Cevaplar.Org

MANA HAREKETİ

Yüzlerce kişi bir arda bulunuyorduk. Bizim bir arada bulunduğumuz vakitte binlerce kişinin bir arada bulunduğu başka yerler de vardı. Bizim bulunduğumuz yer ancak iki yüz, üç yüz kişilik bir yerdi. İnsan bulunduğu yerdeki kişileri merak etmez mi? Onların hallerini vaziyetlerini düşünmez mi? Mimiklerini bakışlarını görmek istemez mi?


İbrahim Köse

ibrahimkose60@gmail.com

2022-02-23 12:09:29

Yüzlerce kişi bir arda bulunuyorduk. Bizim bir arada bulunduğumuz vakitte binlerce kişinin bir arada bulunduğu başka yerler de vardı. Bizim bulunduğumuz yer ancak iki yüz, üç yüz kişilik bir yerdi.

İnsan bulunduğu yerdeki kişileri merak etmez mi? Onların hallerini vaziyetlerini düşünmez mi? Mimiklerini bakışlarını görmek istemez mi? Elbette ister. Ama ben bunu şimdilik yapamam. Çünkü başım önüme eğik. Kendimden başkasını bilemem, önümden başka yeri göremem. Arada bir sağa sola başımı çevirip hafifçe bakabilme hakkım var. Fakat bu bakışta da neyin ne, kimin kim olduğunu bilmem mümkün değil.

Dakikalarca belki yarım saat süren, herkesle beraberken, herkese uyarak inandığım ritüelleri yapma durumu beni aldı meraklar ülkesine götürdü. İçimi müthiş bir merak sardı. Şu anda aynı vaziyette bulunan aynı hareketleri yapan aynı şeyleri okuyan ve aynı istikamete yönelen bu insanların yüzleri nasıldır? Gözleri nasıl görünmektedir? Başları ne yapmaktadır? Boyunları hangi vaziyettedir? Elleri, ayakları, belleri, dilleri ne durumdadır?

Gerçekten benim de içinde bulunduğum bu topluluğa karşıdan ve yandan bakmak istedim. Huzurda bulunurken kendinden geçmiş bu insanların ruhlarını ifade eden beden dillerini görmeyi merak ettim. Çünkü bir mana için kendinden geçmiş kişilerin, bir davaya kendini vermiş insanların halini, vaziyetini görmek ilginçti doğrusu.

Ancak onların bu vaziyetini seyretmek için benim içinde bulunduğum kuralı bozmam gerekiyordu. Yani onlar gibi olmaktan çıkmak ve onlara karşıdan bakmak gerekiyordu. Ama bunu nasıl yapacaktım? Herkesin itaat ettiği yerde ben isyan mı edecektim? Herkesin eğildiği yerde ben lanet halkasını boynuna geçirenlerden mi olacaktım? Ama bunu o ruhtan ayrılmak için yapmayacaktım. Sadece huşu ve huzur makamında bulunanları gözlemek ve incelemek için yapacaktım. Gerçekten yüzlerce, hatta binlerce insanın aynı vaziyette bulunurken, aynı hareketleri yaparken eğilmeleri, kalkmaları ve verilen emirlere itaat etmeleri görülmeğe değmez miydi? Hem de bir ömür boyu bu kişilerin içinde bulunan bir fert olarak onlara bakmağa değmez miydi? Kendini görmeğe değmez miydi? Herkesin içindeki kendimi görmek ve anlamak istedim.

Nihayet dayanamadım, yirmi hareketlik bir mana hareketleri silsilesinin on sekizinci hareketinde gruptan ayrıldım. Nasıl olsa kalan iki hareketi sonra tek başıma tamamlayabilirdim. Ön tarafa çıkıp biraz yan tarafa çekilerek bu insanlara bakmaya başladım.

Ey Allah'ım ne hakikatler okunuyordu bu insanların yüzünde. Ne ciddiyetler görünüyordu bu inanmışların simasında. Hepsinin yüzünde Hz. Âdem'in duyduğu mahcubiyetin izleri vardı. Eller Kâbe'ye uzanırken gözler parmak uçlarına dalıp sonsuzluğa gidiyordu.

Sadece şu anda bile olsa, bu insanlar cinayetten, hırsızlıktan, haksızlıktan, zinadan, kumardan, içkiden, sigaradan, yalandan, iftiradan, dedikodudan, fitneden, fesattan; anneye babaya karşı gelmekten, büyüğe saygısızlıktan, küçüğe eziyetten, devlete isyan etmekten, millete hakaret etmekten müberra olan (kurtulan) insanlardı bunlar.

Her biri nefsi itibariyle kendini herkesten aşağı gören bir vaziyetteydiler.

Secde ettiği yaratıcı itibariyle zeminin halifesi, Allah'ın muhatabı, yaratılmışların en şereflisi, bütün varlıkların kardeşi olarak görünüyorlardı.

Gözlerinde annesinden medet isteyen çocuğun bakışları vardı. Dudaklarında son nefesini verirken sevdiğine kavuşmanın mutlu kıpırtıları vardı. Eller, yaşayabilmesi için kollarını ana gövdeye saran sarmaşıkların ifadesini dile getiriyordu. Ayaklar, durması ve bükülmesi gereken yere ve zaman kadar emaneti taşıyan elçi gibiydi. Boyun, meyvelerini aşağı salmış dalı andırıyordu. Ruh, bütün tuzaklardan kurtulmuştu. Özgürlük, dağlarda var olan rahatlıktı. Kaşlar, ne yıkık ne de döküktü; makul bir ciddiyet tahtında duruyordu.

Hayatın katı kuralları karşısında donmuş olan kirpikler, şimdi samimiyetin sıcaklığıyla çözülüp demet demet olmaktaydı.

Issız çöllerin ve çıplak kırların kuraklığı gibi duran göz pınarları şimdi kâinatın en tatlı yaş damlalarını vermekteydi. Gözlerden yükselen buğu, burundan çıkan buharlarla birleşip beyaz umut bulutları olmaktaydı. Bu yerdeki samimiyet ve içtenlik önce vücudu, sonra mekânı ısıtmaktaydı.

Alın, düşmana esir düşen, muhannete muhtaç olan Cem Sultan gibi değil, Adalete yaslanan, hakka teslim olan şehzade gibi durmaktaydı. Yanaklar, babası beraat edip hapishaneden çıkan masum çocuğun simasını andırıyordu.

Başlardaki beyaz takkeler, dağ başlarındaki beyaz karları andırıyordu. Şimdi burada saf olan insanlar, yeryüzündeki sıra dağlar gibi göğe yükseliyordu. Ağızların ifade edip yüreklerin onayladığı okumalar ise gök kubbeyi dolduran yağmur yüklü bulutlarının ağırbaşlılığını taşıyordu.

Ayakta dururken bütün ağaçları ve bitkileri, rükûda dururken bütün hayvanları, secdede iken bütün cansız varlıkları hatırlatan bir hareketti bu vücut dili.

Bal yapmak isteyen arının havada helezonlar çizerek kıvrım kıvrım dönen hareketleri gibiydi bu eğilip kalkan insanların mana hareketleri.

Burada baş bir dünya, vücut bir kâinattı. İnsan her zaman insanken işte bu vaziyette kusursuz ve günahsız meleklere benzemekteydi.

Hep birlikte hak için eğilip kalkmak, hep birlikte hak için Hakka boyun eğmek, hep birlikte tekbir almak ve hep birlikte selam vermek ne güzeldi.

Hele hele aç durulan bir günün sonunda, boş bir midenin acizliğiyle bütün nimetleri veren zengin ve cömert bir zatın huzurunda bulunmak, işte orada onların içinde yer almak ne büyük bir şerefti. Bilmem ki bu manayı ifade eden dünyada başka bir şekil, başka bir hareket var mıydı?

İnsan düşünüyor da bütün insanlıkta; bütün inananların bütün mabetlerde, bütün evlerde ve huzura durdukları her yerde;

Sadece Allah için,

Sadece inandıkları için,

Sadece ibadet için,

Vakit geçirmeleri,

Kötü, şer ve çirkin şeyler yapmaktan uzak durmaları ne kader değerliydi.

Bu zamanlar ne kadar değerli zamanlardı.

Bu kişiler ne kadar farklı kişilerdi.

"Secde ettikleri yüzlerinden anlaşılıyordu."

10.02.2022

Bandırma

İbrahim Köse

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ŞEYTANIN KİBİRLENMESİ

ŞEYTANIN KİBİRLENMESİ

Bu kavga, Şeytan'ın kibirlenmesiyle başladı, Kabil ile Habil olayında al kanlara büründü,

KAŞIKÇI ALİ AMCA

KAŞIKÇI ALİ AMCA

Geçen gün caminin doğu kapısının duvarının dışında, hemen duvar dibinde gördüm Ali Amca

HOŞ GELDİN BAHAR

HOŞ GELDİN BAHAR

Nerede yaşadığımızı bilmiyoruz. Bazen oluyor ki aradıklarımızı bulmak için bütün uzay

MANA HAREKETİ

MANA HAREKETİ

Yüzlerce kişi bir arda bulunuyorduk. Bizim bir arada bulunduğumuz vakitte binlerce kişinin bir a

ŞEFKAT ARAS’A MEYDAN OKUYORDU

ŞEFKAT ARAS’A MEYDAN OKUYORDU

Hınıs Lisesi’nde okuyordum. 1975-1976 yıllarıydı. Mevsim kıştı. Her taraf bembeyaz kar

YAZMAK BUZDAĞINA BENZER

YAZMAK BUZDAĞINA BENZER

Aysberg denen buzdağının bir kısmı su yüzünde bir kısmı su altındadır. Buzdağının gö

AYAKLARINI UZATMA

AYAKLARINI UZATMA

Bir sabah namazı vaktiydi. Bursa Ulu Cami’deydik. Manevi havanın en yüce anları yaşanıyordu.

“ENSAR”

“ENSAR”

Dün kardeşimle Mahmudiye’ye gitmiştik. Caminin birinde yatsı namazını kılıp bir tanıdıkt

KÜÇÜK CİHADDAN BÜYÜK CİHADA DÖNÜYORUZ

KÜÇÜK CİHADDAN BÜYÜK CİHADA DÖNÜYORUZ

İki cihan serveri peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) söylediği sözlerin anlamı

İNSAN NE YAPAR?

İNSAN NE YAPAR?

Çocuklar, ellerindeki oyuncaklar alınınca ağlar. Yıllar sonra oyuncağın ne olduğunu anlayın

HADİSLERE GÖRE BEŞ BİLİNMEYEN

HADİSLERE GÖRE BEŞ BİLİNMEYEN

Şu namaz işi çok ciddi görünüyor. Onu emreden işi çok sıkı tutuluyor. Şu koca kâinatın

"Ey İman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizlere de farz kılındı. Ta ki, korunasınız"

Bakara, 183

GÜNÜN HADİSİ

Her insan hata yapar. Hata edenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir."

Tirmizi

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI