RÜZGÂR NEDEN SERT ESİYORMUŞ?

17. yüzyıl İran Safevi devleti ile Osmanlı Devleti arasında kısa aralıklarla bazı savaşlara sahne olmuştu. Bu çatışmaların birinin bitiminde, sulh müzakerelerinden birine Osmanlı tarafından Serdar Halil Paşa ve çok nüktedan bir zat olan Defterdar Baki Çelebi katılmıştı.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2020-11-09 08:02:43

17. yüzyıl İran Safevi devleti ile Osmanlı Devleti arasında kısa aralıklarla bazı savaşlara sahne olmuştu. Bu çatışmaların birinin bitiminde, sulh müzakerelerinden birine Osmanlı tarafından Serdar Halil Paşa ve çok nüktedan bir zat olan Defterdar Baki Çelebi katılmıştı.

İran heyetinin başındaki Kasım Han, burnunun olağanüstü iri olması ile tanınıyordu. Aynı zamanda kibirli biri olan bu zat sert tavırlarıyla neredeyse görüşmeleri baltalamaya çalışan bir tutum içine girmişti. Koca koca laflar ediyor, tabiri caizse burnundan kıl aldırmıyordu.

O sırada görüşmelerin yapıldığı mevkide şiddetli bir rüzgâr esiyordu. Halil Paşa bunu fırsat bilip, sertleşen konuşmaları biraz yumuşatmak için İran murahhasına;

-Buralarda rüzgâr hep böyle midir? Acaba neden bu kadar şiddetli esiyor diye sordu.

Kasım Han tam cevap verecekti ki, Baki Çelebi atıldı;

-Efendim, rüzgârın bu şiddeti Kasım Hanın burnundan estiğinden dolayıdır" deyiverdi.

Bu söz, İran şahına kadar aksetmiş ve bu ince nükteden pek hoşlanıp kahkahalarla gülen şah, Baki Çelebi'ye üç deve yükü çok kıymetli kumaşlar göndermişti.

Kaynak

 Şemsettin Kutlu, Eski Türk Hayatı, Varlık Yayınları, İst. 1958

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

SENİN SUSMAN İYİYMİŞ

SENİN SUSMAN İYİYMİŞ

İmam Ebû Yusuf'un hiç konuşmayan bir öğrencisi vardı. Bir gün Ebû Yusuf, onun konuşmasın

BEDEVİNİN NAMAZDAN KAÇIŞI

BEDEVİNİN NAMAZDAN KAÇIŞI

İsmi ‘Mücrim’ olan bir bedevî, imamın hemen arkasında en öndeki safta namaza durmuş. İm

KARIN SANCISINA TUTULAN MEDRESE ÖĞRENCİSİ

KARIN SANCISINA TUTULAN MEDRESE ÖĞRENCİSİ

“Hocalar hocası” merhum Ali Yakup Cenkçiler’in naklettiğine göre medresede okuyan Arnavut

“BEN DE BİLİYORDUM AMMA”

“BEN DE BİLİYORDUM AMMA”

Merhum Seyda Sadreddin Öztoprak hocamız anlatıyor; “Hocalarımdan, Molla Rasul-ı Sıbki’ye a

SÖZ VERDİĞİ HALDE GELMİŞ

SÖZ VERDİĞİ HALDE GELMİŞ

Merhum Süleyman Nazif Bey sözde durulmasına çok ehemmiyet verirdi. Bir gün bir arkadaşıyla ra

RÜZGÂR NEDEN SERT ESİYORMUŞ?

RÜZGÂR NEDEN SERT ESİYORMUŞ?

17. yüzyıl İran Safevi devleti ile Osmanlı Devleti arasında kısa aralıklarla bazı savaşlara

“YA BEN NE YAPAYIM?”

“YA BEN NE YAPAYIM?”

İzmir’in kırk santim boyundaki meşhur Cüce Şevki’si, yolda şair Eşref(1846-1912) ile kar

NEREYİ İSTERMİŞ?

NEREYİ İSTERMİŞ?

Eski Maarif nâzırı(Milli eğitim bakanı) Münif Paşa, evinde verdiği bir iftar ziyafette, dave

“NETİCE BELLİ”

“NETİCE BELLİ”

Halife Harun Reşid, şair Ebu Nüvâs’ı sever, fakat sık sık da ona takılırdı. Bir defasın

MISIR’DAN ÇIKIŞ TABLOSU

MISIR’DAN ÇIKIŞ TABLOSU

Yaşlı bir cimri, ünlü İngiliz ressamı William Hogart’dan, Firavun’un askerlerinin İsrailo

“SENİ GÖREN DE”

“SENİ GÖREN DE”

Yahya Kemal Beyatlı merhum iri cüssesiyle, boğazına düşkünlüğünü saklayamazmış. Bir gü

De ki: "Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir."

İsra, 84

GÜNÜN HADİSİ

"Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (haluf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur."

Ebu Hüreyre

TARİHTE BU HAFTA

*Muhammed Raşid Hz.lerinin Vefatı. (22 Ekim 1993) *Astronomi Alimi Uluğ Bey'in Vefatı(25 Ekim 1449) *Fatih Sultan Mehmed Han'ın Trabzon'u Fethi(26 Ekim 1461)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI