Cevaplar.Org

Kadınlarla tokalaşmanın hükmü nedir?


2002-01-10 23:51:40

Her meselede olduğu gibi, bu meselede de Kur'an ve Sünnet'e müracat etmemiz gerekir. Allah Rasulü'nün 23 yıllık hayat-ı seniyyesi bu gözle incelendiğinde, onun mahremi olmayan hiçbir kadına dokunmadığı görülecektir. Rivayet senedi açısından gayet sağlam, sıhhati noktasında en küçük bir şüphenin dahi bulunmadığı bir çok hadis-i şerif, Efendimiz'in hangi vesile ile olursa olsun, hiçbir kadın eline temas etmediğini bildirmektedir.Genellikle Mümtehine suresi 12. ayetinin tefsirinde hemen bütün müfessirlerin ele aldığı misaller içinde,mesela;Allah Rasülü,Akabe biatı esnasında müslüman olan erkeklerin ellerini sıktığı halde, kadınlardan sadece söz almıştır. Zayıf bir rivayette de onlarla görüşmediğini, fakat kendine bedel Hz. Ömer'i göndererek, onun kadınların biatını aldığı belirtilir. Yine Buhari'nin rivayet bir hadiste Hz. Aişe validemiz, Efendimiz'in biat şekline ait şunları söylüyor: "Allah Rasulü (sav) kadınlarla "Allah'a hiçbir şey ortak koşmayın" ayetini okuyarak sözle biat alıyordu.. Kendi kadınlarından başka hiçbir kadın eline O'nun eli değmemiştir." (1) Öte yandan Allah Rasulünün birbirlerine mahrem olan yabancı erkek ve kadının tokalaşmaları adına beyan buyurduğu başka bir hadis-i şerif vardır ki,bu hadis, meselenin uhrevî boyutuna dikkat çekmekte ve inanan insanların bununla ilgili davranış şekillerini bir çerçeve altına almaktadır. Nebiler Serveri bahsini ettiğimiz hadiste şöyle buyururlar:"Kendisine helal olmayan bir kadına eli ile temas eden kişinin avucuna kıyamet gününde (cehennem'den)kor konur" (2). Allah Rasulünden bu dersi alan, onun hassasiyetini gören sahabe-i kiramın davranışları da hep bu çizgide olmuştur. Mesela Cemel vak'ası sırasında Hz. Aişe validemizin kardeşi Abdurrahman, o kalabalığın içinden ablasını çıkarmak için hevdecin içine eline uzatmıştı. Tam bu esnada Hz. Aişe validemiz kükremiş ve "Bana Rasul-ü Ekrem'in elinden başka hiçkimsenin eli değmedi! Kim bu?" demiştir. Bu meselenin bir diğer yönü sosyal hayat düzenimiz ile ilgilidir. Demokratik bir nizamın hakim olduğu yerde, herkes kendi konumu içinde kabullenilmelidir. Biz nasıl bizim inanç esaslarımıza aykırı bir kıyafet ile gezen insanlara demokrasi, vicdan hürriyeti açısından bir şey demiyorsak, onların da bizi kendi inançlarımız ve vicdânî hürriyetimiz ile başbaşa bırakmaları ve bu mevzuda birşey söylememeleri gerekir. Fakat bu mevzuda toplumda var olan tahammülsüzlüğün -en azından bugüne kadar- hep karşı taraftan geldiği bilinen gerçeklerdendir. Bununla alakalı misaller vererek yarayı deşmek istemiyorum. Fakat hadiselerin dilinden öğrendiğimiz kadarıyla müslümanlar daha çok demokrat ve daha müsamahakar, diğerleri ise daha katı, bağnaz ve taassub içindeler. Evet, dini inancı gereği bir müslüman mahrem bir kadınla tokalaşmayabilir ama bu, ona saygısızlık etme ve hürmet göstermeme şeklinde anlaşılmamalıdır. Zira yine nice hadiselerin şehadetiyle sabittir ki, müslümanlar çarşı-pazarda kadınlara hürmet göstermekte, onlara yapılan sarkıntılıklara müdahale etmekte, hiç tanımadığı kadınlar uğruna başkaları ile kavgaya tutuşmaktadır. Öte yandan kadınlarla tokalaşmak niye ilericilik oluyor da, tokalaşmamak gericilik? Bunlar kavram karğaşilığı içinde müslümanlara inandırılmak istenen sözde değerlerdir.Bizler aynı mantaliteden hareketle şöyle desek "kadınlarla tokalaşmamak ilericilik, tokalaşmak ise gericilik" kim ne diyebilir?Zira ikisi arasında takip edilen mantık bakımından hiç bir fark yoktur.Devirlerin, asırların anlayışları bizim temel ölçümüz olamaz. Daha dün denilebilecek kadar bir zaman önce "fes" giyme bu memlekette ilericilik alameti sayılıyordu.Hatta bu konuda kanun dahi çıkartılmıştı.Buğun tokalaşma yarın ise ne olacağı belli değil. Bu açıdan müslüman, içinde yaşanılan zaman diliminin anlayışlarını değil,İslam'ın evrensel anlayışını ölçü alarak ,davranışlarını aye ve hadislerin belirlediği çerçevede ayarlamak zorundadır. Bu ve benzeri meselelerde ise, toplumun diğer fertlerinden saygı ve anlayış beklemek müslüman hakkıdır. ________ 1-Buhari, Ahkam, 49 2-Nasbu'r-Râye,Abdullah b Yusuf ez-Zeylâi,4/240

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Artık Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nûra (Kur'an'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Teğabün, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (haluf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur."

Ebu Hüreyre

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Çanakkale'de Kirte Zaferi(28.04.1915) *Gazneli Mahmud'un vefatı(30.04.1090) *Cezzar Ahmet Paşa Akka'da Napolyon'u püskürttü.(2.05.1799) *Fatih Sultan Mehmed'in vefatı(3.05.1481) *Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb Ensari'nin vefatı (4.05.677)(İ.hatip takvimi)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI