Cevaplar.Org

Mezheplerin dört tane olmasının sebebi nedir?


2002-07-03 19:16:13

Mezhepler mevzuundaki soru çok defa da inanmayanlar tarafından bir diyelaktik olarak soruluyor. Sadece efkârı bulandırmak için. “Hak bir olur, mezheblerin taaddüt etmesi bir olan Hakla nasıl telif edilir?” diyorlar. Esasen dört tane mezheb kurulmuş diye bir şey yoktur.Mezheb Arapça bir kelimedir. Zehebe-Yezhebü kökünden gelir.Bunun ism-i zaman ismi mekanı tutulup “gidilen yol” denilmiştir.Bir yöntem demektir. Dîn anlayışında ,şeriatı kavramada Resulü Ekrem (asm)’in hayatıyla, içtimaî hayata bakan tarafıyla, ibadete bakar tarafıyla akideye bakar tarafıyla kavrama,o mevzuda bir kısım tevillerde,tefsirlerde bulunma ve böylece bir ekol meydana getirmeye mezhep diyoruz. Mezhep imamları mezhep kurmak için uğraşmamışlardır. Mesela bunların en ilki diyeyim Sevrî'ye muasır Ebu Hanîfe bizim imamımız,hicri 80 senesinde dünyaya teşrif buyurmuş, Hicrî 150 senesinde vefat etmiştir ki, Ebu Hanife kendi anlayışlarını kitaba getirmiş,”ben mezhep kuruyorum” dememiş. Demiş ki “sünnet ve hadislerden teferruata ait meseleler bunlardır” Daha sonra zuhur eden İmam-ı Malik,o da kendi yetiştiği şartlar içinde yine teferruata dair meseleleri değerlendirirken müracaat ettiği şahıslara göre,vasata göre,aldığı kültüre göre çok cüzî farklar dahi olsa, bazı farklarla o da kendi tedvînatını yapmış. Büyük kitabı,hadis kitabı Muvatta’yı meydana getirmiş. Fetvalarını da onun içinde toplamış. Onun talebesi İmam-ı Şafii,İmam-ı Malik'e harfiyen bağlı olmakla beraber çok meselelerde İmam Malik’in anladığı meseleleri doğru anlamadığı kanaatına varmış bir imamdır.İmam-ı Şafiî bir mezhep kurma sevdasına düşmemiştir. Kendinden evvel yaşamış olan büyük imamlara hürmetle beraber,bazı noktalarda onların, teferruata dair anlayışının doğru olmadığı kanaatına varmış, doğru anladığı şekli getirmiş kitabına koymuş. Tedvin ettiği büyük kitabın adı: "El-Ümm" dür. Ana mânâsına, fıkıhta müracaat edilecek tek kitap mânâsına El-Ümm demiş. İmam Ahmet Hanbel ondan daha sonra gelir. O, meseleleri hadislere irca ederek, 40. 000 hadisi muhtevi bulunan "El-Müsned’ini meydana getirmiş. Ve bunu yaparken de rivayete nazaran bir milyon hadisin içinden seçmiş, meydana getirmiş. O da mezhep kurmayı düşünmemiş. Fakat hadis ve ayetleri anlayışını ortaya koymuş, kendi kendine arkasında toplananlar olmuş, bir mezhep oluvermiş kendi kendine. Binaenaleyh başta şunu anlayacağız. Hiç bir mezhep imamı parti kurar gibi mezhep kurma sevdasıyla ortaya atılmamış,belki anlayışlarını kitaplara yazmışlardır. Usûlde anlayış farkı yoktur. Teferruatta anlayış farkı vardır. Anlayışlarını kitaplarda tesbit edince onu parlak, cazip bulan onun arkasında toplanmış, ötekisini cazip ve parlak bulan da onun arkasında toplanmış. Ve bu müntehilerin arasında da muhalefet olmamıştır. Ne kadar olmamıştır? İmam-ı Şafii Bağdat’ta,Ebu Hanife’nin medfun olduğu Azamiyye camiinde,sabah namazını kılarken Şafiice sünnet olan sabah namazında kunut okumamış. Talebeleri demişler: "Ya İmam, niçin kunutu terk ettin?" "Ebu Hanîfe'nin huzurunda haya ederim ona muhalefet etmeye." demiş. Müntehiler arasında da mesele bu kadar ciddî, bu kadar muhabbete bağlıdır. Mezhepleri esasen böyle anlamak lâzım. Resul-ü Ekrem'in ahvâlini, etvarını, davranışlarını anlama mevzuunda böyle olmuş ve bunda büyük bir rahmet vardır. Neden rahmet vardır? Resul -ü Ekrem'in bütün hayatını bir insanın yaşaması mümkün değildir. Bu mezhep imamlarına Allah lütuf etmiş, ilham etmiş. Her birisi teferruatta bir parçasıyla sahneye çıkmış ve bu parçalardan birini yaşayan kurtulur. Yoksa her imamın noktayı nazarını insanlar yaşama mecburiyetinde kalsalardı yâni mezheplerin tevhidi olsaydı belki her imamın söylediği şeyi yaşama mecburiyetinde kalacaktık, O zaman müşkülat olacaktı. Onun için hadis zayıfta olsa Efendimiz şöyle buyuruyor:"Ümmetimin ihtilâfı rahmettir."Esasen bir insanın ameli hak mezheplerden birine uymazsa diğerine uyacaktır. Bir de bunlar çeşitli meşreplere göre çok hoştur,çok lâtiftir. Meselâ öyle mesele vardır ki;orada gönlü işletmek daha mühimdir, insan o mezhebe geçiverir. Öyle mezhep vardır ki orda insan tabiata karşıdır. Zahirîdir. Meselâ bir Kadiri gibi, Ekberî gibi,bir Mevlevi gibi cehri yapar,mizacı öyle iktiza etmektedir. Bütün insanların mizaçlarını,meşreplerini birleştiremeyeceğimize göre mezhepleri birleştirme veya bunların böyle ayrı ayrı olmasını hor görme, yadırgama safdillik olur biraz. Beşer o kadar çeşitli tabakalardadır ki bunları birleştiremezsiniz. İmamların farklı meseleleri farklı anlamalarına gelince...İmam-ı Şafii Hazretleri, insanın vücudundan kan çıktığı zaman abdestin bozulmadığına hükmediyor. O da insanın eli nikah düşen bir kadına değdiği zaman bozulacağına hükmediyor. Ebu Hanife insanın elinin kadın eline değdiği zaman bozulmayacağına hükmediyor.Vücudundan az dahi olsa kan çıkıp aktığı zaman,bozulacağına hükmediyor.Bir farklılık var, açık bir farklılık var.Bu, meseleyi temelinden anlamaya bağlıdır. İmamı Şafii Hazretleri şöyle der: “Resulü Ekremle beraber Ashab-ı Kiram harb ederlerdi, çok defa vücutlarından yara alırlardı, ondan sonra kılıcı kanlı, kabzası kanlı, vücudu kanlı Allah'ın huzurunda dururlardı, namaz kılarlardı. Demek ki vücuttan çıkan bu kan abdesti bozmuyordu, bozsaydı ikaz ederdi.” Ebu Hanifenin taraftarları derler ki: “Tamam sen doğru söylüyorsun ama bu harb zamanı gibi bir zarurete mebnidir.Yoksa her zaman böyle olmaz . Binaenaleyh sair zamanda insanın vücudundan kan çıksa onu yıkaması gerekir” Bakın bu vakanın anlaşılmasında bir ayrılık oluyor, fakat öyle tatlı bir ayrılık ki harb ederken sen de öyle kılacaksın, etmediğin zamanda böyle kılacaksın. Zayıf bir değişik vaka daha size nakledeyim. Ebu Hanifenin meseleleri teşhir masasına dini meselelerin anotomisini yaptığı masaya bir mesele getiriliyor. Kainatın Efendisi namaz kılarken mübarek yüzünde bir sivilce çıkmış. Hz. Aişe kalkıyor pak eliyle o sivilceyi koparıveriyor , Yüzünden sivilcenin kopuşunu gören (A.S.) kalkar abdest alıverir. Şimdi bu mesele kapalı bir zarfın içinde imamın önüne getiriliyor. (A.S.) abdest aldı.İmam-ı Azam diyor ki:"Tabii abdest alacak. Sivilce kopunca kan çıktı,aktı oradan,su çıktı aktı. Tabii abdest alacak." İmam Şafii :"Hayır diyor. Kadının eli değdiği için abdest aldı."diyor. "Çünkü kadının eli değmesiyle cins-i sâni onun içinde Mevlâyı Müteâl'i düşünmeye,tefekkür etmeye bir perde, bir hâil meydana gelebilir. Kadın devreye girmiş olabilir. Ondan dolayı (A.S.) abdest aldı. Yine kendi kameti kıymetine uygun nezahetiyle Mevlâyı Müteâl'in huzuruna geldi." Görüyorsunuz ki mesele bir meseledir.Fakat bu meselenin farklı anlayışı,imamları farklı anlamaya sevk etmiştir. Bu meselelerden birisini cazip bulan Ebu Hanifenin arkasında yerini almıştır.Diğerini cazip bulan İmam-ı Şafii’nin arkasında yerini almıştır. Mezheplerin bütün meseleleri teferruatta böyle ihtilâf etmiştir ve bu o kadar tatlıdır ki; Ben,Allah'a çok şükür diyorum mezhepleri böyle ihtilâf ettirmiş,meseleye vüsat kazandırmış,biz de işin neresinden girer,nesiyle amel edersek kurtulmuş oluyoruz. Allah'a hamd ediyoruz.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.

Ä°nsan, 27

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İşçinin alın teri kurumadan hakkını veriniz.

Ä°bn-i Mace

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI