EŞREF ALİ TEHANEVİ’DEN ORJİNAL ÖLÇÜLER-1

Hiçbir kimse “benim dilim Arapçaya iyi yatmıyor, iyi okuyamıyorum” diye Kur’an okumayı bırakmamalıdır. Yahut da “artık yaşlandık, iyi okuyamıyoruz” düşüncesiyle okumayı terk etmek şöyle dursun, aklından bile geçirm


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2010-04-21 12:41:55

Takdim

Kıymetli ziyaretçilerimiz! Mevlana Eşref Ali Tehanevi hazretleri(1863-1943) Hind alt kıtasında geçtiğimiz asrın Rabbani ulemasının en büyüğüdür. Biz kendisi ile alakalı geniş bir tanıtımı sitemizde yapmıştık Bkz. http://www.cevaplar.org/index.php?khide=visible&sec=12&sec1=100&yazi_id=5199

Onun fikirlerinin, hem asrı olan büyük müceddide nerdeyse hüve hüvesine mutabık olması çok dikkatimi mucib olmuştur. İnşallah bunu uzun bir yazı ile arz etmeyi düşünüyorum. Şimdi sizlere Hekimül Ümme Tehanevi'nin çeşitli konulardaki görüşlerini arz edeceğim. Yalnız ondan önce, dört büyük allame'nin onun hakkındaki veciz ifadelerini sunalım istedim. Saygılarımla. Salih Okur/cevaplar.org

*Hind beldesinin en başta gelen allamesi, şeyhlerin şeyhi, büyük muhaddis, uzman nakkad Mevlana Hakimül Ümme Muhammed Eşref Ali Tehanevi ki, eserlerinin sayısı küçük büyük olmak üzere beşyüze ulaşmıştır.(vefatına kadar bu sayı bine ulaştı.) O bu babta(Hanefi fıkhının hükümlerine hadis kaynaklarından deliller çıkarmada) "Cami'ül-Asar" adlı kitabını telif etti. Büyük müellifinin ismi bu kitabın vasıflarını anlatmaktan bizi müstağni kılar. Bu kitap Hind beldesinde basıldı. Ama şu sıralar ona ulaşmak çok güçleşti. Çünkü nüshaları tükendi. Zira bu Rabbani âlimin eserlerine büyük bir rağbet ve itina vardır. O Hind beldesinin bereketidir. O'nun Hind ulemasının katında büyük bir yeri vardır. Hatta ona Ümmetin Hekimi lakabı verilmiştir." Muhammed Zahid Kevseri

* Mevlana Tehanevi, Kur'an'ın mütercimi ve müfessiriydi. Emirlerini ve hikmetlerini açıkladı. Şüpheleri kaldırdı ve Kur'an'la ilgili soruları cevapladı. Mevlana Tehanevi bir hadis âlimiydi ve bu konuda en girift mevzuları ve incelikleri izah etti. Binlerce fetva vermiş bir fakihti. İslam hukukundaki birçok çağdaş hukuki problemi çözdü ve onları azami dikkat ve muteber araştırmalarla cevapladı. Konuşmaları hitabetin bütün maharetlerini taşıyan müessir bir hatipti. Mükemmel bir vaizdi ve vaazlarının yüzlercesi neşredildi, geniş ölçüde elden ele dolaştı. Mevlana Tehanevi tasavvufun sırlarını ve hikmetlerini açığa çıkarmış bir sufiydi. Onun şahsiyeti bir suredir devam ede gelen şeriat ve tasavvuf arasındaki çatışmaya İslam'ın bu iki temel parçasını birleştirerek bir son verdi. Kitapları oryantalistler ve modernistler tarafından İslam'a karşı öne sürdükleri itirazları cevapladı."Seyyid Süleyman Nedvi

* O, büyük Rabbani âlimlerden birisi idi ki, Allah Teâlâ onun vaaz ve telifleri ile birçok kişiyi faydalandırdı. Onun kitaplaşan sohbet meclislerinin sayısı dört yüze ulaşmıştı. Onun sohbet meclisleri ve eserleri akide ve amelin ıslahında büyük bir fayda dokundurdu. Binlerce Müslüman onlardan istifade etti ve bu sayede, kâfirler, bid'a ashabı ve heva ehli ile uzun süre ihtilattan doğan ve onların evlerine, sevinç ve üzüntülerine kadar yerleşmiş ve sayısını ancak Allahu Teâlâ'nın bileceği cahili taklidleri, bidatları, adet ve gelenekleri bu vaaz ve eserler sayesinde terk ettiler. Ona tasavvufun kolaylaştırılmasında ve halka yaklaştırılmasında, vesilenin gayeden, özün kabuk ve kışırdan ayrıştırılmasında büyük bir üstünlük bahşedilmişti. Ebul Hasan en Nedvi

*Tasavvuf konusunda onun yaptığı bir yenileme ameliyesidir. Üstad, bu işi yaparken meseleleri hep menfi yönden ele almakla yetinmedi, aynı zamanda bunların müsbet yönüne de eğildi ve çalışmasını iki noktaya da teksif etti ve o, tam manasıyla, İslami ölçüde bir kesinlik ve gerçeklikle tasavvufu halkın istifadesine arz etmeye muvaffak oldu. Bu ciddi gayret neticesinde tasavvuf, İslam şeriatının gerçek bir tabiri ve tefsiri olduğu tahakkuk etti. Bu yenileme ameliyesini o, ilmi ve nazari planda bırakmadı, tasavvufu ameli olarak da ihya etti. Çalışmaktan ve hakikati bulmaktan mütevellid bir gaye içinde, talim ve terbiye metotlarıyla tasavvufun hakikatini izah etti ve ona yepyeni bir hayatiyet verdi." Abdülbari en Nedvi

*Kur'an okumak hususunda

"Hiçbir kimse "benim dilim Arapçaya iyi yatmıyor, iyi okuyamıyorum" diye Kur'an okumayı bırakmamalıdır. Yahut da "artık yaşlandık, iyi okuyamıyoruz" düşüncesiyle okumayı terk etmek şöyle dursun, aklından bile geçirmemelidir. Her ne şekilde olursa olsun sevap elde edeceğini bilmeli ve kendini bundan mahrum etmemelidir. Bazıları "Kur'an'ı iyi okuyamazsanız sevap yerine günaha girersiniz" derler. Hâlbuki öyle değildir. Okuyabildiğiniz kadarı ile sevap kazanır, okumayı terk etmedikçe sevapsız kalmazsınız. Resulullah Sallalahu aleyhi ve selem ne kadar büyük ümitler vermiş, herkesin Kur'an-ı Kerim'i okumasını emir buyurup teşviklerde bulunmuştur."(1)

*Resulullah'a (Sallalahu aleyhi ve selem) Muhabbet

Resul-u Ekrem Sallalahu aleyhi ve selem Efendimizin Ümmetine gösterdiği şefkat ne kadar büyüktür ki, bütün gece istirahat etmeden, kendi rahat ve huzurlarını feda ederek Cenab-ı Hakka yalvarmışlar, ümmeti için dua ederek mağfiret dileğinde bulunmuşlardır. Acaba onun bütün ümmetine gösterdiği bu çok büyük şefkat ve muhabbeti gören bir kimsenin O'na karşı her şeyden ve nefsinden de çok muhabbet ve sevgi beslemesi gerekmez mi?(2)

*Dua ederken dikkat edilmesi gereken bir husus

Ey Müslümanlar! Duâ ettiğiniz veya edeceğiniz zaman, ne için duâ edeceğinizi, kime, kimin karşısında duâ ettiğinizi iyice düşünmelisiniz. Allahu Teâlâ'nın karşısında olduğunuzu dâima hatırınızda tutmalısınız. O'nun kudret ve azametini düşünüp mahcûbiyetinizi bilmelisiniz. Böyle düşünüp yapmadığınız takdirde, şunu bilmiş olunuz ki, yaptığınız, hakikî bir duâ olmayıp alelâde birine söz söylemekten ve bir şey istemekten ibaret basit bir taleb, duâdan başka bir şey olur.(3)

*Dua'ya cevap verilmesi

Bazen bir kimse, arzu ettiği bir şeyi, dua ettiği halde elde edemez. Bu, ekseriyetle dünya işleri ile ilgili hususlardadır. Şurası muhakkaktır ki, insan kendisi için neyin iyi olduğunu bilemez. Herhangi bir dilekte bulunur, fakat onun bu isteği hakikatte kendine faydalı olmadığı halde kendisi bunun faydalı olduğunu zanneder. Allahu Teâlâ ise, onun bu isteğinin kendisi için iyi olmadığını katiyetle bilir. Mesela bir çocuk babasından para ister. Babası çocuğun istediği parayı bazen verir, bazen de vermez ve babası çok iyi bilir ki, çocuğu kendisinden aldığı parayla doktorların yenmesini yasak ettiği zararlı şeylerden alıp yiyecektir. Bu sebeple, yerine göre çocuğuna para vermez. Fakat çocuk, aslında faydalı olan bu vermeyişin kendisine faydalı mı, zararlı mı olduğunu idrak edemez.

Hülasa, bereketten maksat şudur; Allahu Teâlâ dua eden kuluna teveccüh gösterir. Eğer verilecek olan bu şey kul için lüzumlu ise kendisine verir, lüzumlu değilse vermez. Ancak bereket ile bu kul nazar eder de, kulun kalbinde bir teselli ve şifa hâsıl olur, perişanlığı ve endişesi de azalır. (4)

*Hac'da aşk hâkimdir

Hacc ibadetinin ayrı bir hususiyeti vardır. Diğer ibadetlerin hepsinde, akli maslahatlar bulunduğunu ve her birinin bir hikmete dayandığını görüyoruz. Fakat hac böyle değildir. Buradaki ef'al ve amalin hemen hepsi âşıkane işlerdir. Buradaki aşk-i ilahi akıldan üstün çıkmıştır. 

 Evet, belki başlangıçta bu husus pek belirmez ama devam edildikçe aşk, yavaş yavaş kalbe yerleşmeye başlar ve artık akıl bir tarafta kalmıştır. Her işe hâkim olan aşk-ı ilahidir. Böylece hac etmekle hadiste zikredilen dört rüknün sonuncusu da tamamlanmış ve noksanlık kalmamış olur.

Bu âşıkane mühim farzı yapmaya gelip hac etmekte olan kimse, artık cezbe-i ilahiye kapılarak, aklını unutup, aşkın peşine düşmüş olacaktır. Esasen hacda yapılan bütün iş ve ibadetler cezbe-i ilahiyi gönüllere yerleştirmekte, neticede dini sağlamlaştırıp ruha kuvvet vermektedir. (5)

 *Başkalarına benzemek hususunda;

"Bir de başlangıçta bir yabancı kavme ait olduğu halde, bütün milletlerin ve bu arada Müslümanların da giymesiyle umumileşmiş şeyler vardır. Mesela; ceket, pantolon giymek, masa başında oturmak, kaşıkla yemek yemek ve benzeri hususlardır. Şayet bunlar, kasten herhangi bir yabancı millete benzemek niyetiyle yapılırsa o zaman günah, böyle bir niyet olmadan yapılırsa mubah olur."(6)

*Vesvese

Hatarat(kalbe gelenler) ve vesveselerin giderilmesi ile meşgul olup, bunları problem etmekte ileri gitmek ve bu vesveselerden dolayı üzüntü duymak ilerlemeye zarar verir.

Tahkik ehli vesveselere karşı şu ilacı kullanırlar; Vesveseler zararsızdır ve onların kalbe gelmesi(peşine düşmedikten sonra) tehlikeli değildir. Bu şekilde davranılırsa vesvese def edilmiş olur.(7)

*Sufiler Hadis Uydurucusu Değildir

Tasavvuf erbabının pek çok sözü hadis ismiyle meşhur olmuştur. Bu durum onların bir kastından dolayı değil, bilakis ifadelerindeki manaların hadislerde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Netice olarak şunu diyebiliriz; sufilere hadis uydurucusu demek haddi aşmaktır. (8)

-Devam Edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Kim Allah'a ve Rasûlü'ne îman etmezse, (bilsin ki) biz inkâr edenlere alevi çılgın bir ateş hazırladık.

(Fetih, 13)

GÜNÜN HADİSİ

"Nerede olursan ol, Allah'tan kork! Kötülüğün ardından onu silecek bir iyilik yap! İnsanlara iyi ahlakla davran!"

Tirmizi

TARİHTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât E

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI