TARÄ°HTE SÃœNNETÄ°N HÃœCCET DEÄžERÄ°NE DÄ°L UZATANLAR-2
Şüphesiz hadis kaynakları Sünnetin en güvenilir koruyucularıdır. Nebevi Sünnet, İslamî teşriin ikinci kaynağı olmanın yanı sıra akide, hukuk ve medeniyet gibi bütün İslamî konularda özellikle de bu konuların ilk dönemde arz ettikleri durumun tetkikinde başvurulan temel referanstır.
II. Oryantalistlerin Sünnetin Hüccet Değerine Dil Uzatması Ve Modern Dönemde Bunu İlk Yapanların Oryantalistler Oluşu
Şüphesiz hadis kaynakları Sünnetin en güvenilir koruyuÂcularıdır. Nebevi Sünnet, Ä°slamî teÅŸriin ikinci kaynağı olmanın yanı sıra akide, hukuk ve medeniyet gibi bütün Ä°slamî konularda özellikle de bu konuların ilk dönemde arz ettikleri durumun tetÂkikinde baÅŸvurulan temel referanstır.
Ä°ÅŸte nebevî hadisleri araÅŸtırmanın önemi de burada ortaya çıkmaktadır. Zira hadislerin etkisi, Ä°slam Medeniyeti kurumlaÂrından herhangi biriyle sınırlı deÄŸildir. Aksine bu etki genel olup Ä°slam Medeniyetinin esaslarını kapsamaktadır.
Nitekim oryantalistler, uzun bir süre edebiyat, tarih vb. alanlarda araÅŸtırmalar yaptılar. Ancak onların hadislere yönelÂmesi son dönemlere denk gelmektedir. Bu konuda kayda deÄŸer ilk ve son denebilecek çalışma ünlü oryantalist Goldziher'in gerÂçekleÅŸtirdiÄŸi çalışmadır. Goldâher, çalışmasını 1890'da "Ä°slamî AraÅŸtırmalar" adı altında Almanca olarak yayımladı. Yazıldığı günden bu yana Goldziher'in kitabı oryantalist çevrede araÅŸtırÂmacıların hidayet kaynağı, daha doÄŸru bir ifadeyle dalâlet kayÂnağı olmuÅŸ ve Kutsal Ä°ncil gibi algılanmıştır.
Kitabın yayımlanmasından yaklaşık altmış yıl sonra Prof. Schacht on yılı aÅŸkın bir süreyle fıkhî hadislerin kaynağıyla ilgili uzun uzadıya bazı araÅŸtırmalar yaptı. AraÅŸtırmalarının sonuçlaÂrını ünlü The Origins Of Muhammedan Jurisprudence adlı eseÂrinde yayımladı. Schacht'ın vardığı sonuç özetle ÅŸuydu: HadisÂler arasında özellikle de fıkhî hadisler arasında tek bir sahih haÂdis yoktur. Bu andan itibaren Schacht'ın kitabı oryantalist dünÂyada ikinci Ä°ncil mesabesine çıktı ve selefi olan Goldziher'i geÂride bıraktı. Zira Schacht, Goldziher'in sıhhatla ilgili şüpheci tuÂtumunu hadislerin kesinlikle sahih olmadığı ÅŸeklindeki bakışıyla deÄŸiÅŸtirmiÅŸti.
Scahct'ın kitabı, Ä°slam Medeniyeti araÅŸtırmacıları üzerinde derin etkiler bıraktı. Hatta Prof. Gibb, kitapla ilgili ÅŸu öngörüde bulunmaktadır: "Bu kitap, gelecekte Ä°slam Medeniyeti ve Ä°slam Hukuku alanında yapılacak bütün araÅŸtırmalara en azından baÂtıdaki çalışmalara esas teÅŸkil edecektir."
Yüzyılın dörtte üçlük bölümünde hadisi, konu edinen birkaç makale ve bazı kitapları istisna ederse bu iki kitap dışında oryantalistlerce Sünnete ilişkin başka bir eser yayımlanmamıştır.
Burada Ä°ngilizce olarak yazılmış tek bir kitaptan, yani Alfred Guillume'un The Traditions Of Ä°slam adıyla yayımlanmış kitaÂbından da bahsedilebilir. Yazar, bu kitabında tamamen Goldziher'in açıklamalarına dayanmaktadır. Kitap herhangi bir orijinallik taşımadığı için ilmî deÄŸere haiz deÄŸildir.
Batılı bütün araÅŸtırmacılar, Schacht'ın kitabını sevinç duygularıyla övmüş ve gereÄŸinden fazla önemsemiÅŸlerdir. Ancak övgüler, Schacht'ın izlediÄŸi metodun ince bir analizine ve onun vardığı sonuçların doÄŸruluk ve geçerlilik derecesini öğrenmek için onların orijinal kaynaklarla karşılaÅŸtırılmasına dayanan övÂgüler deÄŸildir.
III. Modern Dönemde Oryantalistlerin Takipçilerinin Sünnetin Hüccet Değerine Dil Uzatması
Dr. Mustafa el-A'zamî "Dirasat fi'l-Hadisi'n-Nebevî" adlı kiÂtabında ÅŸunları kaydediyor; "Tarih, hicri ikinci asırdan sonra Ä°slam'a mensup hiçbir fert veya topluluÄŸun Nebevî Sünneti terk etmeyi savunduÄŸunu kayÂdetmiÅŸ deÄŸildir. Hicrî ikinci asırda bunu savunanlara gelince, onlar varlıklarını sürdüremeyip tarihte kalmışlardır. Yaklaşık on bir asır boyunca durum bu ÅŸekilde devam etmiÅŸtir. Ancak daha sonra zaman deÄŸiÅŸmiÅŸ, Müslümanların devleti ve hâkimiyeti gitmiÅŸ, sömürge ve köleleÅŸtirme dönemi gelip çatmıştır. SömürÂgeciler Ä°slam'ın dinamiklerini ortadan kaldırmak için habis fikirÂlerini yaymaya baÅŸlamıştır.
İşte bu sırada Irak bölgesinde Sünneti terk etmeye çağıran bazı kimseler zuhur etmiştir.
A. Mısır
Mısır'a gelince, ÅŸayet Ebu Reyye'nin anlattıkları ve çıkarsamaları doÄŸru ise ki kendisi aslında güvenilir biri deÄŸildir-"Sünnet'i terk" fitnesi Muhammed Abduh dönemine dayanÂmaktadır.
Şöyle der Ebu Reyye: "Üstad Muhammed Abduh der ki: Çağımızda Müslümanların Kur'an'dan başka bir rehberi yoktur. Gerçek İslam, fitne olaylarının zuhurundan önce ilk kuşak Müslümanlarının takip ettiği İslam'dır."
"Ãœstad (rh.a) şöyle der: Bu kitaplar -dipnotta belirtildiÄŸi üzere el-Ezher'de okutulan kitapları kastediyor-ümmet içinde olduÄŸu sürece ümmet ayaÄŸa kalkamaz. Ãœmmet, ilk asırdaki ruhÂla yani Kur'an'la ancak ayaÄŸa kalkabilir. Bunun dışındaki her ÅŸey ümmetle ilim ve amel araÅŸma gerilmiÅŸ bir perdedir.
Daha sonra Tevfik Sıdkî aynı yolu takip ederek el-Menâr dergisinde "İslam, Sadece Kur'an'dan İbarettir" başlığıyla iki makale yazdı. Bu makalede Sünnete ihtiyaç olmadığı iddiasını isbat için bazı ayetlerle istidlal etmeye çalıştı.
Reşîd Rıza Dr. Tevfik Sıdkî'nin makalesi üzerine yazdığı yoÂrumda şöyle diyordu: "Geriye tartışmaya açık baÅŸka bir konu daha kalıyor. O da ÅŸudur: Acaba Kavli Sünnetler denen hadisler -ilk dönemlerde herkesin ameline ve ittibaına mazhar olmaÂmakla birlikte- din, ÅŸeriat ve genel din olarak kabul edilebilir mi? Bu soruya 'evet dediÄŸimizde Peygamber (S.A.V.)'in Kur'an dıÂşında kendisinden duyulan ÅŸeylerin yazılmasını yasakladığı, sahabenin hadis yazmadığı, sahabeden alim simaların ve halifeler gibi önde gelen kimselerin hadise önem vermediÄŸi hatta bu iÅŸÂten yüz çevirdiklerine dair rivayetler büyük bir şüphe olarak önümüze çıkar. Nitekim bunları henüz konuyla ilgili bir ÅŸey yazÂmadığı bir dönemde Tevfik Sıdkîyle yaptığım bir müzakerede kendisine söylemiÅŸtim.
Reşîd Rıza, Dr. Tevfik Sıdkî'nin yazdıklarınını büyük oranda desteklemektedir. Zira o da nebevi hadisleri-mütevatir ve gayr-i mütevatir olarak ikiye ayırmaktadır. Namazın rekâtları ve oruç gibi tevatürle bize aktarılan hadislerin kabul edilmesi gerektiğini savunuyor ve bunlara genel din (ed-Dinu'l-Âmm) diyordu. Bu nitelikte yani tevatürle bize aktarılmayan hadisleri de özel din (ed-Dinu'l'Hâss) olarak isimlendiriyor ve bunları kabul etmek zorunda olmadığımızı savunuyordu.
Reşîd Rıza, hadis yazımını yasaklayan rivayetleri verdikten sonra şöyle diyor: "Ä°bni Abdilber ve benzerlerinin aktardığı Hz. Ebubekir'in yazdıklarını yakması, sahabe sahifelerinden tabuna bir ÅŸeyin ulaÅŸmaması, tabunun yöneticilerin direktifi haricinde hadisi neÅŸretmek üzere tedvin etmemesi gibi hususlar gösterÂmektedir ki, sahabe sadece bir ÅŸeyi ezberlemek için yazar, sonra da onu silerdi. Sahabeden büyük zatların hadis rivayetine raÄŸÂbet etmediklerini hatta bu iÅŸten yüz çevirip bunu nehyettiklerini de göz önüne aldığımızda onların bütün hadisleri Kuran gibi 'genel din' yapmak istemedikleri ihtimali güçlenmektedir.
Ancak Mustafa Sibâî (rahimehullâh)'nin de belirttiği gibi Reşid Rıza'nın ömrünün son dönemlerinde bu görüşlerinden vazgeçtiği anlaşılıyor.
Daha sonra 1929'da Ahmed Emin, Fecru'l-Ä°slam adlı kitaÂbını yayımladı. Nebevî Sünnetle ilgili yazdığı bölümde doÄŸru ve yanlışları birbirine karıştırdı. Ölünceye kadar görüşleri üzerinde kaldı. Esefle belirtmek gerekir ki, Ahmed Emin, ilim ehli olÂmayan hatta ilmî güvenilirliÄŸi şüpheli bir kimsedir.
Daha sonra h. 1353'te Ä°smail Ethem Sünnet'in tarihiyle ilÂgili bir risale yayımlar ve ÅŸunları ifade eder: "Sahiheynin hadisÂleri de dâhil olmak üzere hiçbir hadisin aslı ve esası sabit deÄŸildir. Aksine bunların nisbeti şüphelidir. Geneli uydurma nitelikliÂdir.
Kitabına karşı büyük tepkiler gösterilince el-Feth dergisinde yayımladığı makalesinde söylediklerine birçok edebiyatçı ve âlimin de katıldığını ve bu cümleden olarak Ahmed Emin'in kendisine bir mektup gönderdiÄŸini söylüyordu. Ahmed Emin ise bu yazıyı tekzip etmedi. Hatta bazı dergilerde çıkan yazılarında arkadaşının başına gelenlerden duyduÄŸu acıyı dile getirip buÂnun fikir özgürlüğüne karşı bir savaÅŸ ve bilimsel araÅŸtırmalara karşı bir köstek olduÄŸunu yazdı.
Adı geçen bu ÅŸahıslardan sonra sancağı Ebu Reyye devÂraldı. Ebu Reyye, araÅŸtırmasının sonuçlarını "Advâun ale's-Sünneti'l-Muhammediyye" adlı kitabında yayımladı.
Gerçekte Ebu Reyye, yeni bir düşünce veya orijinal bir isÂtidlal ortaya koymuÅŸ deÄŸildir. Aksine o; Ä°smail Ethem, Tevfik Sıdkî ve Reşîd Rıza'nın söylediklerini karıştırarak derlemiÅŸtir. O, ReÅŸid Rıza'dan çok farklı bir sonuca varmamıştır. Bilakis ictihad davasını güttüğü halde Sünnet kelimesini açıklarken ReÅŸid Rıza'yı taklit etmiÅŸtir. Şöyle diyor Ebu Reyye: "O gün [Peygamber dönemini kastediyor] Sünnet denince sadece amelî sünnetler anlaşılıyordu.
Aduâun ale's-Sünne adlı kitabında da görüldüğü gibi Ebu Reyye'ye göre amelî sünnet, amelî ve mütevatir olan sünnetlerÂdir: "Peygamberin mütevatir sünnetleri -kî bunlar amelî olan ve ilk dönem Müslümanlarının üzerinde ittifak ettiÄŸi ve onlar taraÂfından bedahetle bilinen sünnetlerdir. Hiç kimsenin inkâr edeÂmeyeceÄŸi ya da tevil veya İçtihatla reddetme yetkisine sahip olmadığı sünnetlerdir. BildiÄŸimiz farz namazların beÅŸ olduÄŸu, sabah namazının iki, akÅŸam namazının üç ve geri kalan diÄŸer vakitlerin dört rekât olduÄŸu, her rekâtın kendi içinde kıyam, kıÂraat, rükû ve iki secdeye ÅŸamil olduÄŸu gibi Peygamber (S.A.V.)'den günümüze kadar amel edile gelen ve bilinen hususları buna örnek vermek mümkündür. Ä°ÅŸte Peygamber (S.A.V.)'in Sünneti buna denir. Sünnetin hadisleri de kuÅŸatacak ÅŸekilde kullanılması sonradan oluÅŸmuÅŸ bir ıstılahtır.
Ahad hadisler hakkında da şöyle diyor: "Herkes kendisine göre rivayet ve delâlet bakımından sahih olan âhâd haberlerle amel eder. Ancak bütün ümmetin, haberi kabul eden şahsı taklid ederek onun bütün ümmet için bağlayıcı genel bir teşri olduğu söylenemez.
-devam edecek-
Â
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir.
Mücadele,6
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
İman ve İslam'ın Fazileti
"Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mü'mine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı birşey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır" (Müslim, Zühd 64, (2
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...