ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-6
Buyuruyor ki, Peygamber Efendimiz: "Şaşarım şu mü'mine ve hastalıktan sakınmasına, korkmasına, telâşına şaşarım." Niye şaşıyor? "Eğer insan hastalıktan dolayı neler neler kazandığını, manevî bakımdan, sabrından dolayı nasıl mükâfat aldığını bilseydi, ölünceye kadar, Allah'a kavuşuncaya kadar, aziz ve celîl olan Allah'a mülâki oluncaya kadar, hasta olmayı temennî ederdi. Hastalıkta sevap var, hastalıkta mükâfat var, hastalıkta günahlar affolunuyor, hastalıkta derece artıyor diye hasta olmayı temennî bile ederdi.
Buyuruyor ki, Peygamber Efendimiz: "Şaşarım şu mü'mine ve hastalıktan sakınmasına, korkmasına, telâşına şaşarım." Niye şaşıyor? "Eğer insan hastalıktan dolayı neler neler kazandığını, manevî bakımdan, sabrından dolayı nasıl mükâfat aldığını bilseydi, ölünceye kadar, Allah'a kavuşuncaya kadar, aziz ve celîl olan Allah'a mülâki oluncaya kadar, hasta olmayı temennî ederdi. Hastalıkta sevap var, hastalıkta mükâfat var, hastalıkta günahlar affolunuyor, hastalıkta derece artıyor diye hasta olmayı temennî bile ederdi." diyor Peygamber Efendimiz..28. 11. 1997 - Mekke
Kötü insanın bilgili olması, kaplanın kanatlı olması gibidir. "Kaplan uçamadığı için, ancak koşarak yakaladığı avı parçalıyor; ama bir de kanadı olsa, o zaman yapacağı zararın haddi, hesabı olmaz!" demiş Çinli bir filozof. 25. 12. 1995 – Warrnambool Victoria / AVUSTRALYA
Eğer bir insan çocuğunun sünnetine, düğününe binlerce dolar harcıyor da, dininin korunmasına yüz dolar, elli dolar veremiyorsa, vallahi de, billâhi de çok yanlış bir iş yapıyor!.. Otomobil almağa şu kadar para veriyor da, dinini korumağa bir masraf yapmıyorsa, vallahi billâhi zarardadır!.. Otomobilden önemlidir imanımız... Düğünden, gösterişten, alkıştan, pırlanta yüzükten, bilezikten, gerdanlıktan, şundan bundan daha kıymetlidir. Bu kıymeti vurgulamak istiyorum, burada bu şuurun alınmasını istiyorum. Sahabe Müslümanlığının koklanmasını, tadılmasını ve yaşanmasını istiyorum. Warrnambool Victoria / AVUSTRALYA
İslâm bir bütündür, bir tarafını alıp öbür taraflarını bırakmakla ahiret saadeti kazanılmaz. Warrnambool Victoria / AVUSTRALYA
İnsanların çoğu maalesef Yaradanlarını iyi bilmiyorlar. Maalesef ve maalesef çok yanlış biliyorlar. Yaradan hakkında, Rabbül-àlemîn hakkında, âlemlerin Rabbi hakkında, insanlar bugün o kadar yanlış fikirlere sahipler ki, şöyle sınıfı geçen, iyi not alan insan çok azdır. Gayrimüslimler bir kere hepsi sınıfta kalır, hattâ tard olunur okuldan... Müslümanların çoğu da sınıfta kalır, birçoğu ikmale kalır, bir çoğu zar zor geçer. Yâni, iyi not alan çok azdır. 26. 12. 1994 – Warrnambool Victoria / AUSTRALIA
Bu Afganistan mücahidleri hakkında bazı bilgiler geldi bana da, üzüldüm, tüylerim diken diken oldu. Yolda birisine "Dur!" diyorlar, tamam, duruyor. "Yapmayın ağabey, öldürmeyin beni!" diyor, bilmem ne diyor. Adamın suçu yok. Trak... Kurşunu sıkıyorlar, üstündekileri, cebindekileri alıp gidiyorlar. E şimdi bu cihad mı oldu?..
Kàbil'i roket ateşine tutmak cihad mıdır?.. Hikmetyar'ın Rabbanî ile çarpışması cihad mıdır?.. Bilmem ne de bilmem ne... Rus gitti, ne oluyor yâni?.. Niye birbirinizin karşısındasınız?.. Onun için hakîkî mücahid önemli, hakîkî şehid önemli... 26. 12. 1994 – Warrnambool Victoria / AUSTRALIA
Nefret ediyorum Divan Edebiyatı'ndan... Neden?.. "Sâki getir ol bâdeyi ki, mâî-yi candır." bilmem ne... Yâni ne diyor: "Ey sâki, ey içki sunan kişi! Getir şu şarabı ki, keyfimizin mayasıdır, aslıdır, esasıdır." diyor.
Gül devri ayş eyyâmıdır, zevk ü sefâ hengâmıdır,
Aşıkların bayramıdır, bu mevsîm-i ferhunde dem.
Gül mevsimi, yâni ilkbahar zevk ü sefâ zamanıdır. Vur patlasın, çal oynasın; eğlenmek, gezmek, tozmak zamanıdır. Günah, fitne, içki içmek vs. zamanıdır; ne güzel zamandır bu... E, böyle olunca, bu kafadaki insanlara Allah yardım eder mi?.. Etmedi. Bu derbederlik kimde, kimler bu kafada?.. Tepeden tırnağa... Şeyhülislâmından adaleti temsille görevli kadısına kadar; gazel, gazel, gazel... Başka bir şey yok; aşk, içki, şarap, meyhane... Şaraba medhiye; erguvan renkliymiş, gül renkliymiş, şöyleymiş, böyleymiş... Olur mu böyle şey?.. 27. 12. 1994 - VICTORIA
Şimdi onun için, bizim Kur'an-ı Kerim'le bağlarımızı takviye etmemiz lâzım!.. Yâni siz iyi müslümanlarsınız ama, cami cemaatisiniz ama, Kur'an-ı Kerim ile bağlarınız ne alemde?.. Kendi kendinize sorun, ölçün, tartın terazinizde... Her gün bir miktar Kur'an-ı Kerim okumanız lâzım; okuyor musunuz?.. Herkes kendi kendine şu soruyu sorsun: "Ben günde kaç sayfa Kur'an-ı Kerim okuyorum?.." Sorun, başınızı önünüze eğin, cevabınızı kendiniz verin! 27. 12. 1994 - VICTORIA
Birçok kimse çocuğunun yetişmesinin çok önemli olduğunu anlayamıyor. İş işten geçtikten sonra anlıyor, çocuk kötü olduktan sonra anlıyor; afyona alıştıktan sonra, anasına babasına asi geldikten sonra, eve gelmemeğe başladıktan sonra, haylazlıklar yaptıktan sonra, polisin eline düştükten sonra anlıyor; tüh diyor, çocuğumu yanlış yetiştirmişim diyor. Bir kısmı da nasıl yetiştirileceğini bilemediği için, yetiştirmeğe çalışmış ama; sonunda olmamış, ondan pişmanlık duyuyor. Evet, tabii bu kolay bir şey değil ve ucuz bir şey değil. Çocuk yetiştirmek önemli. 28. 12. 1994 - VICTORIA
Çocuğun haşarılığı aklındandır. 1. 1. 1995 - Warrnambool
Sydney / AVUSTRALYA
Ben şimdi Suudluların namaz kılışına bakıyorum, bizim namaz kılışımızdan kat kat güzel. Neden? Rükûlarda bekliyorlar, secdelerde bekliyorlar, iki secdenin arasında bekliyorlar, aceleye getirmiyorlar. Kıraatleri uzun... Bakıyorum, Ooooh... bayağı uzun uzun okuyorlar. Yâni bayağı tadını çıkartarak, aceleye getirmeden namaz kılıyorlar. Taa otomobilden iniyorsun, şurda hoparlörden duyuyorsun, imam "Allahu ekber!" dedi, rekâta durdu. Yürüyorsun, yürüyorsun, geliyorsun, birinci rekâta yetişiyorsun; taa uzun mesafeden... Türkiye'de olsa, selâm bile verirlerdi: "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah! Esselâmü aleyküm ve rahmetullah!" biterdi iş. 27. 12. 1994 Sabah Namazı Warrnambool - AVUSTRALYA
Farsçada bir mısra var:
Yek beyzeu sad hezerân gıtgıdak
Yâni ne demek: "Bir yumurta, yüzbin tane gıtgıdak..." Ne oluyorsun yahu? Bir tane yumurta yumurtladın, ne bu böyle? Gıt gıdak, gıt gıdak, gıt gıdak, gıt gıdak... 27. 12. 1994 Sabah Namazı Warrnambool - AVUSTRALYA
Bizim Türkiye'mizde duha namazının adı, Türkçe kelime karşılığı olarak, kuşluk namazı'dır. Duymuşsunuzdur, kuşluk namazı... Hacı teyzeler bunları hiç kaçırmazlar. Onlar ibadetlerine düşkün olduğu için, erkeklerden biraz daha ileri giderler. Erkekler işe gittiği için bu ibadeti biraz yapmayabilirler. Amma, hacı teyzeler evde kaçırmazlar. Başörtüleriyle, ellerinde tesbihleriyle, duha vakti gelince kuşluk namazını kılarlar, bu sevapları kaçırmazlar. Daha ne namazlar kılarlar mübarekler... 29. 12. 1994 Sabah Namazı Sydney- AVUSTRALYA
"Mürüvvete endâze olmaz!" demişler eskiler. 29. 12. 1994 Sabah Namazı Sydney- AVUSTRALYA
Mısır'da karışık ahali... Bizde de öyle; "Dışı mü'min içi kâfiran çoktur." dediği gibi ilâhide, kâfirler var, kıptîler var, dinsizler var... Bunların vazifesi İslâm'dan önceki devirleri sevdirip, İslâm'ı kötü göstermek. Türkiyede'de Hititliler, Asurlular, bilmem Lidyalılar, Frikyalılar; Doğu Anadolu'da bilmem Urartular, bilmem neler... Bizim Çanakkale'de Truva harabeleri, Yunan mitolojisi... Onları medhederler. İslâm'ın güzelliklerini söylemezler de, İslâm'dan önceki devrin saçmalarını söylerler; bu adamların işi budur.
Mısır'da Firavunları övmek, Türkiye'de İslâm'dan önceki çağdaki kavimleri övmek; Orta Asya'da, Orta Asya'ya İslâm gelmeden önceki Şamanizmi övmek; Hindistan'da bilmem şöyle yapmak, böyle yapmak... Fitne, yâni güzeli saklamak, çirkini övmek..29. 12. 1994 Sabah Namazı Sydney- AVUSTRALYA
Bu Avustralyalı yerlilerin hiç tahmin eder miydiniz boomerang'ı bulacaklarını? Hayvana boomerang atıyor, tak diye vuruyor boomerang, dönüyor atanın eline geliyor. Aferin be, aferin Aborjinlere, böyle bir alet yapmışlar. Bizim atalarımız yapamamış. Şöyle kas gibi bir şey, sopa, yassı. Atıyor, dönüyor, dönüyor; tak çarpıyor ava, ondan sonra hoop adamın eline geri geliyor, tutuyor. Allah Allah, aferin yahu, bak adamlar iptidâi, ilkel kavim ama onu bulmuşlar. 29. 12. 1994 Sabah Namazı Sydney- AVUSTRALYA
Anne babaya asi ise bir evlât, onun cezası çok büyüktür. Annesinin, babasının rızasını kazanamamış bir evlâdın durumu çok fenâdır. 15. 03. 1997 - Münih / ALMANYA
Münafıklar ibadeti sevmez. Allah'ı sevmenin, Allah aşıkı olmanın alâmeti, ibadetleri sevmektir. İbadetleri sevmemek münafıklık alâmetidir. Eğer sende de, bende de varsa, o da münafıklık alâmetidir, kurtulmaya çalışmak lâzım!.. . 15. 03. 1997 - Münih / ALMANYA
İnsan Kur'an'ı sevdi mi, arkadaş, dost edindi mi, en vefalı dosttur Kur'an-ı Kerim... 22. 03. 1997 - Rotterdam / HOLLANDA
Sahifesinde tevbe ve istiğfar çok olan kimse felâh bulur, kurtulur. 16. 03. 1997 - Münih / ALMANYA
Hocam elime tesbih alıp, kenara çekilip, boynumu büküp Allah desem mi iyi; yoksa, hoca efendi tefsirden bir aşir okuyor, fıkıhtan bir bölüm okuyor, ferâizden bir kısım okuyor; onu mu dinlesem daha iyi?.. İlim daha iyi, ilim öğrenmek daha iyi... Çünkü insan ilmi öğrendi mi, hem kendisini düzeltir, hem de başkasına faydalı olur. İlim daha iyi... 16. 03. 1997 - Münih / ALMANYA
Bizim Türkiye'deki dînî eğitimin sakat taraflarından birisi de budur. Ben İlâhiyat Fakültesi'nden emekli bir profesörüm. Her ilimden bir çeşni; tatlıymış, bu da tatlıymış, bu da tatlıymış... Talebe hepsinin tadına bakar, hiç birisini bilmez. Ne ilm-i kelâmı tam bilir, ne ilm-i hadisi tam bilir, ne ilm-i tefsiri bilir, ne Kur'an'ı tam bilir, ne fıkhı tam bilir... Mezun olur, hiç bir şeyi bilmez! 16. 03. 1997 - Münih / ALMANYA
Öyle bir asırda yaşıyoruz ki, sanki çok dalgalı bir okyanusta sala tutunmuş insanlar gibiyiz. Ortalıkta kara filân da görünmüyor, hava da estikçe esiyor. Öyle dalgalı, fırtınalı bir deryada çırpınıyoruz. Allah bizim akıbetimizi hayr eylesin... İmanımızı kuvvetli eylesin... Tevfikını bizlere refik eylesin... Gözümüzden perdeleri kaldırsın, gönüllerimizi nurlandırsın... Hakkı hak olarak görmeyi nasib eylesin, uymayı nasib eylesin... Bâtılı bâtıl olarak görüp ondan korunmayı nasib etsin... 16. 03. 1997 - Münih / ALMANYA
Bugün gazetede okudum, çok hoşuma gitti. Amerika'da bizim kardeşlerden birisi hapse girmiş. Türk, müslüman... Belki trafik kazasından girdi, belki başka bir şeyden girdi. Sebebini okuyamadım, haklı, haksız; ama hapse düşmüş, iki senedir ordaymış. İki senede binbeşyüz tane insanı müslüman etmiş orda... Senede yediyüzelli kişi, ayda altmış kişi, günde iki kişi... Vay mâşâallah, mâşâallah! Boyuna çalışmış makina gibi, müslüman etmiş. 24. 03. 1997 - Osnabrück / ALMANYA
Akıllı insan nefsini zabt eder, nefsine hâkim olur ve ahirete hazırlanır. Akılsız insan, aciz insan da nefsinin arzuları peşinde sürüklenir. "Takıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına... Nefsimin arzu ve heveslerine takıldım, gidiyorum." der, gider. 24. 03. 1997 - Osnabrück / ALMANYA
Allah'ın garip bir kanunu var, ürpertiyor insanı: Kim özene bezene ev yaparsa, içine sokturtmuyor. Girmeden al aşağı ediyor. 23. 03. 1997 - Essen / ALMANYA
Haramın insan vücudundan temizlenmesi, cehennemde yanmakla olur. Onun için, insanın en çok sakınacağı şey, haram lokma yememek!.. Açlıktan ağlayacak, kıvranacak, haram lokma yemeyecek. 23. 03. 1997 - Essen / ALMANYA
Hattâ ben şimdi bir cami geliştiriyorum kafamda, param olduğu zaman tek başıma yapacağım. Çocuklar kısmı da olacak, çocuk oyun odası olacak. Duvarlarını da şişmeden filân yapacağım, hoplasın, zıplasın, duvara kafasını vursun, takla atsın... Annesini de rahatsız etmesin, annesi gelsin camide namazını rahatça kılsın. Dün geceki yatsı namazımız karma karış oldu, yüreğimiz ağzımıza kadar geldi ve geri gitti. Alarm zili çaldı... Kadıncağız namaz kılıyor, ne yapsın? Çocuk laftan anlamaz, yasak dinlemez. Padişah bile laf anlatamaz çocuğa... Bastı zile, haydiii beş tane itfaiye arabası çıktı geldi. E çocukların yeri olması lâzım!..
Bir camide kadınlar kısmı olmalı, çocuklar kısmı olmalı!.. Namaz kılamayan kadınların oturacağı yer olmalı!.. Çünkü mazeret dolayısıyla bazı hanımlar camiye gelemezler, camiye giremezler, namaz kılamazlar. Tamam, ona da avlunun kenarında bir oda olur. Özürlü bayanlar da gelsin burada otursunlar, kapalı devre televizyondan içerisini dinlesinler...
Bunları yapacağız Allah'ın izniyle... Öyle bir değişik cami olacak ki, dillere destan olacak. Aklımda, hayalimde öyle şeyler var, hayal kuruyorum. Hayal kurmak serbest ve bedâva... 11. 05. 1997 - Stocholm / İSVEÇ
Bizim de asıl vazifemiz İslâm'a hizmet etmek... Gerisi hep hikâye, gerisi hep fasarya ve angarya... Necip Fâzıl merhumun dediği gibi, gerisi hep angarya, boş şeyler... 11. 05. 1997 - Stocholm / İSVEÇ
Şimdi Türkiye'de, 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra çok sıcak, heyecanlı, korkulu günler geçti. Asker darbe yapacak dendi, gazeteler çalkandı, toplum çalkandı, televizyonlar hararetle, merakla takib edildi. Gece sabaha kadar uyumadık, televizyon kanallarının birisini kapattık, ötekisini açtık; takib ettik. Asker zorba, asker yirmi küsur karar aldı, sonra birkaç tanesini yuttu; baktı ki, biraz aşırı gitmiş... Ötekilerde ısrar ediyor:
"Zorunlu eğitim sekiz seneye çıkartılacak, imam-hatip okullarının orta kısımları kapatılacak, camilerin sayısı azaltılacak... Kur'an kurslarının ruhsatsızları kapatılacak, ruhsatlıları azaltılacak, müsaade verilmeyecek, zorlaştırılacak... Tarikat okulları, tarikatların sahib olduğu müesseseler ellerinden alınacak, denetim altına sokulacak. Tevhid-i tedrisat kanununa göre şöyle yapılacak, böyle yapılacak..."
Bunların hepsi demokrasinin ilgàsı, hürriyetlerin kısıtlanması, tepeden inme militer, diktatör bir idarenin arzuları... Bunların kabul edilir tarafı yok!.. Asker el koydu, asker hükümeti dinlememeğe başladı. Asker kendi başına İsrail'e gidip kararlar almağa, imzalar atmağa başladı. Yâni güçleri yetse, müslümanları silecekler. Şu tahtanın üstündeki yazıları, şekilleri, çocukların eline silgi alıp da sildiği gibi, Türkiye'den İslâm silinsin istiyorlar. Amerika da öyle istiyor, Avrupa da öyle istiyor;
"--Siz bizimle bütünleşemezsiniz, çünkü siz müslümansınız!" diyor.
Burda İsveç'te müslümanlar yaşıyor ya, Almanya'da iki milyon müslüman yaşıyor ya... İngiltere'de, Amerika'da bir sürü müslüman yaşıyor ya... Yalancı!..
Ama, bizim din düşmanları da bunu böyle uygulamaya koydular. Zor günler yaşadık, hâlâ da zor günler yaşıyoruz. 30 Ağustosa kadar da önümüzdeki mevsim sıcak deniliyor. Neler olacak, bilmiyoruz. Dua edin, Allah müslümanlara yardımcı olsun, şerlilere fırsat vermesin. Hayırlar feth olsun, şerler def olsun... 11. 05. 1997 - Stocholm / İSVEÇ
Türkiye'de İslâmî çalışmalara çok büyük bir baskı ve darbe geldi. Bu memleketin (yâni Türkiye'nin) sahibi olan vatandaşlar, şehidlerin torunları olan vatandaşlar, hakîkî sahipleri, adetâ düşman ilân edildiler. Onların inançları, müslümanlıkları hedef gösterildi. Kur'an kurslarına, imam-hatip okullarına, hattâ şirket faaliyetlerine düşman faaliyeti gibi bakılıyor.
Biz bunlara itiraz ettik, yazılarımızla, yayınlarımızla, dilimizin döndüğü kadar, bunların anayasanın hükümlerine de, kanunlara da, evrensel insan haklarına aykırı olduğunu beyan ettik, beyan ediyoruz. Haklarımızı savunmak için, haklarımızı korumak için ayağa kalkmamızın, silkinmemizin, çalışmamızın gerektiğini yazıyoruz.
Çünkü karşı taraf açıkça, çok açık seçik bir şekilde kanunları ve insan haklarını ihlâl ediyor. Bunu sadece biz değil, birçok vicdanlı insan da itiraf ediyor. Böyle olmasına rağmen; yâni bu kadar büyük bir haksızlığı, bu kadar âşikâr bir şekilde, pervasızca, beni hayretlere düşürecek şekilde, açıkça, yüzsüzce, utanmadan, arlanmadan, sıkılmadan ve korkmadan yapmalarına hayret ediyorum... Cesaretlerine de hayret ediyorum; altmış milyonu karşına al, altmış milyonun dinine karşı çık, dînî çalışmalarına, emellerine, arzularına, ümitlerine set çekmeğe çalış; hayret ediyorum. 27. 09. 1997 - Creglinberg / ALMANYA
-Devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MOLLA MUSA CELALİ HOCAMIZLA BAZI MESELELER ÜZERİNE BİR HASBİHAL
Soru: Hocam müsaadeniz varsa size birkaç soru sormak istiyoruz. Sizin bazı yazılarınızı cevap
MEDİNELİ HACI OSMAN EFENDİ’DEN SOHBET NOTLARI-9
Bakın Cenab-ı Peygamber aleyhissalatu vesselam ne buyuruyor; “Bir insan dünyada her türlü zev
MEDİNELİ HACI OSMAN EFENDİ’DEN SOHBET NOTLARI-8
BAZI AHİRZAMAN ALAMETLERİ Yine Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam efendimiz hazretleri Kıyamet
MEDİNELİ HACI OSMAN EFENDİ’DEN SOHBET NOTLARI-7
Emr-i İlahi nedir? Cenab-ı Hak ne buyuruyor? Buyuruyor ki; Ey kullarım, size emrederim, emanetler
MEDİNELİ HACI OSMAN EFENDİ’DEN SOHBET NOTLARI-6
HER MÜSLÜMAN CUMA GÜNÜNÜN ON EDEBİNİ BİLMEYE GAYRET ETMELİ Cumanın on tane terbiyesi vard
MEDİNELİ HACI OSMAN EFENDİ’DEN SOHBET NOTLARI-5
Yine Hz. Peygamber “İman, elbisenin eskidiği gibi insanın kalbinde eskir” buyuruyor. “İkid
MEDİNELİ HACI OSMAN EFENDİ’DEN SOHBET NOTLARI-4
Ne buyuruyor Cenab-ı Hak, ne öğretiyor bize? Buyuruyor ki; “ey kullarım, bazı kullar benden i
MEDİNELİ HACI OSMAN EFENDİ’DEN SOHBET NOTLARI-3
BORÇLU İNSAN KABİRDE HAPİSTEDİR “Borçlu bir insan bak, kabirde hapistedir. Allah bırakmıy
MEDİNELİ HACI OSMAN EFENDİ’DEN SOHBET NOTLARI-2
Cenab-ı Peygamber aleyhissalatu vesselam efendimiz hazretleri buyuruyorlar; “Beş tane günah v
MEDİNELİ HACI OSMAN EFENDİ’DEN SOHBET NOTLARI-1
Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, inşallah yeni bir hizmeti bundan sonra her hafta parça parça
ÖMER ZİYAÜDDİN DAĞISTANİ’DEN NÜKTELER VE İZAHLAR
Merhum Müderris Ömer Ziyaûddin Efendi'nin (1849-1920) Sahîh-i Buharî'yi ihtisar edip sonra dili
- SEYDA M. SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE İLİM SERÜVENİ-7
- SEYDA M. SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE İLİM SERÜVENİ-6
- SEYDA M. SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE İLİM SERÜVENİ-5
- SEYDA M. SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE İLİM SERÜVENİ-4
- SEYDA M. SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE İLİM SERÜVENİ-3
- SEYDA M. SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE İLİM SERÜVENİ-2
- SEYDA M. SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE İLİM SERÜVENİ-1
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-19
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-18
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-17
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-16
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-15
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-14
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-13
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-12
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-11
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-10
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-9
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-8
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-7
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-6
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-5
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-4
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-3
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-2
- ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN BİR GÜLDESTE-1
- EŞREF ALİ TEHANEVİ’DEN ORJİNAL ÖLÇÜLER-4
- EŞREF ALİ TEHANEVİ’DEN ORJİNAL ÖLÇÜLER-3
- EŞREF ALİ TEHANEVİ’DEN ORJİNAL ÖLÇÜLER-2
Kim Allah'a ve Rasûlü'ne îman etmezse, (bilsin ki) biz inkâr edenlere alevi çılgın bir ateş hazırladık.
(Fetih, 13)
GÜNÜN HADİSİ
İman ve İslam'ın Fazileti
"Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mü'mine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı birşey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır" (Müslim, Zühd 64, (2
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Fazıl Mustafa Paşa'nın Belgrad'ı Fethi(9 Ekim 1960) *HAZRETİ HÜSEYİN (r.a.) Şehid Edildi-Kerbela Vak'ası(10 Ekim 680) *Ömer Nasuhi Bilmen Vefat Etti(12 Ekim 1971) *Ankara Başkent Oldu(13 Ekim 1923)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...