PEYGAMBERLERİN MASÛM OLUŞU

Peygamberlerin masumiyeti konusu, çok yönlü bir konudur. Burada bizi ilgilendiren husus, peygamberlerin tebliğ vasfına halel getirecek şeylerden berî oluşlarıdır. Zira sünnetin hüccet değeri buna bağlıdır. Bundan dolayı konunun bu yönünü işlemekle yetineceğiz.


Muhammed Salih Ekinci

sghursi@gmail.com

2021-12-08 08:44:08

Peygamberlerin masumiyeti konusu, çok yönlü bir konudur. Burada bizi ilgilendiren husus, peygamberlerin tebliğ vasfına halel getirecek şeylerden berî oluşlarıdır. Zira sünnetin hüccet değeri buna bağlıdır. Bundan dolayı konunun bu yönünü işlemekle yetineceğiz.

A. Peygamberlerin, Tebliğ Vasfına Halel Getirecek Şeylerden Uzak (masum) Oluşu

Peygamberlerin (a.s) tebliğ vasfını zedeleyen şeylerden berî olması gerekir. Mesela ilahî mesajı gizlemek, nazil olan herhangi bir hükmü bilmemek, ilahî hükümlerde şüpheye kapılmak, ilahî hükmün tebliğinde ihmalkârlık yapmak, risâletin başlangıcında ve sonrasında şeytanın kendilerine melek suretinde görünüp, onları aldatması, vesvese yoluyla onların zihinlerine hakim olması, Allah'tan aktardıkları herhangi bir haberde bilerek yalan uydurma, gerek sözlü ve fiilî beyanlarda gerekse ihbarî ve inşâî açıklamalarda indirilen ilahî hükme aykırı bir beyanda bulunmaktan münezzehtirler.

Bundan dolayıdır ki, bütün dinlerin mensupları peygamberlerin, tebliğ vasfına halel getirecek hususlardan berî olduğu konusunda ittifak halindedirler. Bunun delili ise risalet ve risaletin dayandığı mucizelerdir.

Mucizeler, Cenab-ı Hakk'ın peygamberlerin risalet davasını tasdik etmek için onlara bahşettiği özelliklerdir. Mucizeler, âdeta Cenab-ı Hakk'ın "elçilerim benden naklettikleri hususlarda doğru söylüyorlar." beyanı yerine geçen bir delâlete sahiptir. Şayet peygamberlerden tebliğ vasfına halel getirecek bir şeyin sadır olması mümkün olsaydı, mucizenin delâleti geçersiz olur ve ilahî risaletle güdülen amaç kaybolurdu.(1)

Cenab-ı Hakk, Rasûlü'nün en ufak bir ihmalkârlık yapması durumunda risaleti tebliğ etmemiş olacağını bildirmiş ve onun bütün yaratıklara karşı koruma altında olduğunu beyan etmiştir.

أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ

 "Ey Rasûl, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır."(2)

Cenab-ı Hakk, Peygamberini bütün saptırmalardan veya risaleti tebliğ konusundaki engellemelerden de koruyacağını bildirmiştir.

 فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّت طَّآئِفَةٌ مُّنْهُمْ أَن يُضِلُّوكَ وَمَا يُضِلُّونَ إِلاُّ أَنفُسَهُمْ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِن شَيْءٍ وَأَنزَلَ اللّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ وَكَانَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ عَظِيماً

"Allah sana lütfu ve esirgemesi olmasaydı, onlardan bir güruh seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar yalnızca kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana Kitab'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın sana lütfu gerçekten büyük olmuştur."(3) 

Keza Cenab-ı Hakk, elçisinin herhangi bir şey uydurması durumunda ona en şiddetli azabı indirip onu helâk edeceğini beyan etmektedir.

فَلَا أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ {*} وَمَا لَا تُبْصِرُونَ {*}إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ {*} وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ قَلِيلاً مَا تُؤْمِنُونَ {*}وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ قَلِيلاً مَا تَذَكَّرُونَ {*} تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ {*} وَلَوتَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ ْ{*} لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ {*} ثُمَّ لَقَطَعْنَامِنْهُ الْوَتِينَ {*} فَمَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ

"Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, hiç şüphesiz o (Kur'an) çok şerefli bir elçinin sözüdür. Ve o bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz. Bir kahin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz. O, alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, elbette onu kıskıvrak yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık. Hiçbiriniz buna mani de olamazdınız."(4)

Bununla birlikte Cenab-ı Hakk, Rasûlü'nün ilahî mesajı, gereği gibi tebliğ ettiğine ve sadık bir elçi olduğuna, kendisine emrolunanları yerine getirip insanları hakka ve sırat-ı müstakime çağırdığına (hidayet) şehadet etmektedir.

وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

"Muhakkak ki sen sırat-ı müstakime hidayet edersin."(5)

الَّذِينَ يَتَّبِعُونَالرَّسُولَ النَّبِيَّ الأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوباً عِندَهُمْ

فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْعَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ

الْخَبَآئِثَ

"Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî peygamber'e uyanlar (var ya), işte o peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar."(6)

وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى {*} مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى {*} وَمَا يَنطِقُ

عَنِ الْهَوَى {*} إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى

"Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed s.a.v), sapmadı ve batıla inanmadı; o arzusuna göre de konuşmaz. O (bildirdikleri) vahiyden başkası değildir."(7)

الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ

"Bugün size dininizi ikmâl ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı beğendim."(8)

Bu ayet Peygamber'in (S.A.V) hayatının son dönemlerinde nazil olmuş bir ayet-i kerimedir.

Nitekim Peygamber (S.A.V) de kendisi hakkında bu istikamette şehadette bulunmuş ve ne pahasına olursa olsun tebliğ görevine bağlı olduğunu beyan etmiştir.

"Cenab-ı Hakk'ın size emrettiği hiçbirşey yoktur ki, size bildirmiş olmayayım. Cenab-ı Hakk'ın sizi sakındırdığı hiçbir şey yoktur ki sizi ondan sakındırmış olmayayım."(9)

Peygamber (S.A.V) amcası Ebu Talib'e hitaben şöyle buyurmuştur: "Ey amca, Allah'a yemin olsun ki bu işten vazgeçmem için güneşi sağıma, ayı da soluma koysalar, Allah bu dini galip kılıncaya ya da ben bu uğurda yok oluncaya kadar bunu terketmem."(10)

Dipnotlar

1- Mucizenin delaleti konusu kitapta bir kaç kez geçmektedir. Bu ifade kısmen kapalı olduğu için konuyla ilgili açıklayıcı bir iktibasta bulunmak istiyoruz. İmam Şa'rânî, el-Yevakît ve'l-Cevâhir adlı eserinde Ebu Tahir el-Kazvînî'ye ait Sirâcu'l-Ukûl adlı eserden naklen şunları kaydeder: "Bilmiş ol ki, enbiyânın nubûvvetinin kat'î delili mucizelerdir. Mucize, Cenab-ı Hakk'ın harikulade bir tarzda peygamberlik davasında bulunan bir insanı teyid ederek yarattığı bir fiildir. Bu fiil, Cenab-ı Hakkın mezkûr insanın davasını tasdik sadedinde 'sen benim elçimsin' sözü mesabesindedir. Bu tıpkı birinin herkes tarafından itaat edilen bir sultanın huzurunda bütün insanlara hitaben 'ey insanlar! Ben şu gördüğünüz sultanın elçisiyim. Doğruluğumun delili de sultanımızın [şimdi] yerinden kalkıp başındaki tacı indirmesidir' demesi üzerine sultanın hemen kalkıp tacını indirmesi örneğine benzer. Sultanın buradaki davranışı 'evet sen benim elçimsin' sözü mesabesinde bir fiildir." Kazvînî, şöyle devam eder:

"Ancak burada üç hususa riayet edilmesi gerekir:

1-Fiilin harikulade [adeti ve alışılmışı aşan] bir nitelikte olması

2-Nübüvvet davası eşliğinde olması

3-Başkasının muâraza edebileceği bir seviyeden uzak olması

Zira örnekte adı geçen sultan, başkasının sözü üzerine tacını kaldıracak olursa ya da kısa bir süre sonra [kendiliğinden] tacını çıkaracak olursa, bu durum elçilik iddiasında bulunan şahsa delil teşkil etmez. Dolayısıyla her üç husus birlikte ancak risalet davasında bulunan şahsın iddiasına delil teşkil edip sözlü onay mesabesine geçer. Bu tıpkı sözlü emare ve hal karinelerinden insanda oluşan bilgiye benzer." el-Yevâkît ve'L-Cevâhir, Beyrut, Daru İhyâi't-Turâsi'l-Arabî, t.y, 284-285 burada dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta Peygamber'in (S.A.V) nübüvvetine delâlet eden mucize mefhumunun Kur'an ve kevnî hârikulâdeliklerle sınırlı olmadığı; bilakis onun yüce ahlakı ve bütün sîretinin de bu çerçeveye dahil olduğu hususudur. Bkz. Bediuzzaman Said Nursî, Mektubât, s. 163,180 vd.; Sözler, 219 vd. -Çeviren-

2-Maide, 67

3-Nisa, 113

4-el-Hakka, 38-47

5-Şura, 52

6-Araf, 157

7-Necm, 1-4

8-Maide, 3

9-Hadisi, Şafiî er-Risale'de rivayet etmiştir. Ahmed Şakir, hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Bkz. 87,93,103

10-Hadisi İbn İshak, Siyre'sinde nakletmektedir.

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.

et-Teğabün: 3

GÜNÜN HADİSİ

Sahabilerim yıldızlar gibidir. Hangisine uysanız doğru yolu bulursunuz."

Rezin

TARİHTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât E

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI