Cevaplar.Org

Peygamber efendimiz(asm)ınHz.Ebubekir ve Hz Ali’ye gizli olarak tarikat dersini verdiğine dair iddiaları doğrumudur.?Tarikatların ortaya çıkışı nasıl olmuştur?


2002-02-22 13:49:56

Hz Ebubekir’in(ra)Rasûlü Ekrem (A.S)’dan manen,gizli Sevr mağarasında zikir telkini aldığı veya Hz.Ali ile başbaşa kaldığında Allah Resulü’nün ona tarikat telkini verdiği kanaatinde değilim. Kitabı, sünneti,icmâyı bilen bir insanın da bu kanaatte olmasına imkân yoktur. Çünkü bu hususu te'yid eder hiç bir hadise mevcud değildir. Sevr mağarasında Rasûlü Ekrem'le Hz. Ebu Bekir'in muhaverelerine şahit bulunuyoruz. Ama bütün sahabe ve tabiînin Sevr mağarasındaki muhavereye dair anlattığı şeyler arasında dahi Rasûlü Ekrem'in gizliden gizliye Hz.Ebu Bekir'e bir şey öğrettiğine dair hiç bir şey yoktur. Bunlar meseleleri kuvvetlendirmek için herhalde bir mesnet arıyor,ararken böyle vâhî şeylere meseleleri dayıyorlar. Bence öyle yapacaklarına, mutasavvife kendi meselelerini doğrudan doğruya Cenâb-ı Hak'kın yer yüzünde dîninin en büyük mümessili olan Hz. Muhammed(A.S.) a dayasınlar. Sarsılmaz bir hakikate dayamış olacaklar. Rasûlü Ekrem (A.S.)ın şümullü vazifesi var, Bu vazifelerden bir tanesi bir devlet tesis etmek,bu devlet içerisinde müslümanların müslümanlığın bütün icabatını rahatlıkla yapar hale gelmelerini temin etmektir. Ve Allah'ın tevfik ve inayetiyle bu olmuştur. Bir taraftan da müslümanlar bu sistem ve devleti şuurlu olarak elde tutabilmeleri için kendilerinin İslâm adına çok enerjik,çok dinamik olmaları ve gönülleri dışlarından daha parlak olması iktiza eder. Yoksa bir noktada gönülle dış âlem arasında denge bozulursa İslâm devleti de gider,pâyimâl olur. Binaenaleyh Rasűlü Ekrem (A.SM.) gönül -kalp meselesini farzlardan alın da en küçük âdaba kadar meselelere bağlayıvermişti. Meselâ biz O 'nun hayatında görürüz ki, her sabah bazan 200 defa : “La ilahe illallahu vahdehu la şeriykeleh lehül mülkü velehül hamdi yuhyi ve yumit ve hüve ala külli şeyin kadir” okur. Sünnetle sabit bu. Avam da mahrum kalmasın diye sabah-akşam namazlarında farzdan sonra 10 defa okursunuz. 7 defa "Allahümme ecirnâ minennâr." dersiniz. Ondan sonra "Allahümme edhılnel cennete " dersiniz. Bunlar Rasûlü Ekrem'in tavsiye buyurduğu (S. A. V. ) ve yaptığı şeylerdir. "Lâilâhe illallah" ne kadar deseniz yine az söylemiş olursunuz. Salâtü selâm ne kadar söyleseniz yine az söylemiş olursunuz. Nitekim huzuru risalet penahî'ye sahabi gelir "Ya Rasûlallah, ben günün şu kadarını salâtü selâmla geçiriyorum."diyor. Resulullah"Çok güzel, daha fazla yapsan daha güzel olur. "diyor. Sahabi bir müdet sonra geliyor :"Ya Rasűlallah, günün yarısını yapmaya başladım." diyor. Efendimiz(asm) "Güzel daha fazla yapsan daha güzel olur. "diyor. Dikkat buyuruyormusunuz? İbadetü taat elverir ki seni mağlup etmesin. Altından kalkamayacak şey haline gelmesin. Din kolaylıktır esasen. Götürebileceğin kadar alacaksın. Götüremeyecek hale getirirsen sonra kendin bırakır,terkedersin mağlub olursun. Götürecek kadar sırtına alacaksın. Farzları,vacipleri terkedemezsin. Müekked sünnetlerde itaba uğrarsın. Ama sair şeylerde artırabildiğin kadar artır. Elverir ki onu sonuna kadar götürmeye azimli ol. İşte Rasûlü Ekrem (A. S.) in ruhta inkişaf hasıl eden, gönülde inkişaf hasıl eden bu bâtın tarafına, Batın-ı Muhammedi (A. S.) diyoruz. Böyle yapan kimse inşaallahü tealâ bâtın yönüyle, iç yönüyle çok parlak olur. Resûlü Ekrem'in bu mesleği bir iki asır sonra biraz perdelendi. İç âlem yok oluverdi. Meselâ Kur 'an okumaya başladılar ama gırtlaktan aşağıya gitmiyordu. Hadis okuyorlardı ama muktezâsı gönüllerde mâkes bulmuyordu. Şunu bunu ilzam için güzel parlak lâflar söylüyorlardı.Diyalektik yapıyorlardı. Fakat o sözler gönüllerinde tesir ve heyecan meydana getirmiyordu. Azalmıştı bu tesir. Bunun için müceddidler zuhur etti. Yani dini, asıl saffetine, aslına irca etmek isteyenler zuhur etti.. Yeniden müslümanlarda bu heyecan ve teessürü meydana getirmek isteyenler zuhur etti.Mesela Ebu Hanife'yi,İmam Şafii’yi İmam Ahmed Hanbel'i, Maliki’yi, Sevri'yi, Evzai’yi,Zühri’yi bunlardan biri sayın.Bu büyük zâtlar halkta bu heyecanın sönüş ve ölüşünü görünce,buna bir çare aradılar,düşündüler,yeniden sünnete dikkati çekmek,Resulü Ekrem'in yaşadığı hayatı getirip gönüllere hâkim kılmak için medreseler,ekoller kurdular. Bu ekollere fertleri davet ettiler, onlara nasihat etmeye başladılar,dinin özünü aslını anlattılar. Bunlar samimi hasbi kimselerdi. Benim gibi garazı art fikri falan filan yoktu. Söylediği söz hemen cemaatın içinde heyecan uyarıyordu.Bunlar etrafına adam aldılar.. Ve sonra Resulü Ekrem’in evrad ve ezkârını onlara verdiler. Onunla meşgul ettiler,psikolojikman bir beyin yıkaması yaptılar,yani kendilerini mahveden,fuzüli eracifi kafalarından attırdılar.Yeniden gönüller Allah'a teveccüh etti.Sözü,sohbeti,konuşması, teveccühü iksir olan o insan karşıda büyük müessiriyetle tesir icra etmeye başladı. Ve derken bu teessürle müteessir olan kimseler onun etrafında mürid gibi toplanıverdiler.Ve böylece Tasavvuf ekolleri meydana geldi..Tarikatlar böyle teessüs etti.Bunları evhama,hayalete dayamaktansa, tecdit hareketine dayamak, Resul-u Ekrem’in sünnetini ihya hareketine dayamak daha makul olacaktır

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

İslam Güneşi, 2006-04-19 11:02:48

Sayın Hocam; yazılarınızda o kadar emin ifadeler kullanıyorsunuz ki, sanki şimdiye kadar gelen alim ve evliyaları hiçe sayıyorsunuz...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

Artık Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nûra (Kur'an'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Teğabün, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

İşçi işverenin malından mesuldür.

Buhari

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI