KUR'AN'DA BAZI MÜŞKİL MESELELER-3

Vakıaya Aykırı Gibi Görünen İfadeler Demirin İndirilmesi وَأَنزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ "Biz demiri de indirdik ki, onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır."(el-Hadîd, 57/25.) mealindeki âyette geçen "demirin indirilmesi


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2016-07-22 15:26:22

Vakıaya Aykırı Gibi Görünen İfadeler

Demirin İndirilmesi

وَأَنزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ

"Biz demiri de indirdik ki, onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır."(el-Hadîd, 57/25.) mealindeki âyette geçen "demirin indirilmesi" konusu da bir müşkül meseledir. Çünkü demir bilindiği gibi yukarıdan indirilmiyor, aksine yerden çıkarılıyor. Kur'an'ın, aşağıdan çıkarılma anlamındaki "ihraç" tabiri yerine yukarıdan indirilmeyi ifade eden "inzal'i kullanması bir kapalılık arz ediyor.

İşte bu konu ile ilgili bir soruya cevap veren Bediüzzaman, şu görüşlere yer vermiştir: Kur'an-ı Mu'cizu'l-Beyan demirin sadece maddî olarak çıkarılmasını değil, aksine burada çok önemli olan nimet olma yönünü hatırlatmak için "inzal" tabirini kullanmış. İnsanoğlunun demire ne derece muhtaç bulunduğunu, dolayısıyla demirin onlar için ne büyük bir nimet olduğunu ifade etmek için bu tabir tercih edilmiştir. Nimet ciheti ise aşağıdan yukarıya çıkmıyor. Aksine rahmet hazinesinden geliyor. Rahmet hazinesinin makamı ise manen çok yüksek bir mertebededir.

Demek ki, Kur'an'ın bu büyük nimet cihetini nazara vermek için "demiri yukardan indirdik" demesi son derece edebî ve manidar bir tasvirdir. Ayrıca insan eli ile tedrici olarak demirin çıkarılmasını ifade eden "ihraç" kelimesinin kullanılmaması, onun nimet cihetini unutturmamak içindir. Gerçekten insanların terakkilerinin kaynağı ve sanayileşmelerinin temel maddesini teşkil eden demirdir. Ve Âyette de onun bu yönü açıkça ifade edilmiş ve demirin değil, Allah tarafından insanın yararına sunulan önemli bir nimet olduğu cihetine dikkat çekilmiştir.

İkinci olarak, yukarı-aşağı tabirleri nisbidir. Yer küresinin merkezine göre yukarı kısım aşağı oluyor. Hatta bize nisbeten aşağı olan, Amerika kıtasına göre yukarı oluyor. Demek ki, merkezden kürenin sathına doğru gelen maddelerin oradakilere göre vaziyeti değişir.(1)

Zümer sûresinin 6. âyetinde geçen

وَأَنزَلَ لَكُم مِّنْ الْأَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ

"Sizin için hayvanlardan sekiz çift indirdi" şeklindeki âyete de dikkat çeken Bediüzzaman, bu konuyu da yukarıdaki demir konusunda olduğu gibi, nimet ciheti ile izah etmiştir. O'na göre Kur'an'ın "Sizin için hayvanlardan sekiz çift yarattı" tabiri yerine, "sekiz çift indirdi" tabirini tercih etmesi, bu hayvanların Allah'ın rahmet hazinesi tarafından insanlara özel olarak gönderilmiş birer hediye olduğunu vurgulamak içindir. Büyük bir rahmeti, âdeta her bir damlası mücessem bir rahmeti ifade eden yağmura rahmet adı verildiği gibi, bu mübarek sekiz çift hayvan da Allah'ın mücessem birer nimeti olduğundan Kur'an'da onlara "en'am" adı verilmiştir.

Bu büyük nimetlerin insanlara tesadüf eseri ulaşmasının mümkün olmadığını, aksine insanın ihtiyacını bilen ve ona merhamet eden Allah tarafından kendilerine bahşedildiğini ifade etmek için "yukarıdan indirildi" tabiri özellikle tercih edilmiştir.(2)

Muğayyebât-ı Hamse

Bilindiği gibi İslâmî kaynaklarda Lokman sûresinin 34. âyetinde yer alan beş hususa ait bilgi, "Allah'a mahsus bilgi" olarak değerlendirilmiş ve Allah'tan başkasının onları bilmesine imkân olmadığı bildirilmiştir. Âyetin meali şöyledir:

إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَداً وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ

"kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı o bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilendir, her şeyden haberdardır."

Mücâhid, bu âyette yer alan hususları Allah'tan başkasının bilemeyeceğini söylemiş ve delil olarak da, En'am sûresinin 59. âyetinde ifade edilen "Gaybın anahtarı Allah'ın yanındadır." ilâhî beyanı göstermiştir. O'na göre, bu âyette işaret edilen "gaybî anahtar" sözcüğü, adı geçen beş gaybî hususu anlatmaktadır.(3) Nitekim bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (a.s) "Gaybın anahtarları beştir. Onları Allah'tan başkası bilmez." buyurmuş ve bunu, sözkonusu "Muğayyebat-ı hamse" âyetini okumak suretiyle açıklamıştır.(4)

 Taberî'deki bir rivayette, Hz, Peygamber (a.s), adı geçen âyeti okuduktan sonra şunları söylemiştir: "Yarının neler getireceğini Allah'tan başkası bilmez. Allah'tan başka hiç bir kimse, yağmurun ne zaman yağacağını bilmez. Yine kıyametin ne zaman kopacağını Allah'tan başka hiçbir kimse bilmez. Allah'tan başka hiç bir kimse rahimlerde olanı bilmez. Ve hiç bir nefis nerede öleceğini bilmez."(5)

Bilindiği gibi, günümüzde "cenin"in durumu ile "yağmur" yağmasının vakti gibi konular, dış görünüşü itibariyle bilinmiş görünmektedir. Yukarıda bahsi geçen sahih hadislerde de bu beş husus, "Bilgisi sadece Allah katında" olan konular olarak değerlendirildiğine göre, kimsenin bunları başka şekilde yorumlama hakkı da yoktur. O halde şu "bilinmez"lerin, çağımızdaki bilinen bilgisi ne ile îzah edilebilir? İşte, şimdi Risale-i Nur'da bu sorunun cevabı ile ilgili konuları belli başlıklar altında vermek suretiyle göreceğiz:

Yağmurun Yağma Zamanı

Her şeyden önce yağmur vaktinin gizli olmasının hikmeti üzerinde duran Bediüzzaman'a göre yağmurun ne zaman yağacağı belli değildir. Çünkü kâinatta en kıymetli birer hakikat olan nur, vücud, hayat gibi rahmet mânâsını ifade eden yağmur da belli kurallara bağlı bulundurulmamış, aksine Allah'ın husûsi meşietine ve husûsi rahmetine tabi kılınmıştır. Böylece Allah'ın Hakîm isminin birer perdesi olan hikmetli sebepler örgüsü devre dışı bırakılmış, yağmurun inişi doğrudan perdesiz olarak ilâhî kudretin eline verilmiştir. Bununla, her vakit Allah'a yönelip, O'nun rahmet kapısını çalmaları için insanların Allah'a olan ihtiyaçları gündemde tutulmuştur. Çünkü insanların çoğu gaflet içerisinde olduğundan, belli kurallar dâhilinde kendisine sunulmuş nimetlerin kadrini takdir etmemekte ve Allah'ın birer hikmet örgüsü olan sürekli kanunlara güvenerek Allah'a yalvarmayı aklından bile geçirmemektedir. Bunun içindir ki, hayatın kaynağı olduğu bilinen güneş gibi en büyük bir ilâhî nimet, belli bir kurala tabi olarak akşam batıp sabahleyin doğduğu için, onun bir nimet olduğu ciheti bile çoğu zaman gözden kaçmaktadır. İşte Allah, insanların belki güneş kadar muhtaç oldukları yağmurun iniş vaktini gizli bırakmak suretiyle onların yüzlerini kesretten vahdete, yani: Sebepler dairesinden doğrudan Allah'ın kudretine çevirmiştir.(6)

Bediüzzaman'a göre, bu günkü Meteoroloji ilminin bilimsel olarak ortaya koyduğu bilgiler gaybı bilmek değildir. Aksine gayp âleminden çıkmış ve şehâdet âlemine gelmiş olan yağmurun ön şartlarını bilmektir. Nitekim en gizli işler bile bazen hiss-i kablelvuku ile bilinebiliyor. Fakat hiç bir zaman bunlar gaybı bilmek olarak değerlendirilemez. Kendisinin havadaki rutubetten dolayı 24 saat önceden yağmurun geleceğini hissedebildiğini ifade eden müellif, bu çeşit önsezileri, mutlak gaybı, yani öteler ötesi olan gaybı değil, izafî gaybı, yani vücuda gelmiş veya gelmeye hazırlanmış olanı bilmek olarak değerlendirmektedir. O'na göre, hava tahmin raporları da, yağmurun öncüsü olan nem ve ânî hava basıncı gibi gayıptan (olmaktan) çıkmış, vücuda gelmiş olan bir takım ilâhî kanunlardan istifade etmek suretiyle ortaya çıkar.

Nitekim

وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْراً بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ حَتَّى إِذَا أَقَلَّتْ سَحَاباً

ثِقَالاً سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَنزَلْنَا بِهِ الْمَاء فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ كَذَلِكَ نُخْرِجُ الْموْتَى لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

"Rüzgârları rahmetinin (yağmurun) önünde müjde olarak gönderen O'dur. Sonunda onlar (o rüzgârlar), ağır bulutları yüklenince onu ölü bir memlekete sevkederiz. Orada

suyu indirir ve onunla türlü türlü meyveler çıkarırız."(A'raf, 7/57; el-Furkan, 48.)

وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ

"Biz rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirdik de onunla su ihtiyacını karşıladık." (Hicr, 15/22.)

وَمِنْ آيَاتِهِ أَن يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذِيقَكُم مِّن رَّحْمَتِهِ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

"Size rahmetinden tattırsın, emriyle gemiler yüzsün, fazlından (nasibinizi) arayasınız ve şükredesiniz diye (yağmuru) müjdeleyen rüzgârları göndermesi de Allah'ın (varlığı ve birliğinin) delillerindendir." (er-Rum, 30/46.) gibi âyetler, rüzgârların hem nem oranı hem de basınç gibi değişik faktörlerle yağmurdan haber verdiğini ifade etmektedir.(7)

Rahimdeki Cenin

Şimdiye kadar birçok müfessir kendi çağının bilgisi çerçevesinde bu meseleyi değerlendirmiş ve Kur'an'ın, "rahimdeki olanı ancak Allah bilir" şeklindeki mutlak ve mücmel ifadesini "dişi-erkek" olarak açıklamıştır. Son zamanlarda ilerleyen tıp tekniği ile anne rahmindeki çocuğun cinsiyeti tesbit edilmektedir. Bu ise, Kur'an'ın zahir beyanına ters düşmektedir. Meseleyi "dişilik-erkeklik" çerçevesinde değerlendirmeyi uygun bulmayan Bediüzzaman'a göre, âyette kastedilen, çocuğun hayat programı, hususi istidat ve kabiliyetleri gibi manevî simasıdır ki, bu bir Samediyyet mührüdür ve bunun bilinmesi imkânsızdır. Zira âyette geçen " ما " kelimesi Arapçada mutlak umum ifade eden en kapsamlı bir lafızdır. Değil harikalar harikası bir İlâhî sanat olan insanın manevî simasını bilmek, bir çocuğu diğerlerinden ayıran maddî, fizyolojik simasını da Allah'tan başkası bilemez. Yüz bin röntgen-misal insan fikri birleşse bunu başaramayacaktır.(8)

Dipnotlar

1-bkz. Lem'alar (Os.), 665-68.

2-bkz. a.g.e., 669-671.

3-bkz. et-Taberî, (21. cüz), XI/88.

4-bkz. el-Buhârî, Tefsir, 2; Müslim, İman, 7; İbn Hanbel, 1/319; IV/129, 164.

5-et-Taberî, a.g.y.

6-bkz. Lem'alar, 101-102.

7-bkz. Lem'alar, 102.

8-bkz. a.g.e.103; Şa'ravî de ilgili âyetin açıklamasında benzer ifadelerle aynı hususlara dikkat çekmiştir, bkz. el-Hımısî, 299.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Görmedikleri halde, Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

Mülk, 12

GÜNÜN HADİSİ

"Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resulünün Sünneti."

Muvatta, Kader 3, (2, 899)

TARİHTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI