Cevaplar.Org

Osmanlılar hiç bir zaman Müslümanlığı gaye edinmemiş,yalnız onu devletin genişlemesi için âlet etmişlerdir. Nasıl cevap verilmelidir?


2002-04-04 20:20:39

Bu arkadaşımız birisinin hissiyatına,düşüncesine tercüman oluyor. Müslümanlık için de Osmanlılar için de bunların daha kötüleri söylendi Osmanlılar için akla hayâle gelmedik iftiralar,isnatlar yapıldı. Son Osmanlı şeyhülislâmlarından Mustafa Sabri Bey var. Çok güçlü bir adam Tokatlı tepeden tırnağa Anadolu çocuğu. Mısır’a gittiği zaman Mısır Ulemâsına pes dedirten bir adam. El Ahram Gazetesinde yazdığı yazılarla onların büyüttüğü o dev Muhammed Abduh,Reşit Rıza hepsi bir taraftan geldi, bir taraftan gitti, öyle güçlü bir adam. Bunun bir kitabı var,şimdi tercüme de ediyorlar. Mevkıf ül -Akl vel îlm vel Alem-i Rabbil Âlemin, (İlmin duracağı nokta,âlemin duracağı nokta,Rabbül alemin olan Hz.Allah'ın nâmütenâhi durumu).Bu o kitapta çok ciddi bir hususa temas ediyor. Çok hoşuma gitmişti benim. Diyor ki: "Bizim şu milletimiz kadar kendi âba u ecdadına düşman beşer tarihinde ikinci bir millet gösteremezsiniz.” Her milletin sonradan gelenleri evvel gelmiş seleflerini ister ilim adamı olsun,ister içtimaiyatçı olsun ister bir velî olsun alkışlamış tebrik etmiştir. Ve misal veriyor. Mesela diyor: “ Daha evvel Batlamyus,kozmoğrafyaya dair bir şey yazdı. Kopernik geldi “yanlış”dedi buna. fakat “ ruhun şad olsun senin. Bir şey dedin burada ama eksiği var. Ne yapacaksın sen devrinin kültürü o kadardı o kadar söyleyebilirdin."dedi. Kopernik’ten az sonra Galileo geldi. Dedi ki:"Kopernik bir şeyler söyledi burada ama fakat güneşe çok ta hakkı olmayan daha büyük şeyler verdi bu da bir yanlışlıktır. Esasen bizim şu anda anladığımız sistemle geldi ortaya.Fakat Galileo de çekim meselesini,def meselesini vaz ederken Öklidi'nin hendesesine göre yapıyordu. Arkadan Einstein geldi. Hem Koperniğin, hem Galile'nin bu meşkur saylerini alkışladı. “Bu temelleri kurdunuz. Biz de üzerinde geliştirdik bunu. fakat ikiniz de yanılmışsınız, îkisi de doğru değil onun ama doğrusu budur” dedi. Lanet etmedi. Batılı böyle düşündü. Beş asır evvel batıya sıfır Hindistan'dan geldi.Anadolu’dan geçti.Müslümanların elinden Avrupa'ya gitti. Avrupalı o çirkin Roma rakamlarını kullanıyordu. Acayip hâla kitapların başında görüyorum. Hortlak gibi geliyor bana tiksiniyorum. Bir koyacaksın,bir daha koyacaksın, bir daha koyacaksın üç olacak. Sonra bir şey yapacaksın dört olacak.Avrupalı bunu kullanıyordu. Bununla ne ciddî bir matematik halledilir,ne bir hendese halledilir. Anadolu Müslümanı sıfırı ulaştırdı oraya. Zatî değeri yok. Fakat gider gitmez mübarek birdenbire rakamlara hayat geldi. Onun yanında boy gösteren her rakam adeta prens gibi görünüyordu çünkü kıymet kazanıyordu ,büyüyordu. Avrupalı belki bir bakıma nankörlük yaptı. Ama bu sıfırı kullanma meselesi,matematiğe gelen yeni prensipler meselesi bunlar Avrupa'da geliştirilirken bu çok basit ameliyeyi dahi şükranla yad ettiler. Dediler “bu olmasaydı ciddî hiç bir meselemizi halledemezdik. Feza fethedilemezdi.” Yahu bahşedilen bir sıfırdır size,cebinize bırakılan bir sıfır,mıfır. Bu olmasaydı mesele halledilemezdi dediler. Amma bizim millete gelince, bir fikir vermesi için misal vereyim. İmam-ı Gazali hazretleri 1058 de dünyaya teşrif etmiş. 1000 seneye yakın bir zaman oluyor. 1058 de. Miladî. Bu kendi devrinin kültürüne göre,mesela astronomiye göre,tıbba göre,hendeseye göre bir şeyler söylemiş. Kendi devrinin kültürünün tesirinde kalarak,bu güne göre söylenmemesi gereken şeyleri de söylemiş olabilir, fakat şurası muhakkak ki Gibb aynen şöyle itiraf ediyor. "Ben insanlık aleminde böylesine kendi devrinin kültürünü böylesine iyi bilen ve kendisinden sonrakilere intikal ettiren ikinci bir adam tanımıyorum.” Gazali gibi bir adam tanımıyorum demektedir, Fahreddin-i Razi yazdığı kitapları yığsak sadece tefsire dair yazdığı eser aşağı yukarı 6000 varak gibi bir şey yapar. Ve hesap ediyorlar hayatının her gününe çocukluk dahil 50 sayfa yazma düşüyor. Size basit gelir. Bir sayfayı öyle yazmaya kalksanız yarım saat,40 dakikadan evvel yazamazsınız. Bunlar tenkit eseri,araştırma eseridir. Bunlar kendi devirlerinin kültürünü çok aşmışlar. Bir asır,iki asır,üç asır ötelere nazarlarını gezdirmişler. Nazarlarının gittiği yere ayaklarını koymuş kimseler. Sonra gelen mirasyedi bu mirası götürmemiş, öteye. Beni Musa gelmiş o gün Bağdat'ta en büyük rasathaneyi kurmuş. Avrupalılar, şeytanlar aydan yıldızdan haber veriyordu. Onlar rasathane kuruyordu. Endülüsî gelmiş orda bilmem ne yapmış. Onlar kendi devirlerinde kültüre yardım etmişler. Ama sonra Avrupa zalim kâfirleri haçlılarıyla iflahımızı kesmiş,bizi düşündürmemişler ve içimize girmiş karbonari şairler,Avrupa kafalı sarhoş kimseler, herşeyi batı kafirinde görerek,kendi kökünden kopmuş,kültüründen kopmuş,mazisinden kopmuş,kütüphanesinden kopmuş tabii nereye koyacak kültürünü. Her kültür,bir evvelki kültürün neticesidir. Ve her kültür kendinden sonra gelecek kültürün de mukaddimesidir. Bina gibidir bütün kültür telahuku. Sen bir şey koyacaksın üstüne gelecek başkası bir şey koyacaktır. Hasıl Kopernik'ten Galilere, Nevtona, Einstein'a kadar meseleyi takip ediyoruz. Aynen bütün ilim dallarında da bu şekilde bu gelişmektedir. Evet ben bütün bunlarla,bütün bu karışık şeylerle size Osmanlı düşmanlığını anlatmaya çalıştım. “Osmanlılar niye fabrika bacası kurmamışlar da minare yapmışlar.”Bu af buyurun maskaraca iddiaya gülmek lâzım sadece. Kanuni devrinde öyle bacası,macası olan şey yoktu. O devirde yapılacak şeyin en büyüğü oydu. Ve el sanatları vardı. Bugün iktisadî ekollerde mesele tedris ediliyor ve itiraf ediyorlar. Osmanlı kendi devrinin beyi,paşası ve ağasıydı. Dünya-iktisatına, ekonomisine tam hakimdi. Sulta sahibi idi. Sözü o söylüyordu.iktisadî dengeyi elinde o tutuyordu. Bunu iktisatçı da itiraf ediyor, inkar etseler dahi kökünü inkar edenler etseler dahi bunu batılı bu işin mütehassısı itiraf ediyor. Bu sadece Avrupalıların bizim kafamıza üflemeleriyle söylediğimiz şeyden ibarettir. Mesela bir zamanlar Fransızlar Sultan Abdülhamid için" Le Sultan Rouge" demişler. Bizim gazetelerde ertesi gün büyük başlıklarla Kızıl Sultan şeklinde neşredilivermiş. Bizde bugün bütün atalarımıza,aba u ecdadımıza sövmeler küfürler bütün tabirleriyle tercüme edilmiş Avrupa menşe'lidir. İçimizde büyüklerimize karşı saçıp savurduğumuz bütün küfür lafları neseb-i gayr-ı sahih, anası babası belli olmayan Avrupa menşe'li kelimelerdir. En azından Avrupalı kadar bu millette kendi atalarına karşı saygılı olmalıdır. Osmanlı'ya karşı saygılı olmalıdır. Osmanlı Osmanlıyken Müslüman olmadı. Osmanlı Selçuki Müslüman olduktan sonra,Altınordu Müslüman olduktan sonra bu Çağatay boyu o oymaktan gelen bunlar da sonradan Müslüman oldular. Biz Osmanlıların Müslümanlığı istismar ettiğini asla düşünemeyiz. Çünkü kuvvetli iken de zayıf iken de Müslümanlığa sımsıkı sarıldı. Binlerce tarihi vak'a vardır İsmail Hami Danişmend kronolojisinde bu hususu anlatıyor, Türk'ler niçin Müslüman oldular onda da anlatıyor uzun boylu. Osman Gazi de baştan başa Anadolu'yu kat edip,Söğüt civarında bir yere yerleştiğinde yine İslâm’ın bayraktarı olarak yerleşmişti.Müslümanlara karşı hiçbir tavrı,hiçbir vaziyeti olmamıştı.Bunlar aynı zamanda büyük erkanı harplerdi.Anadolu’da beyler vardı.Bozulma ve çözülme vardı.Fakat o nazarını Bizans'a dikmişti.Bunda esasen öylesine müthiş Jeopolitik bir felsefe yatmaktadır ki;daha sonra gelecek Cihan imparatorları ve hükümdarlarının akılları buna yetmez esasen. Osman Gazi Anadolu'daki beylikleri bir araya getirebilirdi. Fakat babasından aldığı vasiyetlerle,kendi müthiş dirayet ve kiyasetiyle, cesaretiyle şeyhi Edebali'den aldığı dersle, kayınpederinden aldığı dersle,öyle itinalı,temkinli hareket ediyordu ki, “Müslümanların karşısında alternatif olarak küfür olursa,Müslümanlar benimle birleşirler.Ve kefere,fecereyi ezeriz” diyordu. Onun içim hedef olarak nazarına Bizans’ı almıştı . Mü'minlere sataşmıyordu. Onlar arasında sürtüşme vuruşma meydana getirmiyordu. “Hedefim Bizans” diyordu. Bir gün Kostantiniyye fethedilecektir diyordu. Bu kadar coşkun bir insanın Müslümanlığını jeopolitik düşünmek, herhalde aklı,düşüncesi hayvani seviyenin üstüne çıkamamış, basit bir anlayışın ifadesidir. Daha açık söylemem bir kısım kimseleri darıltır. Anlayış ve idraki af buyurun behaim seviyesini aşamamış basit bir insanın anlayışıdır. Osmanlı bütün coşkunluğuyla altı asır dünyanın en uzun imparatorluğu olarak, Kur’an'ın bayraktarlığını yaptı. Eğer içimizdeki hainler ona darbe vurmasalardı bir asır evvel bir buçuk asır evvel belki cihanın çok yeri fethedilmiş olacaktı. Size bir şeyi arz edeyim. Volter'in,yüz kızartıcı bir eseri vardır.Dante’nin de öyle bir eseri vardır.Cennet,Cehennem,Araf,İslam'ın mukaddesatıyla istihza ederler. Ama Volter eserinde doğrudan doğruya,gözümüzün nuru Hz.Muhammed'i hedef alıyordu.Bu affedilemezdi.Tam da devletin hasta olduğu devirde.O Le sultan rouge dedikleri adamın idare ettiği dönemde.Fransa'da bu işin perdeye aksettirilmesi meselesi konuşuluyor.Ama o yaralı aslan,hasta aslan dahi, Efendisine uzanan böyle bir el karşısında kükreyecekti. Bunu o günkü Sadr-ıazamlar ve devletin resmi arşivleri ifade ediyor. Gidin, karıştırın,görün. Kızıl Sultan dedikleri adam ültimatomu Fransızlara hemen gönderiveriyor. “Ben şu anda sizi bertaraf etme,reddetme gücüne belki sahip değilim. Fakat bir şeye sahibim. Benim peygamberime,bütün Müslümanların peygamberine hakarete havi bu piyesi oynatırsanız,Hindistan,Pakistan, Arap alemi hepsine şu andan itibaren ben tel çekiyorum. Hiç birinin Avrupa’yla alakası kalmamıştır.” Bu hasta arslanın kükreyişi Avrupa da öyle bir sarsıntı meydana getirmiştir ki tarih söylüyor. Fransızlar Volter'in piyesini oynanamadılar Fransa da. İngiltere aldı oynatmak istedi. O ultimatomu onlara da gönderiverdi,onlar da oynatamadılar. Hasta devrinde dahi Peygamberinin müberek sakalına konacak bir gubar karşısında tir tir titreyen Osmanlı… O'na uzanan dil kurusun. Onun için kötü düşünen kafa parçalansın,kolu kanadı kırılsın. Osmanlı Sahabi'den sonra en muallâ mevkii işgal etmiştir. 6 asır Allah Resulunun adını bayraklaştırmıştır. Ben bu aşk,bu heyecan ve bu coşkunlukla hayatımın sonuna kadar Osmanlı'yı haykıracağım. Osmanlı hakkında diyeceğim de budur. Kusura bakmayın. Atalarına söven insanlara anasına,babasına isnad eden iftirada bulunan insanlara karşı heyecanlanmamak ta mümkün değildir.. Böylesine nesebi gayri sahih bir millet daha olmamıştır. Milletler atalarıyla,aba u ecdadıyla, köküyle vardır. Yahya Kemal:" Ben kökü mazide bir âtiyim," Kökü olmayanın atîsi de yoktur, ipsizdir. kopuktur

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabb'ine kulluk et!

Hicr, 99

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Hastayı ziyaret edin, açı doyurun, esiri kurtarın.

Riyazü's-Salihin

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Çanakkale'de Kirte Zaferi(28.04.1915) *Gazneli Mahmud'un vefatı(30.04.1090) *Cezzar Ahmet Paşa Akka'da Napolyon'u püskürttü.(2.05.1799) *Fatih Sultan Mehmed'in vefatı(3.05.1481) *Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb Ensari'nin vefatı (4.05.677)(İ.hatip takvimi)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI