Cevaplar.Org

"Cismaniyetten çık,hayvaniyeti bırak,kalb ve ruhun derece-i hayatına gir" ne demektir?,nasıl gerçekleşir?


2002-04-04 20:14:14

İnsanların bir cismi,bir ruhu, bir de kalbi var. Cismin kendine göre bir derece-i hayatı var. Ruhun ve kalbin de kendine göre bir hayat derecesi var.Cismin zaman bakımından durumu içinde olduğu andır. Geçmiş ve gelecek zamanla hiç bir alâkası yoktur. O sadece içinde bulunduğu anın hazlarıyla meşbû veya elemleriyle meşguldür. Ya acılarını çeker,veya lezzetleriyle dolar,boşalır. Cismin hayatı bundan ibarettir. Ve bu tek anı kaybettiği an her şey bitmiştir. Halbuki ruhun ve kalbin hayatı hâli hazıra baktığı gibi;upuzun geçmiş zamana da bakar, gelecek zamana da bakar. Zamanın mânâsı da esasen insanın ruhî ve kalbi hayatını kavraması nispetinde anlaşılmış olur. İnsan cismânî yapısı itibariyle zaman olarak devreye giremez. Zamandan istifade edemez, zaman da o insan sayesinde tenevvür edemez. Zaman, Einstein’ın o müthiş ifadesiyle : "Kâinattaki harekâtın bir sinema şeridine dizilir gibi itibari bir vücutla dizilmesi demektir." Mekanda hareket durduğu an,zaman denen şey de bir bakıma devreden çıkıverir. Fakat asıl zamanı kavrayan insandır. Ve insanlar arasında da mümindir. Mümindir ki ezeliyet ve ebediyet mefhumlarını kavrayarak esma dairesini aşar,sıfat dairesi muhitine varır,hayret içinde kendinden geçer,bir bakıma ezeliyet kazanıyor gibi adetâ Vacib'ül-vücud ve tekaddes hazretlerine ait manaları kavramaya çalışır. Zamanın mânâsı da esasen insan-ı müminde zuhur eder. Onun için kalbi ve ruhî hayat ancak insan-ı müminde olur. Bir bakıma kefere ve fecerenin hayatı yani uluhiyete ait incelikleri bilmeyenlerin hayatı sadece içinde bulundukları zamana bağlıdır. Onların bir kalbi ve ruhî hayatları yoktur. Bir meselenin bir mukaddimesi olarak bunu düşünmek lâzım. Netice olarak ta şu hususu arz edeyim. Kalp ve ruhun kendisine göre bir derece-i hayatları vardır. Kalp ve ruhun derece-i hayatı bir bakıma cismanî hayatı biraz ihmal,onu kendi şartları içinde,kendi dairesi içinde mütalaa etmek ve ebedîleşmek,bâkîleşmek için nazarını ulûhiyet alemine dikmek,lâhûtiyet âlemine dikmekle ulaşılabilecek bir derecedir. Hazreti Mevlânâ Mesnevisinde bir husustan bahseder, insanın iki yönü vardır. Bir yönüyle insan hayvan,bir yönüyle melektir. İnsanın hayatı bu iki yönün çarpışmasıyla geçer. Melekiyet tarafı galebe çaldığı an,insan, melekut âleminin varlığı haline gelir. Hayvâniyet âlemi galebe çaldığı ân,insan toprağın,kesif şeylerin mahluku haline gelir. İnsan,bu mücadelede,bu muharebede şayet melekiyet tarafına yardım eder,galebe çaldırırsa;o ulvî âlemlerin insanı olabilir. Şayet ihmal edere; kendisini tımar etmezse,süfli âlemlerin mahluku haline gelir. Cemaatimizin pek çoğu tasavvufi hakikatleri pratik hayatta yaşamadıkları için belki bu vadide arz edilecek şeylerin çoğuna derinlemesine vâkıf ve muttali olamazlar. Ama derinlemesine gönül hayatını takip eden, bu mevzuda derinleşen kimseler bu mevzuda kat ettikleri mesafelerle bunu çok güzel anlarlar. Kant'ın bir sözü var,diyor ki “Nazarî akılla insan Allah'ı bulamaz. İnsan pratik akılla ancak Allah'ı bulabilir” Ancak amelle Allah'a varılabilir. Ancak amelle Allah vicdanda duyulabilir, insanın nazari plânda Allah hakkındaki malumatı sadece nazaridir. Onun için tasavvufi tecrübelerle hakikata gidenler sırasıyla sayıyorlar. Nasıl bir yogi altı ay bir şey yemeden yaşıyor, bir mistik altı ay ağzına bir şey koymadan derin bir vecd ve istiğrak içinde yaşıyor. Bu sadece cismaniyeti bırakma kalbin ve hissin derece-i hayat durumuna gelmektir. Halbuki kalbi hayata gelme bir mümin için ilk kademedir. Cismaniyeti bırakıp, kalbe gelme ilk kademedir. Kalbi hayat alem-i mülkle alakası olan bir hayattır. Alemi emirle çok münasebeti yoktur esasen. Alemi emire geçtikten sonra arkadan ruh,sır,hafa,ahfa gelecektir. Bu noktalarda insan, çok hakaika muttali olacaktır. Çok hakaik insana münkeşif olacaktır. Kalbi hayatını iyi takip eden,kendini kontrol eden,içine sık sık bakan bir insan ve amel durumuna çok dikkat eden bir insan, şayet daha evvelde çok ciddi kirlenmemişse bunu takip edecektir. Bu işin hakkalyakinini kavrayacaktır. Binaenaleyh bizim kalp ve ruhun dereceyi hayatına gelme mevzuunda söyleyeceğimiz sözler sadece nazari bir kaç cümleden ibaret olacaktır. Bunun hakikatini sizin içinizde bu işin kademelerini takip etmiş,bu işin seyrine uymuş,tasavvufi tabirle seyrü sülukunu yapmış,kalbin ve ruhun dereceyi hayatını da geçmiş, sırrın, hafanın, ahf anın dereceyi hayatına gelmiş,lâhut alemine ait çok esrarı kavramış insanlar bu işin hakkal yakînine mazhardırlar. Eğer bir mebdei varsa bu işin feraizi yerine getirmek, menhiyatı terk etmek, ihlasla amel yapmak ve daima Allah'a müteveccih olmaktır.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorulmayan Allah'ın ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini düşünmezler mi? Evet O, herşeye kadirdir.

Ahkaf, 33

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Kur'an'ı seslerinizle süsleyiniz."

Ebu Davud

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Çanakkale'de Kirte Zaferi(28.04.1915) *Gazneli Mahmud'un vefatı(30.04.1090) *Cezzar Ahmet Paşa Akka'da Napolyon'u püskürttü.(2.05.1799) *Fatih Sultan Mehmed'in vefatı(3.05.1481) *Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb Ensari'nin vefatı (4.05.677)(İ.hatip takvimi)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI