MÜRTED İLE İLGİLİ HADİS

Hadis inkârcıları Allah ile Peygamberi arasına girip Peygamberini işlevsiz bırakmak peşindedirler. Hâlbuki inen âyetlerin anlaşılmasında O ilk kaynaktır. Kur’ân ona inmiş, O (s.a.s.), bizzat Kur’ân’ın da bildirdiği gibi Kur’ân’ı tebliğ etmekle beraber beyan da etmiştir. Hz. Peygamber’in


Seyda Musa Geçit Hocaefendi

musa_bazid04@hotmail.com

2019-12-20 16:35:36

Hadis inkârcıları Allah ile Peygamberi arasına girip Peygamberini işlevsiz bırakmak peşindedirler. Hâlbuki inen âyetlerin anlaşılmasında O ilk kaynaktır. Kur'ân ona inmiş, O (s.a.s.), bizzat Kur'ân'ın da bildirdiği gibi Kur'ân'ı tebliğ etmekle beraber beyan da etmiştir. Hz. Peygamber'in Kur'ân'ı tefsir bağlamında beyan ettiği bir husûs da mürtedin dünyevi cezasıdır. Hadis inkârcıları mürtedin cezasıyla ile ilgili "Kim dinini değiştirir ise onu öldürün" hadisini çok ağır bir ceza olarak görmüş, hatta bunun Kur'ân'a aykırı olduğunu iddia etmişlerdir. Biz bu ve benzeri olan hadisleri kaynağından gösterip sonra onların ne kadar yanıldıklarını ikna edici deliller ile belirteceğiz bi iznillah…

a) Buhârî, Tirmîzî, Nesâî ve diğer hadis kitaplarında şu hadis rivâyet edilmiştir:

حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ أَيُّوبَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، أَنَّ عَلِيًّا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، حَرَّقَ قَوْمًا، فَبَلَغَ ابْنَ عَبَّاسٍ فَقَالَ: لَوْ كُنْتُ أَنَا لَمْ أُحَرِّقْهُمْ لِأَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «لاَ تُعَذِّبُوا بِعَذَابِ اللَّهِ»، وَلَقَتَلْتُهُمْ كَمَا قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ بَدَّلَ دِينَهُ فَاقْتُلُوهُ(1)

b) Sünenu Ebî Davûd ise şöyle rivâyet etmektedir:

حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ، أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الْأَعْمَشِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُرَّةَ، عَنْ مَسْرُوقٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:"لَا يَحِلُّ دَمُ رَجُلٍ مُسْلِمٍ، يَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَأَنِّي رَسُولُ اللَّهِ، إِلَّا بِإِحْدَى ثَلَاثٍ: الثَّيِّبُ الزَّانِي، وَالنَّفْسُ بِالنَّفْسِ، وَالتَّارِكُ لِدِينِهِ الْمُفَارِقُ لِلْجَمَاعَةِ(2)

c) İmam Nesâî Sünen'inde şöyle rivâyet etmektedir:

أَخْبَرَنَا مُوسَى بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ قَالَ: حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ قَالَ: حَدَّثَنَا سَعِيدٌ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ الْحَسَنِ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ بَدَّلَ دِينَهُ فَاقْتُلُوهُ.(3)

 d) Abdu'r-Rezzak Musannef adlı meşhur hadis kitabında şöyle rivâyet eder: 

أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، عَنْ مَعْمَرٍ , عَنْ أَيُّوبَ , عَنْ حُمَيْدِ بْنِ هِلَالٍ , عَنْ أَبِي بُرْدَةَ , قَالَ: قَدِمَ عَلَى أَبِي مُوسَى الْأَشْعَرِيِّ , مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ بِالْيَمَنِ فَإِذَا بِرَجُلٍ عِنْدَهُ قَالَ: «مَا هَذَا؟» قَالَ: رَجُلٌ كَانَ يَهُودِيًّا فَأَسْلَمَ , ثُمَّ تَهَوَّدَ , وَنَحْنُ نُرِيدُهُ عَلَى الْإِسْلَامِ مُنْذُ أَحْسَبُهُ , قَالَ شَهْرَيْنِ , فَقَالَ مُعَاذٌ: «وَاللَّهِ لَا أَقْعُدُ حَتَّى تَضْرِبُوا عُنُقَهُ» فَضُرِبَتْ عُنُقُهُ , ثُمَّ قَالَ مُعَاذٌ: «قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَنَّ مَنْ رَجَعَ عَنْ دِينِهِ , فَاقْتُلُوهُ» أَوْ قَالَ: «مَنْ بَدَّلَ دِينَهُ فَاقْتُلُوهُ» قَالَ مَعْمَرٌ: وَسَمِعْتُ قَتَادَةَ يَقُولُ: قَالَ مُعَاذٌ: «وَاللَّهِ لَا أَقْعُدُ حَتَّى تَضْرِبُوا كَرْدَهُ(4)

Bu hadisleri bütüncül bir bakış açısı ile değerlendiğimizde şu önemli gerçekleri öğrenmekteyiz:

1-Yukarıdaki "kim dinini değiştirirse onu öldürün" hadisini, Buhârî, Ebû Davûd, Tirmizi, Nesâî, İmam Ahmet, İbn Mace, ibn Abbas'tan rivâyet etmiş; Taberani ise İsmet b. Malik'ten rivâyet etmiştir. Elbânî gibi hadisçiler bu hadisin sahih olduğunu söylerler. Peygamberimize ait olan ve muhaddisler tarafından sahih olduğu belirtilen hadisleri ancak zındık ve tabiatı bozuk olan insanlar kabul etmezler. Onlar bu hadislerin Peygamber (s.a.s) tarafından söylenmediğini söylüyorlarsa ispat etmeleri gerekir. Aksi takdirde Resûlullah'ın söylemiş olduğu hadisleri söylemediğini veya onu rivâyet eden muhaddislerin yalan konuşup Hz. Peygamber'e iftira attığını iddia etmek demektir ki bunları söylemek büyük bir iftira olur. 

2- Mürtedin cezasıyla ilgili uygulamaları sahabeler de uygulamıştır. Mesela, Hz. Ali zındık ve mürtedlere ölüm cezasını vermiştir. Hz. Ali onları yakmak suretiyle öldürmüş, İbn Abbas ölüm şeklinin ateşle olmasına itiraz etmiş ve şâyet kendisi ceza vermiş olsaydı ateşle değil de -zira bu Yaratıcının vereceği cezadır- Resûlullah'ın "kim dinini değiştirirse onu öldürün" şeklinde buyurduğu gibi başka şekilde öldüreceğini söylemiştir. Muaz b. Cebel de Müslüman olan bir Yahudi'yi mürted olmasından dolayı öldürmüştür. Dolayısıyla biz mürtedin cezasının sahabe tatbikatı ile de sabit olduğunu görmekteyiz.

 3-Şeri delillerden âyet ve hadislerden faydalanarak müçtehit imamlar da mürtedlerle alakalı şu hükümleri istinbat etmişlerdir: Mürted tevbeye davet edilir, 4 Mezhebin icmasına göre eğer İslam'a geri dönmez ve erkek ise öldürülür, Hanefi mezhebine göre de kadın ise öldürülmez. Hanefi dışındaki üç mezhepte kadın olsa da öldürülür. İmam Malik'e göre; üç gün tövbe süresi vardır. Şafii, Maliki, Hanbelî, Hanefi mezhebinde bu konuda ittifak vardır. Katli vaciptir. Hz. Peygamber; "Üç kişi öldürülür" demiştir: "Zina eden, katil ve dininden dönen kişi." Dinden dönen kişiye üç gün mühlet verilir. Eğer tövbe edip dönerse affolunur aksi takdirde öldürülür. Demek ki muteber fıkıh ekolleri ve müctehid imamlar da mürtedin cezasının öldürmek olduğu hükmünü şer'i delillerden istinbat ve istihraç etmişlerdir.

 4- Toplumun düzenin sağlanması açısından bazı müeyyidelerin olması elzemdir. İslam Hukukunda ancak üç husûsta ölüm cezası vardır. Zina eden evli, birini öldürmek ve mürted olma durumu. Modernist ve hümanistler bu cezaları çok ağır buldukları için kabule yanaşmazlar. Tüm İslam Tarihi boyunca çok az sayıda bu cezalar uygulanmıştır. Hâlbuki modern günümüzde bu kadar insancıl söylemler sarf edildiği halde her gün katliam, tecavüz yapılmakta ve bunun sonucu olarak ateist fikirler üretilmektedir.

Mürtede ölüm cezasının verilmesinin hikmeti İslam dışına çıkması evrensel İslam dini hakkında zayıf kafalarda bir sürü şüphe uyandırmasındandır. Bunun için ya tevbe edip İslam'a tekrar dönecek ya da öldürülecektir. Mürtedi öldürme kararı ancak yetkili merci olan İslam Devlet reisi tarafından verilirse geçerli olur. Yoksa sıradan Müslümanlar bu yetkiye sahip değillerdir. Yani mürtedi öldürme cezası tıpkı zina suçunu dört şahit ile isbat etmek gibi uygulanması zor bir cezadır. Bu cezanın bizzat kendisinin hukukta yer almasının caydırıcılık açısından büyük faydaları bulunmaktadır. İslam hukukuna göre bazı suçların vukuu şüyuundan beter olduğu için o tür suçların ağır cezasının kanunda beyan edilmesi bile toplum düzenini sağlama konusunda etkilidir. Nitekim on dört asırlık İslam tarihinde sadece fikir değiştirdiği için ölüm cezası verilmek suretiyle icra edilen vakıalar birkaç örnekten ibarettir ki, bu örnekler de kişisel olarak din değiştirmekten ziyade İslam devletine ve İslam ümmetine yönelik fiili saldırı ve savaş anlamına da gelmektedir. 

Said-i Nursî, mürtede ölüm cezasının verilmesinin hikmetini şöyle açıklamaktadır: Mürtedin vicdanı tam bozulduğundan, hayatı içtimaiyeye zehir olur. Ondandır ki, ilm-i üsûlde mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. Kâfir eğer zimmi olsa veya musalaha etse, hakk-ı hayatı var diye usûl-u şeriatın bir düsturudur. Hem mezheb-i Hanifi'de ehl-i zimmeten olan bir kâfirin şehadeti makbuldür. Fakat fasık merdudu şahadettir. Çünkü haindir.(5)

Mürted İslam diniyle müşerref olduktan sonra din değiştirip küfür üzerinden ölümü sonlanandır. Yahudi olup sonra dinini değiştirerek Hristiyan olan veya herhangi batıl bir dinden başka batıl bir dine inanan değildir. Zimmîler bile İslam yurdunda güvende yaşarlar. Harbi dışındaki kâfirlere dokunmak caiz değildir. İslam devletinde gayri müslimler yaşama, her türlü ibadetlerini ve dini merasimlerini güven içinde yapma hakkına sahiptirler.

5- Müsteşrik ve hadis inkârcıları Hariciler gibi düşünerek Hadis, "Kur'ân'dan daha ağır bir ceza vazedemez" diyorlar. Kur'ân'da serahaten müredlere uygulanacak cezanın zikredilmediğini söylüyorlar. Referans olarak da şu âyeti zikrediyorlar:
"Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, onların bütün amelleri, dünya ve ahirette boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır."(6)

Kur'ân-ı Kerim'in ilk Mübelliği ve İlk Müfessiri olan Hz. Peygamber (s.a.s.), yukarıdaki âyette geçen "dünyadaki amellerinin boşa gittiği" şeklindeki ifadeyi dinden dönenin cezasının ölüm olduğuyla tefsir etmiştir. Onun için "kim dinini değiştirirse onu öldürün" buyurmuştur. Onların ahiretteki cezaları zaten cehennemdir. Dünyada kazandıkları amelleri onların öldürülmelerine engel olamaz. Çünkü iman olmadığı için hiçbir değere sahip değildir. İman sahiplerinin yapmış oldukları ameller onların hayat haklarının devam ettiğine sebeptir.

Sonuç olarak şunu beyan etmek gerekmektedir: Hadis düşmanları mürtedlerin cezasıyla ilgili hadisleri cezası ağır olması hasebiyle inkâr etmektedirler. Onların cezasıyla ilgili zikrettiğimiz hadisler sahihtir. Peygamberimizin bu konudaki emirleri sahabeler bizzat uygulamışlardır. Hiçbir Müslüman bu ceza Kur'ân'a aykırıdır dememiştir. Çünkü onlar İslam dininden dönenlerin dünyada boşa gitmiş amellerinin sonucunun Resûlullah'ın "dinini değiştireni öldürün" şeklindeki dünyevi cezanın ölüm olduğunu anlamışlardır. Herhangi bir batıl dine mensub biri başka bir dine geçiş yapmakla serbest bırakılmıştır. Hiçbir cezaî müeyyide konulmamıştır. Çünkü onlar İslam toplumu içinde yaşama ve fikir hürriyetine sahiptirler. İstedikleri merasimleri yapabilirler. Hatta din adamlarına maaşlar da verilir. Mürted, hak din olan İslam'dan döndüğünde büyük bir hıyanet ve fitne yaptığı için büyük bir ceza hak etmiş olur. İslam hakkında şüphelere mahal verdiğinden dolayı ilk önce kendisinde özür taleb edilir, kabul etmezse artık öldürülür. Fitne öldürmekten daha fenadır. Nitekim bazı beşeri oluşumlar da kendisine hıyanet edenlere büyük cezalar vermektedir. Örneğin dünya tarihinde yer alan tüm devletler ve hukuk sistemleri vatana ihanet suçunun cezası olarak ölüm cezasını hukuk sistemlerine koymuşlardır. Kur'ân'da sarahaten yer almıyor diye ölüm cezasını kaldırmaya hevesli mezkûr ve malum güruhun dediği tatbik edilirse, bu durumda toplumda büyük kargaşalıklar doğar. Vatana ihanet, milleti ve ümmeti aleyhine casusluk, dış güçler lehinde faaliyet gösterme, anarşizm gibi suçların işlendiği bir toplumda huzur ve güveni sağlamak için bu zevatın önerdiği ceza acaba nedir? Hidâyet Allah'tandır.

Dipnotlar

1-Buhârî, IV, 61; Tirmîzî, III, 111; Nesâî, VII, 104.

2-Ebû Davûd, IV, 126.

3-Nesâî, VII, 104.

4-Musannef-ı Abdu'r-Rezzak, X, 168.

5-Nursi, Lem'alar, On Yedinci Lem'a Yedinci Nota.

6-Bakara, 2/217.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Kendilerine ait bir takım menfaatlara şahit olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları kurban ederken Allah'ın adını ansınlar; siz de onlardan yiyin, yoksulu ve fakiri doyurun.

Hacc Suresi:28

GÜNÜN HADİSİ

"Ümmetimin tamamı affedilmiştir, ancak günahlarını ilan edenler müstesna!"

Buhârî

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI