Cevaplar.Org

Hıristiyan bir memlekette doğmuş,Hıristiyan olan bir insan cennete girebilir mi?


2002-12-02 17:43:20

İnsanlar böyle başkalarına ait meseleleri düşünüp meşgul olacaklarına, “ben cennete girer miyim,giremez miyim?” onu düşünmesi daha iyidir esasen. Ahirette de,burada da Cenâb-Hakk onların vekilliğini bize vermiş, tevdî etmiş değildir.Sizin iltizam edeceğiniz tek şey nefsinizdir. Nefsinizi düşünün. Onu kurtarmağa çalışın. Acaba benim halim ne olur diye onu düşünün, inceden inceye tedirgin olun, vazifeniz budur sizin. Ama heva u nefis işte, insanı konuşturur. Hıristiyan cennete girer mi, giremez mi? dedirtir. Bu mevzuda evvela Ehl-i Sünnet'in, Eş'arilerin nokta-i nazarı var. Maturidi ve Eşarilerin her ikisinin ittifak ettiği bir husus vardır: “Peygamberleri duymayan kimseler,sadece “Allah'a inandım” dedi mi, cennete girer.” Hiç vahy-i semavî duymamış, kitap duymamış bir kimse sadece “bir yaratıcıya inandım” dedi mi, cennete girer, isterse kitap bilmesin, peygamber bilmesin, âhiret bilmesin. Allah onu cennete kor. Ama bugün Hıristiyanlık âleminde doğan kimseler bu durumda mütâlâa edilemezler, bunların biraz daha farklı durumları var. Bu farklı durumu şöyle arz edeceğim.. Müslümanlık kendi kâmet-i kıymetine uygun olarak gösterilemediği bir devirdedir. Müslümanlığı bütün parlaklığıyla,vuzuhuyla gösteremiyoruz. Hıristiyanların, Yahudilerin hatta komünistlerin çok dûnunda içtimaî durumumuz var. Çok fakîr, zaîf ve dilenci bir durumumuz var. Mütemadiyen başkalarının kapısında el,etek açan ve dilenen bir durumumuz var. Bu durumumuz bizi öylesine sönük,öylesine ölgün gösteriyor ki,hiç bir Hıristiyan bizi böyle parlak görüp de Müslümanlığı tetkik edecek,araştıracak,anlayacak bir fikre sahip olamaz. Bu yönüyle âdeta zaman bir fetret zamanı gibidir. Fetret zamanı, yani bir peygambersiz bir devri yaşıyor insanlık. Böyle bir devirde araştırma,kitap okuma bakma,tetkik etme imkânlarından mahrum olan kimseler ise, tamamen fetret devrinde bulunuyor gibidir. Allah u âlem Müslümanlık kendisine has keyfiyetiyle zuhur edeceği ana kadar şu devirde puta tapmayan ve ateist olmayan,Allah'ı prensiplerinde kabul eden kimseler Allah bilir husûsî ve müstesna muamele görürler. Çünkü onlar Hak Dîni her ne kadar kendi araştırmalarıyla bulamıyor,göremiyorlar ise de kusur ve kabahatin % 50 si de bize aittir. Meselâ onlar araştırmıyorlar, onlar tetkik etmiyorlar,bulamıyor ve bilemiyorlar. Böyle bir devirde bize düşen vazife şu idi: Yemeyelim,içmeyelim,evdeki huzur ve saadetimizi terk edelim,bırakalım, İbrahim Reşit gibi Filipinler'e gidelim, adaları dolaşalım, Allah'ı anlatalım.” Bu gün çok uzak yerlerde Avustralya’da,Filipinler'de Müslümanlar vardır. Ama Osmanlı'ların son devrinde üç tane adamın gitmesiyle olmuştur.Allah onu ihsan etmiştir. Afrika’nın derinliklerine doğru yamyamlar arasında yığın yığın Müslümanlar vardır. Osmanlıların son devrinde üç-beş tane mücahidin telkinleriyle olmuştur. Osmanlı habire ha bunu işliyordu, onlar vazifelerini yapıyorlardı,duyuruyorlardı. Biz ise kendi ayağımıza gelen kimselere bile anlatmayı vazife sayıyor ve benim gibi kimseler karşılığında bunun devletten para alıyoruz. Böyle ücretle emri bil ma'rûf,nehyi anil münker yapan kimseler,orada inanmayan kimse kadar en azından mes'uldür. Biz teker,teker hepimiz mesulüz. Ben bana verilen imkânları tam kullanmadığım için mesulüm. İmam Efendi de mes'uldür. Arkasına gelen cemaatin çocuklarını adım adım takip etmediği için mes'uldür. Diğerleri de mes'uldür. Muallim karşısına gelen talebeye her gün otuz defa anlatmadığı için mes'uldür. Bütün kazancını onlara yedirip,hak ve hakikati telkin etmek için zeminler araştırmadığından mes'uldür. Herkes mes'uldür. Türkiye'nin sınırları aşılacak,dünya içine yayılacak, Müslümanlar hak ve hakikati anlatacaklar,her yerde hakikat şule feşân olacak,duyulacak, ondan sonra niçin bu Hıristiyanlar hâlâ Hıristiyan duruyorlar? demeye hakkımız vardır. Bir taraftan bizim sönük durumumuz,leyl-i yeldâ gibi,sabahı olmayan bir gece gibi devam ediyor. Bir taraftan da emri bil ma'rûf,nehyi anil münkerin yapılmaması meselesi Allah'u âlem Cenâb-ı Hak bu devirde hakikatin parlak berrak yüzünü görmeyenlere hususi bir muamele yapar. Vel İlmü indallah.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Âl-i imran:190

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır.

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Sehavet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Cahil sehavet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever."

Tirmizi, Birr 40, (1962)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI