TA‛LÎKÂT’IN TERCÜMESİNİ TAKDİM EDERKEN

Mantık, Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin müstakil olarak bir eser te’lif ettiği önemli bir ilim dalıdır. Kızıl Îcâz ve Ta‛lîkât isimli bu iki eser, eski Said döneminde kaleme alınmış ve ilim çevrelerinde ilgiyle takip edilmiştir. Bunun yanında Risale-i Nur’un diğer eserlerinde de yoğun bir mantık örgüsü göze çarpmaktadır. Risalelerde iman esasları ispatlanırken, mantık terimleri ve mantıkla ilgili deliller çok fazla kullanılır.


Ahmed Akgündüz (Prof. Dr.)

akgunduz@islamicuniversity.nl

2019-12-08 16:13:56

Mantık, Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin müstakil olarak bir eser te’lif ettiği önemli bir ilim dalıdır. Kızıl Îcâz ve Ta‛lîkât isimli bu iki eser, eski Said döneminde kaleme alınmış ve ilim çevrelerinde ilgiyle takip edilmiştir. Bunun yanında Risale-i Nur’un diğer eserlerinde de yoğun bir mantık örgüsü göze çarpmaktadır. Risalelerde iman esasları ispatlanırken, mantık terimleri ve mantıkla ilgili deliller çok fazla kullanılır. Sadık talebesi merhum Zübeyir Gündüzalp’in bir konferansta dediği gibi; “Hülâsa olarak arz ederiz ki: Bediüzzaman, ihlas-ı tâmmeye mâlik, hârikulâde, hakîkî bir müfessir-i Kur'andır. Hem ihlâs-ı etemme vâsıl olmuş, kahraman ve yekta bir hâdim-i Kur'andır. Risale-i Nur'un müellifi olmak itibariyle; hem bir mütekellim-i a'zamdır, hem ilimde gayet derecede mütebahhir ve râsih, muhakkik ve müdakkik bir allâmedir, hem ilm-i Mantık'ın yüksek, nazirsiz bir üstadıdır. Ta‛lîkât namındaki te'lifatı, Mantık'ta bir şaheserdir. Hem mümtaz ve hakperest ve hakîkatbîn bir dâhîdir, hem Kur'anla barışık müstakim felsefenin hakîkatperver bir feylesofudur, hem nazirsiz bir sosyolog (içtimaiyatçı) ve bir psikolog (ruhiyatçı) ve bir pedagogdur (terbiyeci), hem daima hakîkat terennüm etmiş ve eden, yüksek ve emsalsiz ve dâhî bir müellif ve edibdir.”(1) Âlim talebelerinden merhum Hafız Halid efendi’nin ifadesiyle “Ve ilm-i mantıkta, İbn-i Sina'nın te'lifatını geçecek "Ta'likat" namında hârika bir risalesi var. Eşkâl-i mantıkıyey ikıyâs-ı istikrâ’î cihetiyle on bine kadar iblağ edip, hiçbir âlimin yetişemediği bir derece-i ihata göstermiş.”(2) “el-Burhân fî ‘İlmi’l-Mantık ve Fenni’l-Mîzân, klasik mantık alanında XVIII. yüzyılda telif edilen nâdir eserlerdendir. Burhân-ı Gelenbevî, Mîzân-ı Gelenbevî, Mîzânü’l-Burhân veya kısaca el-Burhân olarak tanınan bu esere bizzat müellifi tarafından Hâşiyetü’l-Burhân adıyla bir haşiye yazılmıştır. Bedîüzzaman hazretleri de bu eser üzerine Ta‛lîkât adıyla bir haşiye kaleme almıştır.(3) 1.Ta‛lîkât Ne Demek? İslam tarihindeki eserleri te’lif tarzları itibariyle dört gruba ayırmak mümkündür. A) Metinler’(el-mütûn)dir. Özellikle Selçuklu Devletinden itibaren çoğu müellifler, seleflerinin yazdığı çeşitli ilimlere dair ana kaynakları bir kanun metni şeklinde kısaltarak el kitapları hazırlamışlardır. Osmanlı Devleti zamanında da devam eden bu geleneğe göre hazırlanan eserler, medreselerde el kitabı olarak kullanılagelmiştir. Türkistan’lı büyük hukukçu El-Merginanî (593/1197)nin kaleme aldığı El-Hidâye adlı eser, söz konusu metinlerin ana kaynağı mâhiyetindedir. Osmanlı Devleti de dâhil olmak üzere, bütün Müslüman Türkler tarafından itibar edilen ve “mütûn-ı erbaa-i mu’tebere=dört mu’teber metin” olarak kabul edilen şu eserleri örnek olarak zikredelim: 1) Musul’lu Mecdüddin Abdullah (683/1284)ın kaleme aldığı “El-Muhtâr”ı; 2) Türkistan’lı hukukçu Tac’üş-Şeria Mahmud’ (680/1281)un “el Vikâye”si; 3)İbn’üs-Saatî’(694/1294)nin “Mecmu’ül-Bahreyn” adlı eseri ve 4) Nesef’li Hafîzüddin’in (710/1310) “Kenzüd-Dekâik”i en çok tutulan hukukî metinlerdir. İşte Mantık ilminde de durum aynıdır. Kâtıbî’nin “Risâletu’ş- Şemsiyyefi’l- Kavâ’idi’l- Mantıkiyye” adlı eseri; Gelenbevî’nin“el-Burhân fî ‘İlmi’l-Mantık ve Fenni’l-Mîzân, klasik mantık alanında XVIII. yüzyılda telif edilen eser ve Abdurrahman Ahdarî’nin Süllem’ül-Münevrak adlı kitabı bu grubda yer alır. Biz bu metni Süllem başlığıyla kitaba aldık ve tercüme eyledik. B)Şerhlerdir. Biraz önceki metinler herkes tarafından tam olarak anlaşılmayınca, daha sonraki âlimler tarafından bunları izah eden şerhler yazılmıştır. Mesela, El-Hidaye adlı metne Sivas’lı İbn-i Kemal (861/1457) tarafından yazılan “Feth’ul-Kadir” isimli müdellel şerh ile Türkistan’ın Farab şehrinden olan Emir Kâtip El-İtkânî’nin (758/1356) “Gâyet’ül-Beyan”ını misal olarak zikredebiliriz. İşte Mantık ilminde bir metin olan Abdurrahman Ahdarî’nin Süllem’ül-Münevrak adlı eseri, Bediüzzaman tarafından Kızıl Îcâz adıyla şerh edilmiştir. Biz bunun da tercümesini yaptık. Bu, Hâşiye’den ziyâde klasik anlamda şerh’dir. Zira Bediüzzaman, Süllem metnini neredeyse kelime kelime izah eylemiştir. C)Hâşiyeler (Havâşî)dir. Bu eserler, ya metinlere yazılan şerhlerdeki bazı noktaların izahı amacını güder veya şerhlerde açıklanan görüşleri tenkid eder. Bu çeşit izah veya tenkit sadedinde, şerhler üzerine yazılan eserlere hâşiye denmiştir. Zikredilen bu üç eser tipine de güzel bir misal zikredelim: Şeyhül-İslâm Timurtaşî (1004/1595) adlı Hanefi hukukçusu, özellikle Molla Hüsrev’in “Ed-Dürer Ve’l- Gurer” adlı metin ve şerh mâhiyetindeki kitabından ilham alarak “Tenvir’ül-Ebsâr” isimli bir hukuk metni yazmıştır. Alâaddin El-Haskefî (1088/1677) de bunu “Ed-Dürr’ü-Muhtâr” adıyla şerh etmiştir. Osmanlı devrinin büyük hukukçularından (XIX. asır) İbn-i Abidin ise “Redd’ül-Muhtar” adıyla hâşiye yazmıştır. Verilen bu misal, metin, şerh, hâşiye geleneğinin Osmanlı devrinde de aynen sürdürüldüğünü göstermektedir. İşte Mantık İlmindeki Abdurrahman Ahdarî’nin Süllem’ül-Münevrak adlı metnini Bediüzzaman Kızıl Îcâz adıyla şerh etmiş ve Abdülmecîd Nursî de kendisinden Kızıl Îcâz ders aldığı şerhe Hâşiye kaleme almıştır. Biz bunları da tercüme etmiş bulunuyoruz. Abdülmecîd Nursî’nin yaptığı klasik ma‛nâda bir Hâşiye’dir. D) Ta‛lîkât’tır. Hâşiyeler, bazı lafızları izah ve tenkid ederken, Ta‛lîkât, belli mevzû’ları ve alternatif görüşleri ayrıntılı olarak açıklar. Nitekim Bediüzzaman’ın Ta‛lîkât eserini mütâlaa edenler, kendilerini müstakil bir eserin mütâlaasında zannederler. 2. Ta‛lîkât Üzerine Kimler Çalıştı? 1. Abdülkadir Badıllı: Ta‛lîkat üzerine en önemli çalışma Merhûm Abdülkadir Badıllı tarafından yapılmıştır. Sadece EnvârNeşriyât tarafından 1995 yılında Kızıl Îcâz ile birlikte tab’ edilmekle kalmamış; mukaddimesinde konu ile alakalı ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Ayrıca bazı önemli mes’eleleri tercüme de edilmiştir. Merhûm Badıllı Ağabey, Ta‛lîkât’ın hâşiye ve dipnotlarından ibaret olan kısımlara Rumûzât adını vermiş ve bunları müstakil bir eser gibi değerlendirmiştir. Bu baskıda, ciddî eksiklikler ve karışıklıklar bulunmaktadır. Bir de Kızıl Îcâz’da bulunan İ‛lem’ler ile buradakilerin muhtevâ itibariyle karıştırılması yanlış olmuştur.(4) Bu izahlara Takrîrât denildiğini ilâve edelim. Ta‛lîkât adlı eser, tamamlanamamıştır. Ancak tamamlanmayan kısmı çok azdır. Zira kıyâsın şekilleri işlenmiş ve dördüncü şekilde kalınmıştır. Geriye önemli bir bahis olan burhân konusu kalmaktadır. 2. Sözler Neşriyât ve İhsân Kâsımî: Evvela Sözler Neşriyâtın Ta‛lîkât adlı eserin tek orijinal nüshasını neşretmesi, bütün Nur Talebeleri ve ilim âlemi için büyük bir hizmettir.(5) İhsân Kâsımî Ağabey ise, Mardin’in yetiştirdiği büyük âlimlerden Ecîr Hocamızın da desteğiyle, Ta‛lîkât kitabının Arapçasının, Sözler Yayınevince basılmasına vesîle olması büyük hizmet olmuştur. Bunun tashihinde Kahire’deki Abdülkerîm Hocamızın ve arkadaşlarının da büyük emekleri geçmişti.(6) 3. Edip Sözüer’in Tercümesi: Evvela bu kardeşimizi, gayretlerinden dolayı tebrik ediyoruz. Ancak üç noktanın hatırlatılması gerektiğine kaniiz: Birincisi, maalesef ana nüsha olarak, bazı tertipsizlikler ve imlâ hataları bulunan Abdülkadir Badıllı Ağabey’in neşrettiği nüshayı esas alması bazı hataları yapmasına sebep olmuştur. İkincisi, yine maalesef Protranslate tercüme ile yani akademik, medikal, hukuki, mühendislik, pazarlama, teknoloji ve program - web sitesi tercümesi yoluyla tercüme edilmiş ve Google Tercümesi olmaktan kurtulamamıştır.(7) Üçüncüsü ve en önemlisi, Mantık ilminin ıstılâhları katliama uğratılmış ve anlaşılır Türkçe derken tamamen anlaşılmaz hale gelmiştir. Hâlbuki Abdülkadir Badıllı Ağabey de, ileride tercüme edilse bile, mantık ilmini bilen âlimlerin mantık ilimleri ıstılahlarına dayanarak tercümeye girişmelerini zarûrî görmüştür.(8) 3. Ta’lîkât Tercümesinde Biz Neler Yaptık? Çalışmamız kısaca şu şekildedir: Evvela, İsmail Gelenbevî’nin Burhân isimli eserini tam olarak Türkçeye tercüme edeceğiz. Bunun sebebi Bediüzzaman’ın yaptığı izahların daha kolay anlaşılması ve mukayese edilebilmesidir. Burhân’ın Arapça metnini koyacağız. Burhân isimli eser hem orijinali ve hem de tercümesi konulmazsa Ta‛lîkât kitâbı anlaşılmaz. Sâniyen, Bediüzzaman’ın Ta‛lîkât eserinin Arapça metnini önce zikredecek ve sonra da Türkçe tercümesini yapmaya çalışacağız. Bu arada Burhân kitabındaki tertîbe uyarak başlıklar yerleştireceğiz. Ta ki, Bediüzzaman’ın neyi nasıl anlattığı ve izah ettiği anlaşılsın. Sâlisen, Rumûzât denilen hâşiyeleri dipnot olarak gireceğiz. Arapça metni ile birlikte. Râbian, eğer ihtiyaç duyulursa bazı ıstılahları Akgündüz ile işaretlediğimiz dipnotlarda açıklayacağız. Hâmisen, bazı mantık kaidelerini açıklayan Risâle-i Nur Külliyatından bazı parçaları atıf vererek dipnotta zikredeğiz. Sâdisen, Ta‛lîkât adlı eser, tamamlanamamıştır. Ancak tamamlanmayan kısmı çok azdır. Zira kıyâsın şekilleri işlenmiş ve dördüncü şekilde kalınmıştır. Geriye önemli bir bahis olan burhân konusu kalmaktadır. Biz bu bölümleri Burhân denilen asıl kitabdan tercüme etmeyi ihmâl eylemedik. Sâbi‛an, bu zamana kadar neşredilen Ta‛lîkât metinleri, orijinal nüsha olan el yazması ile karşılaştırıldığında, çok ciddî hataların bulunduğu ve hatta paragrafların yer değiştirmeleri mevzubahis idi. Büyük âlim Galal Âmir el-Cihânî‛nin de yardımıyla, Arapça metin baştan sona tashih edildi. Hatalar tamamen düzeltildi diye ümit ediyoruz. . Sâminen, mantık ıstılahlarının daha iyi anlaşılması için, Burhân kitabının ilgili kısımlarına, tercümeden sonra, ıstılahlarla alakalı şemalar yerleştirdik. Bu çalışmaya da son verirken hem Kızıl Îcâz ve hem de Ta‛lîkât’ın tashihlerini yapan Said Nohut kardeşime; tashihlerde katkıları bulunan âlim ve Nurlara vâkıf Mehmed Akçay’a; Hollanda’dan Ahmed Kardeşime ve elbette ki Galal Âmir el-Cihânî Hocamıza teşekkürlerimi takdim ediyorum. Çalışmak bizden ve tevfîk ise Allah’dan olduğuna gönülden inanıyoruz. Dipnotlar 1-BSN, Sözler, sh. 762 – 763. 2-BSN, Tarihçe-i Hayat, sh. 212. 3-Şerafettin Gölcük - Metin Yurdagür, Gelenbevî, DİA, İstanbul, c. 13; sh. 552-555. 4-BSN, Ta‛lîkat, Sözler Neşriyât, İstanbul, 1993. 5-BSN, Ta‛lîkat, Sözler Neşriyât, İstanbul, 1993. 6-BSN, Ta‛lîkat ve Kızıl Îcâz, Envâr Neşriyât, İstanbul, 2008. 7-https://www.protranslate.net/en/. Ediz Sözüer, Ta‛lîkât, Bir Mantık Şaheseri, (Arapça Orijinali ve Türkçe Tam Metin Tercümesi), 8- https://www.academia.edu/37638771/

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.

Şûra, 43

GÜNÜN HADİSİ

Her ölenin amel defteri kapanır. Yalnız Allah rızası için yurt sınırında nöbet bekleyenler müstesnadır

Riyazü's Salihin, 2/1297

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI