada toplanmasıyla, hâkimiyet-i milliye hâsıl olur. O nokta ise, devlettir. S:239

Gençliğin bunalımlarını izale edecek ve içine düştüğü mânevî boşluğu dolduracak, kavmiyetçilik fikrini ve bölücülüğü kökünden kesip atacak tek ve yegâne reçete; İslâmiyet'tir. S:242

Siyaset âleminde İslâm adına ortaya çıkanlarda ölçü, "Aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye" olmalıdır. Bu da, milleti irşad ve ikaz iledir. Makam ve mevki gözetmeden, karşılıksız, sırf Allah için çalışmaktır. S:260

İçtimai ve siyasi hayatta muvaffak olmak da Cenab-ı Hakk'ın Hakim isminin muktezasına uyarak hareket etmekle mümkündür. Yoksa "Cenab-ı Hak Kadirdir" deyip, memleket şartlarını göz önüne almadan hareket etmek zarardan başka hiçbir faydası yoktur. S:270

Günümüzde "Mutlak Hürriyet" yani "her şeyin serbest olmasını savunmak" çok hatalı bir görüştür. Çünkü mutlak hürriyet, mutlak bir vahşettir. S:282

Hürriyetleri topyekûn imha etmek isteyen baskıcı zihniyetlere serbestiyet tanımak, hürriyetin ruhuna aykırıdır. Bu sebeple vatanımızı tehdit eden, hürriyetimizin, mukaddesatımızın, mülkiyet ve namusumuzun baş düşmanları olan yıkıcı cereyanlara hürriyet adına müsaade edilmemelidir. S:282

İslâm dini, inanç ve vicdan hürriyetini, akıl ve fikir hürriyetini, konuşma hürriyetini insanlara bahşetmiştir. İnsanların inandığı gibi yaşamaları ve kılık ve kıyafetlerinde serbest olmaları vicdan hürriyetinin gereğidir. S:283

Terakkinin zembereği doğruluktur, hak ve hukuka riayet etmektir. Cemiyet hayatında istikamet ve doğruluğun ölmesi, maddi ve manevî hak ve hukuka riayet edilmemesi geri kalmanın hatta yıkılmanın en müessir sebebidir. S:298

İstikamet ulvi bir haslettir ki, eğer cisimleşse bir melek olur, hıyanet de öyle kötü bir şeydir ki o da cisimleşse mel'un bir şeytan suretini alır. S:298

Evvela içtihat yapmak büyük bir ilim ve ihtisas işidir, herkesin kârı değildir. Çünkü şer'i hükümler binlerce hatta onbinlercedir. Bunların delilleri ise gayr-ı mahduttur. Bütün bu hükümleri o sayısız delillerden çıkarmak herkes için mümkün olmaz. S:322

Cenab-ı Hakk içtihada ehil olanları içtihat ile emreylediği gibi sair müminleri de bunlara ittiba etmeğe şu âyet-i celile ile emr buyurmuştur: "Eğer bilmiyorsanız, zikir (ilim) ehline sorun" (Nahl:43) S:323

İlmin mahiyeti bir olsa bile anlaşılması başka başkadır. Binlerce insan bir âlimden aynı dersi aldıkları halde her birinin aldığı feyz ve irfan farklıdır. S:324

Hak mezheblerde akıl ve mantığın tasdik etmediği hiçbir mesele yoktur. Çünkü onların nokta-i istinadı Kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukahadan ibaret olan edille-i şeriyyedir. S:359

Mezhepleri beğenmeyen, onlardan birine uymayan veya mezheplerin kolay yanlarını alan bir kimse, asırlardan bu yana gelip geçmiş milyonlarca müslümanın yolundan ayrılmış, kendi başına yeni bir yol tutmuş olur. S:359

Kişinin kendi hevesine uyarak sık sık mezhep değiştirmesi onları hafife almak manasına gelir. S:359

Sünnetten müstağni kalarak, Kur'an bana kâfi gelir diyenler, hem Kur'an'ın nurundan, hem de Peygamberimizin feyzinden mahrum kalırlar. S:393

Müminlere yol gösterme ve müşkillerini halletme vazifesini en mükemmel manasıyla bir ilmi hey'et deruhde edebilir. Milletin saadet ve terakkisi buna bağlıdır. Böyle bir şûrasını lüzumunda Kur'an ve Sünnet, akıl ve ilim, tecrübe ve tarih, zaman ve vukuat müttefiktir. S:410

İçtihat inhisar altına alınmamıştır. Müçtehitlikte Hıristiyanlıkta olduğu gibi dinin tevcih ettiği ruhani bir makam değildir. Belki o, ilim ve iktidarın insana kazandırdığı bir selahiyettir. Bazı insanlar az bir ilim tahsil etmekle kendilerini din sahasında mütehassıs bir âlim zannediyorlar. S:417

Cenab-ı Hakk'ın insanlara ihsan etmiş olduğu nimetlerin sonsuz olduğu herkesin mâlumudur. Ancak insanları dünya ve ahirette mes'ud edecek, onların tekâmülüne vesile olacak en büyük nimet iman nimetidir. S:458

Bir kulun Allah indindeki değeri O'na karşı kulluk vazifesinde göstereceği hassasiyet ve itina nisbetindedir. S:522

"Maarif politikanızı, imanlı, faziletli, ilim ve irfan sahibi, âli ruhlu, ulvi kalpli, yüksek seciyeli, vatanperver, şahsi menfaatini umumun menfaatine feda eden, örf ve adetlerine bağlı karakter sahibi bir nesil yetiştirecek şekilde tesbit etmelisiniz." S:524

Bir millet için en korkunç şey, mağlubiyet veya mahkûmiyet değil, kendi mukaddes değerlerinden soyunarak başkasının kültürüne, örf ve an'anesine tabi olmasıdır. S:533

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

GÃœZEL KONUÅžMA-YAZMA KOMPOZÄ°SYON Salih SARICA; Mustafa GÃœNDÃœZ, Fil Yay. Ä°st.1994

GÃœZEL KONUÅžMA-YAZMA KOMPOZÄ°SYON Salih SARICA; Mustafa GÃœNDÃœZ, Fil Yay. Ä°st.1994

BAŞLIK: Kitabın adı, bölümün adı, konunun adı, paragrafın adı birer başlıktır. (25) Ba

AMERİKAN YÜZYILININ SONU Mustafa ÖZEL, İz Yayıncılık İst.1993

AMERİKAN YÜZYILININ SONU Mustafa ÖZEL, İz Yayıncılık İst.1993

1. Bütün insanlığın kurtuluşu olmayan bir şeyin kurtuluş olmayacağını idrak etmedikçe, n

YARINKİ TÜRKİYE NURETTİN TOPÇU, Dergah Yayınları 3.Baskı, 1978-İst.

YARINKİ TÜRKİYE NURETTİN TOPÇU, Dergah Yayınları 3.Baskı, 1978-İst.

1. Hakikati araştırmanın metotları... 2. Anadolu’nun Kurtuluş Savaşı, ruh cephesinde henü

TİRYAKİ SÖZLER

TİRYAKİ SÖZLER

Cenap Şehabettin, Tercüman 1001 Eser 1. Bir cemiyeti yükseltmek mi istiyorsunuz? Efradına mesu

KÄ°TLELER PSÄ°KOLOJÄ°SÄ°

KÄ°TLELER PSÄ°KOLOJÄ°SÄ°

Gustave Le Bon, Çev: Selahattin DEMİRKAN Yağmur Yayınevi 3. Basılış İst.1976 1. Unutulmaz

DİN GERÇEĞİ

DİN GERÇEĞİ

Vehbi Vakkasoğlu, Cihan Yayınları-İst.-1984 1. Bu iklimin ekmek ve suyu ilim ve teknoloji; nefe

SANAYÄ°LEÅžMENÄ°N KÃœLTÃœR TEMELLERÄ°

SANAYÄ°LEÅžMENÄ°N KÃœLTÃœR TEMELLERÄ°

John Nef; Çev.:Prof. Erol Güngör; Kalem Yayıncılık A.Ş. İst.-1980 1. *Sanayileşmeyi yarata

BİLGİ TOPLUMU VE EKONOMİK GELİŞME, PROF. DR. HÜSNÜ ERKAN

BİLGİ TOPLUMU VE EKONOMİK GELİŞME, PROF. DR. HÜSNÜ ERKAN

1. Sanayi devrimi ile ortaya çıkan yeni teknolojiler, yeni bir üretim ortamı ve yaşam biç

BÄ°LÄ°M TARÄ°HÄ°, CEMAL YILDIRIM

BÄ°LÄ°M TARÄ°HÄ°, CEMAL YILDIRIM

Geçmişin (günümüzde) dokunulmaz sayılan pek çok otoriteleri, varsayım ve inançları bilimin

BATI’YA KARŞI İSLÂM-WILLIAM I. CLEVELAND- 8. BÖLÜM

BATI’YA KARŞI İSLÂM-WILLIAM I. CLEVELAND- 8. BÖLÜM

SONUÇ (…) Bir devlet otoritesi ile hareket etmeyen, hakikatte herhangi bir devletin belirli bi

BATI’YA KARŞI İSLÂM-WILLIAM I. CLEVELAND- 7. BÖLÜM

BATI’YA KARŞI İSLÂM-WILLIAM I. CLEVELAND- 7. BÖLÜM

MİHVER’E (AXIS) DOĞRU (…) Alacaklılarının akbaba misali tepesinden ayrılmadıkları ger

Allah kendisinden başka ilah olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.

Tâ Hâ, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT-Buhari

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI