Cevaplar.Org

Fertler mükemmel bir İslami şuura sahip olup, cemiyet İslami prensiblere göre teşekkül ettikten sonra yeniden küfrün yayılması nasıl olmaktadır? İslami hayat bütün güzellikleriyle görüldükten sonra küfrün taraftar bulmaması g


2003-02-03 04:05:48

Evvela gerekmez. Vaki ve tabii hadiselerin seyri öyle olmadığını göstermektedir. Kıyamete kadar en büyük mürşitler, en büyük nur saçanlar, münevvirler gelseler, alemi tenvir etseler, yepyeni nesiller meydana getirseler Resul-u Ekrem(ASM)in nurundan, neşrettiği envardan iktibas etmiş olacaklar. Değil beşer, bütün Peygamberler bile aksettikleri nuru ondan iktibas etmişlerdir. Buseyri der: “Onunla sair peygamberler arasındaki mesafe kıstas şudur: 0 bir güneş, diğerleri yıldızlardır. Onlar onun olmadığı devirde, dönemde ve alemde nurlarını neşretmişlerdir. O zuhur edince her şey bitmiştir.” Rasul-u Ekrem(A.S.V.)in getirip neşrettiği nur, meydana getirdiği büyük cemaat bile belli bir müddet yaşadıktan sonra zindan-ı atalete atılıvermiştir. Her ümmetin bir eceli vardır. Her milletin bir eceli vardır. Bu hükmü Allah(cc) Ümmet-i Muhammed hakkında da vermiştir. Rasul-u Ekrem(ASM)in cemaati böyle olunca, devam edecek kimse düşünülemez. Hal-i alem bunun canlı şahididir. Ben bu soruda bir de şunu anladım,maksadını bilemem tabi. Ahirzamanda İnşaallah Hakikat-i Ahmediyye(A.S.V.) yeniden gönüllerde hüküm ferma olacaktır. Kendi haber vermiş; “Olacak” demiş. Allah'ın vaadi var, tahakkuk edecektir.Ve yine aynı hadislerde görüyoruz ki, Rasul-u Ekrem(A.S.V)in şahs-I manevisi hüküm ferma olduktan sonra yeniden küfür ve dalalet yeryüzüne hakim olacak. Mesela Hz.Mesih'in maddeten veya manen hakimiyetini anlattıktan, Hz.Mehdinin hakimiyetini anlattıktan sonra Rasul-u Ekrem(A.S.V.) bir defasında şöyle buyuruyor: “Habeşli kölenin taş taş üstünde kalmamak suretiyle Kâbe’yi söktüğünü şu anda görüyor gibiyim” Tabi bundan ayrı hükümler çıkarırız biz. Demek ki Mekke Medine’ye deccal rejimi girmeyecek, batı felsefesi girmeyecek, Habeş işgaline uğrayacak. Demek o gün hakim olan, insanlığın kaderine hakim olan Habeşler, zenciler inkarcı olacaklar ki, Kabe’yi tahrib edecekler. Ravza-i tahirede taş taş üstünde bırakmayacaklar. “Gözümle görüyor gibiyim” buyuruyor Allah Rasulu(SAV). Halbuki Haremeyn-i Şerifeyn’in dışında Alem-i İslamın işgalini ya Mesihi deccala veriyor, Hıristiyanların içinde zuhur edecek ateizmin temsilcisi bir inkarcıya, bir ateiste veriyor ve yahut da alem-i İslam çapında meydana gelecek hercümerci İslam’ın içinde zuhur edecek Süfyani deccala veriyor. Bu alem-i İslam çapında, o Hıristiyan alemi içinde kötü icraatta bulunacaklar. Zenci ise, o, Haremeyn-i şerifeyni tahrib edecek sahih hadislerin rivayetinden anlaşılıyor. Rasul-u Ekrem(A.S.V.) bunu haber veriyor. Bu muhbir-i sadıkın bize haber vermesi ve vakiin onu tasdik etmesi. Meselenin bir de psikososyolojik yönü vardır. Birinci sebep şudur: Evvela hiç bir millet, hiç bir cemaat iktisab ettiği canlılığı sonuna kadar devam ettiremez. Beşerin fıtratı budur. Birisine “iki gözünü dört aç, dikkat et gözünü kapama cennetin kapıları açılacak” desen, yirmidört saat göz kapamamakla onu mükellef kılsan yine bir saat gelir ki, gözünü kapayıverir. İnsanın bir gücü vardır. Gücünün sınırı vardır. Kudrette ve kuvvette sınırsız olan sadece Allah'tır(C.C). Onun için ona ait cilvelerdir ki, temadi eder gider. Halbuki fanilere ait cilveler gelir gider.Güneşlerin doğuşu, yıldızların doğup batışı gibi gider. Milletler tıpkı fertler gibidir.Fertler de, milletler de muzaffer olduktan sonra zafer sarhoşluğu onların istidat ve kabiliyetlerini cendere içine alıverir. Çok az millet vardır ki, muzaffer olduktan sonra zaferle sarhoş olmasın. Nadide liderler vardır. Mesela Tarık gibi. Toleytula’ya girdiği zaman Kralın hazinelerine ayağını kor ve şöyle seslenir kendi kendine: “Tarık dikkat et. Evvelki gün bir esirdin. Dün Allah seni hürriyete kavuşturdu, kumandan yaptı, bugün Fatih bir kumandansın. Yarın toprağın altına girip Allah'a hesab vereceksin.” Kanuni büyük bir zaferden, seferden döner o gün yatağının hizbede serilmesini emreder. Zaferle sarhoş olmayan çok nadirdir. Parmaklarınızla sayabiliriz. Zafer sarhoşluğu ise zirveye çıkıldığı gibi tekrar insanları alaşağı eder, indirir. Bir de insanda bir kısım madenler vardır. Mesela şiddet gibi, öfke gibi, gayz gibi, hased gibi, kin gibi, nefret gibi. Bunların esasen gayeleri vardır. Çok defa gayelerini bulamadığımız zaman, yerinde kullanamadığımız zaman bu duyguları bunların korkunç tahribatı olur. Mesela inat Hakta sebat için verilmiştir.İnat haklı bildiğiniz bir şeyde inad edip durmak için verilmiştir. Dünyevi işlerde inat etmek için değil. Mesela tul-i emel, bitip tükenme bilmeyen arzular cenneti arzu etmek için verilmiştir. Mesela cemalperestlik Cemil-i mutlak, kemal sahibi kamil-i alelıtlak olan Hz. Allah'ı sevmek için verilmiştir. Ama beşer bunların daima yerini bulamaz, kanalize edemez, edemediği için suistimale uğruyan bu duygular ferdi tahrib ettiği, ferdi saptırdığı, inhiraf ettirdiği gibi milletleri, cemaatleri, devletleri de saptırır, inhiraf ettirir. İşte bu gibi tabii ve kevni kanunlardan ötürü her zaferi bir inhitat(çöküş) takip etmiştir. Bir de Allah'ın kanunu ferman-ı sübhanisi var, hitam-ı misk olsun diye ben bununla bitireyim “Ve tilkel eyyamı nudaviluha beynen nas” buyuruyor. “Bu günleri biz destigah-ı kudretimize takmış şöyle çeviriyoruz.” Ben bu ayeti okurken daima bütün kevn ü mekan, kevn ü fesat destigah-ı kudrete takılmış teşbih taneleri gibi çevrildiğini görüyorum gibi geliyor bana. O tasviri bende hasıl ediyor. Dönen bir daire gibidir bu. Bu gün sana güler, yarın başkasına güler, öbür gün başkasına güler çünkü dünyada Allah(cc.) adil-i mutlak, ayat-ı tekviniye, şeriatı fıtriyyeye riayet eden herkese lutfetmeyi vaad etmiştir. Herkes mükafatını görecektir. Öbür alemdedir ki, müminlerin saadeti devam edecektir. Bir noktayı daha ilave edeyim aklıma parça parça, kırık kırık geliyor. Eğer bütün Müslümanların hakimiyeti devamlı olarak sürüp gitseydi, Müslümanlarda bu defa dünyaya karşı meyli muhabbet, tul-i emel baş gösterecekti. Halbuki çok defa sefineler nefislerin arzu ettiği istikamette çağlayıp gitmez. Bazen insanın arzusunun hilafına akar hadiseler. Bahtiyar odur ki, ya dünya ona küssün, ya o dünyaya küssün.Dünyaya küsme kabiliyetini taşımayan bizlere, Allah hadiseleri rızamızın hilafına arzumuzun hilafına akıtmak suretiyle bizi dünyaya küstürüyor. Küstürüyor, o zaman mecazi muhabbetlerden tecerrüt ediyor, hakiki muhabbete teveccüh ediyoruz. Dünyayı kaybediyor, Allah'ı kazanıyoruz. Ahirete bir arzu, bir emel, içimizde beliriyor.Bu kırık dökük şeylerden siz daha büyük hakikatlara intikal edebilirsiniz

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Müminler o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer.

Enfal,2

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Ey Allah'ın Resulü," dedim, "şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl dua edeyim?" Şu duayı okumamı söyledi: "Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.)

Tirmizi, Da'avat 89,

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Çanakkale'de Kirte Zaferi(28.04.1915) *Gazneli Mahmud'un vefatı(30.04.1090) *Cezzar Ahmet Paşa Akka'da Napolyon'u püskürttü.(2.05.1799) *Fatih Sultan Mehmed'in vefatı(3.05.1481) *Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb Ensari'nin vefatı (4.05.677)(İ.hatip takvimi)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI