Cevaplar.Org

HÜSEYİN BÜLBÜL

Hüseyin Bülbül Ağabey, 1913 doğumludur. Üstad’ımız Barla’ya nefyedildiğinde ilk sahip çıkanlardan Sıddık Süleyman’ın kız kardeşinin oğludur. Emirdağ Lâhikası’nda ismi geçiyor. Daha 13 yaşındayken, Bediüzzaman Hazretleri bilhassa Çam Dağı’na çıkarken onun hizmetlerinde bulunmuş. Hüseyün ağabey 1996 yılında vefat etmiştir. “Sıddık Süleyman’ın hemşirezadesi Hüseyin” tam bir Barlalı, Barla ile sıbğalanmış bir zat.


Ömer Özcan

ozcannurs@hotmail.com

2015-01-15 08:16:20

Hüseyin Bülbül Ağabey, 1913 doğumludur. Üstad'ımız Barla'ya nefyedildiğinde ilk sahip çıkanlardan Sıddık Süleyman'ın kız kardeşinin oğludur. Emirdağ Lâhikası'nda ismi geçiyor. Daha 13 yaşındayken, Bediüzzaman Hazretleri bilhassa Çam Dağı'na çıkarken onun hizmetlerinde bulunmuş. Hüseyün ağabey 1996 yılında vefat etmiştir. 

"Sıddık Süleyman'ın hemşirezadesi Hüseyin" tam bir Barlalı, Barla ile sıbğalanmış bir zat. Onu tanıyıp dinledikten sonra Barla'da o dönemin sıbğasını taşıyan, yaşayan son mümessili olduğunu anladık. Evi çınar ağacının tam altında, mübarek Üstad'ımızın bastığı toprakların, yürüdüğü yolun hemen altında. Bu zat, Üstad'ın Barla devrini çocukken bile olsa yaşamış ve Üstad Hazretlerine çok hizmet etmiş. Kendisiyle ilk karşılaştığımızda hemen bir Emirdağ Lâhikası getirtti. Bir sayfayı buldu ve oku dedi: "Sabri'nin mektubu içinde, ben Barla'dayken bana çok hizmet eden ve çok defa hâtırıma gelen Sıddık Süleyman'ın hemşirezadesi Hüseyin'in mektubu beni çok sevindirdi. Hem onun hakkındaki merakımı izale eyledi. Maşaallah tam Sıddık Süleyman'ın mahiyetinde eski alâkadarlığını muhafaza ediyor." (Emirdağ Lâhikası-I, 224)

"İşte bu bana yeter, Üstad benden bahsediyor. Denizli hapsinden sonra Üstad'a bir mektup yazdım, Sabri Ağabeye verdim. O da kendi mektubu içine koydu, gönderdi. İşte Üstad'ımızın bahsettiği mektup bu mektuptur" dedi. Çınar ağacının altındaki dünyanın ilk medrese-i Nuriyesine çıkıp kendisini dinlemeye başladık:

"Koca çam ağacı, bunun karnında yatıyor"

"Çam Dağı'na beraber çıkmıştık. Her zaman olduğu gibi Üstad'la beraber bir ağacın altında yer hazırladık. Sonra da hep yaptığı gibi, 'Hüseyin, ben biraz sonra gelirim' diye ortadan kayboldu. Epey zaman sonra baktım Üstad elinde bir değnek, mütemadiyen yerleri karıştırıyor.

"'Allah, Allah! Üstad bir şey mi kaybetti acaba?' diye merak ettim. Baktım elinde bir çam çekirdeği var; bana gösterdi, 'Hüseyin, bunlardan üç-dört tane daha bulalım' dedi. Epey aradıktan sonra bulduk. Sonra çekirdekleri bana göstererek, 'Bak Hüseyin, bu koca çam ağacı, bunun karnında yatıyor' dedi. Ben de içimden, 'Hay Allah, bunun karnında ağacın ne işi var?' diye o zaman anlayamamıştım.

"Yoğurtlar ekşimiş, kurtlanmış, Üstad yememişti"

"Üstad bir gün Çam Dağı'nda yalnız iken malum çam ağacına çıkıyor tefekkür için... Oradan geçmekte olan bir çoban, ağacın altından bağırıyor, 'Hoca! Bak buraya, iki bakraç yoğurt bıraktım, bunları ye, bana da dua et ha!' diyor.

"Üstad, 'Kardaşım! Dur, bekle… İniyorum, parasını vereyim, öyle alayım, parasız almam' dediği halde, çoban, 'Ne parası hoca! Bunları ye, bana da dua etmeyi unutma ha! Bakraçları sakla, sonra alırım' diyor ve bırakıp gidiyor. Çoban bunları sonradan anlattı bana.

"'On gün kadar sonra bakraçları almaya gittim, ne göreyim! Hoca elini bile sürmemiş, aynı bıraktığım yerde yoğurtlar ekşimiş, kurtlanmış... Bu nasıl hocaymış ki böyle, ben anlayamadım!' dedi çoban.

"Bu nasıl hocaymış böyle!"

"Yine bir gün Çam Dağı'na beraber çıktık. Baktık bir çoban, çadır kurmuş. Üstad çobanı çağırdı, çoban Üstad'ın önünde ellerini önüne bağlayarak durdu. 'Kardeşim, çadırında 10-15 gün misafir kalmak istiyorum. Fakat benim şartlarımla… Hayvan davar, keçi, koyun kesmek yok. Süt, yoğurt ücretsiz almam...'

"Üstad'ın sözü bittikten sonra adam eliyle beni çağırdı. 'Hoca ne diyor, hiçbir şey anlamadım!' dedi. Ben izah ettim. Çoban, 'Allah, Allah! Bu nasıl hocaymış be!' diye hayretini belirtti.

"Sıddık Süleyman-Mübarek Süleyman"

"Üstad'ımızın Barla'da iki Süleyman'ı vardı. 'Yirmi Sekizinci Söz/Cennet Risalesi'nin telif edildiği Cennet Bahçesi'nin sahibi dayım Sıddık Süleyman ile Mübarek Süleyman.

"Mübarek Süleyman çok dürüst bir insandı. Hiç yalan söylemez, hiç yemin etmezdi. O kadar ki, bunu bilen arkadaşları şaka olsun diye onu bir şey çalmakla suçluyorlar, şakadan falakaya yatırıyorlar. Mübarek kat'iyen yemin etmiyor. Çok sıkıştırıyorlar. 'Tarlamın yarısını satıp ödeyeyim' diyor. Halbuki arkadaşları mahsus yemin ettirmek için plan kuruyorlar. İşte o derece dürüst ve düstur sahibi bir insandı. On Altıncı Mektup'ta Üstad'ımızın anlattığı 'katran ağacında ikram-ı İlâhî olarak ekmek görme' hadisesini bizzat kendisinden dinledim. Bir çarşamba günüymüş... Üstad, Süleyman Ağabeye, 'Kardeşim! Ekmeğimiz kalmadı, sen git ekmek getir' diye söylemiş. Süleyman Ağabey de ertesi gün, yani cuma akşamı Üstad'ın çok feyizli dualar ettiğini bildiği için kalmak istemiş. Üstad da 'Kal' demiş. Sonra bir tepeye çıkıp oturmuşlar. Birden Üstad, 'Süleyman müjde! Cenab-ı Hak bize rızık verdi' demiş. Üstad'ın Mektubat'ta anlattığı aynı hadiseyi gözleriyle gördüğünü anlattı bana.

"Seneler sonra Üstad'a Emirdağ'da ziyarete giden Bahri Çağlar Ağabeye Üstad'ımız, 'Mübarek Süleyman ne yapıyor?' diye sormuş. Bahri Ağabey de 'Risale yazıyor Üstad'ım' demiş. Üstad, 'Onun iki kelimesi var ki 10 sene risale yazmaktan efdaldir. O iki kelime ise, Çam Dağı'nda ağaçların dalları arasında ekmek bulduğumuzda, 'Üstad'ım, helâl olur mu?' demesidir' diye memnuniyetini belirtmiş.

"Üstad'ın Barla'dan ayrılışı"

"Üstad'ımız Barla'da 8,5 sene kaldı. Belki daha gitmezdi. Çünkü burada nispeten rahattı. Dağa bayıra çıkabiliyordu. Yanına bazen yine sürgün gelmiş Kürt Bekir Ağa ziyarete gelirdi. Onunla Kürtçe konuşur, şakalaşır, bazen gülerdi.

"Bir gün Bekir Ağa, Üstad'a 'Artık sen yaşlandın, bak burada doktor bile yok, seni Isparta'ya aldırayım' diyor. Üstad'ın o sıralarda gözleri çapaklanıyordu. İşte Üstad bu şekilde Barla'dan ayrıldı, Isparta'ya taşındı. Daha sonra malum Eskişehir mahkemesi...

"Üstad'a Eğirdir Gölü'nün suyundan götürdüm"

"Yıllarca sonra Üstad Isparta'da iken ziyaretine gitmeyi düşündüm.

'Ne götüreyim, ne götüreyim?' diye düşünürken aklıma su götürmek geldi.

"Üstad, Eğirdir Gölü'nün suyunu içerdi. İki testi alıp Eğirdir Gölü'nden doldurdum. Eşeğe yükleyip Isparta'ya vardım. Üstad o kadar memnun oldu ki, 'Testilerin ağırlığınca altın getirmiş oldun!' diye iltifatta bulundu."

Ömer Özcan

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)

ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)

Isparta’nın Sav köyü bin kalemle Risale-i Nur eserlerini yazarak çoğaltan, Hz. Üstadın ifad

ŞEVKET AKIN(1923 -2021)

ŞEVKET AKIN(1923 -2021)

Batmanlı Şevket Akın, Bediüzzaman hazretlerini 1952 yılında Isparta’da ziyaret ediyor. Aynı

ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)

ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)

Bolvadinli Emekli Edebiyat öğretmeni Şahabeddin Ünlü ile Ankara’da halef selef oluyoruz. Biz

ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)

ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)

Molla Şahabeddin Gargılı, 1924 yılında Bingöl’ün Kığı ilçesinde doğmuştur. Erzurumlu

SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )

SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )

Malatya/Doğanşehirli Süleyman Çağan ağabeyimiz üç arkadaşıyla beraber Hz. Üstad’ı Ispa

SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)

SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)

Risale-i Nur hizmetkârlarından iki bahtiyar hanedanın silsilesi Said Nur Çelebi’de buluşuyor.

ÖMER HALICI(1919 – 1954)

ÖMER HALICI(1919 – 1954)

Şehid Pilot merhum Ömer Halıcı, Risale-i Nur’da adı çokça geçen Konyalı (aslı Kığı il

OSMAN NURİ TOL(1885 – 1955)

OSMAN NURİ TOL(1885 – 1955)

Merhum Osman Nuri Tol 1885 doğumludur ve Abdullah Yeğin Ağabey gibi Kastamonu/Araçlıdır. Milli

OSMAN AKSOY(1940 - )

OSMAN AKSOY(1940 - )

Denizlili emekli lise öğretmeni Osman Aksoy, Bediüzzaman hazretlerinin Isparta’da bulunduğu ta

NEVİN HALICI(1939 -)

NEVİN HALICI(1939 -)

Said Nursi hazretlerinin mümtaz talebelerinden Konyalı Sabri Halıcı’nın kızı Nevin Halıcı

Allah'a ve Resûlü'ne iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.

Hadid, 7

GÜNÜN HADİSİ

İslam hakkında.

"İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduguna şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kabe'ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak" Buhari-İman:1

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI