Cevaplar.Org

Bu toplumda öncelikle anlatacağımız şeyler neler olmalıdır?


2003-03-04 15:09:13

Birincisi: realiteler, hadiseler müslümanlara neyi anlatmamızı zorluyor? İkincisi: bizim muktedabihimiz, Rehber-i Ekmelimiz Resulü Ekrem (ASM) insanlara evvela neyi anlatmıştır? Her meselede Resul-u Ekrem (A.S.M.)’a ve onun kıstaslarına müracaat edilse, belki hiç bir müşkülümüz kalmayacak, rahatlıkla her şeyi halledeceğiz,Allah'ın tevfikiyle. Evvela, realite olarak Müslümanlık bir kısım mükellefiyetlerden ibarettir. Mesela namaz kılacaksınız, oruç tutacaksınız, namaz için abdest alacaksınız, su iktiza ederse tepeden tırnağa yıkanacaksınız(gusül diyoruz buna), nikahınız şu şartlar altında olacak, muamelenizde şunlara dikkat edeceksiniz. Görüyorsunuz ki, bir sürü mükellefiyet getiriyor Müslümanlık. Ama Allah'a, Resulullaha, Basu badel mevt’e inanmamış bir insan, namaz kılma meunetine, namaz kılmak için abdest alma meşakkatine, abdest almak için soğuk suya elini ayağını sokmaya, yüzünü gözünü sokmaya, kışın soğuk su da abdest almaya tahammül edecek şeyler değildir bunlar, o da tahammül edemez buna. Öyleyse evvela soğuk suyla abdest alırken dahi, cennetin böyle mekruhatla, insanın canını sıkan şeylerle kuşatıldığını düşündürmek lazım ona. Nefsini okşayan şehevi şeylerden sakınmasını temin için evvela cehenneme inandırmak lazım. Hoşuna gidecek, arzusunu gıcıklayacak ne kadar şey varsa, onları aşmadıktan sonra cennete gidemeyeceğini inandırmak lazım evvela. Demek ki ister inşan kaçınması gereken şeyler olsun bunlardan kaçınmak için, ister yapması gerekli şeyler olsun bunları yapmak için, evvela inanması gereken şeyleri anlatmak lazım. Bu realitedir. Siz bir adamın başında kayyım kesilseniz ticaretini ticaret kaidelerine, ticaret ahlakına uygun yap deseniz, bir polis, bir bekçi arkasına taksanız yine yaptırtamazsınız. Halkın devlete verdiği verginin belki birkaç katı kaçırdığı vergi vardır. Ama devletten kaçırılan bu vergide insan o devlete harfiyyen itimat etse, bilse ki çarçur olmuyor ve aynı zamanda Allah’a inansa, bilse ki benden giden paralar devleti ayakta tutuyor, malzemeye sarf ediliyor, devletten kaçırdığı her şeyden Allah'a hesap vereceği endişesiyle tir -tir titrer, bir kuruş, bile kaçırmaz. Başına kayyim koyacağımıza, polis koyacağınıza Allah'a karşı mes'uliyetini ona hatırlatmak en akıllıca bir yoldur. Burada müminlerin en mücrimi olarak bir şeyi size nakledeyim; (İsterseniz yeminde ederim) Ben askerde telsizciydim, operatördüm-telsiz operatörü-Allah'a kasem ederim askeriyenin kalemiyle birtek harf dahi yazmadım nefsim namına. Önümde yüzlerce top kağıt vardı, her an yazabilirdim. Yine kasem ederim, şu kadarcık kağıdı nefsim adına kullanmadım. Su-i istimalim olmuş olabilir.Fakat bir askerin şu kadarcık kağıdıyla" gel hesap ver" der diye Allah, korktum. Az dahi korkanlardan olsam, az dahi titresem bu mevzuda, ama korktum. Demek ki asıl mes'ele bu şuuru vermek. Çocukluğumda bana telkin edilen bu şeyle, cürüm yaptığım, birine vurduğumdan ötürü elimi sıcak suya soktuğumu bilirim. Bunun cezası bu değildir, orada sokacaklar. Ama çocukluk kafasıyla, acaba böyle yaparsam Allah orada muaheze etmez mi diye düşündüm. Bu şuur telkin edilirse, olur bu. Onun için kafalardan Allah'a saygıyı, muhasebe duygusunu Avrupa’da yıktıktan sonra, Renan gibi, Jan Jac Rousseu gibi kimseler “tabii din” kurma lüzumunu duydular. Dediler “Allah yok, din yok ama, fakat insanları bağlayacak böyle, cendereye alacak birşey uyduralım.” Tabii dincilik cereyanı vardır. Allah’a inanma lüzumuna binaen, ahirete inanma lüzumuna binaen..Bizse öyle şakacıktan, yapmacıktan, plastik bir akideye bağlı değiliz. Belki yüzde bin, doğru olan Allah'ın. mevcudiyetine inanıyoruz. Yüzde bin, hesap verme mecburiyetinde olduğumuz ahirete inanıyoruz. Yüzde bin, insanların rezil, rüsvay olacağı bir günün dehşetini şimdiden yaşıyor ve onunla kendimize istikamet vermeye çalışıyoruz. Öyleyse bir insana evvela anlatacağımız şey; daha hayata gözlerini açar-açmaz -Efendimizin buyurduğu gibi-bir çocuğun ilk söyliyeceği söz Allah olmalıdır. Ve ondan sonra onun üzerine "bina etmelisiniz. Yaşına göre, seviyesine göre, muhitine göre ve kültür aldığı duruma göre ona Allah’ı devrin kıstasları içerisinde anlatacaksınız. Ahirette Allah’a hesap vereceğini de anlatacaksınız.Bu mevzu çok mevizelerde misalleriyle geçtiği için ve çoğunuz buna dair çok misaller bildiğiniz için ben mes'eleyi uzatmamak istiyorum. Evvela Allah’a imanı anlatacağız. Realite bu.Resul-ü Ekrem (S.A.V.)’e gelince, Resul-ü Ekrem (S.A.V) bütün bir hayatı prensipleriyle getirmiş insanlara telkin etmiştir. Ama Mekke devrinde görüyoruz ki ne bir ordu teşkil etmiştir, ne bir kaza mercii teşkil etmiştir, ne devlet kurmuştur, ne ben hakimim demiştir, ne imametim var demiştir. Bunlar, Müslümanlar sağlam bir hal, salah kesbettikten sonra kendi kendine olacak şeylerdir. Gönülleri ıslah etmedikten sonra ne milletler güzel idare edilir, ne de idare edenler güzel idare eder. Hem idarenin, hem idare edilenin huzur içinde, saadet içinde yaşayabilmesi imrar-ı hayat edebilmesi, gönül salahına bağlıdır. Burada da gönül, öbür alemde de gönül, Allah huzurunda ancak selim kalpler kurtulacaktır. Biz sadece bunu düşünüyoruz, bunu zaman gösterir, hadiseler gösterir. Ama kefere ve fecerenin bir kısım kişilere yanlış intikal ettirmesi ile böyle bizleri kaptı-kaçtı oynayan, esrarengiz fikirler kovalayan, adi fikirleri olan adi,deni millet düşmanı, hükümet düşmanı aşağı adamlar görür ve gösterirler. Bunu da biliyoruz. Sırların Önümüze döküldüğü bir gün, hepimiz Allah’ın huzuruna çıkacağız. Kimileri o gün hicabından yerin dibine girecek, inşallah ferih ve fahur saadet saraylarına gireceğiz, Rahmeti İlahiden ümit ediyoruz. Evvela millete dinini -diyanetini anlatacağız. Bir adama Allah'ı anlatmak üzerine güneşin doğup battığı herşeyden hayırlıdır. Bir adama Allah dedirtiniz mi, yeryüzünde Kabe'yi yüz defa tamir etmeden daha büyük birşey yapmış olacaksınız. Bir mülhidi inandırın, bir küfrü mutlak içerisinde bulunan insanı tereddüte sevkedin, akidesizliğini, dinsizliğini, ateist fikirlerini alt-üst edin. Resulü Ekrem’in başına bir ravza yapmadan daha büyük bir iş yapmış olacaksınız. Elli defa hacca gideceğinize, bir adamın elinden tutun camiye sokun, daha çok sevap kazanacaksınız. Resulü Ekrem hayatında bir kere hac yaptı. O güne kadar yaptığı şey irşaddı, tebliğdi, hak ve hakikati insanlara anlatmaktı. Bu mukteda-i kül davranışlarıyla bize gösteriyor ki, bir mümin için en başta evveliyatla gerekli olan şey, hak ve hakikatın gönüllere anlattırılması ve kabul ettirilmesidir.Öyleyse bir mü'mine evvelan ve bizzat düşen vazife budur. Saniyen mü'mine terettüp eden vazifeler varsa, herkes salah-ı hal kesbetsin, sonra kendi aralarında düşünsünler, kendilerine terettüp edeni yapsınlar, beni ilgilendirmez o mesele. "Vema alerer Rasulu illel belağ " biz bu noktaya iktida etmişiz. Nebi'ye sadece tebliğ vardır, hak ve hakikati anlatma, devrin tekniği içinde O'nu intikal ettirme. Ondan öte Allah'ın icraatına biz karışmayız, düşünmeyiz, hareketimizi ona bina etmeyiz.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Al-i Ä°mran,139

"Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir."

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Ey Allah'ın Resulü," dedim, "şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl dua edeyim?" Şu duayı okumamı söyledi: "Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.)

Tirmizi, Da'avat 89,

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI