Yavuz Bülent Bakiler beyefendi 12. 08. 2020 günkü görüşmemizde ilkokul senelerine ait beni çok güldüren ve düşündüren bir çocukluk hatırasını anlattı. Türkiye'de bir neslin beyninin nelerle doldurulduğunu ve nasıl fetişizme sürüklendiğini göstermesi yönüyle çarpıcı bir hatıra. Hocamızın izniyle yazıya geçirip sizlerle paylaşmak arzu ettim, buyurun;

"1947 yılında ilkokul 3. Sınıfta okurken, sınıf öğretmenimiz Makbule Yurderi bir gün sınıfta hepimize bir soru sordu;

-Çocuklar dedi- hadise bugünkü gibi hatıramda-en büyük çizmeyi kim giyer?

Bütün sınıf hep bir ağızdan bağırdık;

-Atatürk!

Hoca gülümsedi. Ben içimden dedim ki; " Tabii, doğru cevap verdiğimiz için hoca bundan memnun oldu."

Hoca ikinci bir soruyu daha sordu;

-Peki, çocuklar en büyük şapkayı kim giyer?

Yine bütün sınıf hep bir ağızdan cevap verdik;

-Atatürk!

Bu sefer hocamız kahkahalarla gülmeye başladı. Ben tabii çok şaşırdım. Neden güldüğünü anlayamadım.

Sonra hocamız gülümseyerek dedi ki; "çocuklar niye Atatürk en büyük çizmeyi giyinsin? Kimin ayağı büyükse en büyük çizmeyi o giyer. Siz Atatürk'ün ayağına en büyük çizmeleri giydirdiniz mi, Atatürk yürüyemez. Onun için böyle inanmanız yanlıştır. Sonra çocuklar, niye en büyük şapkayı Atatürk taksın? Siz Atatürk'ün başına en büyük şapkayı koyduğunuz zaman Atatürk önünü göremez. Çünkü şapkanın yanları Atatürk'ün omuzlarına kadar iner. Kimin başı büyükse en büyük şapkayı o giyer."

Bütün mukaddesatım üzerine yeminle söylüyorum, şaşırdım kaldım ve ben kendi kendime sordum; Ya kimin ayağı Atatürk'ün ayağından büyük olabilir? Kimin başı Atatürk'ün başından büyük olabilir? Çünkü bize anlatılanlara göre o " en büyüktür." En büyük kişinin ayakları da en büyük olacaktır, başı da çok büyük olacaktır. Bu düşünce bende lise dönemime kadar devam etti.