IRAK’IN BÜYÜK ÂLİMİ MUHAMMED FUAD EL ALUSİ

Bağdat’ın meşhur âlimlerinden Mahmud Şükri el Alusi’nin(1855-1924) yeğeni olan Muhammed Fuad el Alusi Hocamız Bağdat’ta doğmuş olup, nesebi Peygamber Efendimizin(aleyhissalatu vesselam) torunlarından birine dayanır.


Gülcemal Soylu

cevaplarorg@gmail.com

2011-06-01 09:30:34

Takdim

Yüce Rabbimiz Allahu Teâlâ'ya hamd ve sena ile bütün peygamberlerin hatemi, iki cihan serveri Rasulullah(Sallallahu aleyhi ve sellem) efendimize salatu selamla yazıma başlarken,

Dicle ve Fırat arasında yetişen allame-i cihan olan büyük âlimlerimizden ve 1958-1963 yılları arasında, tatiller hariç aralıksız olarak derslerine devam ettiğim büyük âlim Muhammed Fuad el Alusi Hocamla ilgili olarak bildiklerimi kısaca kaleme almak istedim. İstifadeli olması dileğiyle. Türkiye-Suudi Arabistan eski eğitim müşaviri Gülcemal Soylu/cevaplar.org

Not:Maalesef Fuat Alusi merhumun bir fotoğrafını temin edemedik. İnşallah ileride bulabilirsek, ekleriz. Cevaplar.org

Bağdat'ın meşhur âlimlerinden Mahmud Şükri el Alusi'nin(1855-1924) yeğeni olan Muhammed Fuad el Alusi Hocamız Bağdat'ta doğmuş olup, nesebi Peygamber Efendimizin(aleyhissalatu vesselam) torunlarından birine dayanır.

En büyük dedelerinden birisi de İmam Musa Kazım hazretleridir. Onun için her Perşembe günü, öğle namazını müteakip Bağdat'ın Kazimiye ilçesindeki Musa Kâzım ve Muhammed Cevat hazretlerinin kabr-i şeriflerini ziyaret eder, Kur'an okur ve bir süre orada otururdu. Ben de bazen kendisine refakat ederdim. Daha sonra, aynı saha içinde bulunan İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerinin talebesi İmam Ebu Yusuf hazretlerinin camisine geçer, orada iki rekât tahiyyet'ül mescid(mescidi selamlama) namazı kıldıktan sonra, Kadı Ebu Yusuf hazretlerinin kabr-i şerifini ziyaret ederdi.

Bu ziyaretlerden sonra ikindi namazını kıldırmak için Bağdat'ın Reşid Caddesi üzerinde ve Şorce çarşısının çıkışında bulunan Mercan Camiine gelirdik.

İkindi namazının Mercan camiinde edasından sonra yine beraberce Seyyid Ahmed Rifai hazretlerinin babası Seyyid Sultan Ali hazretlerinin camisine giderdik. Akşam namazına yakın bir zamana kadar orada bana ve Türkiye'den gelen talebe arkadaşlarıma ders okuturdu. Hatırladığım kadar öğrencilerden birisi de Aksay Öncel'di.

Muhammed Fuad Alusi Hocamın Türkçesi düzgün ve Osmanlıcası mükemmel olmasına rağmen bize dersleri Arapça olarak okutur ve Arapça izah ederdi. Derdi ki; "Siz buraya Arapça öğrenmeye geldiniz. Onun için sizlere Arapça konuşup, dersleri de Arapça anlatmam gerekir."

Alusi Tefsirini yazan büyük dedesi Ebu's-Senâ, Şihabüddîn Mahmûd el-Âlûsî(1803-1854)'nin türbesi Mercan Camiinin Reşid Caddesi tarafına açılan kapı girişinin solundaki bahçe içersindendir. Muhammed Fuad hocam, her cami giriş ve çıkışlarında onun ruhuna üç ihlâs, bir Fatiha-i Şerife okumadan geçmezdi.

Yine benim değerli hocalarımdan Molla Muhammed Kızılcı sık sık Muhammed Fuad hocamın ziyaretine gelir ve beraber çeşitli ilmi konular üzerinde müzakere ederlerdi. Ben de onları dinler ve önemli hususları defterime kaydederdim. Ziyaretlerini bilhassa Seyyid Sultan Ali Camiinde gerçekleştiren Molla Kızılcı, Muhammed Fuad Hocama şunu söylerdi; "Seni hem ilminden, hem de Rasulullah Efendimizin soyundan olduğundan dolayı çok seviyor ve sana sonsuz saygı duyuyorum. Size olan bu sevgi ve saygım amcanız büyük üstad Mahmud Şükri Alusi'den gelen saygı, muhabbet ve sevginin devamıdır. O, sadece bir âlim olmakla yetinmeyip, gerek Bağdat ve gerekse İslam vilayetlerinden akın akın gelen talebelere kucak açmış ve yüzlerce talebe yetiştirmiştir. O, bir ayaklı kütüphane ve canlı bir kitap gibiydi. Sadece ben değil, büyük âlim ve büyük İslam hukukçusu Şeyh Emced Zehavi ve daha niceleri onun ilminden istifade etmişlerdir."

1958 askeri darbesinde öldürülen Irak'ın eski başbakanı Nuri Said Paşa'nın Osmanlı aleyhinde sarf ettiği bazı sözlere çok üzülen Muhammed Fuad hocam bir Cuma hutbesinde bu konuyu dile getirerek şöyle demişti; "Bağdat Fatihi Genç Osman, Sultan 4.Murad ve Osmanlılar olmasaydı, şimdi Bağdat Irak'ın başkenti değil, İran'ın herhangi bir şehri olacaktı. Osmanlılar fethettikleri ülkelerin insanların diline, dinine, örf ve adetlerine asla dokunmamışlar ve herkesi kendi örf, adet, dil ve dinlerinde serbest bırakmışlardır.

Bunun en güzel örneği Peygamber Efendimizin(aleyhissalatu vesselam)'in "İstanbul'u fetheden kumandan" övgüsüne mazhar olan Muhammed Fatih Sultan'ın Fetih sonrası Bizanslıları dinleri, örf ve adetleri hususunda serbest bırakmasıdır. Bu bakımdan, onlara dil uzatmanın şer'an yanlış olduğunu beyan ederim."

Muhterem ve Mücahit olan hocamız Muhammed Fuad Alusi, 1958 ihtilalinde Bağdat Caddelerinde Komünist bayraklarının dalgalandığı günlerde cesurane hutbeler okuyup, Komünizmi tel'in ederdi. Yine bir gün Reşid Caddesinde Komünistler, liderleri Abdülkerim Kasım lehinde yürüyüş yaparlarken, hocamız, Kasım posterlerine tükürdü ve onlara lanet okudu ki, durum çok tehlikeliydi. Ben ve bir arkadaşım hocamızı hemen içeri çekerek Mercan camisinin Reşit caddesine açılan kapısını kapatıp, hocayı camiin arka kapısından kaçırdık. Aksi halde Fuad Hocayı hemen linç edip, caddede sürüklerlerdi.

Türkiye'den nişanlı olup, 1958 ihtilalinde öldürülen Irak'ın genç kralı, 2o yaşındaki merhum Faysal, ihtilalden bir müddet önce bir Cuma namazını Mercan Camiinde kıldı, Muhammed Fuad Alusi Hocamın elini öperek; "Değerli hocam, Rasulullah Efendimizin evlatlarının devamındansınız. Var olun, sizi çok seviyoruz" demişti.

1958 başlarında Bağdat'a gittiğimde ilk önce muhterem Fuat Alusi Hocamla tanıştım. O zamanlar Arapçayı iyi bilmiyordum. Ancak hocamdan Arapça dilbilgisi, Tefsir ve Hadis dersleri alıyordum. Fakat hocam Arapçamın çok zayıf olduğunu anlayınca, "bu böyle olmaz, senin bu dersleri iyi anlaman için Arapçayı iyi bilmen gerekir. Şimdi derslere ara verelim. Seninle pratik dersler yapalım" dedi.

Dicle nehrinin kenarında bir ay boyunca günde birkaç saat yürüyüş yaparak Arapça konuşup pratik yaptık. Hocam bir gün; "Şimdi sohbetimizi burada keselim, sen iki yüz sayfalık bir defter al getir. Bir satır boş bırakarak, bir ay boyunca yaptığımız konuşmaları, cümleleri bu deftere yaz, getir" dedi. Ben de öyle yaptım. İki yüz sayfalık defteri doldurduktan sonra bu defteri Fuat Hocama verdim. Bir süre inceledikten sonra bana dedi ki; "şimdi gel, yanlış cümleleri beraber tashih edelim" Bir haftadan fazla süren bu tashihten sonra 100 sayfalık bir defter daha getirmemi talep etti. İki yüz sayfalık defterde tashih ettiğimiz cümleleri satır atlamayarak, yüz sayfalık deftere çekmemi istedi. Talimatını aynen uyguladıktan sonra artık Arapçayı yazar, konuşur, okur ve anlar hale geldim ve hocamla fasih Arapça konuşmaya başladım.

Alusi hocam bana iltifatta bulunarak; "Aziz kardeşim Gülcemal, Arapçayı iyi öğrendiğine kanaat getirdim. Dili öğrendiğin için artık vakitlerimiz boşa gitmeyecek. Daha önce başladığımızı dersleri devam ettirelim" dedi.

Fuat Alusi Hocamın oğlu Şakir Alusi, Bağdat'ın Mahmudiyye ilçesinde Kadılık görevinde bulunuyordu. Tatil zamanlarında babası Fuat Hocamdan hukukla ilgili dersler alırdı. Şüpheli konularda özel çalışmalar yapar, içtihatlarda bulunurdu. Talebeliği döneminde babasından Tefsir, Arapça dilbilgisi ve Hadis dersleri, Şeyh Emced Zehavi hocamdan da Fıkıh ve Usul-i fıkıh dersleri almıştı. Çok adaletli bir hâkim olup, takva ehliydi.

Muhammed Fuat Alusi Hocam ilim irfan sahibi olduğu kadar aynı zamanda bir İslam mücahidiydi. Meddül Ahmer(Kızıl Uzantı) dediğimiz dönemde, yani 1958-63 yılları arasında Komünistlerin Irakta hakim oldukları devrede hocam boş durmamış, Sünni ve Şii Ulemasına çağrıda bulunup, Şeyh Emced Zehavi, Abdülkadir el Hatip, Kemaleddin el Tai, Abdülaziz el Bedri, Yasin Mensur el Sadi, Muhammed Mehdi el Halisi ve Ebul Kasım el Huî gibi âlimlerle el ele vermiş, kızıl uzantı olan komünizme karşı cihad ilan edilmesine yardımcı olmuş, özellikle Cuma hutbelerinde Irak'ın Komünistlerin tasallutundan kurtulması için Sünni ve Şiilerin el ele vermesi gerektiğini vurgulamış ve haykırarak bu hususu dile getirmiştir.

Aziz ve muhterem hocam Muhammed Fuat Alusi ile ilgili şimdilik hatırladıklarım bu kadar..İlmi ile amil, salih ve mücahid olan hocamın Allahu Teala'nın rahmetine nail ve mekanının Firdevs-i âla olasını Yüce Rabbimden niyaz eylerim.

Talebelerinden Gülcemal Soylu

24.04.2011-Ä°zmir

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Sakın israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez.

En'âm, 141

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Ey Allah'ın Resulü," dedim, "şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl dua edeyim?" Şu duayı okumamı söyledi: "Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.)

Tirmizi, Da'avat 89,

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât E

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI